İstanbul Üniversitesi'nde asistanların işten çıkarılmasına karşı yapılan eylemde iş güvencesini ve akademik özgürlüğü ortadan kaldırdığı vurgulanan 50/d ile istihdamın sonlanması istendi.
İstanbul Üniversitesi’nde (İÜ) Hukuk Fakültesi asistanı Cemil Ozansü’nün işten atılmakla karşı karşıya kalmasına ve Atatürk İlkeleri ve İnkılap Enstitüsü asistanı Mehmet Perinçek’in geçtiğimiz Ekim ayında işten çıkarılmasına karşı bugün basın açıklaması vardı.
İÜ öğrencileri ve öğretim elemanlarının yanı sıra yüzden fazla asistanın işten çıkarıldığı İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mücadele eden asistanlar, Eğitim Sen, Eğitim- İş ve grevdeki Türk Hava Yolları çalışanları da eyleme destek verdi.
Üniversite içindeki yürüyüşle başlayıp rektörün bulunduğu bina önünde süren eylemde yapılan açıklamalarda iş güvencesi olmadan akademik özgürlük olmayacağına vurgu yapılırken, 50/d kadrosunda istihdamın sona ermesi talep edildi.
Eylemde bir konuşma yapan Ozansü 10 senedir asistanlık yaptığını söyledi.
“Bilimsel ahlaktan taviz vermedim, yaygınlaştırılmak istenen biat kültürüne karşı geldim. Üniversite emekçisi olarak sınıf mücadelesinin gereklerini yerine getirmekten de imtina etmedim. Atılmakla karşı karşıyayım, varsın öyle olsun. Bana destek veren sizler, bilin ki yüzünüzü kızartacak hiçbir şey yapmadım. Mücadelemi sonuna dek sürdüreceğim.”
Perinçek ise “Mesele benim ya da bir başkasının atılması değil, mesele üniversitelerin içine itilmek istendiği ortam” diyerek söze başladı.
“Üniversitede tartışmalar, farklı düşünceler olursa bilim üretilebilir. Üniversiteler belli fikirlerin hüküm sürdüğü, bunun dışındaki görüşlerin barındırılmadığı ortamlara çevrilmek isteniyor. Böyle gitmeyecek, gençlik, bilim insanları buna izin vermeyecek. Türkiye’de özgür, demokratik, bilimsel üniversiteler tekrar kurulacak.”
İÜ Araştırma Görevlileri Temsilciler Kurulu adına yapılan ve Levent Dölek’in okuduğu açıklamada 50/d ile istihdamın sonra ermesi istenirken, tüm asistanlara iş güvencesi sağlanan dek mücadeleye devam edileceği vurgulandı.
Açıklamada YÖK’ün “bilimsel kaliteyi arttırmak” adına savunduğu 50/d ile istihdamın suiistimale açık olduğu, Hacettepe ve Ankara Üniversiteleri’nde 33/a ile yeniden atamaların başladığı, İÜ’de de bu kadroyla asistan alınmaya başlanacağının söylendiği belirtildi.
“Halen 50/d’li asistan istihdamına devam edilmesindeki tek gaye keyfiliğe, mobbinge, ayrımcılığa ve tasfiyelere zemin hazırlamak.”
"50/d bilimsel özgürlüğü boğmanın, kadrolaşmanın, güvencesizleştirmenin, mobbingin, yıldırmanın niteliksizleştirmenin adıdır."
“50/d ile atılmak istenen asistanların nitelikli oldukları kadar bilimsel özgürlüğe sahip çıkan ve gerektiğinde muhalif tutumdan kaçınmayan” kişiler olduğunun belirtildiği açıklamada Ozansü ve Perinçek’in akademik başarılarına ve asistan mücadelesinde bulunmalarına yer verildi.
“Üniversitelerin topyekun bir saldırı altında olduğunu ve bunun mağdurlarından birinin de asistanlar.İş güvencesi olmadan akademik, bilimsel özgürlük olmaz, biat kültürü olur.”
“YÖK yasa tasarısında tartıştığımız en temel konulardan biri güvencesizlikti. Güvencesizlik istemediğin kişiyi üniversiten uzaklaştırmak demek. Tasarı ertelendi ama konu yürürlükte. 50/d asistan kıyımı şeklinde uygulanıyor, istenen 33/a’ya geçirilirken istenmeyen geçirilmiyor.
“Keyfi uygulamalar bugün asistanlar da ama öğretim üyeleri de çalıştıkları kurumun dışında kalma tehdidi altında. Üniversite bileşenleri olarak bir araya gelmeliyiz.”
Eğitim-İş Sedikası adına konuşan Zekeriye Çakmak da “Türkiye orta asya karanlığına sürülmek isteniyor” diyerek asistanların yanında olduklarını söyledi.
İstanbul Üniversitesi’nde (İÜ) Hukuk Fakültesi asistanı Cemil Ozansü’nün işten atılmakla karşı karşıya kalmasına ve Atatürk İlkeleri ve İnkılap Enstitüsü asistanı Mehmet Perinçek’in geçtiğimiz Ekim ayında işten çıkarılmasına karşı bugün basın açıklaması vardı.
İÜ öğrencileri ve öğretim elemanlarının yanı sıra yüzden fazla asistanın işten çıkarıldığı İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mücadele eden asistanlar, Eğitim Sen, Eğitim- İş ve grevdeki Türk Hava Yolları çalışanları da eyleme destek verdi.
