YPG Genel Komutanı Sipan Hemo, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) çetelerinin Musul'u ele geçirmesiyle oluşan yeni duruma değerlendirdi. Hemo, özelllikle Kerkük'e dikkat çekerek, Kerkük Kürlerin Kudüs’üdür. Biz YPG olarak her koşul altında kardeşlerimizle birlikte Kerkük’ü savunmaya hazır olduğumuzu belirtiyoruz" dedi. Hemo, Kürtler için tarihi bir fırsat doğduğunu belirterek, "Zafer biz Kürtler ile Kürdistani hakların olacak. Çünkü haklı olan biziz" diye ekledi.
ANF'nin sorularını yanıtlayan Sipan Hemo, 10 Haziran'da Musul'un, ardından Kerkük'e kadar uzanan bir çok bölgeyi ele geçiren IŞİD saldırılarını değerlendirdi. Güney halkını peşmergelerle omuz omuza aynı mevzide savunmaya hazır olduklarını belirten Hemo, sadece söylemle kalmadıklarını, şu an bazı yerlerde peşmerge güçleri ile birlikte çetelere karşı savaşarak harekete geçmiş olduklarını söyledi.
-Bölgede özellikle de Musul ve Kerkük’e yönelik çete grubunun saldırıları gelişti. Bu saldırıları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Buradan Kürt ve Kürdistani halkları selamlıyor selam ve saygılarımızı iletiyoruz. Kürtlerin tüm parçalarda başarılı olmalarını diliyor bunun için üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu belirtiyoruz.
Son günlerde bölgede ve özellikle de Kürdistan’da çok önemli gelişmeler ve değişimler yaşanıyor. Biz YPG olarak yaşanan bu gelişmeleri yakında takip ettik, etmeye devam ediyoruz. Çünkü biz çok yakından ilgilendiriyor bu gelişmeler. O yüzden buna göre bazı planlar yapmaya ve tedbirlerimizi almaya da çalışıyoruz. Buna göre bir hazırlık içindeyiz.
Bir süre önce bu türden gelişme ve değişimlerin emareleri ortaya çıktı önce. Ardından birkaç gün önce IŞİD çete grubu Güney Kürdistan’ın bazı yerlerinde YNK’nin bazı merkezlerine yönelik vahşi saldırılar gerçekleştirdi ve çok sayıda şahadet yaşanmıştı. Bundan sonra Musul kenti ile Kerkük çevresine yönelik saldırılar gerçekleştirdi. Bazı alanları işgal etti.
Yaşanan bu değişim ve gelişmelere ilişkin biz daha önce arada bir bu konuda bazı uyarılarda bulunuyorduk. Çünkü biz bir yıldan fazla bir zamandır Rojava’da IŞİD grubuna karşı bir savaş ve çatışma içindeyiz. Birliklerimiz bir yıldan fazladır bu gruba karşı direniş göstererek Kürt halkı ile Rojava halklarını korudu. Korumaya da devam ediyor. Güçlerimiz gösterdiği bu görkemli direnişle Rojavada Kürtler ile tüm Kürdistani halkları kahramanlıklarıyla savundu. Arada bir açıklamalarımızın içinde, ‘bize yönelik bu saldırıların tüm Kürt halkına karşı bir saldırı’ olduğunu söylüyorduk. Rojava'nın hedeflenmesi aynı zamanda tüm Kürdistan’ın hedeflenmesi olduğunu açık bir şekilde dile getiriyorduk. Ne yazık ki bazı partilerin dar çıkarlarını hesaplayan yaklaşımlarından dolayı farklı farklı yaklaşımların gelişmesine neden oluyordu bu açıklamalarımız, uyarılarımız.
O yüzden bu saldırılar bu gün Güney Kürdistan halkımızın üzerine çok vahşi saldırılar biçiminde gelişmesine neden oldu. Biz YPG olarak kendimize, halkımız söz vererek şu sözü söylemiştik, nerede olursa olsun Kürt halkına yönelik bir saldırı geliştiğinde biz onların savunma gücüyüz ve büyük bir mücadele ve direniş ile Kürtlere yönelik tüm saldırılara karşı savunmayı geliştireceğiz demiştik. Kendimize ve halkımıza verdiğimiz bu sözle bağlı olarak Güney Kürdistan’da halkımıza karşı saldırılar gelişirse oradaki halkımız ile Kürdistani halkları savunmayı görevimizin olduğunu hesabını yapıyorduk ve kendimizi bununla görevli olarak görüyorduk. Şimdi bu görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz.
