Erkan Baş: Köprüde provokasyonu boşa çıkardık!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yanıt veren Erkan Baş, "Polise saldırdığımız yalan. Orada özel olarak görevlendirilmiş bir rütbeli provokasyon çıkarmak istedi. Biz de bu provokasyonu boşa çıkardık" dedi.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) basın toplantısı düzenledi.
"Geride kalan haftayı tek cümleyle özetlesek, 'Recep Tayyip Erdoğan’ın halka hakaretleri ve yalanlarıyla geçen bir hafta' diyebiliriz. Artık yalnızca siyaseten değil, ahlaken de ölmekte olan zat, Gezi’ye katılan yurttaşlara hepimizin gözünün içine bakarak küfretmiştir" diyen Baş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Gezi Parkı eylemlerine katılanlara yönelik "Bunlar sürtük" ifadesine tepki gösterdi.
Baş, "Memleket böylesine rezil, böylesine utanç verici bir anlayışla hiç karşılaşmadı. Gezi’de yan yana durduğumuz bu memleketin cefakar insanlarına seslenmek istiyorum: Umudunuzu yitirmeyin, inadınızdan vazgeçmeyin. Bizlere sefaleti, açlığı, geleceksizliği dayatanlar mutlaka kaybedecek. Adalet önünde halka edilen küfürlerin, halka karşı işlenen suçların hesabı sorulacak" diye konuştu.
TİP vekillerinin, İstanbul'daki 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne astığı “Her Yer Taksim Her Yer Direniş” pankartının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bunların parlamentodan silinip atılmasının adımlarının atılması lazım" dediğini hatırlatan Baş, "Buna söyleyecek bir çift sözümüz var Recep Tayyip Erdoğan; senden önce de o hayalleri görenler çok oldu. Şimdi hiç birisi yok. Devrimciler, sosyalistler, komünistler hala burada… Sen, senden öncekiler gibi tarihin karanlık sayfalarındaki yerini alacaksın. Yıldız Sarayı’ndaki ‘baykuş’lar gibi, memleketi satan Vahdettinler gibi. Onlar kaçtılar, siz kaçamayacaksınız" dedi.
Pankart asma eyleminde polislere saldırdıkları iddiasının yalan olduğunu söyleyen Erkan Baş, "Polise saldırdığımız yalan. Pankartımızı astık ve polis üniforması giymesine rağmen kanuna, halka değil iktidara hizmet eden bir görevlinin saldırısına uğradık. Bizim çok basit bizim bir amacımız var, bir sesi etkili biçimde kamuoyuna taşımak isteyen biziz, bu hakkımızı kullanmışken gelen bir polise saldırmış olmamızı aklı başında birisi düşünebilir mi? Belli ki orada özel olarak görevlendirilmiş bir rütbeli provokasyon çıkarmak istedi. Biz de bu provokasyonu boşa çıkardık. Boşa çıkardığımızın kanıtı, İçişleri Bakanı 15-20 dakika içinde tweet atar mı? Daha biz alandan ayrılmadan tweet attı. Bu kanıttır" şeklinde konuştu.
Erkan Baş'ın açıklamasından satır başları şu şekilde:
ONLAR KAÇTI, SİZ KAÇAMAYACAKSINIZ
Bu zat, Türkiye İşçi Partililerin, Meclisten silinip süpürülmesi talimatını vermiş. Buna söyleyecek bir çift sözümüz var Recep Tayyip Erdoğan; senden önce de o hayalleri görenler çok oldu. Şimdi hiç birisi yok. Devrimciler, sosyalistler, komünistler hala burada… Sen, senden öncekiler gibi tarihin karanlık sayfalarındaki yerini alacaksın. Yıldız Sarayı’ndaki ‘baykuş’lar gibi, memleketi satan Vahdettinler gibi. Onlar kaçtılar, siz kaçamayacaksınız.
BAĞIMSIZ, TARAFSIZ ADALETE HESAP VERECEKSİNİZ
Önce halkımızın siyasal iradesine, ardından kuracağımız memleketin bağımsız, adil ve tarafsız adaletine hesap vereceksiniz. Ali İsmail’e, Berkin’e, Medeni’ye, Ethem’e, yitirdiğimiz tüm kardeşlerimize, erkek iktidarınızın katlettiği her kadına, her LGBTİ+’ya, kestiğiniz her ağaca, yok ettiğiniz her canlıya, çaldığınız gençliğimize And olsun ki, yemin olsun ki, bu iktidarla hesaplaşacağız.
