Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

GAZETE DEMOKRAT / İKTİDAR DOSYASI

HIDE_BLOG

Demokratik Özerklik Devrimi sürecine girilmiştir

Duran Kalkan, Türkiye’nin Musul’a giriş planının IŞİD yerine yeni bir örgüt oluşturmaya yönelik olduğunu söylerken, uluslararası güçlerin de...


Duran Kalkan, Türkiye’nin Musul’a giriş planının IŞİD yerine yeni bir örgüt oluşturmaya yönelik olduğunu söylerken, uluslararası güçlerin de IŞİD’i hemen yok etmek gibi bir niyeti olmadığını, onun varlığı sayesinde Doğu Akdeniz’in silah deposuna dönüştürüldüğünü belirtti.

Duran Kalkan, MED NUÇE’de katıldığı bir programda AKP’nin Musul’a girişinin Suudi-Katar işbirliği ile Bağdat’ın kuzeyini Şii varlığını yok ederek tümüyle Sünnileştirme ve yeni bir Sünni iktidar hazırlama hedefi ile bağlantı olduğunu, yok edilmeye çalışılan IŞİD yerine yeni bir örgütün yaratılmak istendiğini belirtti.

ANF’de yayımlanan program notlarına göre Kalkan, uluslararası güçlerin IŞİD’i yok etmek gibi bir hedefinin olmadığını, IŞİD varlığı üzerinden siyaset yapıldığını, Doğu Akdeniz’in silah deposu ve askeri gösteri alanına dönüştürüldüğünü, dünya siyasetinin bununla yürütüldüğünü belirtti. Barzani’ye yönelik eleştiri tonunu düşüren Kalkan, Türkiye ile ekonomik ilişkileri anladıklarını ancak belirli bir sınırın olması gerektiğini belirterek, Barzani’nin “kanlı eli tutması”nın iyi bir puan olmadığını söyledi. Kalkan, “Nerede kaldı Türk-Kürt kardeşliği” derken, Kürt illerinde yaşanan katliamlara karşı ses çıkarılmamasını eleştirdi. “Bin yıllık kardeşlik’ söylemi de artık safsata haline gelmektedir” ifadelerini kullandı.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, MED NUÇE’de katıldığı Politik Alan programında Türkiye’nin Musul-Başika’ya asker göndermesini de kapsayan siyasetin Cereblus’ta olduğu gibi IŞİD’i koruma amaçlı olduğunu söyledi. Kalkan, AKP hükümetinin Suudi Arabistan ve Katar’la birlikte yeni bir IŞİD-Sünni Arap örgüt hazırladıklarına dikkat çekti. Kürt illerinde gerçekleştirilen halka dönük saldırılara değinen Kalkan “Erdoğan ve AKP iktidarı açık şekilde ‘bin sefer baş kaldırsanız bin sefer ezeceğiz’ diyor. Sen bin sefer ezmeye çalışırsan, bu halk da seni bin yıl önce geldiğin yere kovalayana kadar direnecektir!Artık ‘Bin yıllık kardeşlik’ söylemi de safsata haline gelmektedir. Katliama karşı sessiz kalanlar da suç ortağıdır” diye konuştu.

Kalkan Ortadoğu’da IŞİD öncülüğünde faşist çete blokuyla, Kürdistan özgürlük direnişi öncülüğünde Ortadoğu Demokrasi Bloğu’nun oluştuğunu belirtirken çözümsüzlükten medet uman ve çözümsüzlüğe dayanarak yaşayan güçlerin bu duruma müdahale ettiğini burada en başta AKP hükümetinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet sisteminin geldiğini belirtti.

Ortadoğu’da çelişkiler iki mezhep bloku arasındaki çatışmaya dönüştürülmek isteniyor

Kalkan  “Suriye’de Rusya-Türkiye çatışması diye faşizm-demokrasi bloklaşmasını bozmaya çalışanlar, Irak’ta da faşizm-demokrasi mücadelesini mezhep çatışması, Türkiye’nin Musul’a asker göndermesiyle öne çıkartarak saptırmaya çalıştılar. Türkiye kendi bloku temelinde Rus uçağını vurarak bir hamle yaptı. Ruslar karşı hamlelerde bulunarak Türkiye zorladı. Ondan sonra Irak’a asker gönderilmesi Türkiye’nin ikinci hamlesi oldu. Bu hamleler iki mezhep bloku arasındaki bir çelişki ve çatışmaya dönüştürülmektedir. İran, Irak ve Suriye yönetiminin oluşturduğu bir Şii bloku var ve buna karşı Suudi, Katar ve Türkiye’de Sünni blok oluşturmaktadır. Bu blok KDP’yi yanına çekmeye çalışıyor ve yine bu  blokun DAİŞ’le ilişkileri de var. Türkiye yaptıklarını bu bloktan destek alarak yapmaktadır. Rusya’nın mevcut müdahaleleri ise Şii blokuna destek vermektedir. ABD ve NATO iki blokla da ilişkilidir. Dolayısıyla ABD “bilgimiz var ama onayımız yok”  dedi, rahatsızlık belirtse de engellemedi” ifadelerini kullandı.