-Bu saldırılar öyle bir anda da mı ortaya çıktı. Sizce saldırıların arkasında uluslararası ve bölgesel bazı güçler yok mu?
Son birkaç gün içinde yaşanan gelişmeler çok ciddi bir durumdur. Bu gelişmelerin ciddi bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Bölgede yaşanan değişimler rastgele, kolay değişimler değil. Bunun için uzun süreli bir hazırlık, uzun süreli hesaplar yapılıyor. Musul gibi bir şehir ya da Irak’ın başka bazı şehirleri öyle bir gün ve gecede bir grup kalkıp ele geçirebilecek yerler değil. Bunun için uzun süreli hazırlıklar var. Bu hazırlıklar ile bu saldırıları gerçekleştiren grubun arkasında farklı güçler var. Musul gibi bir şehrin birkaç saat içinde bir grup tarafından düşürülmesi uluslararası güçlerin istihbarat örgütlerinin bilgilerinin olmaması mümkün değil. Yine bu saldırıları gerçekleştiren grubun yaptıkları hazırlıklardan haberlerinin olmaması mümkün değil. Binlerce kişi toplanıyor, binlerce kişi kendini hazırlıyor, ağır silahlarını sevk ediyorlar ve dünyanın gözdesi olan bir şehre saldırmak için harekete geçiyorlar. Kimsenin haberinin, bilgisinin olmaması mümkün mü? Bu söylemlerin hiç biri doğru değil. Gerçeğinde hazırlıkları var, hesaplar var, planlar var, farklı girişimler var ve arkasında da farklı farklı güçler var. Öyle bir anda ortaya çıkmış bir durum değil. Çünkü farklı güçlerin arkasında olduğu ve uzun süreli hesap ve hesapların olduğu bir girişim ve saldırıdır bu. Tarih bu saldırıdan uluslararası birçok gücün haberi ve bilgisinin olduğunu açığa çıkaracak. Bu uzunda sürmeyecek.
-Saldırıların amacı nedir?
Musul ve Kerkük bu saldırıların sadece bir parçasıdır. Bu saldırılar bölge ve özellikle de Kürdistan’a yönelik saldırıların sadece bir parçasıdır. Bölgeyi farklı biçimlerde parçalamanın çabalarıdır. Halkları, kültürleri, toplum ve toplulukları, inançları birbirine düşürmenin çabalarıdır. Ortadoğu'nun iç savaş, boğuşma ve bir bataklığa sürüklemenin çabalarıdır. Ardından bazı uluslararası güçlerin çıkarlarını sağlama yada silah başta olmak üzere her ticaretini geliştirme amaçlıdır.
Bu gelişmeler hangi seyirde devam ederse etsin biz hareket olarak Ortadoğu'da üçüncü dünya savaşanın yaşandığını tespit etmiştik. Suriye ve Irak’ta yaşanan savaşta bu gün bölgede üçüncü dünya savaşının çok derin ve şiddetli bir şekilde yaşandığı ispatlanıyor.
-YPG olarak nasıl bir tavır alacaksınız?
Irak’ta, Suriye’de değişimler ve gelişmeler ne olursa olsun Halk Savunma Birlikleri YPG olarak bizim için önemli olan Kürt halkı ile Kürdistani halkların çıkarı, kazanımlarıdır. Kürt, Arap, Keldani, Asuri, Süryani, Ermeni, Türkmen ve diğer hakların kazanımları, özgür yaşamları ve özgür gelecekleri bizim için önemlidir. Bunların savunulup korunması, garanti altına alınmasıdır. Biz bunların garantörlüğünü yapıyoruz. Bizi birinci dereceden ilgilendiren Kürdistani halkların kazanımlarının savunulmasıdır. Biz bunu Rojava’da çeşitli ve yoğun saldırılar karşısında savunduk. Bunu başardık. Bu gün çok açık bir şekilde Güney Kürdistan’da da resmi gücü olan Peşmergelerle birlikte halkımız ile Kürdistani halkların savunmasına hazır olduğumuzu belirttik. Bunu önce bir istek olarak açıkladık. Ardından pratik uygulamasına da geçtik.
