Zaman zaman bazı hatırlatmalar yapmanın hafızayı ve aklı diri tuttuğunu düşünürüm. Bu nedenle, yeri ve zamanı geldiğinde kullanmak ve paylaşmak amacıyla notlar alırım. Haydi gelin, birlikte hafızayı canlı tutalım...
Ne zamandır sözü bile edilmeyen bir mesele bu. TSK'nın daha önce doğrudan alım yaptığı alanlarda şimdi AKP'Lİlerin çocuklarının kurdukları şirketler var ve alımları önce bu şirketler yapıyor ve sonrasında TSK'ya satıyorlar ki bu neden böyle artık diye soran eden yok. Muhalefetten bile yok!
****
TRT'deki dizileri ve programları AKP yandaşı şirketler üstleniyor. Bu şirketler bakan çocuklarına vekil çocuklarına ait. Es Film adlı yapımcı şirketin Payitaht'ı bu noktada en bilinen dizi. Bunun gibi birçok örnek mevcut... Bu arada bir dipnot: TRT bandrol payı euro'ya bağlandı. Bu mesele de biraz sözü edilip unutulmaya bırakıldı ama çark aynen dönmeye devam ediyor.
****
Medyascope'un 30.06.2021 tarihli haberi şöyle diyor; "Uluslararası organize suçla mücadele hedefiyle kurulan bağımsız sivil toplum kuruluşu Global Initiative, 28 Ekim 2021 Perşembe günü “Küresel Organize Suç İndeksi”ni yayımladı. Çalışma, örgütün Birleşmiş Milletler (BM) üyesi 193 ülkede yürüttüğü iki yıllık araştırmaya dayanıyor. Türkiye 1-10 puanlık skalada 6,89 puanla 193 ülke arasında 12’nci sırada yer alıyor. Listede Asya ülkeleri arasına konan Türkiye, 46 Asya ülkesi arasında 5’inci sırada yer alırken, Batı Asya’da ise 3’üncü oldu. Suça karşı dayanıklılık notu 3,54 olarak tespit edilen Türkiye, bu kategoride de 193 BM üyesi ülke arasında 151’inci sırada yer buldu." Haber özetle, Türkiye'nin dünya suç sıralamasında en üstlerde, buna karşılık suça dayanıklılık sıralamasındaysa en altlarda olduğunu söylüyor. Asya ülkelerindeki sıralama ise epey dikkat çekici...
****
Erdoğan her bulduğu fırsatta; "Abdülhamit idam edildi" diyor. Hayır, Abdülhamit idam edilmedi, 10 Şubat 1918 tarihinde 75 yaşındayken kalp krizinden öldü. Kriz anında eşi Müşfika da yanındaydı. Peki Erdoğan bunu bilmiyor mu? Bildiğinden emin olabilirsiniz. Peki neden ısrarla "idam edildi" diyor da başka bir şey demiyor. İşte tam da burada iki defa "peki" demenin berbat bir şey olduğunu fark ediyorsunuz. Erdoğan noktasında böyle sayısız, saymakla bitirilemeyecek "peki"ler var...
****
Afyonkarahisar İl Jandarma Komutanı Yılmaz Kırgel, Afyonspor ile Amedspor karşılaşması öncesi; "Gönlümüz sizlerle. Sizin işiniz futbol oynamak. Siz de onu gerçekten güzel yapıyorsunuz. Geri kalanı bize bırakın. Gerçekten Afyon’un sizin kazanmanıza ihtiyacı var. Hele hele Mersin’de yaşadığımız o terör eyleminden sonra gönlümden geçeni söylüyorum: Şöyle bir 5-0 eze eze yenerseniz, buradan onları göndeririz" dedi. Neden böyle cümleler kurduğunu anlayamadık. "Eze eze" yenmesini istediğine ve "eze eze" yenilmesini arzu ettiğine bakılırsa, savaş sahada da devam edebilir, hatta ediyordur ve bu anlamda herhangi bir sakınca yoktur. Hani zannedersiniz ki, Mersin'deki saldırı eylemini bir bütün olarak Amedspor kulübü gerçekleştirmiş. "Öyle mi paşa" diyesi geliyor insanın...
