Altı yaşındaki bir kız çocuğuna sistematik tecavüz olayı vesilesiyle gündeme gelen Hiranur Vakfı İsmailağa Cemaatine bağlı çok sayıda vakıftan biri. İşte bütün yönleriyle İsmailağa tarikatı.
Nakşibendi tarikatının kollarından biri olan İsmailağa Cemaati, Mahmut Ustaosmanoğlu tarafından 1980'lerin başında kuruldu. Daha çok medreseler etrafında örgütlenen tarikat, Arapça öğretimine önem veriyor, hayatın tüm alanlarında haremlik-selamlık uygulamasını katı şekilde uyguluyor -Mahmut Ustaosmanoğlu'nun vasiyeti üzerine cenaze namazına kadınlar katılmadı- ve tarikat mensuplarının kendilerine has kılık-kıyafetleri var.
Cemaat adını Şeyhülislam İsmail Efendi tarafından İstanbul'un Fatih İlçesine yaptırılan İsmailağa Camiinden alıyor. Camiyi tarikatın bir karargâhı olarak kullanan cemaatin hizmetleri şu şekilde sıralanıyor: “Aşevi hizmetleri, aynî ve nakdî yardım organizasyonları, tekâmül ve ihtisâs medreseleri, fıkıh kurulu ve dînî meseleleri danışma hattı, emri bil maruf ve ziyaret ekibi, halka açık medrese, kütüphane hizmetleri ve yaz Kur’ân kursları …” Türkiye'nin birçok noktasında faaliyetleri olan tarikatın 100 binden fazla talebesi olduğu belirtiliyor.
Devlet maaşıyla kurulan tarikat
Tarikatın kurucusu Mahmut Ustaosmanoğlu, 1931 yılında Trabzon ili Of ilçesine bağlı Tavşanlı köyünde doğdu. 1951’de Sivas’ın Divriği ilçesine vaiz olarak atandı. Bütün tarikat liderleri gibi devlet memuru. 16 yaşında “icazet” aldıktan sonra teyzesinin kızı ile evlendi. Birkaç yıl sonra İsmail Ağa Camiinde imamlığa başladı, 1996'da aynı camiden emekli oldu. Yani Mahmut Ustaosmanoğlu cemaat edinmesini devletten aldığı maaşla verdiği vaazlara borçlu. 1970'lerin sonuna kadar Fatih’te yine Nakşibendi ekolünden Mehmed Zahit Kotku’nun başında olduğu İskenderpaşa Cemaati’ne dahildi. Ustaosmanoğlu, Kotku'nun ölümünden sonra bağımsız bir oluşuma yöneldi. Cemaatin erkek üyeleri uzun sakalları, cübbeli ve şalvarlı kıyafetleri ve namazlarda taktıkları sarıkları, kadın üyeleri ise çarşaf giymeleri ile ayrılıyor.
Cemaat bir de kanlı taht kavgaları ile biliniyor. Bu kavgalardan bazıları kanlı cinayetlerle sonuçlandı. Cinayetlerin arkasında acımasız bir post kavgası var. İsmailağa postunun altında, ciddi bir ekonomik, siyasi ve insan gücü yatıyor çünkü. Cemaate yakınlık duyan insan sayısı yüzbinlerle ifade ediliyor. Cemaat bir holding gibi çalışıyor. Ekonomi bu kadar büyük olunca sık sık paylaşım kavgaları da baş gösteriyor. O kavgalardan birinde İsmailağa Cemaati de olaya müdahil olmuş ve kavgayı mahkemeye taşıyarak “İsmailağa” ismini “marka” olarak tescil ettirmişti.
Mahmut Hoca yaşlanıp hastalanınca cemaat kendi içinde birçok gruba bölündü. Ahmet Mahmut Ünlü (Cübbeli Ahmet), Abdülmetin Balkanlıoğlu, Mehmet Talu, Resul Bölükbaş, Fatih Kalender, İsmail Hünerlice, Ali Ulvi Uzunlar, Yakup Kabalak, Nurullah Dindar gibi cemaatin tanınmış hocaları o grupların başını çekenlerden birkaçıydı.