Bugün Halk Savunma Birliklerimiz YPG Rabia kentinde ve Şengal yakınlarında bazı yerlerde de Peşmergelerle birlikte IŞİD çetelerine karşı bir savaş ve çatışma içindedir. Rojava'da olur, Güney Kürdistan’da Musul olur, Kerkük olur hiç fark etmez. Biz kardeşlerimiz Güney halkı ile birlikte aynı mevzide halkımızı, topraklarımızı ve kazanımlarımızı korumaya hazırız. Bunun için son saldırıların beraberinde getirdiği büyük tehlike biz bütün Kürt güçleri için bir şeyi şart kılıyor.
Son günlerde bir tavır yada tutum ortaya koyduk. Aslında bu tutumumuz yeni ortaya çıkmış bir şey değil. Baştan beri düşüncemiz, çizgimiz budur. YPG olarak ilk kuruluş günümüzden şimdiye kadar izlediğimiz çizgi bu olmuştur. Çizgimiz Kürt bölgelerine yönelik saldırı ve tehlike durumunda, bu saldırı ve tehlike Kürdistan’ın neresinde olursa olsun hazır olduğumuzu söylemiştik. Bazılarına göre YPG yeni böyle bir çizgiyi benimsemiştir. Öyle değil bu YPG’nin kuruluş çizgisi ve felsefesidir. Şimdiye kadar geliştirilen saldırılara karşı durarak direniş gösterdik. Ancak düşünce ve çizgi olarak Kuzey Kürdistan’da da, Doğu Kürdistan’da da saldırı durumunda tutumumuz bu olur. Nerede ve ne zaman olursa olsun YPG olarak her zaman için bu tutumun sahibiyiz.
Bununla bağlantılı olarak biz şimdi çok açık bir şekilde şunu söyleyebiliriz. YPG olarak yaklaşık bir buçuk yıldır IŞİD çete grubuna karşı ciddi ve şiddetli bir savaşım içinde olduk. Afrin'den tutalım Cezire ve Tel Koçer’e kadarki geniş alanda bu çete grubuna karşı savaşım verdik. Bu savaşım bir yıldan fazla bir süredir devam ediyor. Bu direniş ve savaşım içinde gücümüz tecrübe kazandı. Güçlerimiz bu çete gruplarına karşı savaşımda uzmanlaşma düzeyini yakaladı. Kendimize olan bu inanç ve güvenimizle Güney Kürdistan’da halkamızı ve ülkemizin haklarını koruma, topraklarını çiğnetmeme savaşımını vermeye bu yönlü görevimizi yerine getirmeye hazırız.
Tabii ki Güney Halkımızın resmi güçleri var. Ki buna Peşmerge güçleri deniyor. Bu güçlerin istemi, talebi ve yardım istemeleri durumunda her yönlü destek vermeye. Yardıma koşmaya, orada direnmeye hazır olduğumuzu söylüyoruz. Onlarla birlikte hareket ederek, aynı mevzide yer alarak saldırgan, işgalci, Kürt halkının tamamını kendisine hedef yapan Bu gruba karşı direnmeye onları yenmeye hazır olduğumuzu belirtiyoruz. Tecrübe aktarmaya, imkan sunmaya ve aynı mevzide savaşmaya da hazırız.
-Bu saldırılar Kürtlere ve Kürdistani halklara nasıl bir yol izlemelerini gösteriyor?
Bu gün çok açık bir şekilde ortaya çıktı ki bu ne oldukları belli olmayan grupların, kimin çıkarları için mücadele ettikleri çok belli olmayan bu grupların bazen bölge ülkelerinin çıkarları için çalıştıkları, bazen uluslararası güçlerin çıkarları için çalıştıkları açığa çıkıyor.