****
Bütçeden ayrılan harcama payı 1 milyar Amerikan doları olan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi için 1,5 milyar Amerikan doları da örtülü ödenekten harcanmış. ne bütçeden ayrılan payın, ne örtülü ödenekten yapılan bir nevi ek harcamanın ve ne de her ikisinin toplamı olan 2,5 milyar Amerikan dolarının nerelere gittiğini külliyeye hiç kimsenin soramaması durumu insanın canını çok sıkıyor...
****
CHP Burdur Bucak İlçe Başkanı Ahmet Sedat Oktay 24 Eylül 2022 tarihinde yaptığı bir sosyal medya paylaşımında şöyle diyor: "Sevgi Balcı, Bucaklı bir hemşerimizdi. Biri 8.5 aylık olmak üzere 3 çocuk annesi bir hemşireydi. KHK ile ihraç oldu. Sivil Ölümün pençesine atıldı. Kendisine yapılan bu haksızlığı kaldıramayarak intihar etti. Aradan 5 yıl geçti. OHAL Komisyonu’nun “kabul”belgesi ve savcılığın Sevgi Hemşire hakkında takipsizlik kararı ortaya çıktı". Bu paylaşım üzerine artık bir tek kelime bile etmenin ne kadar gereksiz olacağı açıktır, o nedenle susmak gerekiyor...
****
Edirne'de Bulgaristan vatandaşları alış veriş yaparlarken ellerindeki paraları sallayarak ve gülerek; "harca harca bitmiyor, bitiremiyoruz" diyorlar. 1 Leva 10 Türk lirasına denk düştüğü için oluyor bunlar elbette. Nebati'nin "neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır" dediği şey böyle bir şey midir acaba, yoksa içinde; bir deli, bir taş ve kırk akıllının geçtiği bütün cümlelerin dayanılmaz hafifliği midir hepimizi saran... Buradaki "deli, taş ve kırk akıllı"... bir şeyi değil, her şeyi kapsasın diye kullanılmıştır.
****
Geçmişte; "Ben belediye başkanıyken hayatında hiç Mercedes kullanmayanların hiç olmazsa cenazeleri Mercedes'e binsin dedim, bari ahirete Mercedes'le gitsinler diye düşündüm, Mercedes cenaze arabaları aldım, bu lüks cenaze arabaları ailelerine büyük moral oldu" diyen bir Erdoğan vardı. O Erdoğan bugün "süfli" yani aşağı, aşağılık, bayağı, adi heveslerden söz ediyor. Ara sıra kendime soruyorum acaba kaç tane Erdoğan vardır diye. Ve her sorduğumda da, bir tane olmadığı kesin sonucuna varıyorum...
****
30 Eylül 2022 tarihinde Medyanews.net sitesinde yayınlanan bir metnin başlığı "Türkiye, Avrupa'ya yönelik uyuşturucu kaçakçılığının anahtarı ve Balkan kartelleri için sığınak haline geldi!" şeklindeydi. Metinde Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (EMCDDA) direktörü Alexis Goosdeel'in "Türkiye'nin Yunanistan ve Bulgaristan ile olan sınırlarında uyuşturucu kaçakçılığının arttığına dair işaretler olduğunu, kaçakçıların Karadeniz güzergahı yerine Türkiye üzerinden Yunan adalarını ve güney Akdeniz'i kullanacaklarını söyledi" şeklindeki beyanı dikkat epey ilginçti ama hiç kimseye şaşırtıcı gelmemişti. Goosdeel'in söyledikleri çok geniş bir kesim tarafından epeydir bilinen bir durumun özetiydi aslında. Yazıyı okuyunca İçişleri bakanının; "Tekrar söylüyorum, emniyet güçlerimize tekrar talimat veriyorum. Uyuşturucu satıcısını bulduğunuz an ayaklarını kırın, ayaklarını kırın, ayaklarını kırın" sözleri aklıma geldi ve güldüm ister istemez. Bir de tabii ki Peker'in bir cümlesi: "5 ton uyuşturucu yakaladık diyorsunuz. İnsan 5 kilosunu olsun basına, medyaya göstermez mi?"
