İnsanlık halinin … kötü davranışa dönük inatçı bir eğilimi vardır. En beklenmediği anda, isyan patlak verir ve haysiyet ortaya çıkar. ...
İnsanlık halinin … kötü davranışa dönük inatçı bir eğilimi vardır.
En beklenmediği anda, isyan patlak verir ve haysiyet ortaya çıkar.
Chiapas dağlarında, mesela.
Uzun zamandır yerli Maya sessizdi.
Maya kültürü bir sabır kültürüdür, beklemeyi bilir.
Bugün kaç insan bu dilleri konuşuyor ki?
Zapatistalar Chiapas’ta, aslında her yerdeler.
Pek az kişiler fakat pek çok gönüllü elçileri var.
Bu elçileri kimse atamadığı için, görevden de kimse alamaz.
Bu elçilere kimse maaş vermediği için, kimse onları kafalayamaz ya da satın alamaz.
*El desafío, Eduardo Galeano [1]
Chiapas dağlarında, mesela.
Uzun zamandır yerli Maya sessizdi.
Maya kültürü bir sabır kültürüdür, beklemeyi bilir.
Bugün kaç insan bu dilleri konuşuyor ki?
Zapatistalar Chiapas’ta, aslında her yerdeler.
Pek az kişiler fakat pek çok gönüllü elçileri var.
Bu elçileri kimse atamadığı için, görevden de kimse alamaz.
Bu elçilere kimse maaş vermediği için, kimse onları kafalayamaz ya da satın alamaz.
*El desafío, Eduardo Galeano [1]
1. BÖLÜM
17 Kasım 2013, Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun (EZLN) kuruluşunun 30. yıldönümü ve 1 Ocak 2014’te ise Zapatistalar halkın huzuruna çıkmalarının 20. yılını kutlayacak. “Yeter! (Ya Basta!)” çığlığının dünya çapında yankılayan erkekler ve kadınlara bir katkı yapmak amacıyla, EZLN’yi yaratmak üzere bir araya gelen faillerin tarihine göz atmayı deneyen bir yazı dizisi hazırladık. Yazı dizisinde pek çok kaynak kullanılmakla birlikte, esas olarak Zapatistaların kendi ellerinden çıkan yazılar, röportajlar ve mesajlardan yararlanıldı. Yazı dizisi üç bölümden oluşacak: 1: Gerilla Çekirdek, 2: Bin Yıllık Direniş ve 3: Yoksulların Tercihi.
Açıkça söylemeli ki Zapatistalar adına konuşmak bizim harcımız değil, onlar zaten kendi hikayelerini anlattılar ve anlatmaya da devam ediyorlar. Tek hedefimiz, Zapatistaların dünyadaki kesinlikle en gelişkin alternatifi temsil eden deneyimlerinin yaygınlaşmasına katkıda bulunmak. Bu satırlar umarız ki halihazırda inşa edilmekte olan bir başka mümkün dünyanın hikayesini geliştirmek adına yararlı olacaktır.
1: Gerilla Çekirdek [2]
1968 yılıydı; Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile ABD örtülü bir savaşta dünya hegemonyası için çekişiyorlardı: “Soğuk Savaş”. Çekoslovakya’da “Prag Baharı” “fiilen var olan sosyalizm”in otoriterliğini ve bürokrasisini dünyaya teşhir etmişti. Protestocular “insan yüzlü” fakat her şeyin ötesinde demokratik bir sosyalizm için dövüşüyorlardı. SSCB ve müttefiklerinin yanıtı ülkenin işgal edilmesi oldu. Fransa’da ise “Fransız Mayısı” –diğer şeylerin yanı sıra– tüketim toplumunun yaygın biçimde reddedilmesinin bir kanıtını sunacaktı.
1968 yılıydı; Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile ABD örtülü bir savaşta dünya hegemonyası için çekişiyorlardı: “Soğuk Savaş”. Çekoslovakya’da “Prag Baharı” “fiilen var olan sosyalizm”in otoriterliğini ve bürokrasisini dünyaya teşhir etmişti. Protestocular “insan yüzlü” fakat her şeyin ötesinde demokratik bir sosyalizm için dövüşüyorlardı. SSCB ve müttefiklerinin yanıtı ülkenin işgal edilmesi oldu. Fransa’da ise “Fransız Mayısı” –diğer şeylerin yanı sıra– tüketim toplumunun yaygın biçimde reddedilmesinin bir kanıtını sunacaktı.