Siyasi ayağı kuvvetli
İstanbul merkezli tarikatın başta Tayyip Erdoğan olmak üzere pek çok siyasiyle çok yakın ilişkileri var. Birkaç yıl önce ölen kurucu Mahmut Hoca hastalanınca Erdoğan tarafından ziyaret edilmişti. Bu aslında bir ilk karşılaşma değil. 2014 yılında da cemaatin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun vekili Hasan Kılıç ve oğlu Ahmet Ustaosmanoğlu, Erdoğan'ı ziyaret etmişti. Tayyip Erdoğan cemaatle fotoğraf vermeye çok özen gösteriyor anlayacağınız. O ziyaretin yapıldığı yılda cemaat içinde gerginlik yaşanıyordu. Bu gerginlik cemaatin iktidarla ilişkisine yansımıştı. Mahmut Ustaosmanoğlu’nun bacanağı Muhammed Keskin yayınlarından birinde hükümeti çok sert eleştiren bir yazı yayınlamıştı. Keskin, yazısında, hükümetin yayın organı Yeni Şafak için “fitneci ve yalancı” ifadelerini kullanmıştı. Cemaat içinde hükümete yakın olan kesim Keskin’in bu açıklamalarının İsmailağa Cemaatini bağlamadığını iddia etti. Ziyaretle kavga bitti. 2019'da tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine bir aydan kısa bir süre kala AKP adayı Binali Yıldırım da cemaatin kapısını tıklatmış, desteğini almıştı. Ahmet Davutoğlu ve Abdullah Gül de tarikatın müdavimleri arasında. Mahmut Ustaosmanoğlu'nun yeğeni Saadettin Ustaosmanoğlu’na göre cemaati ziyaret eden liderler şunlardı: Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş, Muhsin Yazıcıoğlu, Bülent Ecevit ve Deniz Baykal.
Fethullahçılar darbeye kalkışınca tarikatın AKP nezdindeki önemi daha da arttı. Ziyaretlerin sebeplerinden biri buydu. Haliyle istekleri emir telakki ediliyordu. Yakın zamanda da “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi” için İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını istediler. Tayyip Erdoğan isteği emir telakki etti.
Tayyip Erdoğan ile ilişkiler
Fethullahçıların devletten tasfiyesinden sonra İsmailağa ve Menzil öne çıkan iki tarikat oldu. AKP Fethullahçılardan doğan boşluğu bu iki tarikatla kapatmaya çalıştı. İsmaliağa’nın eşitler arasında birinci olduğunu gösteren işaretler var. Örneğin Erdoğan Menzilcilerle hiç fotoğraf vermedi, İsmailağacıları tercih ettiğini her fırsatta gösterdi. Bunun arkasında Erdoğan’ın RP il başkanlığı ve Belediye Başkanlığı yıllarında İsmailağacılardan aldığı desteğin payı var. İsmailağa tarikatı da bu yakınlıktan faydalandı, ekonomik gücünü tahkim etti, elini güçlendirdi. Neredeyse her mahallede iktidarın inayetiyle açtığı bir temsilciliği var.
Bu yılın yaz aylarında Cemaatin şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu ölünce AKP Cumhurbaşkanı Erdoğan gazetelere ilan verdi, ayrıca sosyal medya hesabından taziye mesajı yayımladı. Erdoğan mesajında şeyhi için “Ömrünü İslam’a vakfeden, ülkemizin manevi rehberlerinden Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendi” diye söz etti. Fatih Camii'ndeki cenaze törenine de katılan Erdoğan törende yaptığı konuşmada, Ustaosmanoğlu için “İlim, irfan ve hikmet sahibi alimimizi son yolcuğuna uğurluyoruz. Fatih İmam Hatip'te öğrenciyken kendisini dinlerdik” dedi.
“Fatih-Başakşehir: Muhafazakâr Mahallede İktidar ve Dönüşen Habitus” kitabının yazarı İrfan Özet, İsmailağa'yı ülkedeki diğer cemaatlerden ayıran özelliğin ona yüklenen “misyon” olduğunu ileri sürüyor. Bu misyon “Patrikhane'nin ekümeniklik iddiası uyarınca genişleme politikası”nı çevrelemek ve durdurmak. Tarikatın elinde tuttuğu Çarşamba semti bu açıdan stratejik. Patrikhane’nin konuşlandığı Fener-Balat’a hâkim, İslami kimliğin sınır hattı.
