HIDE

GAZETE DEMOKRAT / EKONOMİ

GRID_STYLE

SON HAVADİS

SHOW_BLOG

EVİNİZDE ALLAH ANILIYOR MU?

Evinizde ailenizle, dostlarınızla birlikteyken Allah’ı ne kadar anıyorsunuz? Bazı evler vardır tek kelime bile Allah’tan bahsedilmez...


Evinizde ailenizle, dostlarınızla birlikteyken Allah’ı ne kadar anıyorsunuz?
Bazı evler vardır tek kelime bile Allah’tan bahsedilmez ama futboldan, magazinden, dizilerden, alış verişten, tatil yerlerinden uzun uzun saatlerce konuşulur. Olaylar, insanlar, haberler üzerine yorumlar yapılır. Hastalıklardan, eksikliklerden, yanlışlıklardan şikayet edilir. Bunlar çoğu zaman sıkıntı, endişe ve hüznün hakim olduğu evlerdir. Çünkü iman zaafiyeti içinde olan ve Allah’ı anmayan, O’nun nimetlerine şükretmeyen insanlardaki manevi boşluğu hiçbir şey dolduramaz. Bu insanların kalplerindeki, ruhlarındaki sıkıntı, korku, endişe ve hüzün, yaşadıkları ortama aynısıyla yansır. Ve bunun devamı olarak da karşılıklı gerginliklerin yaşandığı, huzursuz, bereketsiz ve kasvetli bir ev ortamı meydana gelir. İnsanların çoğu bu durumun maddi imkanların geniş veya dar olmasıyla ilgili olduğunu düşünme eğiliminde olsalar da, çevrelerinde gördükleri sayısız örnek aslında bu düşüncelerinin yanlış olduğunu kendilerine ispatlar. Zira söz konusu huzursuzlukların, imkanları son derece geniş bir evde yaşandığını veya bunun aksine, maddi anlamda mahrumiyetlerle dolu bir evde bu kasvetten eser olmadığını görmek mümkündür. Çünkü huzur, mutluluk, nur ve bereket maddiyatla değil, tamamiyle maneviyatla ilgili nimetlerdir.

Öyle evler vardır ki, bu evler gece gündüz Allah’ın isminin anıldığı evlerdir. Allah’a dua eden, her durumda şükreden, tertemiz Müslümanların yaşadığı evlerdir. Bu evlerde Allah’ın adının anılmasından kaynaklanan bir nur, sıcaklık, huzur, ferahlık ve bereket vardır. Rabbimiz bir ayetinde bu evlerde Kendi nurunun bulunduğunu şöyle haber verir:

Allah, göklerin ve yerin nurudur… (Bu nur,) Allah'ın, onların yüceltilmesine ve isminin zikredilmesine izin verdiği evlerdedir; onların içinde sabah akşam O'nu tesbih ederler. (Nur Suresi, 35-36)

Ayette açıkça bildirildiği gibi bu nurun kaynağı ve sebebi Allah’ın güzel isminin anılması, daima hatırlanmasıdır. Burada, “Allah’ı anmanın belli bir şekli var mıdır?” gibi bir soru akla gelebilir. Kuran’a göre; hayır. Allah’ı anmak hiçbir kurala, hiçbir şarta bağlı değildir. Bir kişi Allah’ı, istediği her zaman anabilir. Kuran’da bildirildiği üzere ayaktayken, otururken, yan yatarken Güzel Rabbimiz ile sıcak, yakın, özel bir dostluk bağı kurabilir.

Her fırsatta, örneğin kendisine güzel bir yemek sunulduğunda, yemeği yapan kişiye “Allah eline sağlık versin” demek, sabah uyandığında “Allah hayırlı bir gün nasip etsin” demek, izzet ikram, ince düşünce gördüğünde karşı tarafa “Allah razı olsun” demek, bir güzellik karşısında “MaşaAllah, Allah ne güzel yaratmış” demek, sonra yapacağı bir iş için, “İnşaAllah Allah dilerse, Allah’ın izniyle” demek de Allah’ı anmaktır. Sevgi duyduğumuz veya çile çektiğimiz her şey Allah’ı anmaya, O’na yönelmeye, şükretmeye bir vesile olmalıdır.

Allah’ı anmak ve görmek sadece nimet ve güzelliklerle sınırlı değildir elbette. İmtihan ortamında olduğumuz için zahirde aksilik gibi görünen birçok olay üst üste gelebilir. Hastalık olur, kaza olur, sevdikleri vefat eder, işini kaybeder... İşte bunların hepsinde, karşılaştığı her olayda da insanın Allah’ı anması gerekir. Çünkü Allah’ın yarattığı her şeyde mutlaka bir hayır vardır, ardında bir hikmet gizlidir.


Şayet insan Allah’ı anmaktan uzaklaşır da tamamen dünyaya dalarsa, haşa Allah’ı sık sık unutursa huzursuzluklar, terslikler, sıkıntılar o kişinin peşini bırakmaz. Adeta gölgesi gibi onu takip eder. Neye elini atsa, hangi işe girse bir bereketsizliktir gider. Dolayısıyla böyle gaflet içinde yaşayan insanların biraraya geldikleri evlerde de Rabbimiz’den uzak davranmanın bir soğukluğu ve mutsuzluğu olur.

Oysa Allah’ın her an, her saniye bizimle birlikte olduğunu, bizi gördüğünü, işittiğini, bizi içten ve dıştan tüm hücrelerimize kadar sarıp kuşattığını bilmek, her şeyin bir kader doğrultusunda aktığını hatırlamak, her baktığımız şeyde Allah’ın sonsuz aklını, hayranlık uyandıran sanatını, biz kullarına olan şefkatini, merhametini, affediciliğini, sevgisini, hediyelerini, ikramlarını, lütuflarını görmek ve O’na teslim olmak en büyük nimetlerden biridir. Bunun aksini kişinin vicdanının hiçbir şekilde kabul etmemesi gerekir.

Son olarak, şunu unutmamak gerekir ki, samimi bir Müslüman Allah’ı huzur veya bereket bulmak için değil; Rabbimizin rızasını, sevgisini kazanmak için anar. Rabbimiz buna layık olduğu için, en büyük gerçek Rabbimiz olduğu için anar. Bu güzellikler de ona Allah’tan bir lütuf olarak gelir. Hem kendisi hem de evi nurlanır. 

Ebru Yılmazatila

Business News