1968 yılıydı ve Amerika kıtası da hareketliydi. Latin Amerika’da Küba Devrimi’nin zaferi halen umut aşılıyordu ve binlerce genç insan devrimci partilerin ve hareketlerin saflarına katılıyordu. ABD’de –yurttaş hakları hareketi lideri– Martin Luther King suikasta uğramıştı ve Vietnam’ın işgaline karşı yapılan gösteriler Kuzey Amerika toplumunu iyiden iyiye kutuplaştırmıştı.
1968 yılıydı; Meksika Olimpiyat Oyunları’na evsahipliği yapacaktı ve temmuz ayında ülke tarihinin en önemli öğrenci hareketlerinden birisi zuhur etti. Ülkenin siyasi ve toplumsal koşulları ufak gibi görünen bir çatışmaya hızla ulusal boyutlar kazandırdı. Meksika –1910 Devrimi süresince olduğu gibi– yine dünyayı kat eden toplumsal huzursuzlukla birlikte yürüyordu. Gustavo Díaz Ordaz ile Luis Echeverría Álvarez –Meksika İçişleri Bakanı ile Başkatibi– öğrenci gösterilerinin bastırılması emrini verdi. 2 Ekim’de ordu ve paramiliter gruplar Tres Culturas, Tlatelolco ve Mexico City meydanlarındaki protestoculara saldırarak yüzlerce öğrencinin ölmesine, kaybedilmesine ve yaralanmasına sebep oldu.
1969 yılıydı ve dünya, Hobsbawn’ın adlandırmasıyla 1968’in “Kültür Devrimi”nden sonra artık aynı değildi [3]. 1969 yılıydı ve Meksika hala yaralıydı: Pek çok aile 2 Ekim’den beri evlerine dönmemiş olan çocuklarını arıyordu. Bu sırada Meksika hükümeti ise, ilk saldırının öğrencilerden geldiğini, ülkeyi istikrarsızlaştırmak isteyen yabancıların işe karıştığını ve protestoların arkasında komünizm hayaletinin olduğunu ileri sürerek katliamı meşrulaştırmaya çalışıyordu.
Öğrenci gösterilerine katılan yüzlerce genç insan, Meksika’yı kurumsal yoldan dönüştürmeyi başaramayacakları sonucuna ulaşacaktı. Pek çoğu açısından barışçıl yol tükenmişti ve artık bir sonraki aşamaya geçme zamanıydı: Silahlı mücadeleye.
6 Ağustos 1969’da, Nuevo León, Ulusal Kurtuluş Güçleri (FLN) kuruldu. Gruba iki kardeş, Cesar Germán ve Fernando Muñoz Yáñez, Alfredo Zárate ile Raúl Pérez Vázquez önderlik ediyordu. Grup, kuvvetlerini sessizce inşa etme ve devlet güçleriyle karşı karşıya gelmeme stratejisi izliyordu. 1972’de Cesar Germán Yáñez, Chiapas’ta “Emiliano Zapata Gerilla Çekirdeği”nin (NGEZ) faaliyet yürüteceği “El Diamante” adlı kampı kurdu. FLN, kuruluşundan beş yıl sonra, Tabasco, Puebla, Mexico eyaleti, Chiapas, Veracruz ve Nuevo León’da ağlara sahip hale gelmişti [4].
FLN, Marksist-Leninist ideolojiye sahip olmakla birlikte, dogmatizme düşmekten çok uzaktı. Kuruluşundan itibaren, FLN, genel hedef olarak bir ordu kurmayı seçti ve slogan olarak da bağımsızlık savaşçısı Vicente Guerrero’nun şu sözünü seçti: “Vatan için yaşa ya da özgürlük için öl!”
14 Şubat 1974’te FLN Mexico eyaletinin San Miguel Nepantla bölgesinde bulunan güvenli mekanlarından biri olan “Büyük Ev”de polis ve ordu kuvvetlerinin saldırısına uğradı. Operasyona, Meksika’nın kirli savaşının önde gelen faillerinden olan ve sonrasında defalarca suç örgütleriyle bağlantılı olmakla itham edilen Mario Arturo Acosta Chaparro da katılacaktı.
