Ülkemizde uzun zaman önce sergilenmeye başlayan oyunun nihayet yeni perdesi de açıldı.
Ocak ayında açıklanan zamlar insanları ürküttüğü için fiyatlarla oynanmadan yapılan ince ayarlamalarla ortam yumuşatılmıştı. Nihayetinde fiyatları da artırmak zamanı geldi. Altı ay sonra faturalar yeniden ocak ayı seviyesine çıktı. Bu arada sosyo-psikolojinin egemenlere sağladığı olanaklarla insanlar yeni duruma alıştı. Sosyal bukalemun olan insan bu duruma da uyum sağlayacaktı nasılsa. Ama haklarını yemeyelim, birilerinin “fatura ödemeyelim” önermesinin önünü kesmek için gönüllü bir kıdemli muhalif bir süreliğine faturasını ödemeyerek durumu protesto edeceğini ilan etti. Topluma “fatura ödenmez ise elektrik kesilir” önermesi en etkili biçimde iletildi.
Kıdemli muhalifimiz bilmez mi ki fatura ödenmez ise elektrik kesmek suçtur. 90’lı yıllarda birçok mahkeme kararı var elektriğin kesilemezliği yönünde. Elektriğe erişme hakkı kimine göre üçüncü kuşak kimine göre dördüncü kuşak insan hakkı. Devletimizin imzaladığı birçok anlaşma ile güvence altına alınmıştır. Hiç kimse ücretini ödemediği için elektrik kullanma hakkından mahrum edilemez[1]. Evet kişiden icra yolu ile kullandığı elektriğin ücretini tahsil edebilirsin. Evet kişiyi borcunu ödemediği için cezaevine atabilirsin ama elektriğini kesemezsin, elektriğe ulaşmasının önüne geçemezsin. EPDK’nin çıkarttığı yönetmelikle ya da yasaya eklemiş olduğun hükümlerle insan hakları kısıtlanamaz!
Ben yazımda yeri gelmişken değindiğim bu konuya odaklanmayı düşünmedim. Asıl mesele kitleleri eylemsizliğe yönelten, adeta yığınlaştıran yaklaşıma sol sosyalist cenahın da teşne olması. Bunca zamandır, protestovari yaklaşımların dışına çıkacak hamlelerin yapılmamış olması. Birçok insan faturalarını ödeyemediği için elektriği kesiliyor[2], sonra bir biçimiyle ödeyip elektriğini açtırıyor. Sonra gene ödeyemiyor süreç tekrarlanıp duruyor. Henüz ödeyebilen korku ve çaresizlikle ödemeye devam ediyor. Belki birileri ödememeyi örgütlese kendini çaresiz hissetmeyecek[3]…
Şarkıdaki ihtimali (… o da ölmek mi dersin?) ihtimal dışına çıkartacak ihtimal olarak “öncü savaşı” akla geliyor. Yani “savaş” dediysek silah akla gelmesin. Egemenler bizi nasıl ehlileştiriyor, para ile[4] demek ki silah deyince akla hemen mavzer gelmiyor… suni dengenin itaatsizlik pratiği ile kırılabileceğini kamu çalışanları hareketinin oluşum sürecinde deneyimledik. Bir ölçüde “Gezi” de kitlesel çabanın yığınsallaşabileceğini gösterdi.
Geçtiğimiz on yıl içerisinde AKP’nin oy oranlarının düşmeyişini yorumlayan bazı çalışmalar, ücretlilerin aşırı borçlanması sonucu ekonomik bir krizden korktukları bu yüzden de iktidar lehine bir tutum takındıklarını öne sürmüştü. Ben işin iktisadi kısmından daha çok sosyo-siyasi kısmına takıldım. İnsanlar çok borçlu ve gelirleri çok düştü. İktidar istediği zümreye “verdimse ben verdim” diyerek yaptığı yolsuzluğu, vergi borcunu, kredisi borcunu, borcunu… siliyor da. İktidara hükmetme gücünü veren insanlar neden, kendi borçlarını silmiyor?
Devrimin iki dili olduğundan bahsedilir. Bizim ülke gibi yerlerde iki dili aynı anda konuşmak gerektiği söylenmişti. Uzun zamandır konuşmayı unuttuğumu hissediyorum. Ama ben artık susmamacasına konuşmak istiyorum. (İBRAHİM SARAL - SENDİKA.ORG)
Dipnotlar:
[1] Yeri gelmişken cezaevlerinde mahkûmlardan elektrik ücreti tahsil edilmesi, ödemeyenlere elektrik verilmemesi insanlık suçudur.
[2] Elektriği kesilen abone sayısı resmi rakamlarda çok gözüküyor ancak istatistik aynı abonenin tekrar kesintisini veriyor.
[3] Bir çağrı yapılsa “ben faturamı ödemeyeceğim” imzasını atan 1 milyon kişi olduğunda faturamızı ödemeyelim diye kaç kişi katılır acaba? .. düşünsenize 1 milyon kişi elektriğini ödemese ve kesmeye gelenlere fiilen dirense ne olur? 1 milyon kişiyi cezaevine mi atarlar? Sanmıyorum, en kötü ihtimalle bir gövde gösterisinin ardından elektrik fiyatları düşer.
[4] İdari para cezaları