TİP Milletvekili Ahmet Şık, Meclis'teki 'sansür yasası' görüşmelerinde, Fahrettin Altun'u kastederek "Dezenformasyonu engelleyeceksiniz ‘çakma Goebbels’in kurumunu kapatın. Gidicisiniz" dedi.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Meclis'teki 'sansür yasası' görüşmelerinde bir konuşma yaptı.
Ahmet Şık, ‘sansür yasası’ teklifindeki maddeleri Abdülhamid dönemi sansürlerine benzetti ve “Seçim sözcüğünü yasaklayın. Çünkü ilk seçimde gideceksiniz. Sizin derdiniz, suç saltanatının tahtını korumak. Ama ne yaparsanız yapın, bu ülke size teslim olmadı, olmayacak” dedi.
Kamuoyunda ‘sansür yasası’ olarak bilinen Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'ndaki görüşmeleri sürüyor.
Görüşmelerde Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık da söz aldı.
'UCUBE YASAKLAR LİSTESİ'
Şık, şunları söyledi:
"Bu topraklar, tarih boyunca oldukça tuhaf yasaklara tanık oldu.
Reisiniz seviyor diye sizin de ayılıp bayıldığınız 2. Abdülhamid “burun, grev, adalet, hürriyet, müsavat, cumhuriyet” sözcüklerini sansürlemişti mesela.
1980 faşist darbesini gerçekleştiren cunta kitap yakmakla kalmamış “çağdaş kadın, devrim, özgürlük, yaşam” gibi sözcükleri de yasaklamıştı. Cunta, anayasa referandumunda “hayır” anlamına gelen mavi rengin gazetelerde kullanımını bile yasaklamıştı.
Kürtçe konuşmanın yasak olduğu 90’larda “sarı-kırmızı-yeşil” renk kombinasyonu yasaktı.
Daha geçen yıl, yağmalanan milyarlarca doları anlattığı için “128” sayısı yasaklandı Türkiye’de.
Gençler neşelenmesin diye konserler, festivaller zaten yasak.
Yani geçmişten bugüne memleketin kısa özeti, bir yasaklar silsilesi.
Şimdi de bu ucube yasaklar listesine bir yenisini eklemek istiyorsunuz.
'SİZE FAŞİST BİR CUNTANIN ANAYASASI BİLE YETMEDİ'
İktidarınız boyunca Meclis’ten geçirdiğiniz yasaların her biri talanın, yolsuzluğun, hırsızlığın önünü açtı. Kurduğunuz yağma düzeninize hukuki değil kanuni kılıf uydurdunuz.
Denetleme mekanizmalarını ortadan kaldırmak için yargıyı yap boz tahtasına çevirdiniz.
Savcı ve hâkim cübbesi giydirdiğiniz saray yanaşmaları, suçlarınızı yargılamakla değil, itiraz edenleri hapsederek susturmaya çalışmakla meşgul.
İstibdatçı Abdülhamit, Kanun-i Esasi'yi askıya almıştı. Size faşist bir cuntanın anayasası bile yetmedi onu da askıya aldınız.
Padişahı eleştiren gazete ve dergiler yasaklanıp, kitaplar toplatılmıştı. Sizse medyayı dev bir Saray bültenine, ülkeyi de dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine çevirdiniz.
Ömrü halktan korkmakla geçen Abdülhamit'in herkesi ispiyoncuya çevirdiği hafiye teşkilatının görevini ise trolleriniz üstlendi. Borazancılığını da İletişim başkanlığı yapıyor.
'EŞ DOST ÜZERİNDEN İŞ BULURSUNUZ'
Patronu, yöneticisi, yazarıyla saray dalkavuklarından oluşan yeni medya düzeni de suçlarınızı gizlemeye yetmedi. Şimdi de saltanatınızı devam ettirmek için çok sevdiğiniz Abdülhamit dönemini mumla aratacak bir yasa teklifiyle karşımızdasınız.
Dezenformasyon Yasası diye çok alengirli de bir isim bulmuşsunuz.
Güya yalan/yanlış bilginin dolaşıma girmesini engelleyecek.