14 Şubat 1974’te FLN Mexico eyaletinin San Miguel Nepantla bölgesinde bulunan güvenli mekanlarından biri olan “Büyük Ev”de polis ve ordu kuvvetlerinin saldırısına uğradı. Operasyona, Meksika’nın kirli savaşının önde gelen faillerinden olan ve sonrasında defalarca suç örgütleriyle bağlantılı olmakla itham edilen Mario Arturo Acosta Chaparro da katılacaktı.
“Büyük Ev”de beş gerilla katledildi ve 16’sı da tutuklandı. FLN’ye dönük soruşturma Chiapas, Ocosingo’ya doğru genişledi; “El Diamante” kampına saldırıldı ve NGEZ’in pek çok üyesi katledildi; Cesar Germán Yáñez dahil bazı gerillalar ise kaçmak zorunda kaldı. “Laura Castellanos’un yazdığına göre, gazete haberleri, 1974 yılı Nisan ayı ortasında Cesar Germán’ın başını çektiği hayatta kalan grubun ordu tarafından ormanda imha edildiğini yazacaktı. Cesar’ın kardeşi Fernando ise peşinde onu arayan bir tabur askerle ve başarı kazanamamış grubuyla Chiapas’a geçti.” [5]
1974’ten 1983’e kadar FLN’nin tarihi, o döneme ilişkin ortada çok az kayıt bulunması nedeniyle oldukça bulanıktır. Bu dönem süresince FLN Lacandon Ormanları’nda sık sık baskınlar düzenlemiş ve ordusunu kurmaya yeniden başlamıştır. Zaman, otonom Metropolitan Üniversitesi ve otonom Chapingo Üniversitesi örneklerinde görüldüğü üzere Marksizm’in çok güçlü olduğu üniversitelerden pek çok öğrencinin silahlı mücadeleye devşirildiği bir zamandır. Bu dönem dâhilinde (1974-1983) FLN’nin faaliyetlerinin büyük kısmı Chiapas eyaletindedir. Örneğin FLN, 1977’de Huitiupán’da bir kamp ve bir yıl sonra da San Cristóbal de las Casas’ta bir güvenli mekân kurmuştur.
Chiapas’ta yürüttüğü çalışma, FLN’nin, bölgedeki yerlilerle birlikte çalışma yürüten yerel örgütlenmelerle dayanışma ağları inşa etmesine olanak tanıyacaktı: Maocu gruplar, kooperatif kurmakla meşgul olanlar ve Katolik Kilisesi, başta da Papaz Samuel Ruíz tarafından topluluk çalışmasını geliştirmeye teşvik edilen yerli halklar.
Orta Amerika’daki, El Salvador’daki Farabundo Marti Ulusal Kurtuluş Cephesi, Nikaragua’daki Sandinist Ulusal Kurtuluş Cephesi ya da Guatemala’daki otuz yıldan fazla süren iç savaş gibi silahlı cephe deneyimleri, FLN’nin bir odu –bir gerilla grubu değil, düzenli bir ordu– kurma niyetini canlandırdı ve 1980’li yıllar boyunca Chiapas’ta yürütülen başarılı çalışma, gerilla belgelerinde FLN-EZLN kısaltmasının yer almaya başlamasıyla sonuçlandı.
Böylece, çokça örgütsel deneyime sahip grubun –sonradan Binbaşı Mario ya da Binbaşı Yolanda gibi komutanlar ortaya çıkartacak olan– politize bir yerli grubun yardımcı olması ve üniversitelerden yeni militanların kazanılmasıyla, 17 Kasım 1983’te Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun ilk kampı olan “Kene” [6] kurulacaktı.
Yvon Le Bot ile Maurice Najman’ın röportaj yaptığı Subkomandante isyancı Marcos, EZLN’nin üç asli bileşeninin “bir siyasi-askeri grup, politize ve oldukça deneyimli bir grup yerli ve Orman’dan gelen bir yerli hareketi” olarak açıklıyordu. [7] Marcos’un atıfta bulunduğu üçüncü grup, EZLN’nin “kuvvetlerinin sessiz sedasız inşa ettiği” ikinci aşamanın başında, yani 1983 yılından sonra örgütün kritik bir parçası haline gelecekti; ancak bu sefer örgüt, öncelikle daha önce siyasi militanlık deneyimi olmayan bölge yerlileri arasında savaşçı arayışına girecekti. Bu görev için politize yerliler bir köprü görevi görecekti ancak –dilin büyük bir sıkıntı olduğu– kültürel engelin yanı sıra, yerlilerin yüzyılların baskı ve aşağılanmadan kaynaklanan ketumluğu ve güvensizliği, melezlerin yerli topluluklarına ulaşabilmesini zorlaştırıyordu.