Polisiye işler
Cemaat, bir dönem mensuplarına yönelik suikast olaylarıyla gündeme geldi. Mahmut Ustaosmanoğlu'nun damadı Hızır Ali Muratoğlu, 1998'de, Çukurçeşme Camii'nde silahlı saldırı sonucu öldürüldü. 2006'da da cemaatin önde gelen isimlerinden emekli imam Bayram Ali Öztürk, İsmailağa Camiinde uğradığı bıçaklı saldırıda öldü. Saldırgan cami cemaati tarafından linç edildi.
Cemaatin önemli isimlerinden biri “popüler tarikatçı” Ahmet Mahmut Ünlü. Kamuoyunda “Cübbeli Ahmet Hoca” olarak bilinen Ünlü, 1999 yılında yaptığı 17 Ağustos depremiyle ilgili konuşmasından dolayı 13 ay hapis yattı. Ünlü, “Mevlam zina yuvalarını vurdu” demiş; daha sonra bu sözlerinden ötürü pişman olduğunu söylemişti. Ünlü, Ekim 2011'de ise Karagümrük çetesi operasyonu kapsamında tutuklandı ve Aralık 2012'de tahliye edildi.
Cemaat içi çatışmaların arkasında hem çıkar çatışması hem de “misyon” konusundaki görüş ayrılıkları var. Cemaatin içindeki fraksiyonlardan biri olan Marifet Vakfı Beykoz’u merkez yapmak istiyor. İlim ve Hizmet Vakfı çevresine göre bu “Çarşamba Misyonunu” zayıflatıyor. Haliyle “İsmailağa” markasını kullanmaya kalkışan pek çok farklı grup var. Ana grubu temsil eden İsmailağa İlim ve Hizmet Vakfı ise marka olarak tescil ettirdiği bu ismi kullananlara karşı hukuki yollara başvurdu.
CHP Kırklareli Milletvekili ve İçişleri Komisyonu Üyesi Mehmet Siyam Kesimoğlu 2012 yılında bir soru önergesi vererek dönemin Afyon Valisi’nin arkasında İsmailağa cemaatinin olup olmadığını sordu. Kesimoğlu’nun önergesi şöyleydi; “25 askerin şehit olduğu Afyonkarahisar'daki Mete Saraç Kışlası'nda incelemelerde bulunan Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e, Afyonkarahisar Valiliği'ni ziyareti sırasında hediyeler vermesiyle gündeme gelen Vali İrfan Balkanlıoğlu bu ciddiyetsizliği, bu sorumsuzluk ve duyarsızlığı yapabilecek ve hala görevde kalmaya devam edecek gücü kimden ya da kimlerden almaktadır? Devlet ciddiyetiyle bağdaşmayan tavır içindeki Valiyi hala görevde tutacak mısınız?
Valiyi henüz görevden almadığınıza göre, daha önce de Afyon’da içkiyi yasaklamaya kalkan Vali Balkanlıoğlu kim ya da kimler tarafından korunmaktadır? Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu’nun ağabeyi Metin Balkanlıoğlu, İsmailağa cemaatinin önde gelen kişilerindendir. Aynı cemaatin önemli ismi Bayram Ali Öztürk'ün 3 Eylül 2006’da İsmailağa Camisi'nde öldürülmesi, ardından zanlı Mustafa Erdal'ın camideki cemaat tarafından ‘linç’ edilmesi olayından sonra, İsmailağa Cemaati lideri Mahmut Hoca için Ankara Savcısı'nın yapmış olduğu ‘silahlı çete’ suç duyurusunda Metin Balkanlıoğlu’nun adının geçtiği anımsandığında, Vali Balkanlıoğlu’nun da söz konusu cemaatle ilişkisi olup olmadığı Bakanlık müfettişlerince araştırılmış mıdır? Araştırıldıysa söz konusu raporu kamuoyuna açıklayacak mısınız?”
