Sorumluluk, suçluluk duygusu, vicdan azabı mı dediniz? Siz deli misiniz? "Kader" ve "Hamdolsun" dedik bir kere, dönüşü yok!


Ben daha henüz... 

yakınını kaybeden bir kadının, karşısında duran Erdoğan'a söylediği; 

"Neden oluyor bu ihmaller, daha geçen hafta kardeşim; 'gaz sızıyor, bizi burada patlatacaklar' demişti bana" şeklindeki haklı cümlelerini bir anda bastıran; "Allah seni başımızdan eksik etmesin reisim" diyen bir başka kadının sesinin şokunu atlatamamışken... 

Akp genel başkanının, madencilerin cenazelerinin kaldırılması sırasında sarf ettiği cümlelerle adeta dumura uğradım: 

"Biliyorsunuz Soma'da daha uzun sürmüştü. Ama burada daha 24 saati bile bulmadan hamdolsun 41. şehidimize de ulaştık"...

Erdoğan'ın o "Hamdolsun"u, tıpkı "Biz kader planına inanan insanlarız" cümlesinde olduğu gibi "büyük bir ihtimalle" bilinçli olarak seçilip kullanılmış bir ifadedir. 

Çünkü "Hamdolsun" ve "Kader", özellikle böyle anlarda karşı tarafı hemen "bağlar" kıpırdayamaz hale getirir ve oradan gelebilecek olası bütün hesap sorma durumlarını da anında bertaraf eder. 

"Hamdolsun" ve "Kader", hani deyim yerindeyse, karşı tarafın aklını alır adeta ve ifadeyi kullanmış olanı da inanılmaz bir rahatlama pozisyonuna getirir.

"Hamdolsun" ve "Kader" sözcükleri bu anlamda sanki büyülü ve efsunlu sözcükler gibidirler. Böyle anlarda "Hamdolsun" ve "Kader" dendi mi işin en zor kısmı da savuşturulmuş ve atlatılmış olur... 

Örneğin "Kader"i ve "Hamdolsun" u duyunca; "41 insan ölmüş, siz 41. cesede ulaştınız diye hamdolsun çekiyorsunuz, ne hamdolsun'u, neye hamdolsun, nasıl öldü bu 41 insan, neden öldü, niye öldü siz bize bunları anlatın" diyemez insan kolay kolay. 

Ya da; "Sizden başka "Fıtrat", "Kader" diyen yok. Gaz sızıntısı varmış işte, öğrendik, devletin koskoca, anlı şanlı kurumu ne yaptı peki? Aldı mı önlemini? Şimdi kalkıp bana, bize, hepimize "Kader", "Hamdolsun" demeyin. Kaldıracak mı ortadan bütün sorumsuzluklarınızı, geri getirecek mi ölülerimizi bu sözler" diyemez.

Yazının girişinde sözünü ettiğim o "Allah seni başımızdan eksik etmesin reisim" cümlesi, tıpkı "Kader" ve "Hamdolsun"da olduğu gibi "büyük bir ihtimalle" bilinçli olarak mı seçilip sarf edilmiştir o kadarını bilmemize imkan yok ama bildiğimiz kesin bir şey var ki o da bu cümlenin içerisinde barınan ve her daim ortaya çıkıp duran korkunç, hastalıklı, marazi ve çok arızalı olan durumdur. 

Bu durumun ortadan kalkması zaman falan almayacak. Çünkü bu durum ortadan hiçbir zaman kalkmayacak. Halk böyle yaşamaya alışmış ve böyle yaşamayı çok normal buluyor. 

Gazete Demokrat'ta dün yayınlanan; "Sadece halkın ölülerini sayıyorsunuz ve halkı kin ve düşmanlığa(?) teşvik edenleri(?) tespit ediyorsunuz. PEKİ BAŞKA?" başlıklı haber yorumda da belirtilmişti (OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ) yeri geldiğini düşündüğüm için bir kez daha tekrarlamak isterim: 

"Soma'dan sonra bugüne kadar Soma ile ilgili neler yaşanmış ise, Bartın'dan sonra da benzer şeyler yaşanacak. Ne bir eksik, ne bir fazla. Yaşanacaklar arasında yarım tane bile sürpriz olmayacak. Asıl sorumlular, kesinlikle cezalandırılmayacak, ailelere para dağıtılacak, ailelerden bir ikisi hariç hepsi susacak ve ilk seçimde Bartın'da en yüksek oyu tıpkı Soma'da olduğu gibi yine iktidar partisi alacak! Bundan sonrası için bir tane bile ÖNLEM konuşulmayacak. Çünkü ÖNLEM bu ülkede her zaman MALİYETTİR. Bu söylediklerimiz bir durum tespitidir. Tecrübe edilmiştir. Bir Türkiye gerçeğidir"

Öyle olmasaydı o kadın, artık hangi akla hizmetse; "Allah seni başımızdan eksik etmesin reisim" der miydi? 

Bundan daha güzel bir kara mizah örneği bulursanız bana da haber verin diyecekken vazgeçtim, var çünkü bir tane daha aklıma gelen. 

Erdoğan'ın, "Allah seni başımızdan eksik etmesin reisim" diyen kadına, sağ elini kalbine götürüp; "Sağ olun" demesi...

Pardon tam duyamadım, sorumluluk, suçluluk duygusu, vicdan azabı mı dediniz? Siz deli misiniz? "Kader" ve "Hamdolsun" dedik bir kere, dönüşü yok!

Sevgiyle, dirençli, uyanık ve umutlu kalın olur mu... (HAYRİ GÜNEL)

Daha yeni Daha eski