EZLN’nin Lacandon ormanına sızan ilk üyeleri kısa sürede oldukça farklı ve ideolojik bağlılıklarının görmelerine izin verdiğine oldukça yabancı bir gerçekliği tecrübe etmeye başladılar. İlk yıllarda yerlilerle bir güven ilişkisi kurmak bir yana, bunun tam tersi yaşanıyordu: “Yerliler zaman zaman bize eziyet de ettiler çünkü bizim hayvan hırsızı, cadı ya da haydut olduğumuzu düşünüyorlardı. Şimdi yoldaşımız ve hatta Komite’de komutan olan pek çok yerli o zamanlarda bizi kovalıyordu çünkü bizim kötü insanlar olduğumuzu düşünüyorlardı.” [8]
Yerli topluluklarla kurulan temas, ilk grupta bir tür dönüşüme yol açacaktı. Marcos bu süreci şu sözlerle anlatıyordu:
Yeniden eğitim, kendimizi yeniden şekillendirme sürecinde gerçekten cefa çektik. Silahlarımızı elimizden almışlar gibiydi. Bizi, harcımızda bulunan –Marksizm, Leninizm, sosyalizm, kent kültürü, şiir, edebiyat–, bizden bir parça olan ve bizim bile sahip olduğumuzu bilmediğimiz şeylerden soymuşlar gibiydi. Bizi silahsızlandırdılar ve sonra, ama farklı bir yolla tekrar silahlandırdılar. Hayatta kalmanın yegane yolu da buydu. [9]
Yukarıda da belirttiğimiz üzere, FLN’nin gerilla çekirdeğinin Chiapas’ta geliştirdiği çalışma, ancak farklı yerli gruplarının dünya görüşü ve direniş gelenekleri vasıtasıyla olgunlaşabilir ve EZLN’ye dönüşebilirdi; bu meseleyi yazının ikinci bölümünde ayrıntısıyla ele alacağız.
(Birinci Bölümün Sonu) Notlar: [1] Galeano, E. (1995) “El desafío. Mensaje enviado al Segundo Diálogo de la Sociedad Civil”. En Clajadep, Red de divulgación e intercambios sobre autonomía y poder popular ("The Defiance. Message sent to the Second Dialogue with Civil Society"). [2] An earlier version of this section was published in 2012 in the digital newspaper Rebelión. The version published here contains new items. [3] Hobsbawm, E. (1995) The age of extremes: The short twentieth century, 1914-1991. London: Abacus. [4] Castellanos, L. (2008) México armado 1943-1981. México: Ediciones Era, p. 244. [5] Castellanos, L. (2008), op cit., p. 247. [6] Cf. Morquecho, G. (2011) “La Garrapata en el Chuncerro, cuna del EZLN” ("The Tick in el Chuncerro, cradle of the EZLN"). [Online; Spanish only]. In: Latin American Information Agency, 15 November. Available at: http://alainet.org/active/50889&lang=es[Accessed 13 November 2012]. [7] Le Bot, Y. (1997) Subcomandante Marcos. El sueño zapatista. Entrevistas con el Subcomandante Marcos, el mayor Moisés y el comandante Tacho, del Ejercito Zapatista de Liberación Nacional (Subcomandante Marcos. The Zapatista dream: Interviews with Subcomandante Marcos, Major Moisés and Comandante Tacho, from the Zapatista Army of National Liberation). México: Plaza & Janés, p. 123. [8] Ibid, p. 137-138. [9] Ibid, p. 151. [Upsidedownworld’deki İngilizce orjinalinden Sendika.org tarafından çevrilmiştir]
“Komitede bütün öğlen vakti tartıştık durduk.
TESLİMİYET kelimesinin yerli dillerindeki karşılığını aradık ve bulamadık.
