"Zygmunt Bauman günümüz toplumları özerk bir toplum modelinden ne kadar uzaksa, reel siyaset ve demokrasinin de ideal tiplerinden o kadar uzak olduğunu belirtir (Bauman, 2000: 94). Reel siyaset ve demokrasinin ideal tiplerinden uzak olması aklın refleksif özelliğini yitirmesiyle ya da aklın tek boyutlu araçsal bir rasyonaliteye indirgenmesiyle doğrudan bağlantılıdır. Aklın refleksif özelliğe sahip olması demek aklın kendisini eleştiriye tabi tutması, kendi üzerine düşünmesi, olay ve olguları tek boyutlu olarak değil de çok boyutlu ve eleştirel bir formatta ele alması durumudur. En önemlisi de aklın özerk olma potansiyeline sahip olmasıdır. Ancak kendisini sorgulamayı bırakmış olan aklın toplumsal sorunlara eleştirel yaklaşması ve özerkliğini koruması mümkün değildir.
Dolayısıyla özerkliği kalmayan akıl bir araç haline gelmiştir. Akıl bütünüyle toplumsal sürece boyun eğmiştir (Horkheimer, 2005: 67). Daha önce aklın en büyük düşmanı dogmatizm olarak görülürken, bugün aklın en büyük düşmanı eleştiri ve sorgulama yapmamak olarak görülmektedir. Tüm bunlar bir akıl tutulmasıdır. Aklın kendi akılsızlığına boyun eğmesidir.

Akıl tutulmasının toplumsal yansımaları
Hobbes çok zaman önce etkili tahakküm için “Üzerinde düşünülmesi gereken tutku Korku’dur” demişti. Hobbes açısından, korku toplumsal düzeni bir arada tutan ve güvenceye alan şeydir ve bugün bile korku gösteri toplumunun önde gelen kontrol mekanizmasıdır (Hart & Negri, 2008: 335). Belirsizliğin artması, insanların gelecek konusunda kaygılar yaşaması, aklın özerkliğini yitirmesi ve buna bağlı olarak da yetenek ve öngörü kaybının meydana gelmesi insanların iktidarların kontrol mekanizmalarını sorgusuz olumlamasına yol açmaktadır. Böylece toplumsal alanda belirsizlik üretenler kontrolü daha fazla ellerinde bulundurabiliyorlar. AKP’nin “istikrar sürsün” söylemi ve politikalarının arkasında yatan bu korku mekanizmasıdır. Bu korku mekanizması Türkiye’de adeta zihinlerin önüne bir set çekmiştir. İzlenen politikalara karşı akademik, toplumsal ve siyasal alanlarda verilen tepkiler bir akıl tutulmasının yansımalarını ortaya koymaktadır.

