Dokuz yıl önce Gezi’den başlayan direniş ülkenin dört yanına yayıldı, umut sökülüp atılmak istenen ağaçlarla birlikte kök saldı. Bugün Gezi’yi savunanlar hapiste, öldürülenlerin katilleri serbest.

79 il, milyonlarca kişi… Dokuz yıl önce Gezi’den başlayan direniş ülkenin dört yanına yayıldı, umut sökülüp atılmak istenen ağaçlarla birlikte kök saldı. Bugün Gezi’yi savunanlar hapiste, öldürülen evlatların katilleri serbest. Adalet arayan aileler, “Acımızla buradayız, çocuklarımız ölmesin diye. Gezi kalır, karanlıklar zindana gömülür” diyor. Siyaset Bilimci Doç. Dr. İsmet Akça, Erdoğan iktidarının ilk defa gerçek anlamda Gezi karşısında sıkıştığını hatırlatıyor: “Koşullar yüzeyde benziyor ama bir tarafıyla da çok farklı. Öte yandan Gezi’nin kendisi kitlelerin siyasal özne haline geldiği, güç olduğu, güçlü olduğu zaman bir sürü şeyi yaptırabildiği bir hafıza olarak orada duruyor.”

GEZİNİN 9. YILI: YAPICI, ATALAY VE KAHRAMAN DAHİL 7 KİŞİ TUTUKLU…

Önce ağaçları sökmeye başladılar, ‘Kışla yapacağız’ diyorlardı. Ağaç nöbeti başladı parkta, iş makinelerinin önüne dikildiler. Sonra büyüdü, büyüdü… Herkes itirazını aldı yanına, çıktı meydanlara. Türkiye’nin hemen her yerine yayıldı eylemler. İçişleri bakanlığının açıklamasına göre bile (28 Haziran 2015 tarihli) Bayburt ve Bingöl hariç 79 ilde en az 2.5 milyon kişi çıkmıştı sokağa. Ethem Sarısülük, Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Hasan Ferit Gedik ve Medeni Yıldırım polis ya da birtakım sivillerin saldırısıyla, Mehmet İstif ve Elif Çermik de maruz kaldıkları gaz nedeniyle hayatını kaybetti. 40 kişi gözünü… Binlercesi yaralandı.

Gezi eylemlerinin bitmesinin hemen ardından ilk dava, 2014 yılında açıldı, 2015 yılında beraat kararı geldi. 2019’a gelindiğinde ikinci bir dava geldi. “Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “Mala zarar verme”, “Kasten yaralama” ve “Ağırlaştırılmış yaralama” suçlamalarıyla yapılan yargılamada yine beraat çıktı. Beraat eden Osman Kavala hapisten çıkamadı, beraat kararı da bozuldu. Kararları ekran önünde yapılan açıklamalar izliyordu. Ve üçüncü kez görülen Gezi davasında Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Osman Kavala’ya ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Kavala dahil 7 kişi şu anda Silivri ve Bakırköy’de hapis. Gezi’de hayatını kaybedenlerin katilleri ise serbest.

GÜLSÜM ELVAN: YARAMIZIN KABUK TUTMASINA İZİN VERMİYORLAR

Berkin Elvan gaz fişeği ile vurulduğunda 14 yaşındaydı, 269 gün yaşam mücadelesi verdikten sonra 11 Mart 2014’te hayatını kaybetti. Davası ancak 3.5 yıl sonra 6 Nisan 2017’de başlayabildi. İstanbul 17’nci Ağır Ceza Mahkemesi, görülen davada Polis Dalgalı’ya iyi hal indirimi uygulayarak 16 yıl 8 ay hapis cezası verdi, tutuklamadı. Dosyası istinafta.

Berkin’in Annesi Gülsüm Elvan’ı arıyorum. Yara hep taze, ağlamakla ağlamamak arasında sallanıyor sesi, “Benim çocuğumun katilleri dışarıda. Ama Can, Mücella, Tayfun içeride. İlk kez Mücella olmadan, Can olmadan Gezi’nin yıl dönümündeyiz” diyor. Acının yanına öfke de ilişiyor: “Ailece ölü gibi yaşıyoruz biz. 9 yıl geçti, adalet yok, hukuk yok. Yaramızın kabuk tutmasına izin vermiyorlar. Hep, yeniden kanatıyorlar. Berkin’in katili, Ethem’in, Ahmet’in katili dışarda. Ama Mücella abla, Can, Tayfun, Çiğdem içeride.”

Söyle bitiriyor sözlerini: “Biliyorum, okuyacaklar bunu. Onlar burada olmasa da aslında yanımızdalar. Hapishane duvarlarını aşıyor onların gücü, umudu. Biz onların yanındayız.

Ne yaparlarsa yapsınlar Gezi’yi kimse kirletemez. Onlar gidiciler biz kalacağız. Gezi kalacak, umut kalacak.”