Ne Tzotzil ne de Tzeltal dilinde karşılığı yok.
Tojolabal’da ya da Chol’da böyle bir kelimenin olduğunu hatırlayan da.
“Gerçek dilde teslimiyet diye bir şey yok, Subcomandante Marcos [1]
17 Kasım 2013, Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun (EZLN) kuruluşunun 30. yıldönümü ve 1 Ocak 2014’te ise Zapatistalar halkın huzuruna çıkmalarının 20. yılını kutlayacak. “Yeter! (Ya Basta!)” çığlığının dünya çapında yankılayan erkekler ve kadınlara bir katkı yapmak amacıyla, EZLN’yi yaratmak üzere bir araya gelen faillerin tarihine göz atmayı deneyen bir yazı dizisi hazırladık. Yazı dizisinde pek çok kaynak kullanılmakla birlikte, esas olarak Zapatistaların kendi ellerinden çıkan yazılar, röportajlar ve mesajlardan yararlanıldı. Yazı dizisi üç bölümden oluşacak: 1: Gerilla Çekirdek, 2: Bin Yıllık Direniş ve 3: Yoksulların Tercihi.Açıkça söylemeli ki Zapatistalar adına konuşmak bizim harcımız değil, onlar zaten kendi hikayelerini anlattılar ve anlatmaya da devam ediyorlar. Tek hedefimiz, Zapatistaların dünyadaki kesinlikle en gelişkin alternatifi temsil eden deneyimlerinin yaygınlaşmasına katkıda bulunmak. Bu satırlar umarız ki halihazırda inşa edilmekte olan bir başka mümkün dünyanın hikayesini geliştirmek adına yararlı olacaktır.
2: Bin Yıllık Direniş
“Meksika, pek çok Meksika’dır” diye sürüyor söz ve çoğunlukla akademisyen ve araştırmacıların yüzlerce sayfada söyledikleri, geleneksel bilgelikte ifadesini birkaç kelimede bulur. “Meksika, pek çok Meksika’dır”, sadece ülkenin heterojenliği nedeniyle değil, aynı zamanda ve ilk olarak, topraklarında yaşamış ve halen yaşayan halkların çeşitliğine de bağlı olarak böyledir.
Chiapas eyaleti, bütün ülkeyi karakterize eden bu coğrafi ve kültürel çeşitliliğin örneklerinden biridir. Chiapas’ın hikayesi, Meksika ve Latin Amerika’daki pek çok halkın tarihinin de özeti gibidir: Şiddet kullanarak hükmeden insanların hikayesi ve direnmiş ve beş yüz yıl sonra bugün hala direnen, geleneklerinin büyük kısmını inatla sürdüren halkların tarihi.
Genellikle, kolektif toplumsal eylem olarak direniş, yerli grupları tarafından yerleşik oldukları toprakların işgaline (ya da işgal girişimlerine) karşı söz konusuydu. Bu anlamda direniş, bir eylemden ziyade bir tepki, yerli gruplar tarafından yabancı güçlerin saldırısına karşı toprak temelli ve kültürel bir edimdi. Direniş edimleri aktif ya da pasif, şiddetli ya da şiddetsiz, silahlı ya da silahsız olabiliyor ve faili hemen her zaman dezavantajlı konumda bulunan, yani güç dengesinin aleyhine olduğu grup ya da gruplar oluyordu.
Direnişin çeşitli biçimlerini kategorize etme çabası dahilinde, James Scott [2] açıkça duyurulan direniş biçimlerinin yanı sıra gizli, dikkat çekmeyen ve duyurulmayan direniş biçimlerinin de olduğunu belirtiyordu Bunlardan ilki dikkat çekmeyi amaçlarken (grevler, boykotlar, isyanlar, dilekçe verme), ikincisi ise alt-siyaset alanında (görünür olmayan, örtülü, sembolik) kalıyordu. Direnişin gizli biçimi ilk bakışta gözden kaçarken, bu biçim “daha görünür olan siyasal eylemin –yani, direnişin kamusal biçiminin– kültürel ve yapısal olarak desteklenmesinin büyük kısmını” sağlıyordu. [3]
İspanyol işgalci/sömürgeciler, bugün bizim Chiapas olarak bildiğimiz topraklara ulaştığında, karşılarında siyasal, ekonomik, mimari ve askeri açıdan oldukça gelişmiş uygarlıklar buldular. Bölgede, birbiriyle hem dayanışma içinde, katılımcı ve birbirini tamamlayan, fakat aynı zamanda birbiriyle çatışan bir grup ulus yerleşikti.