Rojava'yı uzun bir süre hedef haline getiren bu karanlık güçlerin bu saldırılarla tüm Kürtleri hedefledikleri bu gün açık bir şekilde ortaya çıktı. Bu saldırılar biz Kürt güçleri için bir gerçeği görmemizi zorunlu kılıyor oda, Kürt ulusal birliği, Kürtlerin ortak tavrının ortaya çıkmasıdır. Kürtlerin hepsinin ulusal bir kongre ile bir araya gelerek birliklerini sağlamaları, ortak bir güç, ortak bir siyaset, ortak bir savunma gücü ile bölgelerini, ülkesini savunma anlayışını geliştirmeyle ancak bu tehlike ve saldırıların önüne geçilebilir. Bu artık bizler için bir tercih değil zorunluluk haline gelmiştir.
-Bölgede ve Kürdistan’da ortaya çıkan yeni durum nereye varabilir sizce?
Bölgenin içinden geçtiği durum oldukça dikkat çekicidir. Durumun dikkat çekici olmasının nedenleri var. Birinci nedeni IŞİD adlı bu grup Suriye’de ÖSO gruplarına karşı önce çatıştı. Sonra bir anda gerçek rengini göstererek Kürt bölgelerine karşı saldırılar gerçekleştirmeye başladı. Bu grubun Şia devleti ile aralarında hiçbir çelişki yok. Yer yüzünde pratik uygulamalarında bazı noktalarda işbirliği içinde oldukları da ortaya çıktı. Bize yönelik saldırılarda çok açık bir şekilde Suriye Baas rejiminin bazı noktalarda ona göz yumduğunu ve birçok noktada da destek sunduğunu gördük. Sonra bir anda bu gücün Irak’a dönerek Şia’ya karşı savaş içine girdiğini gördük. Maliki yönetimine karşı savaşmaya başladığını gördük. Bu çelişki gibi görünüyor. Özünde ise hiçte çelişkili bir durum değil. Uluslararası bir proje yapılmış, bir çerçeve oluşturulmuş buna göre şu an IŞİD her yerde harekete geçirilmiş durumda. Bununla farklı çıkarların önü açılmaya çalışılıyor. IŞİD’in şu an geliştirdiği saldırılarla (İran Cumhurbaşkanı) Hasan Ruhani’nin Türkiye ile gerçekleştirdiği görüşmelerle bağlantılı bir şekilde gelişmiştir. İran ile Türkiye Ruhani ziyaretinden önce çok gizli birçok görüşmesi oldu. Gizli gerçekleştirilen bir dizi görüşmeden sonra Ruhani Türkiye’ye gitti. İşte bu görüşmelerin hemen ardından bu saldırıların gelişmesi dikkat çekicidir. Bize göre bu saldırıların planı bu görüşmelerde yapılmıştır. Bunun ötesinde bu saldırıların arkasında ABD ve diğer batılı ülkelerin de bu saldırılarla yakından bağlantısı var. Çünkü bu ülkeler hiçbir zaman istihbarat güçlerimizin bu konudan haberlerinin olmadığını söyleyemezler. Çünkü bu ülkeler gökyüzünde uçan kuştan bile haberimiz olur diyorlar. Ama binlerce kişinin bir saldırı için ağır silahlarıyla hazırlık yapmalarından haberimiz yok demeleri ne kadar gerçekçi olur. Olmaz olması da mümkün değil. Bunu ancak çocuklara söyleyebilirler. O yüzden bu saldırılarda hepsi bir şekilde ve kendi amaçları için birleşmiş durumdadırlar. Ama saldırılar nereye varacağı henüz çok net değil.
Acaba bu saldırılarla Suriye ile Irak’ı parçalamayı mı hedefliyorlar diye bir soru insanın aklına gelmiyor değil. Yani Irak’ta Suni ve Şii devleti yine Suriye’de Suni ve Şii devletini kurmak hedefiyle bu ülkeleri parçalamak mı istiyorlar. Bu İran ile uluslararası güçler arasındaki bir plandır. İran’ın geçmişten beri Şii bir hat oluşturma rüyası var. O hattı da Tahran'dan Bağdat’a, oradan Şam'a, Şam'dan Lübnan’a uzanan bir hattır. İran devleti için Suriye’nin de, Irak’ın da kuzeyi önemli değil. Onun için önemli olan çizdiği Şii hattıdır. Çünkü onu bu hat ilgilendiriyor.
