Page Nav

HIDE

DÜNYANIN SESİ

GRID_STYLE

EN YENİLER

SHOW_BLOG

EŞİK: İktidarın kadına yönelik şiddete karşı attığı her adım göstermelik

EŞİK, "Kadına karşı şiddetin, kadın katliamının önlenmesi için herkesi sorumlu davranmaya davet ediyoruz” diye seslendi. Eşitlik İçin K...


EŞİK, "Kadına karşı şiddetin, kadın katliamının önlenmesi için herkesi sorumlu davranmaya davet ediyoruz” diye seslendi.

Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), son dönemde artan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet olaylarına karşı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın tutumunu eleştirerek, hükümetin bu konuda attığı adımların "göstermelik" olduğunu vurguladı.
Platformun açıklamasında, yakın zamanda sokak ortasında eski eşi tarafından başından vurularak öldürülen Serpil Gül, boşanmak üzere olduğu erkek tarafından bıçaklanan Senem Kıvrak, arkadaşının doğum gününe gitmek istediği için babası tarafından boğularak öldürülen Eylem Sevilen'i hatırlattı.
EŞİK ayrıca, hamileyken birlikte olduğu erkek tarafından sokak ortasında dövülen Sude Naz A. gibi örnekler verildi. EŞİK, bu olayların sadece buzdağının görünen kısmı olduğunu belirterek, kadına yönelik şiddetin sistematik ve yaygın olduğunu söyledi.

"Şiddet yaygınlaştırılıyor"
Açıklama özetle şöyle:

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı kadın cinayetlerinden ve kadına karşı şiddet olaylarından sonra, o da kamuoyunda "yeterince ilgi çekmişse" açıklama yapıyor. Üstelik bu açıklamalar da, aynı klişelerden ibaret: "Kadınlara şiddete karşı sıfır tolerans", "kadınlara karşı şiddet insanlık suçudur", "asla tolerans göstermedik, göstermeyeceğiz"… Bu sözlerin karşılığı olacak politikaları göremediğimiz gibi, devlet politikaları açıkça eşitsizlik ve şiddeti teşvik ediyor, ağırlaştırıyor, yaygınlaştırıyor.

Bakan son olarak, gelecek ay kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında geniş çaplı bir saha araştırması başlatacaklarını belirterek, "Amacımız kadına yönelik şiddetle daha etkili mücadele etmek ve bu verilerle birlikte yeni politikalar üretmek" dedi. Kadına karşı şiddet ve şiddetin son halkası kadın cinayetleri ile ilgili güvenilir, bilimsel verileri sivil toplumla, şiddeti önlemekte rolü olan tüm kurumlarla paylaşmak Bakanlığın öncelikli görevlerinden biri. Açıklamasında 2008 ve 2014’te yaptırdıkları araştırmalardan bahseden Bakan, 10 yıldır bu görevlerini yapmadıklarını da itiraf etmiş oldu. On yıldır araştırma yapılmadığı gibi, Bakanlık bünyesindeki Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerine yapılan başvurularla ilgili ayrıştırılmış analizler içeren raporlar da yayınlamıyor. Halen sayısı 149 olan 3624 yatak kapasiteli sığınaklarda, Bakanlığın deyimi ile konukevlerinde, kaç kadın ve çocuğuna ne gibi destekler veriliyor, bu kadınlardan kaçının şiddetsiz bir hayat kurması sağlanıyor, bunun için ne kadar bütçe ayrılıyor gibi bilgiler paylaşılmıyor.

Bakanlık, 2008 ve 2014 yıllarında yayımladığı aile içi şiddet araştırmaları için Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü ile iş birliği yapmıştı. Şimdi yapılması planlanan araştırma hakkında ilgili kuruluşlara gönderdiği açıklamada Bakanlık, Marmara Üniversitesi Nüfus ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü ve TÜİK ile çalışacaklarını bildirdi. Ancak alanında yılların deneyimine ve yetkin kadrolara sahip Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü ile iş birliği yapmaktan neden vazgeçildiğinden bahsetmedi.