Eğer gerçek niyetiniz buysa, İletişim Başkanlığı'nı kapatmakla işe başlayabilirsiniz.
Başındaki çakma Goebbels’e nasılsa eş dost üzerinden bol maaşlı bir iş bulursunuz.
Havuz medyası diye anılan medya kurumlarını da “gereğini yapan” değil hakikate kendilerinden fazla saygı duyan gazetecilere bırakabilirsiniz.
'NE YAPARSANIZ YAPIN NAFİLE, GİDİCİSİNİZ'
Ama memleket çıkarını ve halkın menfaatini korumak değil suç saltanatınızı sürekli kılma niyetinde olduğunuzu biliyoruz.
Bunun için de mutlak bir sessizliğe ihtiyacınız var. Sizin gerçek niyetiniz işte budur.
Mevcut yasalar ve yargı eliyle zaten bir istibdat rejimi yarattınız. Seçime de suçunuza bulaşmayan medya kuruluşlarını ve sessizlik sarmalına direnen sosyal medyayı susturarak girmek istiyorsunuz.
Ama ne yaparsanız yapın nafile. Gidicisiniz.
İktidara geldiğinizden beri yurttaşların hakikati öğrenme hakkını gasp edip yalanlarınızı dayatmak için pek çok şey yaptınız.
Ama her seferinde hakikat sızacak bir delik, dile gelecek bir ses buldu. Yani yasaklamak, ne olduğunuzu söylememize hiçbir zaman engel olmadı, yine olmayacak!
'SUÇA BATTINIZ'
Bu ülkeyi narko-devlet haline getirdiğinizi, mafya babalarını bile gölgede bırakacak kadar suça battığınızı, devletin kasalarını yağmalayıp ülkeyi talan ettiğinizi; bu halkın ter dökerek kazandığı her kuruştan haraç kestiğinizi; saraylar, uçaklar, milyarlık çantalar eşliğinde şatafatın esiri olduğunuzu, ülkeyi cihatçı çetelerin üssü haline getirdiğinizi, gençlerin gülümsemesini yok edip, yarınlarını gasp ettiğinizi; her şeyi gerici karanlığınıza hapsedip koskoca ülkenin umudunu çaldığınızı söylemeye devam edeceğiz.
Susturamazsınız, susmadık, susturamayacaksınız!
'BU SÖZCÜKLERİ YASAKLAYIN'
Madem istibdatta kararsınız örnek aldığınız Abdülhamit gibi yasaklamanız gereken sözcükleri söyleyelim.
Cumhuriyet sözcüğünü yasaklayın mesela.
Çünkü Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, ilk yüzyılın yüz karası olarak anılacaksınız.
Saray sözcüğünü yasaklayın.
Çünkü yoksulun, garibanın, ezilmişin rızkıyla kurduğunuz müteahhitler imparatorluğunun nişanesi olan, harcı kanla karılan o sarayınız var ya, bir yıl sonra utanç müzesi olacak.
Fotoğraf sözcüğünü yasaklayın.
Aklınıza suç işleri bakanınızın kriminal fotoğraf albümü geldi ama o nedenle değil.
Yasaklayın çünkü bu ülkenin 20 yıldır hayatını zindan ettiğiniz insanları reisinizin fotoğraflarını duvarlardan indirip atmak için birbirleriyle yarışacak.
Hepsinden önemlisi seçim sözcüğünü yasaklayın.
Çünkü ilk seçimde gideceksiniz.
'TAHTINIZI KURUTACAĞIZ'
Sizin derdiniz suç saltanatınızın tahtını korumak. Ama ne yaparsanız yapın bu ülke size teslim olmadı. Olmayacak.
Taht dedik madem, son yasak tavsiyesi de yine Abdülhamit’ten olsun.
“Tahtın kurusun” sözünü çağrıştırdığı için “tahtakurusu” sözcüğü de o dönem yasaklanmış.
Siz de yasaklayın.
Çünkü bu cumhuriyetin altını oyan tahtakuruları olduğunuzu söylemeye devam edeceğiz.
Ve biz de sizin tahtınızı kurutacağız!" (GAZETE DUVAR)