Bir kere kalktık ayağa, gücümüzü gördük, gücümüzü gördüler
iktidar bloğundaki çatlakları da harekete geçiren bu çatışmada halk
AKP’ye geri adım attırmadan, bu iktidarın halk düşmanı politikalarına
halk direnişleriyle bariyer oluşturmadan, iktidarı yerinden etmeden
durmayacak
Erdoğan’ın halkın tüm itirazlarına, yasal engellere rağmen “ben öyle diyorum öyle olacak” diyerek içine Topçu Kışlası inşa edip onu da AVM yapacağını ilan ettiği Gezi Parkı’na 27 Mayıs gecesi dozerler girdi ve ağaç yıkımı başladı.(1) İşte o an dozerlerin karşısına Gezi Parkı’nı, yani AKP’nin karşısına doğayı, yaşamı savunmak için dikilenler, Türkiye halklarının AKP iktidarına karşı yıllardır biriken öfkesinin isyana dönüştüğü büyük Haziran direnişinin ilk kıvılcımını çaktı. Bu direniş neoliberal politikalarla kaynaşmış İslamcı gericiliğe ve faşist baskıya karşı halkın başkaldırısına dönüştü.
Erdoğan’ın “çapulcular, tencere tava hepsi hava, ne yaparlarsa yapsınlar biz kararımızı verdik” aşağılamalarına halk görülmemiş bir direnişle karşılık verdi.
Öfkeden isyana, kararlı direnişlerden halk ayaklanmasına
İlerici muhalefet örgütlerinin yıllardır inatla sürdürdüğü direnişlerin, TEKEL’de kurulan çadırların, üniversitelilerin yumurtalarıyla militan başkaldırı eylemlerinin, liselilerin YGS isyanlarının, kadınların AKP’nin kadın düşmanlığına karşı mücadelesinin, hak mücadelelerin, 4+4+4’e karşı yaygın halk direnişinin, derenin başında, vadinin içinde büyüyen militan doğa ve yaşam mücadelelerinin ve elbette Taksim Meydanı’nı kazanan sosyalistlerin önderliğindeki 1 Mayıs direnişlerinin yarattığı birikim Gezi Parkı direnişiyle ülke çapında halk hareketine dönüştü.
Direniş dalga dalga mahallelere ve ülkenin diğer tüm illerine yayılıyor. Halk yalnız Gezi Parkı’na yönelik saldırganlığa değil AKP’nin doğayı, insanı, kenti, emeği, demokratik hak ve özgürlükleri hiçe sayan gerici, rantçı, sermaye yanlısı faşist politikalarına isyan ediyor. Nasıl yaşayacağına, kaç çocuk doğuracağına, neye inanacağına, nasıl giyineceğine karar verme hakkını kendinde gören, gerici yaşam tarzını dayatan iktidara “dur” diyor.
Gündüz işte gece direnişteyiz
7’den 70’e genci yaşlısı, kadını erkeği, işçisi, üniversitelisi, liselisi, beyaz yakalısı yoksulu ile bir halk halkın iradesini yok sayan, aşağılayan Erdoğan’a yol keserek, çatışarak barikat kurarak, meydanları ele geçirerek, “biz buradayız, yaşamımız hakkındaki kararları biz veririz” mesajını veriyor. Gündüz işe giden gece direniş alanında militana dönüşüyor, kadınlar evlerinden, işyerlerinden, okullarından çıkarak direnişin en ön saflarında yer alıyor. Bu direniş egemenlere karşı halkın onur direnişidir.
Sürüldüğümüz kent merkezlerini işgal ediyoruz
Taraftar gruplarından sanatçılara, sosyalistlerin bütün renklerinden sosyal demokratlara, daha önce hayatında eyleme katılmamış üniversitelilerden plaza çalışanlarına AKP ile bir derdi olan herkes bu direnişin militan öznesine dönüşmüştür. İktidar bu özneyi karşısında görünce sarsılmıştır. Dersim’den Antalya’ya, Antakya’dan Trabzon’a, İzmir’den Diyarbakır’a yükselen “faşizme karşı omuz omuza, hükümet istifa” sesleri direnişin içinden yükselen yeniden kardeşleşmenin sesi olmuştur.