O zamanlarda, Antonio García de León’un aktardığına göre [4], bölgede baskın olan kültür, büyük ölçüde geliştirdiği askeri güç sayesinde “Chiapa” ya da “Chiapas” kültürüydü. Amerika kıtasının diğer bölgelerinde de görüldüğü üzere, bazı yerli halklar işgalci/sömürgecileri egemen kültüre birlikte karşı koyabilecekleri bir müttefik olarak gördüler. Böylece Zinacanteco halkı, Chiapa’ya karşı savaşta işgalci/sömürgecileri desteklemeye karar verecekti. Bölgeye hükmetme savaşı 1524’te başladı ve yerlilerin direnişi şehrin alınmasını, 1528’de Diego de Mazariegos komutasındaki birliklerin bölgeye yerleşmesine kadar, dört yıl erteleyebildi.
İşgalci/sömürgeciler kademeli olarak askeri güç yoluyla farklı yerli halkları yendiler. Kalanlar ise dağlara sığınmak zorunda kaldı. Aslında yerliler, kendi tarihlerini, hafızalarını ve dillerini yeniden üretmekten vazgeçmeyerek ve hatta yerli halkların dünya görüşlerini Katolikliğin yeniden yorumlanmış ve kendilerine mal edilmiş bazı biçimlerini benimseyerek, Scott’un sözünü ettiği gizli, dikkat çekmeyen ve duyurulmayan yollardan direnmeyi sürdürdüler.
Savaş, İspanyollar arasındaki bölünme ve yerli halkların direnmesiyle, fakat her şeyin ötesinde gaddarca muameleler, nefes aldırmayan vergi sistemi ve Maya halklarının savaşçı geleneği nedeniyle kısmen devam etti. Çeşitli gerekçelerle ortaya çıkan direniş açıkça duyurulan biçime sahipti ve ilk isyanlar baş gösterdi.
İsyan, yukarıda da belirtildiği üzere, direnişin açıkça duyurulan biçimlerinden biridir. İsyanlar genellikle tâbi sınıfların, egemen sınıf(lar) ya da grup(lar) tarafından ölçüsüz muamelelere maruz kalmasıyla baş gösterir ve itaatsizliği, karşı çıkışı ve/veya otoritelerin reddini içerir. Aynı zamanda ölçüsüz denetim ya da baskı biçimleri nedeniyle iktidardakilerin meşruluğunun açık bir sorgulanması anlamına gelir ve barışçıl ya da silahlı, şiddetli ya da şiddetsiz, nasıl olursa olsun, isyan her zaman bir meydan okuma eylemidir. İsyanlar, sınırlı bir coğrafi alana ve az ya da çok kendiliğindenliğe yazgılı olmalarıyla karakterize olurlar. İsyanlar, başlangıcında tarihsel olarak alternatif bir projeden yoksun olsalar da, pek çok isyanın –en ileri olgunlaşma zemininde– devrimci süreçleri ortaya çıkardığı da doğrudur.
Chiapas’taki sömürgecilik boyunca yaşanan çeşitli isyanlardan, farklı tarihçiler 1712 Tzeltal İsyanı’nı, onu “Cancuc Cumhuriyeti” ya da “Tzeltal Cumhuriyeti” olarak adlandıracak ölçüde öne çıkarmaktadır. Bu vakaya kısaca bir göz atalım.
Yerlilerle sömürgeciler arasındaki netameli ilişki, –temelde– ilahi alametler gördüklerini iddia eden yerlilere Katolik Kilisesi’nce işkence yapılmasına bağlı olarak 1711’de yeni bir krize yol açtı. İlk olay, “yerlilere benzeyen bir Bakire Meryem’in” Tzotzil halkından Dominica López ve Juan Gómez’e oyulmuş bir ağaç parçası içinde göründüğü Santa Maria’da yaşayan Tzoltil yerlileri arasında cereyan edecekti. Bu görünme, komşu yerli toplulukları arasında, Engizisyon’un görüntüye neden el koyduğunun sorgulanması üzerinden bir kargaşa yarattı.