Her hangi bir araştırma gibi yapılamayan, saha çalışması, yüz yüze görüşmeler ile araştırmaya katılanlar ve araştırmacılar için özel etik kurallar ve güvenlik önlemleri gerektiren şiddet araştırması için henüz 2023 yılında kurulan, ülke genelinde yürütülen kadına şiddetle ilgili araştırma deneyimi olmayan bir kurumun seçilmesinin nedeni, hangi kurumun seçileceğine nasıl karar verildiği, araştırma ve saha ekibinde hangi niteliklere sahip kişilerin yer alacağı, ülkenin en güvenilmeyen kamu kuruluşlarından biri olan TÜİK’in rolünün ne olacağı gibi yanıtı bilinmeyen birçok soru var.

Öte yandan, Bakanlık, yeni araştırma tamamlanıncaya kadar, her gün biraz daha vahşileşen, çocukların gözleri önünde işlenen hatta çocukların da öldürüldüğü toplu aile katliamlarına dönüşen cinayetlerle ilgili ne yapmayı düşünüyor? Şiddeti önleme görevini İçişleri Bakanlığı’na ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na devrettiği anlaşılan Bakanlık, yaptığı “aileyi koruma” projeleriyle şiddeti nasıl önlemeyi planlıyor? En son 2014 yılında yaptırmış olduğu araştırmanın ortaya çıkardığı verileri dikkate alarak on yılda ne gibi politikalar uyguladı? gibi sorular da cevapsız.

Aile Bakanlığı ve ilgili diğer kamu kurumları İstanbul Sözleşmesi’nden Anayasa çiğnenerek çekilmeyi kabullenmiş olsalar da, Sözleşme 6251 sayılı onay kanunu yürürlükte olduğu sürece yürürlüktedir ve uygulanması gerekir. Kaldı ki veri sağlamak konusunda iktidarın uymak zorunda olduğu başka uluslararası yükümlülükler de var.

1995’de Pekin’de yapılan Dördüncü Dünya Kadın Konferansı’nın ardından, Konferansta alınan kararları içeren ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun ellinci oturumunda kabul edilen Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planı bunlardan biri. Eylem Planı’nın 129’uncu maddesi hükümetlere; “Başta ev içi şiddet olmak üzere, kadına yönelik şiddetin değişik türlerinin yaygınlığına ilişkin araştırmalar yapmak, veri toplamak ve istatistikler oluşturmak; kadına yönelik şiddetin nedenleri, doğası, ciddiyeti ve sonuçlarına ve kadına yönelik şiddeti önlemek ve düzeltmek için uygulanan önlemlerin etkinliğine ilişkin araştırmaları teşvik etmek; araştırma ve inceleme bulgularını geniş ölçüde yaymak” görevlerini yüklemektedir.

Güvenilir bilimsel verilerin ana işlevi şiddeti önlemek için uygulanması gereken çok yönlü ve bütüncül sosyal politikaların planlanmasına yol göstermesidir. Bakanlığın 2024 şiddet araştırması için güvenilirliği baştan tartışmalı kurumları neden seçtiklerini, hangi yetkinliklere göre nasıl karar alındığını, araştırma sürecinin nasıl planlandığını açıklamaya ve şeffaflığa çağırıyoruz.

Tüm sorumlulara; “Sıfır tolerans” nutukları atmak yerine öncelikle cezasızlık politikalarına ve kadın erkek eşitliğini tahrip eden eylem ve söylemlere son vermek zorunda olduklarını, katledilen binlerce kadının, şiddete tanık olan hatta onlarla birlikte katledilen çocuklarının da birer aile olduklarını bir kez daha hatırlatıyoruz. Kadına karşı şiddetin önlenmesi için ataerkinin “aileci” bakışının değil “eşitlikçi ve laik” politikaların esas alınması şarttır. (BİANET)

Hiç yorum yok