Kesimoğlu önergesinde cemaatle ilgili ilginç bilgiler de veriyordu. İsmailağa cemaatinin önde gelen isimlerinden “Abdülmetin” lakaplı Metin Balkanlıoğlu'nun oğlu Halil Balkanlıoğlu 3 Eylül günü yaşanan “şaibeli” çifte cinayetten 21 gün önce karnından vurularak yaralanmış, ancak bizzat Metin Balkanlıoğlu tarafından olayın üstü örtülmeye çalışılmıştı. Adı cemaati dolandırdığı iddialarına da karışmış olan Metin Balkanlıoğlu’nun, yine İsmailağa cemaatinin medresesinde eğitilen ve Sauna Çetesi Operasyonu kapsamında tutuklanan Kasım Zengin’i kurulan bir “kadı mahkemesi”nde tabanca tehdidi ve ağzına bomba sokarak “yargıladığı” iddia edilmekteydi. Başbakan Erdoğan’ın önceki yıllarda İrfan Balkanlıoğlu’nu Rize’ye vali olarak atamak istediği ancak dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından imzalanmaması nedeniyle atamanın gerçekleşmediği de önergeye eklenen bilgiler arasındaydı.
GATA’da İsmailağa-Menzil savaşı
2020 yılında, Eski adıyla GATA, yeni adıyla Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Başhekim Yardımcısı olarak görev yapan Dr. Ali Edizer’in çok eşliliği savunan ve Medeni Kanun’un kaldırılmasını isteyen açıklamaları sosyal medyada tepkilere yol açınca, sözleşmesi feshedilerek görevden alındı. Olay kamuoyunda tanıdık bir gerici çıkış olarak algılandı ama arkasında İsmailağa-Menzil çatışması vardı. GATA, Fethullahçı sızma gerekçesiyle 15 Temmuz Darbe Girişimi ardından lağvedilmişti. Bu düzenlemenin ardından GATA’ya İsmailağacılar ve Menzilciler üşüşmüştü. Ali Edizer üşüşenlerin Menzilci olanlarındandı, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın himayesindeydi. Ancak Menzilciler çatışmada hızla mevki kaybediyorlardı. Edizer olayının ardından Menzil’le bağlantısı olan bürokratlar da geri çekilmeye başlanmıştı.
Menzilcilerin irtifa kaybında iktidarda doğmaya başlayan bir kuşkunun da payı vardı. Kimlikleri deşifre edilmeyen pek çok Fethullahçı, Menzil ve diğer tarikatlara geçiş yapmış, böylece devlete dönüşün bir yolunu bulmuştu. Tabi bütün bunlar birer varsayım. Zaten Ali Edizer de ön kapıdan atıldığı kuruma arka kapıdan geri döndü.
Yeni para toplama aparatı: İDDEF
İsmailağa Tarikatı, Deniz Feneri ve Orada Kimse Yok mu Derneği gibi yardım toplama oluşumlardan doğan boşluğu da kısa zamanda doldurdu. Bunların İsmailağa versiyonu İnsana Değer Veren Dernekler Federasyonu (İDDEF) adını taşıyor. Sitesinde verilen bilgiye göre İDDEF, İsmailağa Camii ve Cemaati'nin resmi temsilcisi olan İsmailağa Vakfı'nın uluslararası tek resmi partneri.
İDDEF'in temelleri, Mahmud Hocanın tavsiyesi ile 2004 yılında atılmış. Anadolu'nun çeşitli şehirlerinde halktan büyük destek bulması neticesinde 2009 yılında 45 derneğin bir araya gelmesi ile federasyon şeklinde kurumsallaşmış. Bir süre sonra başta Afrika ve Asya'dan yardım taleplerinin artması üzerine yurtdışı çalışmalarına odaklanmış, 40 ülke 253 bölgede hizmet verir hale gelmiş. Yani Fethullahçıların boşluğu oralarda da doldurulmuş durumda.
Tabii işler eskisi gibi değil, tek kaynağa bel bağlamıyorlar artık. Halkı kandırarak toplanan paralar bütçenin küçük bir parçası. Devletten oluk oluk para ve mülk akıyor. Arada alınan ballı ihaleler de var. Mesela TOKİ’nin İzmir deprem konutları ihalesi İsmailağa Cemaati’nin “siyasi işler görevlisi” Mehmet Çelik’in şirketine verilmişti. Mehmet Çelik’in Tek-Çelik İç ve Dış Ticaret İnşaat Sanayi Anonim Şirketi, TOKİ’den son üç yılda üç ayrı ihale almıştı.