Aylar sonra, yerli toplulukları halen “bakirenin görünmesi” meselesini konuşurken, Katolik azizler San Sebastián ile San Pedro, Chenalhó köyünde kendilerinin de bakireyi gördüklerini açıkladılar. Bu ise bölge halkının kolektif belleğinde karşılığı olan “dünyanın sonu yaklaşıyor” düşüncesine yolu açacaktı.
Dahası, yöneticilerin nefes aldırmayan vergi sistemi ve papaz Juan Bautista Álvarez de Toledo’nun dayattığı yüklü komisyonlar, binlerce Kızılderilinin Yeni İspanya’ya karşı bir isyan başlatmalarına yol açacak şekilde toplumsal huzursuzluğu tetikledi. Tam bu arada bakire figürü yeniden göründü; Cancuc topluluğundan bir Tzeltal yerlisi olan María de la Candelaria’ya görünen bakire, isyancılar açısından yeni bir mesaj olarak yorumlanacaktı. İsyancılar María de la Candelaria’da “Bakireyle iletişim kurabilecek bir medyum” bulmuş oldular ve onu korumak adına 32 Tzeltal, Tzotzil ve Chol topluluğunu bir araya getiren ve saflarında toplam üç bin silahlı yerlinin yer aldığı “bakirenin askerleri” adlı bir ordu kurdular.
“Bakirenin askerleri” yarı-gizli kült uygulamalarıyla destekçi topladı, böylece yerli halkların kendi örgütsel yapılarını ve İspanya Krallığı’ndan belirli bir bağımsızlığı sürdürdüklerini göstermiş oldular.
Yerli halkların isyanı, cennete yolculuk ederek “Tanrı Baba”yla konuştuğunu iddia eden ve Kızılderili papazlar atayan, kuvvetleri düzenleyen ve isyancı orduyu kutsayan Tzoltil yerlisi Sebastián Gómez de la Gloria’yla birlikte güçlendi. Komşu yerli toplulukları Cancuc’tan kaynaklanmayan bütün iktidarları reddetmeye başladı ve İspanyol papazlar ve dini figürler yargılanıp infaz edildi. İsyancılar kendi otoritelerini ilan ettiler ve pek çok köye yeniden isim verildi.
İspanyollar eliyle beslenen etnik çatışmalar, liderlerin bir kısmının saflara katılması ve Yeni İspanya ordusunun canavarca saldırısı, “Cancuc Cumhuriyeti” ile sonuçlanacaktı ancak 1727’ye gelindiğinde, isyanın failleri ve “isyanın tohumlarının başıboş bırakılmaması” adına çocukları bile tutuklandı. Sömürgeciler isyancıların hafızasında yenilginin sürekli canlı kalmasını görev edindiler. Öldürülen Latinler ve İspanyolların intikamı için isyana katılanların ya da isyanla işbirliği yapanların tek kulağını kesmeye girişen Pedro de Zavaleta, bunun bir örneğiydi.
Yerli halklar –bilinçli ya da değil– yeniden gizli direnişe döndüler. Ancak birden fazla kamusal deneyim yaşandıysa da, hiçbiri Tzeltal Cumhuriyeti boyutunda değildi.
19. ve 20. yüzyıllar boyunca direniş bazen açık bazen gizli biçimlerde devam etti ancak tahakküme karşı muhalefet her zaman vardı. Bölgenin yerlilerinin, aynen Amerika kıtasının diğer bölgelerindeki yerliler gibi, Tzvetan Todorov’un kıtanın işgalini “insanlık tarihinin en büyük soykırımı” olarak adlandırmasına yol açacak biçimde nüfusun büyük kısmını yok eden bir imhaya maruz kaldıkları doğrudur. [5] Ancak Chiapas’taki yerli halklar, kâh bağımsızlık ordusunun saflarına katılarak kâh devrim boyunca Emiliano Zapata’nın liderliğindeki Güney Kurtuluş Ordusu’na omuz vererek, Meksika ulusunun inşasına etkin biçimde katıldılar. Juan López gibi efsanevi kişilikler ya da 1847’de Yucatan’da yaşanan benzeri isyanlar hem toplumsal hafızayı hem de isyan pratiğini besleyecekti.
