Dava insanı Sırrı Öztürk’ü uğurlarken
Sosyalizm davasının militanı, emekçisi, aydını, hocası Sırrı Öztürk aramızdan ayrıldı. 28 Ocak’ta onu toprağına, doğasına uğurlamak için Gazi Cemevi’ne gelenlerin çoğu Sırrı Öztürk’ün Gazi Mahallesi’nde oturup oturmadığını merak edip birbirlerine soruyorlardı. Öğrendik ki, kavga adamı Sırrı Abimiz, Sırrı Amcamız, Sırrı Yoldaşımız Gazi’de oturmuyordu. O, bu dava uğruna çok bedel ödemiş bir halkın yanı başına konmayı da meğerse yıllar öncesinden vasiyet etmiş. Sırrı Öztürk belki de burada esen kavganın rüzgârını toprağında filizlenmiş bir çiçek olarak daha yakından solumak istiyordu ki, vasiyeti de onun var oluş biçimiyle, varlığıyla özdeşleşir nitelikteydi. Çünkü O, son nefesine kadar sosyalizm kavgasının, halkların kardeşlik mücadelesinin kaygısıyla yanıp tutuşmaktan bir an olsun geri kalmamıştı.
Sırrı Öztürk, 83 yıllık ömrünün çok önemli bir bölümü olan 60 yılını -2009 yılından bu yana mücadele ettiği kanser hastalığı dönemi de dahil- bu davanın yeri geldiğinde işçisi, yeri geldiğinde sendikacısı ve yeri geldiğinde yayıncısı olmakla geçirdi. ’60’lı yılların devrimci mücadelesinde TİP’in içinde örgütleyici ve yönetici bir işçi olarak en önlerdeydi. Sayısız işçi direnişinin, grevlerin hayat bulmasında onun emeği vardı. Sendikalar kurmuş, sendika yönetmiş; Kocaeli’nde, Gebze’de, İstanbul’da fabrikalardan fabrikalara koşmuş, sayısız bildirilerle, broşürlerle onlara kavganın teorisini öğretip, yolunu aydınlatmıştır. Tarihe Kanlı Pazar olarak geçen 16 Şubat 1969’daki işçi eyleminde ölümden kıl payı kurtulmuş, 15-16 Haziran şanlı direnişinin örgütleyici ve önderlerinden olmuştur.
Sırrı Öztürk, Mahir Çayan önderliğinde THKP-C’yi kuran komitenin içinde işçileri temsilen yer alan üyesiydi. 12 Mart döneminde başlayan tutukluğu 1975 yılında sona ermişti. Hala yayın hayatına devam eden Sorun Yayınları Kolektifi’ni de hapishaneden çıktığında kurmuştu. O gün bugün yani 40 yıldır Sorun Yayınları çatısı altında mücadelesini aynı emek, aynı mütevazı yaklaşım, proleter bir disiplin ve kararlılık ile sürdürüyordu. Elinden kalemi, koltuğundan dosyası hiç düşmeyen Sırrı Abi, yayımladığı kitaplara karşı açılan davaların birinden ötekine sürekli bir koşuşturmaca içerisindeydi. Yayımladığı onlarca kitap dışında bir onlarca -30 adet- kitap da kendisi yazmıştı.
Sosyalizm mücadelesinin bu emekçi aydını yine yayıncılık süreci içerisinde Sorun Birleşik Sosyalist Dergi, Sorun Polemik Dergisi, Sanat Cephesi Dergisi, İşçi Birliği Gazetesi ve Kırmanciya Beleke adlı süreli yayınlarını da çıkardı.
Onu Gazi toprağına dört bir yandan gelen dostları uğurlayarak koydu. Cemevi önünde başlayan yürüyüş kolu “Sırrı Öztürk Ölümsüzdür, Yaşasın Devrim ve Sosyalizm” sloganlarıyla mezarlığa ilerledi. Burada, Sırrı Öztürk’ün Türkiye solunun birliği konusunda çok çaba sarf ettiği, son nefesine kadar bunun mücadelesini verdiği belirtilip, orada değişik siyasi çevrelerden hazır bulunanlardan birer temsilcinin mezara birer parça toprak atmasının istenmesi anlamlıydı.
Mezarı başında toplananlara yönelik olarak oğlu, arkadaşı, yoldaşı Mutlu Öztürk babasını anlatan bir konuşma yaptı. Mutlu Öztürk, “Sırrı Öztürk’ü hepiniz iyi tanırdınız, ben asıl olarak burada bulunan gençler için onu anlatmak istiyorum” diyerek başladığı konuşmasına, onun mücadelesine ilişkin belli başlı noktalara değinirken, 29 Kasım 1971 yılında Mahir Çayan ve yoldaşlarının Maltepe Askeri Cezaevi’nden dışarıya çıkaran tünelin de emekçilerinden birinin de o olduğunu belirtti. Mutlu Öztürk’ün konuşmasının en anlamlı yanlarından biri, kendilerini özellikle çok sevindirdiğini söyledikleri uluslararası nitelikli bir mesajdı. Söz konusu mesaj Kolombiya Halk Kurtuluş Ordusu- FARC’dan gelmişti. FARC mesajında işçi sınıfının yılmaz savaşçısının anısını Kolombiya’dan selamlıyordu.
Sosyalizm uzun soluklu bir dava ise eğer, bu uzun soluklu koşuyu son nefesine kadar yılgınlığa, karamsarlığa kapılmadan tam bir dava insanına yarışır bir şekilde götüren Sırrı Öztürk’ün anısı önünde saygıyla eğilmeyi bir borç biliriz.HATİCE EBRU AKDOĞAN-SENDİKA.ORG