Bu direniş tüm ezilenlerin, itilenlerin, emekçilerin kentsel dönüşüm projelerinden erkek tacizi tehdidine, gerici ahlak normlarından faşist baskıya kadar türlü yöntemlerle sürülmüş oldukları kent merkezlerini yeniden ele geçirme hareketidir ve başarılmıştır. Şehirlerin tüm sokakları ve meydanları artık halkındır. Aklı, inatçılığı, militanlığı ve mizahı ile bu direniş halkın yaratıcı devrimci gücünü dosta düşmana göstermiştir.
Köprülerden geçildi, hayat değişti iktidar da değişecek
İktidar, polis terörüyle, sansürle ve ideolojik karşı saldırıyla engelleyemediği isyanın taleplerini şeklen de olsa gündeme alırken, bu talepler karşısında somut adım atmadığı her an isyanın büyümesini tetikledi. Sokaklara dökülenler de AKP de kavganın halk muhalefeti ile AKP iktidarı arasında giderek keskinleşen ve uzlaşılması güç bir çatışmaya dayandığını biliyor. Halk muhalefeti olanca meşruluğu, militanlığı ve kitleselliği ile AKP’nin üzerine yürüyor. AKP sonunun geldiğini sezmiş her iktidar gibi çaresizlik, şiddet ve kendi iç iktidar krizinden kurtulmaya çalışıyor. Neredeyse tüm liberaller Tayyip Erdoğan’dan umudunu kesti, bir dönem için çok işe yarayan Tayyip’in artık yeni dönemin şahsiyeti olamayacağı açık açık dillendirilmeye başladı. Benzer bir durum AKP saflarında bile gözükmektedir. AKP saflarındaki bu “yanlış yapıyor” seslendirmeleri gücünü şimdilik Fetullah’tan almakta. Ancak emin olunmalı ki, çok kısa zaman içinde bu sesler AKP seçmeni tarafından da güçlü bir biçimde duyurulacak. Tayyip Erdoğan’ın şu an yaptığı iktidarından vazgeçmek istemeyen her diktatörün yaptığıdır. Kendisiyle çıkar birliği, kader birliği yapanlarla saflarını sıklaştırmak, patronaj ilişkisiyle beslediklerinin yularlarını daha da sıkılaştırmak. Bu sürecin asıl azgınları ise Tayyip Erdoğan gittiğinde bir hiç olacak, Tayyip’in danışmanı Yalçın Akdoğan gibi tipler.
Erdoğan en ufak bir esnemeyi bile kaldıramayacak bir sertlikle iktidarı savunmaya çalışırken, halk artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyor. Hayatında ilk kez sokağa çıkarak tepkisini gösterenden, her fırsatta protesto gösterilerine katılana kadar, bu süreç herkes için çok şey öğrendiği bir okula, bir siyaset akademisine dönüştü. Öğrenmenin ötesinde bir siyasal bilinç farklılığı oluştu. Bu insanlar için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Üç seçimlik dönem bu siyasal bilinç farklılığıyla yaşanacak.
Bir kere kalktık ayağa, gücümüzü gördük, gücümüzü gördüler iktidar bloğundaki çatlakları da harekete geçiren bu çatışmada halk AKP’ye geri adım attırmadan, bu iktidarın halk düşmanı politikalarına halk direnişleriyle bariyer oluşturmadan, iktidarı yerinden etmeden durmayacak.