İnsanlığın ve aklın kırılma noktası: Uludere
Cezaevlerinde çocukların taciz ve tecavüze uğraması büyük bir duyarsızlık ve sessizlikle karşılandı. Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül puşi takmasından dolayı şüpheli bulunup tutuklanırken sanat, siyaset ve sivil toplum aktörleri veya kurumları tarafından dikkate alınmadı. Yine öğrenciler parasız eğitim istedikleri için cezaevine konuldular ama AKP tabanından herhangi bir itiraz gelmedi. Son zamanlarda her gün Kürt siyasetçi, öğrenci, seçilmiş ve parti aktivistleri tutuklanmaktadır. Ne muhalefet kanadından ne de iktidar kanadından ve özellikle de genel olarak halk tabanından herhangi bir tepki gelmemektedir. İnsanlığın ve aklın kırılma noktası Uludere’dir. Devlet tarafından 34 sivil insan katledildi ama ne “dindar gençlik”ten, ne camilerden, ne “muhafazakar demokratlar”dan ne de genel olarak Türkiye kamuoyundan önemli bir tepki geldi. Bu durum Türkiye kamuoyunun büyük bir duyarsızlaşma ve akıl tutulmasının içinde olduğunu göstermektedir. Akıl tutulması araçsal aklın önplana çıkması ve insanlığın insani duygusunu yitirmesi durumuna işaret etmektedir. Son olaylara yönelik tavır göstermektedir ki Türkiye’deki insani durum çıkarsal parti hesaplarına feda edilmiştir.
Horkheimer’ın dediği gibi bugün düşünce kendini doğruluğuyla değil, belli bir kurumlaşmış gruba yararlı oluşuyla meşrulaştırmak zorunda kalmaktadır (Horkheimer, 2005: 114). Doğrunun ne olduğu değil kimin söylediği daha önemli olmaktadır. Dolayısıyla AKP tabanının Uludere, tacizler, tutuklama ve hak ihlalleri karşısında sessiz hatta bu gelişmelere olumlayıcı yaklaşmaları bu durumun bir göstergesidir.(...)
Diğer önemli bir akıl tutulması da entelektüeller çevresinde yaşanmaktadır. Entelektüeller adeta kısırlaştırılmıştır. Artık proje ve siyaset üretememektedirler. İktidarın hegemonik söyleminin birer parçası haline gelmişlerdir. Farkında olmadan iktidarın belirlediği sınır ve formlar içerisinde konuşmaktadırlar. İktidar geliştirdiği hegemonik tavır ve söylem ile aydınların ve entelektüellerin düşünsel sınırlarını belirleyip bu sınırlar içerisinde kendi ideolojisini konuşturmaktadır. Dolayısıyla aydınlar ve entelektüeller gündem belirleyenler veya gündem üzerinde söz sahibi olanlar değil, daha çok belirlenen gündemler doğrultusunda kısır bir tartışma ortamı yaratmakta ve sadece bir görüntü oluşturmaktadırlar. Giderek iktidarın hegemonik politikasının birer aktörü olmaya başlayan aydın ve entelektüel kesimi farklı düşünceleri sentezleme veya bunları buluşturmak yerine farklı fikirleri dışlayan ırkçı bir politika izlemeye başlamışlardır. Ayrıca refleksif akıl özelliklerini yitiren bu kesimler iktidardan insaf ve özgürlük bekleme eğilimindedirler.

Oysa Bauman’ın belirttiği gibi totaliter rejimlerin entelektüellere ve sanatçılara sunabileceği tek özgürlük, dinleme, not alma ve itaat etme özgürlüğüdür. İtaat et ya da yok ol; gerçekliği yaratma ve neyin temsil edilecek kadar gerçek olduğuna karar verme hakkı, sadece yöneticilere ait bir ayrıcalık olarak kalacaktı (Bauman, 2000: 105).
AKP’nin aydın kesimi ve sanatçıları etrafına toplayıp toplumsal bir özgürlükten bahsetmesi Bauman’ın belirttiği totaliter rejimlerin aydınlara verdiği “özgürlük”ten hiçbir farkı yoktur. “Yetmez ama evet” diyenlerin özgürlüğü gibi... İktidarın politikalarını övebildiğin kadar değerli ve özgürsün ama eleştirip sorguladığın kadar da “teröristsin” ve tutsaksın.
Oysa Edward Said’in belirttiği gibi, entellektüel, “diyalektik bakımdan muhalif olması itibariyle toplumda var olan her türlü yozlaşmayı, çekişmeyi ve tahakkümü ifşa edip aydınlığa kavuşturan, hem topluma dayatılmış suskunluğa hem de göze görünmeyen gücün normalleştirilmiş sükûnetine mümkün olan, her yer ve zamanda meydan okuyup bu eğilimleri kırmaya çalışmakla sorumlu olan kişidir.” Ancak topluma bir akıl tutulmasının hakim olduğu görülmektedir. İktidarın şefkatli kollarına ihtiyaç duyan aydın ve entelektüeller ile iktidarın şefkatli ellerine muhtaç olan insanların yaşadığı bir akıl tutulması." (Sebatullah Tekin/ Özgür Gündem)
Odatv.com
Daha yeni Daha eski