GELECEK CUMA AÇIKLAYACAKTI, 468 CUMA GEÇTİ
AKP bir yalan iktidarıdır. Kurumları yalan üretim merkezine çevirdiler. Emirlerindeki gazeteler, televizyonlar yalan üretme makinesine dönmüş durumda…Ve elbette bu yalan üzerine kurulu düzenin yol göstericisi Tayyip Erdoğan! Dinlerken kulaklarımıza inanamayıp tekrar tekrar dinliyoruz okuyoruz cümleye bakın; “Camilerimiz yakıldı. Bu kendini bilmezler tarafından işgal edildi". Bu camilerin işgal edildiği, içki içildiği yalanı artık gençlerin alay konusu. Gelecek cuma açıklayacaktı, tam 468 tane cuma geçti hala yok. İnsan yalan söyleyince utanır, bunlar daha büyük yalan söyleyerek durumu kapatmaya çalışıyor.
HANGİ CAMİ YAKILMIŞ?
Bakın öyle 10 soru filan sormuyorum tek soru soruyorum: Hangi cami yakılmış? Yani bu kadar büyük, bu kadar açık bir yalan nasıl söylenebilir bilemiyorum ve durumu açıklayamıyorum.
TİP MİLLETVEKİLLERİNİN POLİSE SALDIRDIĞI YALAN
TİP milletvekilleri boğaz köprüsünde polise saldırmış; yalan! Evet köprüye pankart astık. Bizim vekillikten anladığımız şudur; halkımız bize görev verdi, “Bizim emekçinin, yoksul hakkını koruyun” dedi. “Bizim sesimizi güçlendirin, her yerde halkın sesini duyurun” dedi. Bizim görevimiz budur. Meclis anti-demokratik muhalefetin sesi kısılıyor, binbir zorlukla nasıl söz hakkı aldığımızı ülkede herkes biliyor. Basın komple denetim altında, devletin televizyonu dahil sesimizin çıkması engelleniyor. Sözümüzün arkasındayız. Her yeri engelleseniz dumanla haberleşir, halkın sesini yine yükseltiriz.
PANKARTI ASTIKTAN SONRA BİR GÖREVLİNİN SALDIRISINA UĞRADIK
Her yeri kapatsanız kapı kapı gezer yine doğru bildiğimizi söyleriz. Halkın sesini her yere taşıyacağımıza söz verdik, bunun için köprüye Gezi pankartını astık. Halkı susturamayacağınızı göstermek için astık. Polise saldırdığımız yalan. Peki gerçekte ne oldu, onu da anlatalım. Pankartımızı astık ve polis üniforması giymesine rağmen kanuna, halka değil iktidara hizmet eden bir görevlinin saldırısına uğradık. Bizim çok basit bir amacımız var, bir sesi etkili biçimde kamuoyuna taşımak isteyen biziz, bu hakkımızı kullanmışken gelen bir polise saldırmış olmamızı aklı başında birisi düşünebilir mi?
ÖZEL OLARAK GÖREVLENDİRİLMİŞ BİR RÜTBELİ PROVOKASYON ÇIKARMAK İSTEDİ
Nedir mesele? Belli ki orada özel olarak görevlendirilmiş bir rütbeli provokasyon çıkarmak istedi. Biz de bu provokasyonu boşa çıkardık. Boşa çıkardığımızın kanıtı, İçişleri Bakanı 15-20 dakika içinde tweet atar mı? Daha biz alandan ayrılmadan tweet attı. Bu kanıttır. Yaptığımız suç değil, diyelim ki suç yapılması gereken nedir? Durum tespit edilir, varsa suç iddiası savcılığa suç duyurusunda bulunulur oysa ne oldu, kendini ülkesine halkına değil tek adama adayan bir sözde polis müdürünün provokasyonu oldu ve amacına ulaşamadı. Devlet olanaklarını ele geçirmiş olmanın verdiği rahatlıkla kanun dışı davranışlarda bulunabileceğini sananlarla ilk defa karşılaşmadığımız da bilinsin. Kendisini kanun üstünde gören kim varsa, “Güç bende istediğimi yaparım” diye düşünen kim varsa ona karşı direnmek yurttaşlık görevidir.
AKP’Lİ VEKİLİN OĞLU POLİSLERİ SIRAYA DİZERKEN NEREDEYDİNİZ?
Bu arada polis konusundaki hassasiyeti konuşacaksak, mesela AKP’li vekilin oğlun Hatay’da polisleri nasıl sıraya dizip hakaretler ederken neredeydiniz? Ya da daha birkaç ay önce AKP’li bir kadın vekil, sırf kimlik sordu diye karşısındaki polise hakaretler ederken neredeydiniz?
