2022 Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarını kapsayan 3 aylık dönemde Marmara Bölgesi'ndeki hapishanelerde toplam 1275 hak ihlalinin tespit edildiğini belirten İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, "Hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri sadece mahpusların mücadelesi ile değil dışarıdan yürütülecek mücadelenin desteği ile önlenebilir" dedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, 2022 Temmuz-Ağustos-Eylül aylarını kapsayan 3 aylık “Marmara Bölgesi Hapishaneleri Hak İhlalleri Raporu”nu dernek binasında yaptığı basın toplantısıyla açıkladı.
Toplantıya İHD yöneticilerinin yanı sıra Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ) üyeleri de katıldı. Rapora göre yapılan 61 başvuru sonucunda Marmara Bölgesi hapishanelerinde Temmuz ayında 287, Ağustos ayında 239, Eylül ayında ise 448 olmak üzere toplam 974 hak ihlali tespit edildiği belirtildi.
Ayrıca basın taraması yolu ile tespit edilen 301 hak ihlali ile ihlal sayısının 1275’e çıktığı ifade edilerek, “Yaşam hakkı, sağlık hakkı , iletişim hakkı ve adil yargılanma hakkı gibi temel haklar başta olmak üzere temel haklara erişimde önemli sorunlar yaşanmaktadır” denildi.
Yaşam hakkı ihlalleri sonucu 15 mahpus yaşamını yitirdi
Hapishanelerde devam eden hak ihlallerinin; özellikle işkence ve kötü muamele, sağlık hakkı ve iletişim hakkı ihlalleri ile boyutlanan tecrit uygulamasının mahpus ölümlerine zemin yarattığı belirtilerek şunlar söylendi:
"Bu rapor döneminde 2 İntihar girişimi, 2 İntihara zorlama, 1 İple boğma girişimi olmak üzere yaşam hakkına yönelik saldırı ve tehditler yanında 15 ölümle sonuçlanan vaka tespit edilmiştir. Tespitlere göre 4’ü hasta mahpus, 3’ü tutulduğu tek kişilik hücrede olmak üzere 7 mahpus intihar , 4 mahpus kalp krizi, 1 mahpus astım krizi, 2 mahpus kronik hastalıklarına bağlı, 1 mahpus şüpheli nedenlerle 15 mahpus yaşamını yitirmiştir."
512 işkence, darp ve kötü muamele şikayeti tespit edildi
Hapishanelerde işkence, darp ve kötü muamele uygulamalarının çok ciddi boyutlara ulaştığı ifade edilerek şu bilgilere yer verildi:
"Bu rapor döneminde 410 u başvurulardan ve 102 si basından olmak üzere 512 işkence ve kötü muamele şikayeti tespit edilmiştir. Sevk, hastane ya da adliye dönüşünde mahpuslara çıplak arama yapılmak istenmesi bu uygulamayı kabul etmeyen mahpusların elbiselerinin zorla çıkarılması, darp, hakaret, itirafçılığa zorlama, ırkçı söylem, iple boğmaya çalışma, “kendinizi öldürün” gibi söylemler bu rapor döneminde de devam etmiştir. İnfaz uygulaması kapsamında baskı ve işkence olağanlaştırılmaya çalışılmakta, “süngerli oda” diye tabir edilen hücrelerin işkence hücreleri olarak kullanılması yaygınlaşmaktadır. Kötü muamele sadece kapalı mekanlarda değil, mahpusların görüşçüleri önünde de gerçekleştirilmekte, sudan sebepler gerekçe olarak sunulmaktadır. Saldırı ve işkenceler sonucunda ciddi şekilde yaralanan mahpusların rapor almaları da engellenerek işkencenin belgelenmesi ve hukuki mücadele baştan boşa düşürülmektedir. Bu durum artan intihar ve şüpheli mahpus ölümleri ile paralellik göstermektedir."
İletişim hakkı ihlal edilerek mahpuslar koşulsuz itaate zorlanıyor
Mahpusların dış dünya ile bağının koparıldığı, sosyal ilişkilerinden ve dayanışmadan yoksun bırakılarak uygulanan ağır tecrit yoluyla, koşulsuz itaate zorlandıkları ifade edilerek, “İletişim yasakları; aile ve arkadaş görüşlerinin, kitap gazete alımının, mektuplaşma hakkının, sosyal alan kullanma hakkının, sohbet hakkının sınırlanması ya da tamamen yasaklanması ve benzeri şeklinde uygulanmaktadır. Bu rapor döneminde 187 si başvurulardan 77 si basından olmak üzere 264 ihlal tespit edilmiştir” ifadelerine yer verildi.
202 sağlık hakkı ihlali tespiti yapıldı
Derneklerine yapılan başvuruların neredeyse hepsinde hapishanelerde sağlık ve tedavi hakkına yönelik sorunların yaşandığı bildirilerek şunlar söylendi:
"Hastaneye sevk taleplerinin hiç ya da geciktirilerek karşılanması, hapishane revirinde hekim ya da uzman hekim bulunmaması, kelepçeli muayene zorlanma, muayene odasında asker bulunması, ilaçların düzenli olarak verilmemesi, mahpusa ve ailesine sağlığı ve tedavisine ilişkin bilgi verilmemesi, hastanelerin mahpus koğuşlarının olumsuz koşulları, ağır hasta mahpuslar bakımından Adli Tıp Kurumu’nun olumsuz raporları, diyet beslenme taleplerinin karşılanmaması gibi devam eden sorunlara pandemi sürecinde yenileri eklenmiştir. Acil durumlarda bile mahpusun ’suçuna’ göre ambulansla mı ring aracıyla mı gideceğinin belirlenmesi, özellikle politik mahpusların tedavisinde kelepçeyle muayene zorlaması ve kışkırtıcı, onur kırıcı davranışlarda bulunulması, giderek yaygınlaşan ağız içi araması ve benzeri sorunlar tedaviye erişimin tamamen durmasına neden olmaktadır. Bu durum özellikle ağır ve kronik hastalığı olan mahpuslar bakımından yaşam hakkı ihlallerine zemin hazırlamakta, hasta mahpus ölümleri artmaktadır. Bu rapor döneminde başvurulardan (yeterli beslenme ve temiz suya erişim de dahil) 172, basından 30 olmak üzere toplam 202 sağlık hakkı ihlali tespiti yapılmıştır."
