TÜSİAD Üzerine Tartışma… / GÜN ZİLELİ
Düştükleri bu kuyunun dipsiz olduğunu bilseler iyi olur. Bu kuyudan gerisin geri çıkmaları neredeyse imkânsız olacaktır. Zaman geçmeden, Kıvılcımlı’nın ünlü broşürüne anıştırmayla, uyarılmak için uyandırılmalı, uyandırılmak için uyarılmalıdırlar.
TÜSİAD yöneticilerinin hükümetin emriyle soruşturmaya uğraması solda yer alan arkadaşlar arasında büyük bir tartışmaya yol açtı.
Bir kısım arkadaş, iktidar kaynaklarının da telaşla sarıldıkları bir argümanı ileri sürerek, özetle TÜSİAD’ın 12 Eylül darbesini desteklediğini, dolayısıyla böyle bir örgütün bugün iktidara yönelttiği eleştirilerin hiçbir değeri olmadığını ve iktidarın karşısında bu örgüt yöneticilerini savunmamak gerektiğini söylemekteler. Daha birçok şey söylüyorlar ama özü bu.
TÜSİAD’ın Türkiye sanayi patronlarının örgütü olduğu biliniyor. Bu örgütün, geçmişinin pek temiz olmadığı, en vahim tutumunun 12 Eylül darbesini destekleyen bildiriler yayınlamak olduğu da malum. Öyle ki, iktidar mensupları bu geçmişten yararlanarak bugünkü TÜSİAD’ı köşeye sıkıştırmak için, başkanlarının ağzından bizlere, eski MDD’ci solcuların ağzıyla onun “komprador burjuvazi”nin temsilcisi olduğunu bile “hatırlatmak” gereğini duydular. Böylece, iktidar trolleriyle bazı solcu arkadaşlarımızın tuhaf bir ağız birliği çıktı ortaya.
TÜSİAD, Türkiye sanayi patronlarının örgütü olduğunu hiçbir zaman inkâr etmiş değil. Dolayısıyla bu örgütle bizler arasında elbette keskin bir sınıf karşıtlığı söz konusu. Bununla birlikte, 12 Eylül’ü destekleyen TÜSİAD yönetimiyle bugünkü TÜSİAD yönetimi arasında çok önemli bir tutum farklılığı olduğunu saptamak zorundayız. O günkü TÜSİAD sınıf çıkarları öyle gerektirdiği için, o zamanki 12 Eylül diktatörlüğünü desteklemişti. Bugünkü TÜSİAD ise, yine sınıf çıkarları gereği, kendisiyle birlikte var olan düzeni de batağa sürükleyen bugünkü AKP iktidarına karşı çıkıyor. Bu durumda, eğer “sen palavradan karşı çıkıyorsun” gibi kof ve mesnetsiz bir tutuma girmeyeceksek, 12 Eylül’ü destekleyen TÜSİAD’ı kınadığımız gibi, bugünkü iktidara karşı çıkan TÜSİAD’la aynı safta yer almamız ve onların uğradığı baskıya karşı çıkmamız gerekiyor. Eğer sol, özgürlükçü saflardaysa ikircimsiz bir şekilde bu tutumu almak durumundadır.
Bu, TÜSİAD’la aramızdaki sınıfsal karşıtlığı unutmamız anlamına gelmez. Tam tersine, sınıfsal tutumumuz nasıl TÜSİAD’la bizi karşı karşıya getiriyorsa, sınıfsal tutumumuzla özdeşlik içinde olan özgürlükçü tutumumuz da bugünkü iktidarın baskısı karşısında onun yanında yer almamızı zorunlu kılıyor.
Bir kısım solcu arkadaşımız, olur olmaz “diyalektik”ten çok söz ediyorlar ama bu felsefenin hayata tam da uygulanacağı şu kritik anda somut durumu göz ardı eden ve hayatın çelişkilerini inkâr eden metafiziğin peşinden gidiyorlar.
İktidarın baskısı karşısında TÜSİAD’la aynı safta olmak ve onu savunmak bizi patron düzeniyle aynı safa düşürmez, tersine düzenin güçleri karşısındaki duruşumuzun sağlamlığını ortaya koyar.
TÜSİAD ne yapmış? Kalkmış, hükümetin son zamanlardaki uygulamalarını, özellikle de yargıya müdahalesini hedef almış. Kötü mü yapmış? Yanlış mı söylemiş? Hayır, doğruyu söylemiş. Bu yüzden de yine yargı müdahalesi sonucu, aynı diğer örgütlere yapıldığı gibi polisiye tedbirlerle karşı karşıya kalmış. Ne diyeceğiz? Onlar patron, geçmişte de patron düzeni için şöyle şöyle yapmışlardı, oh olsun mu diyeceğiz? Sanırım böyle rezil bir duruma düşmeyi hiçbir solcu arkadaş istemeyecektir.
Tam da TÜSİAD yöneticileri polis kordonu altında savcıya götürülürken bazı arkadaşlar, attıkları TÜSİAD karşıtı twitlerle ne duruma düştüklerinin, dahası kimin yanına düştüklerinin farkındalar mı acaba? Doğrudan AKP’nin internet trolleri ordusunun yanına. Dahası, 12 Eylül’e destek veren o zamanki TÜSİAD’ın yanına.
Düştükleri bu kuyunun dipsiz olduğunu bilseler iyi olur. Bu kuyudan gerisin geri çıkmaları neredeyse imkânsız olacaktır. Zaman geçmeden, Kıvılcımlı’nın ünlü broşürüne anıştırmayla, uyarılmak için uyandırılmalı, uyandırılmak için uyarılmalıdırlar.
(Gün Zileli, 20 Şubat 2025 - www.gunzileli.net - gunzileli@hotmail.com)