Mehmet Çelik, eski CHP Milletvekili İlhan Cihaner'in Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olduğu dönemde yürüttüğü ve daha sonra elinden alınan İsmailağa soruşturmasının da kilit ismiydi. Cihaner’in 2007 yılında başlattığı İsmailağa soruşturmasına yönelik hazırladığı fezlekede, Mehmet Çelik’in “İsmailağa Cemaati’nin aktif üyesi olduğu ve Cemaat’in siyasi sorunlarını çözdüğü” belirtiliyordu. Fakat, Cihaner’in yürüttüğü ve “Fethullahçı yapılanma” ile genişlettiği soruşturma daha sonra elinden alınarak kapatıldı ve Cihaner makam odasında gözaltına alınarak tutuklandı. Operasyon Fethullahçı savcılarca yapılmıştı.
Nesin Vakfı’na tehdit
Geçen yıl İsmailağa Cemaati’ne ait Rabıta Vakfı, Çatalca’da Nesin Vakfı’nın yanındaki araziye kaçak inşaat yaptı. İş basına yansıyınca İBB kaçak inşaatı mühürledi. Rabıta Vakfı Başkanı Murat Perçin, “Söz konusu alan bir buçuk yıl önce bize bağışlandı. Burada da küçük bir restoran vardı ve alkollüydü. Onlarla konuştuk ve çıkardık. Bizim yerimiz burası, piknik yapıyoruz, toplanıyoruz ama namaz kılacak alanımız yoktu. Küçük bir mescit vardı ve yetkililerle konuştuk, ‘burayı büyütmek istiyoruz’ dedik. Bize, ‘yapın hocam’ yanıtını verdiler. Yani var olan bir yere ayarlama çektik” dedi. “İBB ekipleri çalışmalarımızı durdurdu ve gece gündüz nöbet tutuyorlar” diyen Perçin, Nesin Vakfı’na ve orada eğitim gören çocuklara ilişkin de şunları söyledi, “Orada kızlı erkekli karma karışık manzaralar var. Bizim elimizde resimleri var. İş başka noktalara gitmesin. İki tane ağaçtan dolayı memleket yandı. Ufacık bir yerden dolayı da piyasa karışmasın yani.”
Bu mühürleme vakasından kısa bir süre sonra bu kez İBB’nin İsmailağa Cemaatine bağlı inşaata yardım ettiği iddia edildi. Pendik Yenişehir Mahallesi Nutuk Sokak'ta başlayan inşaatın ruhsatı iptal edilmişti. Ancak inceleme sonrası İsmailağa Cemaati'ne bağlı Himaye Derneği tarafından yapılan inşaat mevcut İBB yönetimi tarafından tekrar ruhsatlandırılmış, yardım etmek için de alana İBB'ye ait iş makineleri gönderilmişti. Yol Bakım ve Altyapı Koordinasyon Daire Başkanı Seyfüllah Demirel söz konusu çalışmayı doğrulamış, “İBB'nin ruhsat onayı verdiği yerde ekipler hafriyat kaldırma işlemi yapıyor. Rutin bir işlem” demişti.
Altı yaşındaki bir kız çocuğuna sistematik tecavüz olayı vesilesiyle gündeme gelen Hiranur Vakfı da bu tarikata bağlı çok sayıdaki vakıflardan biri. Kızını başka bir müritle evlendiren vakıf başkanı Yusuf Ziya Gümüşel de tarikatın önde gelen şeyhlerinden. Tarikatı yaymak için İstanbul Çengelköy’deki Hz. Hamza Cami Medresesi’ne gönderildi. 2006 yılında İstanbul Sancaktepe'de Hiranur Vakfı'nı kurdu. Halen Hiranur Vakfı'nın onursal başkanı.
Yeni nesil bir Fethullahçı çetenin devlette yapılanma hikayesi bu. Fethullahçılar gitti Mahmut Hocacılar geldi. Gidenler hain, gelenler “yerli ve milli”… Ama yok aslında birbirlerinden farkları. (SOL.ORG)