Buna karşılık kuzeyinde selefi gruplar denetimde bir suni oluşum yaratamaya çalışıyor. Uluslararası güçleri de bu oluşumla uğraştırma çabası var. Asıl önemli olan bu gruplar eliyle Kürdistan ve Kürt bölgelerine saldırılar geliştirme hedefidir. Örneğin Musul-Tikrit-Selahaddin’de selefilerin devletini oluşturmak istiyor. Buradan Kürt bölgelerine yönelik saldırılar geliştirmek hedefleniyor. Yada Suriye’nin kuzeyinde Halep-Rakka’yı IŞİD’e vererek buradan Kürdistan’a yönelik saldırılar geliştirmek isteniyor. Bununla da bölgede sorunu derinleştirmek ve içinden çıkılmaz bir hal almasını planlanıyor. Çelişki ve çatışmalar derinleştirilerek kendilerine müdahale etme, el atma gerekçesini yaratmak isteniyor. Batılı güçler çıkan kritik, krizli durumu derinleştirerek amacına ulaşmak istiyor. Hedefleri budur.
TÜRKİYE EL NUSRA'YI TERÖR LİSTESİNE ALDI AMA IŞİD'İ DEĞİL!
-Bu saldırılar tehlikeli olduğu kadar Kürtler ve Kürdistan açısından fırsata dönüştürülebilecek yönleri de mi var?
Bunları söylediğimiz saatlerde Kobani’de de bu çetelere karşı savaşımız sürüyor, Cezire alanında da bu çete grubuna karşı savaşımız sürüyor. Bu savaşımızla birlikte Güneyde de kardeşlerimizle birlikte aynı mevzilerde savaşmaya da hazırız. O denli örgütlü, düzenli ve göreve hazır bir gücüyüz. Çünkü adını IŞİD koyan bu grubun bölgedeki hedefi Şia değil Suriye’de bu kanıtlanıyor. Hedefi Suni’ler değil bu Irak'ta ispatlanıyor. Hedeflerinin Sünniler olmadığı Türkiye ile açığa çıkan ilişkilerinden anlaşılıyor. Türkiye ile IŞİD’in ilişkileri çok açıktır. Örneğin dün Davutoğlu Musul’daki bilmem kaç tane arabamızı görüşmelerle bıraktırdık diye açıklama yaptı. Diğer bir şey daha bir hafta önce çok gizli bir şekilde Türkiye güçleri büyük bir konvoyla IŞİD’nin koruması altında önce Cerablus girdi, oradan Mumbiç’e oradan Sah Süleyman'a gittiler. Orada güçlerini değiştirdikten sonra geri dönen güç yine aynı hattı izleyerek Türkiye’ye döndü. Çok bariz bir örnek Türkiye tarafından Cephet El Nusra terörist örgütler listesine alındı ama IŞİD alınmadı.
Şimdi bütün bunlar sıkı bir ilişkilerinin olduğunu gösteriyor. Bu örnekler sıkı bir alışverişlerinin olduğunu gösteriyor. IŞİD için Türkiye’nin, Irak’ın sunileri hiç önemli değil. Kendileri için hedef yaptıkları Kürdistani halklardır. Ve Kürdistan’dır.
Bu saldırılara karşı bizim yani Kürdistani halkların yapması gereken ise ruh birliği, duygu ve düşünce birliği ile hepimizin vatanı olan bu toprakları korumaktır. Bu saldırılar çok tehlikeli olmalarının yanı sıra aynı zamanda bir fırsattır da bizim için.
Kürtler için Kerkük bir rüyaydı. Bu gün Irak ordusu koruyamayacağını net bir şekilde açıkladı. Kerkük Kürtler her şeyleriyle savunmaları gerekir. Biz YPG olarak da bu kutsal görev için hazırız.
Kerkük Kürlerin Kudüs’üdür. Kerkük Kürdistan için en önemli yerlerden biridir. Kerkük’ün Amed, Qamışlo, Mahabad'dan hiçbir farkı yok Kürtler için. Biz YPG olarak her koşul altında kardeşlerimizle birlikte Kerkük’ü savunmaya hazır olduğumuzu belirtiyoruz ve tüm Kürdistani güçler bu konuda net ve açık bir tutum sahibi olmaları gerekir.
Kürtler için doğan bu tarihi fırsat elden bırakılmamalı ve sahip çıkılmalıdır. Zafer biz Kürtler ile Kürdistani hakların olacak. Çünkü haklı olan biziz, bizleriz…