GÜLSÜM ELVAN - EMEL KORKMAZ

EMEL KORKMAZ: KATİLLER ELİNİ KOLUNU SALLAYARAK GEZİYOR

19 yaşındaki Üniversite Öğrencisi Ali İsmail Korkmaz 10 Temmuz 2013’te Eskişehir’de Gezi direnişine destek için yapılan yürüyüşten sonra polis ve ‘sivil giyimli’ eli sopalı kişilerce darbedilerek öldürüldü. Ali İsmail’in katillerinin yargılandığı davada Polis Mevlüt Saldoğan indirimle 10 yıl 10 ay, diğer failler ise 3 yıl ile 10 yıl arasında değişen cezalar aldı. Ali İsmail’e öldürücü darbeyi vuran Mevlüt Saldoğan’ın Gezi davasına mağdur olarak girmesi aslında her şeyi anlatıyordu.

Ali İsmail’in Annesi Emel Korkmaz, “Evladımı kaybettiğim günden beri bu acı sonlansın dedim ama sonlanmadı, her kararla acımızı büyüttüler” diyor.

Kısacık anlattıkları şöyle: “Gezi bana acısını bıraktı. Oğlumu kaybettikten sonra hiçbir şey umurumda değildi ama geride kalan evlatlarım için başka evlatlar için güçlü durmak zorundaydım. Katledilen çocuğum için mücadele vermek zorundaydım. Öyle yapmaya çalışıyorum. Ama işte… Bakıyorum özgürlük, adalet talep eden insanlar cezalandırılıyor. Osman Kavala beraat etti, bırakılmadı. 4 buçuk sene cezaevinde kaldı. Ve ağırlaştırılmış müebbet verdiler. Ama katiller… Yeter artık, katiller bu ülkede elini kolunu sallamasın, anneler ağlamasın.”

ALİ AYVALITAŞ

ALİ AYVALITAŞ: BİZİM DAVAMIZI ÇÜRÜTTÜLER

İstanbul Ümraniye’de Gezi direnişi sırasında yapılan yürüyüşte bir arabanın çarpması sonucu hayatını kaybeden Mehmet Ayvalıtaş’ın ölümüyle ilgili davada sanıklar Mehmet Görkem Demirbaş ve Cengiz Aktaş hakkında beraat kararı verildi.

Baba Ali Ayvalıtaş “Bizim davalarımızı çürüttüler, ama hiç suçu olmayanlara ceza verdiler” diyor söze başlarken ve devam ediyor: “Ceza verdikleri insanlar pırlanta gibi hiçbir suçları yok. Bunu ben de biliyorum yargı da biliyor kendileri de biliyor herkes biliyor. Bizim çocuklarımızı katledenler belli olduğu halde bir gün tutuklanmadı, hepsi beraat etti.”

“Milyonlar Gezi’deydi, baskıya zulme karşı geliyordu” diyor baba Ayvalıtaş sözlerini noktalarken: “Hâlâ baskı ve zulüm devam ediyor. Yargı diz çöktü. Kavala, Demirtaş ve daha niceleri içeride. Ben Mehmet’i verdim bir daha Mehmetler vermemek için elimden ne geliyorsa yaparım. Çocuklarımız ölmesin. Son sözüm Gezi kalır, karanlıklar zindana gömülür.”

EMSAL ATAKAN

EMSAL ATAKAN: BENİ SANIK, GEZİ’Yİ SAVUNANLARI MAHKUM YAPTILAR

Hatay’daki eylemlerde gaz kapsülü ile vurulduktan sonra yaşamını yitiren Ahmet Atakan 23 yaşındaydı, 23’ünde kaldı. Aile çalmadık kapı bırakmadı, karşılarında bilindik duvar vardı. Ailenin Avukatı Hatice Can’ın uğraşları ile hazırlanan bilirkişi raporu gaz fişeklerinin üzerinden çıkan kanın Atakan’a ait olduğu yüzde 99.9 oranında kanıtlandı. Zaten 11 tanık da Atakan’ın gaz fişeğiyle vurulduğunu söylüyordu. Ancak valilik yine polislerin soruşturulmasına izin vermedi. Şimdi Anayasa Mahkemesinde dosya. Ahmet için işlemeyen yargı annesi için tıkır tıkır işledi. Anne Emsal Atakan’ın Dilek Doğan’ın ölüm yıl dönümü nedeniyle 2018’de yaptığı paylaşıma 2019’da 301’den dava açıldı, 2020’de ‘Devletin askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılamak’ sulamasıyla -hükmün açıklanması geriye bırakılarak- 5 ay hapis cezası verildi. Anne Emsal Atakan “9 yıldır yaramız kanıyor” diyor ve devam ediyor: “Oğlumun katillerine 9 yıldır bir dava bile açılmadı. Beni sanık yaptılar, Gezi’yi savunanlara hapis cezası verdiler. 9 yıldır adalet yok. Ama umut var. Gezi onların korkulu rüyası oldu. Çünkü Gezi halktır, kardeşliktir, direniştir, barıştır, doğadır. Gezi’yi karalayamazlar.”