“Mahpusların şartlı tahliye hakları engelleniyor”
İHD açıklamasında, tahliyesi gelmiş ya da açık cezaevine gitmesi gereken mahpusların bu haklardan yararlandırılmadıkları, infaz yakılması, şartlı tahliye hakkının engellenmesi ve yeni cezalarla hapislik süresinin uzatılması gibi sorunların yaşanmaya devam ettiği belirtilerek şunlar söylendi:
"Bu üç ay boyunca; mahpuslara yönelik fiziki saldırılar, tehdit, darp, çıplak arama, baskın hücre aramaları yoluyla işkence ve kötü muamele, ayrımcı yaklaşımlar, ölümle tehdit, intihara zorlama, iple boğma gibi yaşam hakkına yönelik saldırılar, bir çok mahpusun infazının yakılması, pişmanlık dayatılması, sağlık ve tedavi hakkı alanındaki ihlaller, iletişim hakkı alanındaki ihlaller, çıplak arama uygulaması ve arama sırasında mahpusun ağzının içine bakılmak istenmesi, mahpusa üst aramasından önce vücudumda herhangi bir morluk yoktur diye kağıt imzalatılmak istenmesi gibi uygulamalar devam etmiştir."
“Mahpusların yaşam haklarını tehdit eden ceza infaz sistemi düzenlenmeli”
Mahpusların yaşam haklarını tehdit eden ceza infaz sisteminin acilen düzenlenmesi gerektiğine ve Ceza İnfaz Yasası’na bağlı yönetmeliklerdeki aykırılıkların da giderilmesi gerektiğine yer verilen raporda şu önerilere yer verildi:
"Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dair infaz uygulaması değiştirilmeli, tek başına ve ölene kadar hapiste tutulma uygulaması, AİHM kararları da dikkate alınarak kaldırılmalıdır. Ceza İnfaz Yasasının 16. Maddesi hasta mahpusların tedavi ve yaşam hakkı gözetilerek yeniden düzenlenmeli, Adli Tıp Kurumu raporu şartı ve toplum için tehlike kriteri yasadan çıkartılmalıdır.
Ağır hasta mahpuslar başta olmak üzere risk grubundaki tüm mahpusların sağlık ve yaşam haklarını koruyacak önlemlerin acilen alınması ve serbest bırakılarak tedavi ve yaşam haklarının korunması yönünde acil adımlar atılmalıdır. Kişilerin özgürlük hakkını doğrudan etkileyen, şartlı tahliye ve denetimli serbestlik hakkının kullanımında keyfi tutumların önüne geçilmeli, gözlem kurullarına dair düzenleme keyfiyete imkan vermeyecek şekilde yeniden yapılmalıdır.
Mahpuslardan gelen şikayetler gerek idari gerek adli boyutta öncelikle değerlendirilmeli ve hızla sonuca bağlanarak hak kayıpları önlenmeli, ihlaller engellenmelidir. Çocuk hapishanelerinin kapatılması ile ilgili çalışmalar yapılmalı, kadın hapishanelerindeki sorunların çözümüne yönelik öncelikli programlar geliştirilmelidir. LGBTİ ve mülteci mahpuslar ve bu raporumuzda görünür hale gelen Roman mahpuslar gündeme alınmalı , sorunlarının çözümü konusunda adımlar atılmalı, bu mahpuslara yönelik ayrımcılık önlenmelidir. Hapishaneler mahpus hakları ile ilgili çalışan sivil/ hükümet dışı insan hakları, hukuk ve sağlık örgütlerinin denetim ve izlemesine açılmalıdır."
“Hak ihlalleri dışarıdan yürütülecek mücadele ile önlenebilir”
Hak ihlallerinin dışarıdan yürütülecek mücadelenin desteği ile önlenebileceği ifade edilen raporun sonuç kısmında şu ifadelere yer verildi:
"Sunduğumuz bu üç aylık hak ihlalleri raporu, Marmara bölgesi hapishanelerinden bize ulaşan hak ihlallerini kapsamakla birlikte, genel tabloya ayna tutmamıza yarayan veriler içermektedir. Biliyoruz ki, hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri sadece mahpusların mücadelesi ile değil dışarıdan yürütülecek mücadelenin desteği ile önlenebilir. Hapishane Komisyonu olarak içerdekilerin küçük de olsa sesi olabilmek ve duyarlılık yaratmak için sorunları görünür kılmayı amaçlıyoruz. Bu bağlamda, hazırladığımız bu rapor aynı zamanda, hapishanelerde yaşanan ve devasa boyutlara ulaşan sorunlara ilişkin duyarlılık ve mahpuslarla dayanışma çağrımızdır." (SENDİKA.ORG)