Maya halkları örneğinde olduğu gibi, bazı direnişler, toplumsal ve siyasi örgütlenmenin yeni biçimlerini inşa etmeyi de içeriyordu: Katoliklik ve sömürgeci siyasi örgütlenmeden kısmen esinlenerek fakat aynı zamanda yeni öz-varoluş biçimleri de yaratarak, Chiapas etnisiteleri işgalcilerin tahakkümü ve yerleşimlerine rağmen hayatta kaldılar. Bağımsız Meksika’da, yerliler, iç sömürgeciliğin açık bir biçimi olarak, “Aydınlanmış Caciquizm” ya da “Chiapan Ailesi” gibi yeni iktidar odakları eliyle sömürü ve ötekileştirmeyle karşı karşıya kalacaklardı.
Latin Amerikalı, özellikle de Chiapaslı yerli halkların karşı karşıya kaldıkları uzun sömürgecilik savaşı, yerlilere kimliklerini unutturmakta başarısız oldu. İmha politikaları, toplumsal “temizlik” ve etnik soykırım, toplumsal huzursuzluğun ve yerli halkların kolektif bilincinin güçlenmesiyle “savaşın beklenmeyen bir etkisini” ortaya çıkaracaktı. Bu bağlamda, tahakküm, sömürgecilik ve yeni-sömürgecilik savaşlarının, kültürel ve ideolojik zeminde kaybedildiğini söylemek yerinde olacaktır. Bu savaşlar düşünmenin tek yolunun Batılı rasyonalite, ruhani ifadenin tek biçiminin ise Katolik dini olduğunu yerleştirmekte başarısız oldular.
Bu bin yıllık direniş kendisini bu sefer EZLN olarak sundu. González Casanova’nın sözleriyle:
Mayalar işgale en fazla direnen halklar arasında ön plana çıktılar. Yucatan ve Guatemala’da 1703’e kadar boyunduruk altına alınamadılar, kısa zaman sonra da yeniden baş kaldırdırlar. Chiapas’ta 1712’de büyük bir isyana öncülük ettiler. Chilam Balam’ın dediği gibi “bunu gizli itiraz, öfkeyle yüklü itiraz, şiddetle yüklü itiraz, merhameti olmayan itiraz” izleyecekti. 1 Ocak 1994’te yeniden isyan edenler de işte yine bu insanlardı. [6]
Yerli halkların uzun direniş ve isyan geleneğinin Marksist Ulusal Kurtuluş Kuvvetleri (FLN) pratiğiyle birleşmesi, EZLN’yi ortaya çıkaracaktı. Ancak Katolik Kilisesi içinde Papaz Samuel Ruiz García liderliğindeki bir akımın bölgede yürüttüğü faaliyetlere değinmek de önemlidir. Yazının bir sonraki bölümü bu akıma odaklanacak.
(İkinci Bölümün Sonu)
Notlar:
[1] SCI Marcos (2002) “Rendirse no existe en lengua verdadera”. En Relatos del Viejo Antonio. México: Centro de Información y Análisis de Chiapas, pp. 25-26 (“Giving up does not exist in the true language.” In Tales of Old Antonio.)
[2] Scott, J. (1990) Domination and the Arts of Resistance: Hidden Transcripts. Yale University Press, 1990.
[3] Ibid, p. 184.
[4] García de León, A. (2002) Resistencia y utopía. Memorial de agravios y crónica de revueltas y profecías acaecidas en la provincia de Chiapas durante los últimos quinientos años de su historia. (Resistance and Utopia. Memorial of grievances and chronicle of revolts and prophecies occurring in the province of Chiapas during the last five hundred years of its history.) Mexico, Ediciones Era.
[5] Tzvetan Todorov, The Conquest of America, trans. Richard Howard, London: Harper Perennial, 1992, p. 5.
[6] Gonzalez Casanova, P. (2009) “Causas de la rebelión en Chiapas”. En De la sociología del poder a la sociología de la explotación: Pensar América Latina en el siglo XXI (Causes of the rebellion in Chiapas.” In: From the Sociology of power to the sociology of exploitation: Thinking Latin American in the XXI century. Anthology.) Colombia: CLACSO/Siglo del Hombre Editores, p. 266.
[Upsidedownworld’deki İngilizce orijinalinden Sendika.Org tarafından çevrilmiştir.]
Hiç yorum yok