TEK PERDE
David Birkin: Baba. Cerrah, matematikçi, II. Dünya Savaşı’nda savaş kahramanı.
Birinci kadın: Anne. Adı yok. Oyuncu.
Andrew Birkin: Abi. Tarihçi, matematikçi, astrofizisyen, yazar, yönetmen.
İkinci kadın: Kızkardeş. Adı yok. Heykeltıraş, ev kadını.
John Barry: İlk eş. Müzisyen, James Bond filmlerinin, Kurtlarla Dans’ın ve pek çok filmin müziğinin bestecisi.
Kate: Jane Birkin – John Barry çiftinin kızı.
Serge Gainsbourg: İkinci eş. Provokatör, şair, ressam, müzisyen.
Charlotte Gainsbourg: Jane Birkin – Serge Gainsbourg çiftinin kızı. Oyuncu.
Jacques Doillon: Üçüncü eş. Yönetmen.
Lou: Jane Birkin – Jacques Doillon çiftinin kızı. Oyuncu.
Olivier Rolin: Son eş. 68’in ve Fransa’da sol hareketin önde gelen liderlerinden, yazar (Port Sudan, Sırça Otelde Bir Oda gibi romanları Türkçede yayınlandı).
Aziz: Jane Birkin ve Lou’yu İstanbul’da kaldıkları bir hafta boyunca gezdiren taksi şoförü.
"Abimin çok ilginç bulduğum bir teoremi var. Kelebek teoremi: Yapılan en küçük hareket, en küçük tercih, en ufak ayrıntı, örneğin, yolda sağa değil de sola dönerek, oturmaya değil de ayakta durmaya karar vererek, dünyayı değiştiriyorsun. Herkes, şuradaki adam, şu küçük çocuk, sen, ben… Çünkü Andrew bana şöyle açıklamıştı bir gün. Trende gidiyorduk, annem biletleri kaybetmişti. Andrew anneme “dünyayı değiştirmektesin” demişti. Annem, “ben sadece biletleri kaybettim, nasıl dünyayı değiştiriyormuşum?” dedi. Andrew: “Birazdan kontrolör gelecek, yeni bilet kesmesi gerekecek, üç dakika kaybedecek burada. Burada kaybettiği üç dakika zarfında, yandaki vagonda, belki iki kişi konuşuyor olacak, belki o arada birbirlerine âşık olacaklar, belki de İskoçya’da bir sürü küçük çocuğu öldüren sapık bir çocukları olacak, ya da belki çok sağduyu sahibi, bilge bir kişi olacak… Ne olursa olsun, kontrolörün üç dakika gecikmesiyle, hiçbir şey tam olarak aynı olmayacak...” Ve bana şöyle dedi: “Herkes, ne kadar önemsiz olursa olsun, dünyanın kaderinde bir rol oynuyor. Ve bu, Laurence adında bir bilginin Güney Amerika’da kelebeklerle ilgili olarak öne sürdüğü bir teoreme dayanıyor. Hesaplayarak havayı hiçbir zaman tahmin etmenin mümkün olmadığını fark etmiş bu bilgin. Kabaca bir şey söylenebilir, ama bir hafta sonra havanın nasıl olacağını söylemek çok zor. Avustralya’nın üzerinde kanat çırpan bir kelebek, Güney Amerika’da kasırgaya sebep olabilir…”
Abim başka bir örnek daha anlatırdı. Bunu da çok müthiş buluyorum: Dünyanın derinliklerinde, çok çok derinlerde, bir tür ahtapot varmış. Çok küçük bir ahtapot. Bütün çocukluğu boyunca, bütün ergenliği boyunca bir kaya arıyor. Bu kayayı bulduğu anda bir daha hiç kıpırdamıyor, asla. Arıyor, arıyor ve hoop, kayasını bulduğu anda, oraya asılıyor ve bir daha kıpırdamıyor. Ölmüyor, hayatının geri kalanını o kayada sürdürüyor. Peki sence ne yiyor? Tahmin et.
Kendi kendisini mi yiyor?
Evet, ama vücudunu yemiyor, beynini yiyor, çünkü artık ona ihtiyacı yok. Çünkü artık kayasını buldu. Belki de bu nedenle hep hareket halinde olmak lâzım…" (gülüyor)
(JANE BİRKİN 1998'DE İSTANBUL'A GELDİĞİNDE SİREN ERDEM'İN ROLL DERGİSİ İÇİN SANATÇIYLA YAPTIĞI RÖPORTAJDAN / 22.08.1998) (https://birartibir.org/bir-afrika-ulkesi-gibiydim/)