Üniversite içindeki yürüyüşle başlayıp rektörün bulunduğu bina önünde süren eylemde yapılan açıklamalarda iş güvencesi olmadan akademik özgürlük olmayacağına vurgu yapılırken, 50/d kadrosunda istihdamın sona ermesi talep edildi.
Ozansü: Sonuna dek mücadele
Ozansü, 2547 sayılı YÖK kanununun 50/d maddesiyle istihdam edilen araştırma görevlilerinin doktorasını tamamladıkları takdirde işe devam edebilmelerini sağlayan 30/a kadrosuna geçirilmemesi nedeniyle işten çıkarmayla karşı karşıya.Eylemde bir konuşma yapan Ozansü 10 senedir asistanlık yaptığını söyledi.
“Bilimsel ahlaktan taviz vermedim, yaygınlaştırılmak istenen biat kültürüne karşı geldim. Üniversite emekçisi olarak sınıf mücadelesinin gereklerini yerine getirmekten de imtina etmedim. Atılmakla karşı karşıyayım, varsın öyle olsun. Bana destek veren sizler, bilin ki yüzünüzü kızartacak hiçbir şey yapmadım. Mücadelemi sonuna dek sürdüreceğim.”
Perinçek: Özgür, demokratik, bilimsel üniversiteler geri gelecek
Perinçek, YÖK’ün geçtiğimiz yıl üniversitelere gönderdiği görüş yazısında yer alan doktora için azami süreyi altı yıl olarak belirleyen sürede tamamladığı gerekçesiyle işten atıldı. Dışişleri Bakanlığı’nca yurtdışında görevlendirildiği iki yıl da bu süreye dahil edildi, tez savunması yaptırılmadı.Perinçek ise “Mesele benim ya da bir başkasının atılması değil, mesele üniversitelerin içine itilmek istendiği ortam” diyerek söze başladı.
“Üniversitede tartışmalar, farklı düşünceler olursa bilim üretilebilir. Üniversiteler belli fikirlerin hüküm sürdüğü, bunun dışındaki görüşlerin barındırılmadığı ortamlara çevrilmek isteniyor. Böyle gitmeyecek, gençlik, bilim insanları buna izin vermeyecek. Türkiye’de özgür, demokratik, bilimsel üniversiteler tekrar kurulacak.”
Dölek: "50/d: Güvencesizleştirmenin adı"
İÜ Araştırma Görevlileri Temsilciler Kurulu adına yapılan ve Levent Dölek’in okuduğu açıklamada 50/d ile istihdamın sonra ermesi istenirken, tüm asistanlara iş güvencesi sağlanan dek mücadeleye devam edileceği vurgulandı.
Açıklamada YÖK’ün “bilimsel kaliteyi arttırmak” adına savunduğu 50/d ile istihdamın suiistimale açık olduğu, Hacettepe ve Ankara Üniversiteleri’nde 33/a ile yeniden atamaların başladığı, İÜ’de de bu kadroyla asistan alınmaya başlanacağının söylendiği belirtildi.
“Halen 50/d’li asistan istihdamına devam edilmesindeki tek gaye keyfiliğe, mobbinge, ayrımcılığa ve tasfiyelere zemin hazırlamak.”
"50/d bilimsel özgürlüğü boğmanın, kadrolaşmanın, güvencesizleştirmenin, mobbingin, yıldırmanın niteliksizleştirmenin adıdır."
“50/d ile atılmak istenen asistanların nitelikli oldukları kadar bilimsel özgürlüğe sahip çıkan ve gerektiğinde muhalif tutumdan kaçınmayan” kişiler olduğunun belirtildiği açıklamada Ozansü ve Perinçek’in akademik başarılarına ve asistan mücadelesinde bulunmalarına yer verildi.
Akça: İş güvencesi olmadan akademik özgürlük olmaz
Eğitim Sen İstanbul 6 No'lu Üniversiteler Şube Başkanı İsmet Akça, asistanların yanında olduklarını, atılan ve atılmak istenen bilim insanlarının üniversitede var olma koşullarını yaratana dek mücadeleye devam edeceklerini söyledi.“Üniversitelerin topyekun bir saldırı altında olduğunu ve bunun mağdurlarından birinin de asistanlar.İş güvencesi olmadan akademik, bilimsel özgürlük olmaz, biat kültürü olur.”
Tükel: Tasarı ertelendi, güvencesizlik yürürlükte
İÜ Demokratik Üniversite Girişimi ve İÜ Öğretim Üyeleri adına konuşan Raşit Tükel “Bu sorunun asistan sorunu olmadığı ortada” diye sözlerine başladı.“YÖK yasa tasarısında tartıştığımız en temel konulardan biri güvencesizlikti. Güvencesizlik istemediğin kişiyi üniversiten uzaklaştırmak demek. Tasarı ertelendi ama konu yürürlükte. 50/d asistan kıyımı şeklinde uygulanıyor, istenen 33/a’ya geçirilirken istenmeyen geçirilmiyor.
“Keyfi uygulamalar bugün asistanlar da ama öğretim üyeleri de çalıştıkları kurumun dışında kalma tehdidi altında. Üniversite bileşenleri olarak bir araya gelmeliyiz.”
Eğitim-İş Sedikası adına konuşan Zekeriye Çakmak da “Türkiye orta asya karanlığına sürülmek isteniyor” diyerek asistanların yanında olduklarını söyledi.