****
Buraya kadar sıraladıklarıma ek olarak böyle bir kamyon dolusu gerçek, gelişme, olay ve olgu var. Son bir ekleme olması anlamında birkaç soru sorup yazıyı noktalayalım.
Örneğin son günlerin "yıldız" ismi ve yeni "büyükelçi" Metin Feyzioğlu, Bekir Bozdağ ve Erdoğan 4 Ocak 2014 günü bir görüşme yaptılar mı? Feyzioğlu yapıldığı iddia edilen görüşmeden sonra medyaya neden "bir öneri sundum" dedi? Sözünü ettiği "öneri"/"öneriler" neydi? Bu görüşmenin ertesi günü, yani 5 Ocak 2014 tarihinde Erdoğan neden medyaya; "Ergenekon ve Balyoz sanıklarının yeniden yargılanmaları bizim açımızdan bir sorun teşkil etmez, biz buna olumlu bakıyoruz" şeklinde bir açıklama yaptı? Şurası unutulmasın, bu açıklamayı, Ergenekon ve Balyoz davaları için "Ben bu davaların savcısıyım" diyen Erdoğan yapmıştı. Ve Feyzioğlu 6 Ocak 2014 tarihinde Silivri cezaevinde İlker Başbuğ, Tuncay Özkan, Doğu Perinçek ve Bilgin Balanlı ile neler konuştu? Oramiral Güven Erkaya olan bitenin neresindeydi? Roboski Katliamını soruşturan genelkurmay askeri mahkemesi 7 Ocak 2014 tarihinde soruşturmayı kapatırken Yaşar Güler ve Hulusi Akar'ın mesleki kariyerlerini mi düşündü? Bir öbek gerçek, gelişme, olay ve olgudan sonra bir öbek de soru... Hemen görüleceği gibi soruların tam ortasında hep Metin Feyzioğlu var. Siz gelin en iyisi bu adamın büyükelçi yapılmasını bir yandaşlık ödülü olarak değerlendirmeyin. Değerlendirmeyin, çünkü Metin Feyzioğlu meselesi sanıldığı kadar basit ve sıradan bir mesele değil. O nedenle soru öbeğimizin cevaplarını ve işaret ettiklerini bir başka yazının konusu yapmakta fayda olduğunu düşünüyoruz.
Bu arada dikkat etmişsinizdir, çocuk tecavüzlerine, kadın cinayetlerine, konser ve festivallerin peş peşe yasaklanmalarına, uyuşturucu meselesine, müzisyenlerin katledilmelerine, kara paralara, mafyalara, mala mülke çökmelere, "hoca" kisveli saçma sapan canlılarla onların deli saçması "fetva"larına ve bunlara benzer "işlere" hiç girmedim bile...
Aşağıya bir tanesi İran'dan, ikisi ise bizden 3 twitter paylaşımı bırakıyorum. Halka ateş edilmez! Halka ateş etmenin maliyeti çok büyük olur.
Sevgiyle, dirençli ve uyanık kalın! (HAYRİ GÜNEL)
Iranian Officers shouting “Shoot Them” & openly Firing at People protesting against Brutal Regime & Hijab Compulsion in Iran. Silencing People’s Voice wid bullets😡#IranProtests2022 #Iran #IranProtests #IranRevolution #IranRevolution2022 #MahsaAmini #Mahsa_Aminii #Iranian #Hijab pic.twitter.com/K5gKr6Zz59
— Jyot Jeet (@activistjyot) September 24, 2022
İstanbul Onur Yürüyüşü’nde polis tacizi #OnurYürüyüşü #Pride2022#SansürYasasınaHayır https://t.co/CtMTKZMK5O pic.twitter.com/4OhUGGlN8i
— Diken (@DikenComTr) June 26, 2022
Her gün yeni bir yalan! Çok ayıp! Karşında gençler oturuyor. Abdülhamit idam edilmedi.
— FEYZI ISBASARAN (@fyzisbsrn) October 1, 2022
Abdülhamit,Şubat 1918'de 75 yaşındayken kalp yetmezliği nedeniyle öldü pic.twitter.com/IZ1Y1bJFic