ADALET YOK

Ankara Kızılay’da Gezi direnişi sırasında polis kurşunuyla vurulan Ethem Sarısülük, 14 Haziran 2013’te yaşamını yitirdi. Ethem’in ardından sanık Polis Ahmet Şahbaz’a 15 bin 200 liralık para cezası verildi.

Abdullah Cömert, Hatay Armutlu’da Akrep aracından atılan gaz fişeğiyle öldürüldü. Polis Memuru Ahmet Kuş, 6 yıl 10 ay hapse mahkum edildi, şimdi serbest.

Medeni Yıldırım, Diyarbakır Lice’deki Kayacık köyünde yapılan kalekol protestosunda askerler tarafından açılan ateşle öldürüldü. Medeni’yi vuran Er Adem Çiftçi, ‘Mahkumiyete yeterli kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği’ gerekçesiyle beraat ettirildi.

21 yaşındaki Hasan Ferit, 29 Eylül 2013’te İstanbul Gülsuyu’da uyuşturucuya karşı yürüyüşte, protestocuların üzerine ateş açılması sonucu vurularak hayatını kaybetti. Davada yargılanan sanıklar çeşitli cezalar aldı.


GEZİ’NİN HAFIZASI ORADA DURUYOR, BUGÜN ÖNEMLİ OLAN SİYASİ ALTERNATİFİN İNŞASIDIR

Peki iktidar neden hâlâ Gezi’yi dilinden düşürmüyor? Bu sorunun yanıtını Siyaset Bilimci Doç. Dr. İsmet Akça ile arıyoruz. “Birincisi bu konuda bir reel değerlendirme var, ama iktidar bunun üzerinden bir şey inşa ediyor” diye başladığı sözlerini şöyle açıyor Akça: “Reel olan şu: Sonuçta Erdoğan iktidarı ilk defa gerçek anlamda Gezi karşısında sıkıştı, iktidarı kaybedebilme ihtimalini gördü. Çünkü ilk defa geniş halk kitleleri baskıcı politikalara karşı kendisini özne kılarak sesini yükseltti ve ‘Ben siyasetin öznesiyim’ dedi. İktidar bunu çok sert yöntemlerle bastırdı. Ama dip dalga olarak devam eden bu süreç Kürt hareketinin de dinamikleriyle birleşerek -HDP’de ifadesini buldu- 7 Haziran seçimlerine kadar gitti. İktidarın buna da cevabı çok sert oldu. Ülke baskı yoluyla önce fiili, daha sonra bir çeşit resmi olağanüstü hal sürecine sokulmuş oldu. 2013’ten beri de dış mihrakların etkili olduğu bir Gezi heyulası tarif ediyor. Bugün AKP iktidarı çeşitli düzeylerde bir hegemonya krizi içindeyken -ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi- her şeye rağmen belli bir kitleyi kendisinde tutabiliyor. Bunun nedenleri uzun ve karmaşık. Ama bu kitleyi tutabilmek için de siyasetin kuralı gereği ‘öteki’ye, bir siyasal hasma, bir siyasal tehdit unsuruna ihtiyaç var. Gezi üzerinden böyle bir siyasal düşmanlık ilişkisi kurarak kendi kitlesini canlı olmasa da kendisinden kopmayacak şekilde en azından bir miktarını tutmaya çalışıyor.”

Gezi’den bugüne baskı koşulları ağırlaştı, ağır bir rejim tartışması var. Bir yandan da AKP’nin eriyişi devam ediyor. AKP bunu durdurabilmek, devleti kontrol edebilmek için çeşitli ittifaklar yaptı yapıyor. Koşullar böyle iken sık sık Gezi ile bugünün benzer yanlarına atıflar yapılıyor son zamanlarda. Akça ülkeyi Gezi’ye getiren günlerle bugünler arasındaki benzerliklere yapılan atıflara ilişkin şunları söylüyor: “Koşullar yüzeyde benziyor ama bir tarafıyla da çok farklı. Bu tip toplumsal direniş patlamaları hep aynı koşullarda tekrar etmez. Yani 2+2 her zaman 4 etmiyor siyasal süreçlerde. O zaman da öngörülemiyordu bugün de öngörülemiyor. Ama öte yandan da Gezi’nin kendisi bir hafıza olarak orada duruyor, unutulmuş değil. Ki o hafızanın politik olarak nasıl inşa edildiği de önemli. İktidar Gezi’nin temsil ettiği hafıza vesaireyi bir risk ve tehdit olarak algılıyor ve onu başka bir şekilde inşa etmeye çalışıyor. Muhaliflerin ise Gezi’yi kitlelerin siyasal özne haline geldiği, güç olduğu, güçlü olduğu zaman bir sürü şeyi yaptırabildiği bir moment olarak onu anlatması gerekiyor. Günün sonunda önemli olan siyasi alternatiflerin inşa edilmesidir. Oradaki dinamiği, siyasal hafızayı, dayanışma halini canlı tutmak, bugünün koşulları içerisinde, buranın akabileceği, kendisini bulabileceği siyasal zeminleri yaratmak gerekiyor.” (MELTEM AKYOL - EVRENSEL)

Daha yeni Daha eski