Not
1) Aslında işin aslı sonradan anlaşıldı, Gezi Parkı’nın yıkılmaya çalışılan 800 metrekarelik bölümü ana projede unutulmuştu. Yani sorumlusunun Kadir Topbaş olduğu, adının “yayalaştırma” projesi olduğu bu inşaatta yaya yolu unutulmuştu. Sonradan oldubittiyle, Gezi Parkı’nın bir bölümü çalınarak yaya yolu icat edilmeye kalkışılmıştı.SENDİKA.ORG
Erdoğan’ın halkın tüm itirazlarına, yasal engellere rağmen “ben öyle diyorum öyle olacak” diyerek içine Topçu Kışlası inşa edip onu da AVM yapacağını ilan ettiği Gezi Parkı’na 27 Mayıs gecesi dozerler girdi ve ağaç yıkımı başladı.(1) İşte o an dozerlerin karşısına Gezi Parkı’nı, yani AKP’nin karşısına doğayı, yaşamı savunmak için dikilenler, Türkiye halklarının AKP iktidarına karşı yıllardır biriken öfkesinin isyana dönüştüğü büyük Haziran direnişinin ilk kıvılcımını çaktı. Bu direniş neoliberal politikalarla kaynaşmış İslamcı gericiliğe ve faşist baskıya karşı halkın başkaldırısına dönüştü.
Erdoğan’ın “çapulcular, tencere tava hepsi hava, ne yaparlarsa yapsınlar biz kararımızı verdik” aşağılamalarına halk görülmemiş bir direnişle karşılık verdi.
Öfkeden isyana, kararlı direnişlerden halk ayaklanmasına
İlerici muhalefet örgütlerinin yıllardır inatla sürdürdüğü direnişlerin, TEKEL’de kurulan çadırların, üniversitelilerin yumurtalarıyla militan başkaldırı eylemlerinin, liselilerin YGS isyanlarının, kadınların AKP’nin kadın düşmanlığına karşı mücadelesinin, hak mücadelelerin, 4+4+4’e karşı yaygın halk direnişinin, derenin başında, vadinin içinde büyüyen militan doğa ve yaşam mücadelelerinin ve elbette Taksim Meydanı’nı kazanan sosyalistlerin önderliğindeki 1 Mayıs direnişlerinin yarattığı birikim Gezi Parkı direnişiyle ülke çapında halk hareketine dönüştü.
Direniş dalga dalga mahallelere ve ülkenin diğer tüm illerine yayılıyor. Halk yalnız Gezi Parkı’na yönelik saldırganlığa değil AKP’nin doğayı, insanı, kenti, emeği, demokratik hak ve özgürlükleri hiçe sayan gerici, rantçı, sermaye yanlısı faşist politikalarına isyan ediyor. Nasıl yaşayacağına, kaç çocuk doğuracağına, neye inanacağına, nasıl giyineceğine karar verme hakkını kendinde gören, gerici yaşam tarzını dayatan iktidara “dur” diyor.
Gündüz işte gece direnişteyiz
7’den 70’e genci yaşlısı, kadını erkeği, işçisi, üniversitelisi, liselisi, beyaz yakalısı yoksulu ile bir halk halkın iradesini yok sayan, aşağılayan Erdoğan’a yol keserek, çatışarak barikat kurarak, meydanları ele geçirerek, “biz buradayız, yaşamımız hakkındaki kararları biz veririz” mesajını veriyor. Gündüz işe giden gece direniş alanında militana dönüşüyor, kadınlar evlerinden, işyerlerinden, okullarından çıkarak direnişin en ön saflarında yer alıyor. Bu direniş egemenlere karşı halkın onur direnişidir.
Sürüldüğümüz kent merkezlerini işgal ediyoruz
Taraftar gruplarından sanatçılara, sosyalistlerin bütün renklerinden sosyal demokratlara, daha önce hayatında eyleme katılmamış üniversitelilerden plaza çalışanlarına AKP ile bir derdi olan herkes bu direnişin militan öznesine dönüşmüştür. İktidar bu özneyi karşısında görünce sarsılmıştır. Dersim’den Antalya’ya, Antakya’dan Trabzon’a, İzmir’den Diyarbakır’a yükselen “faşizme karşı omuz omuza, hükümet istifa” sesleri direnişin içinden yükselen yeniden kardeşleşmenin sesi olmuştur.