KANUNA AYKIRI HAREKET EDEN MÜDÜR, 15 TEMMUZ'DA TANKIN İÇİNDEN ÇIKTI
Madem konumuz Gezi ve polis, pek yapmadığım bir şeyi yapayım kişisel bir hikayeyi kamuoyu ile paylaşayım: Temmuz 2013’de Taksim Gezi Parkı’na gitmek üzere arkadaşlarımızla birlikte İstiklal Caddesi’nde toplanmışken, yine böyle kendini her şeyin üstünde gören bir polis müdürünün bizzat yönlendirmesiyle, hukuk dışı bir müdahaleyle göz altına alınmıştım. Haksız yere 4 gün gözaltında tutulduktan sonra, savcılıktan serbest kalmış ve hakkımızda açılan davada hepimizin beraati ile sonuçlanmıştı. Kamuoyuna belki de ilk kez açıklıyorum, o emri veren polis müdürünün adı Mithat Aynacı idi. Kimdir Mithat Aynacı? 15 Temmuz darbe girişimi sırasında sözde Vatan Caddesi’ndeki Emniyet Müdürlüğünü teslim almaya giden tanktan çıkan kişi! Aynı bu kafa işte! Kim kanun dışı davranırsa direneceğiz. Biz bu Anayasayı değiştirmek istiyoruz ama değişene kadar bizim için bağlayıcıdır. Bizim için bağlayıcı olduğu gibi Tayyip Erdoğan için de tüm devlet memurları için de bağlayıcıdır. Kimse keyfine göre davranamaz, devlet memuru hiç davranamaz!
12 EYLÜL'ÜN 40 YIL ÖNCE BAŞARDIĞINI AKP TEKRAR BAŞARDI
Aylardır anlatıyoruz. Ortada yalnızca kötü bir ekonomi yönetimi yok. Ortada AKP’nin siyasal tercihleri var. Sözde bakan Nebati bunu açıkça itiraf ediyor, ne diyor? “Bir yol ayrımına gittik. İstesek enflasyonu düşürürdük ama bu patronların, para babalarının hoşuna gitmezdi” anlamına gelecek durumu açıkladı. AKP iktidara geldiğinde ücretlerin payı milli gelirin içerisinde yüzde 52 idi. Şu anda ücretlilerin payı yüzde 27,5’a düştü. Bir bölüşüm savaşı yaşanıyor. AKP işçinin, emekçinin, doktorun, mühendisin, öğretmenin cebinden alıyor; patronların, yandaşların cebine sokuyor. Ücretlilerin aldığı pay, son 40 yılın en düşük oranı. 12 Eylül faşizminin 40 yıl önce başardığını AKP 40 yıl sonra tekrar başardı.
İÇİLEBİLİR SU İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ, İNSAN UTANIR
İktidar Türkiye’de korkunç bir sistem kurmuş, tamamen toplumu soymaya ve birilerinin ceplerini doldurmasına yönelik, bir azınlığın kar güdüsüyle çalışıyor. Veli-Der’in bir açıklaması var, “Çocuklar okulda içilebilir suya erişemiyor” deniliyor. Basit bir hesap yapalım; 4 kişilik bir ailenin günlük içtiği suyu 10 litre diyelim. Bir damacana su 19 litre, 20 diyelim. Yani her aile içme suyuna iki günde bir 25-30 lira harcamak zorunda. Ayda en az 450 lira yapar. Dışarıdan küçük bir pet şişe su aldığınızda 2-2,5 lira demek. Yani dört kişilik bir aile sadece içmek için suya ayda 800 ila 1000 lira arası ödeme yapmak zorunda. Bu kadar akıl dışı bir şey, anormal bir durum olabilir mi? İçilebilir su için mücadele ediyoruz. Herkesin içilebilir su hakkı vardır. 2022 yılında söylüyoruz bunu. İnsan, insan olsa “Ben bu ülkeyi yönetiyorum” demeye utanır.
KONUT KRİZİ DERHAL ÇÖZÜLMELİ, İSTANBUL'DA 300 BİN KONUT BOŞ DURUYOR
Konut krizinin derhal çözülmesi lazım. İstanbul’da 300 bin boş konut duruyor. Bu konutların derhal ihtiyacı olan yurttaşlara tahsis edilmesi lazım. Konut bir zenginleşme kaynağı haline gelmiş. İnşaat patronları, emlak baronları halkın en temel hakkından para kazanmak için uğraşıyor. Kanun teklifimizi tekrar hatırlatıyoruz; üç ve daha fazla konutu olandan konut başına kademeli olarak artacak şekilde emlak vergisi alacağız. Alınan emlak vergilerinden elde edilen gelir ile “Barınma Fonu” oluşturacak, bu fonu öncelikle kira krizinden en derin etkilenen yurttaşlar için kullanacağız.
DEFACTO OHAL’İN TAŞLARINI DÖŞEMEYE DEVAM EDİYORLAR
Bütün bu hengamede Mecliste ne oluyor? Saray memurları, yani AKP ve MHP milletvekilleri, defacto OHAL’in taşlarını döşemeye devam ediyor. Seçime giderken yarı açık cezaevine çevirdikleri memlekette cezaevi kurallarını yazıyor şimdilerde AKP! Yeni bir suç daha icat eden AKP bu icadına uygun bir ceza da biçiyor; Türk Ceza Kanunu’na "Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçu eklenecek. Maddeye göre, "Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak”… Bu ne demek biliyor musunuz? Bu kanun geçerse AKP’nin 20 yıldır yaptıkları her şey suç kapsamına girer. Konuşmalarının amacı “halkta panik yaratmak” zaten. (GAZETE DUVAR)