Bu direniş tüm ezilenlerin, itilenlerin, emekçilerin kentsel dönüşüm projelerinden erkek tacizi tehdidine, gerici ahlak normlarından faşist baskıya kadar türlü yöntemlerle sürülmüş oldukları kent merkezlerini yeniden ele geçirme hareketidir ve başarılmıştır. Şehirlerin tüm sokakları ve meydanları artık halkındır. Aklı, inatçılığı, militanlığı ve mizahı ile bu direniş halkın yaratıcı devrimci gücünü dosta düşmana göstermiştir.
Köprülerden geçildi, hayat değişti iktidar da değişecek
İktidar, polis terörüyle, sansürle ve ideolojik karşı saldırıyla engelleyemediği isyanın taleplerini şeklen de olsa gündeme alırken, bu talepler karşısında somut adım atmadığı her an isyanın büyümesini tetikledi. Sokaklara dökülenler de AKP de kavganın halk muhalefeti ile AKP iktidarı arasında giderek keskinleşen ve uzlaşılması güç bir çatışmaya dayandığını biliyor. Halk muhalefeti olanca meşruluğu, militanlığı ve kitleselliği ile AKP’nin üzerine yürüyor. AKP sonunun geldiğini sezmiş her iktidar gibi çaresizlik, şiddet ve kendi iç iktidar krizinden kurtulmaya çalışıyor. Neredeyse tüm liberaller Tayyip Erdoğan’dan umudunu kesti, bir dönem için çok işe yarayan Tayyip’in artık yeni dönemin şahsiyeti olamayacağı açık açık dillendirilmeye başladı. Benzer bir durum AKP saflarında bile gözükmektedir. AKP saflarındaki bu “yanlış yapıyor” seslendirmeleri gücünü şimdilik Fetullah’tan almakta. Ancak emin olunmalı ki, çok kısa zaman içinde bu sesler AKP seçmeni tarafından da güçlü bir biçimde duyurulacak. Tayyip Erdoğan’ın şu an yaptığı iktidarından vazgeçmek istemeyen her diktatörün yaptığıdır. Kendisiyle çıkar birliği, kader birliği yapanlarla saflarını sıklaştırmak, patronaj ilişkisiyle beslediklerinin yularlarını daha da sıkılaştırmak. Bu sürecin asıl azgınları ise Tayyip Erdoğan gittiğinde bir hiç olacak, Tayyip’in danışmanı Yalçın Akdoğan gibi tipler.
Erdoğan en ufak bir esnemeyi bile kaldıramayacak bir sertlikle iktidarı savunmaya çalışırken, halk artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyor. Hayatında ilk kez sokağa çıkarak tepkisini gösterenden, her fırsatta protesto gösterilerine katılana kadar, bu süreç herkes için çok şey öğrendiği bir okula, bir siyaset akademisine dönüştü. Öğrenmenin ötesinde bir siyasal bilinç farklılığı oluştu. Bu insanlar için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Üç seçimlik dönem bu siyasal bilinç farklılığıyla yaşanacak.
Bir kere kalktık ayağa, gücümüzü gördük, gücümüzü gördüler iktidar bloğundaki çatlakları da harekete geçiren bu çatışmada halk AKP’ye geri adım attırmadan, bu iktidarın halk düşmanı politikalarına halk direnişleriyle bariyer oluşturmadan, iktidarı yerinden etmeden durmayacak.
Not
1) Aslında işin aslı sonradan anlaşıldı, Gezi Parkı’nın yıkılmaya çalışılan 800 metrekarelik bölümü ana projede unutulmuştu. Yani sorumlusunun Kadir Topbaş olduğu, adının “yayalaştırma” projesi olduğu bu inşaatta yaya yolu unutulmuştu. Sonradan oldubittiyle, Gezi Parkı’nın bir bölümü çalınarak yaya yolu icat edilmeye kalkışılmıştı.SENDİKA.ORG