Türkiye yeni bir IŞİD mi yaratma peşinde?

Kalkan açıklamalarında Türkiye’nın Irak’ta peşmerge güçlerini eğitmediğini, Sünni-Arap yeni bir güç örgütlemeye  çalıştığını belirtirken IŞİD’in terör örgütü olarak kabul edildiğini ve yok edileceğini belirterek Türkiye’nin IŞİD’in geleceği olmadığını gördiğğini ve bu nedenle Bağdat kuzeyindeki alanı Sünni bir iktidara kavuşturmak istediğini belirtti. IŞİD’in elinde olan bu alanda yeni bir örgüt hazırlamak üzere Suudi Arabistan’ın, Katar ve Türkiye’nin devrede olduğunu ve Bağdat’ın kuzeyinde Şii varlığını yok ederek tümüyle Sünnileştirmeyi ve yeni bir Sünni iktidar hazırlamayı hedeflediklerini anlattı.

Kalkan şu ifadeleri kullandı: “Türkiye, Suudi ve Katar ittifakı şunu görmektedir: DAİŞ’e karşı mücadele geliştiğinde, burada halkların demokratik direnişi de gelişebilir. Örneğin Şengal’de Kürtler ve demokratik güçlerin tümü ortak müdahale ettiler. Musul, Tel Afer ve diğer alanlarda da böyle gelişmeler olmasından korkmaktadırlar. Bundan dolayı kendi egemenlikleri altında, aynı anlayışta olan bir örgütleme ortaya çıkarmak istemektedirler.”

Türkiye IŞİD’i koruyor

Türkiye’nin Suriye’de IŞİD’i koruduğunu, IŞİD’i yok edecek güçleri ve ittifakı engellemeye çalıştığını, Musul-Başika’ya gelişin de bu anlama geldiğini belirten Kalkan “DAİŞ’i ezilmekten DAİŞ adıyla kurtaramasa da, eğitip-örgütledikleri yeni oluşuma DAİŞ’in elinde tuttuğu alanları devir teslime hazırlıyorlar” dedi.

“AKP’nin DAİŞ’le birliği vardır ve DAİŞ üzerinden politika yapmaktadır. Cerablus’a dokundurtmuyor, “Fırat’ın batısına geçemezsiniz!” diyor. Bundan dolayı ABD ve koalisyon güçleri “dokunamayız” diyorlar. DAİŞ o bölgede kaldıkça da ne Suriye’de ne de Irak’ta tümden silinemeyecektir. Türkiye Cerablus’la Suriye’deki, Musul’la da Irak’taki DAİŞ’i korumaktadır. Gerçek durum böyledir” ifadelerini kullanan Kalkan uluslararası güçlerin de bunu gördüklerini ancak müdahale etmemelerini bu gelişmelerin onların da çıkarına olmasındna kaynaklandığını belirtti.

IŞİD hemen yok edilmek istenmiyor, onun sayesinde Doğu Akdeniz silah deposu yapıldı

“Şuan “hemen DAİŞ’i yok edelim” diye bir tutum ve istem bir çok güçte yoktur. Bu güçlerin çoğu DAİŞ’in varlığı üzerinden siyaset yapmakta, askerlik yapmakta. Doğu Akdeniz’in silah deposu ve askeri gösteri alanına dönüşmesi de bununla sağlandı. Dünya siyaseti bununla yürümektedir ve bütün bunlar DAİŞ’in varlığı ile olmaktadır. Ne Rusya’nın ne de ABD’nin DAİŞ’i vururken hemen bu örgütün yok edilmesine dönük strateji ve taktikleri yoktur. Onun için Türkiye’yle de böyle ilişki yürütmektedirler” ifadelerini kullanan Kalkan aksi br tutum varsa Türkiye’ye karşı çıkılması ve Rojava’daki demokratik Suriye çalışma ve toplantılarına destek verilmesi gerektiğini söyledi.

KDP-AKP ilişkisinin bir sınırı olmalı

Barzani’nin Ankara ziyaretinin objektif olarak Türkiye’ye güç verdiğini belirtirken “KDP-Türkiye ilişkilerinde, ekonomik ilişkilerini biz de görüyor ve önemsiyoruz petrol ilişkilerini görüyor ve önemsiyoruz. Bu konuda “biz zorlanıyoruz, zarar görüyoruz” dediler biz de zarar görmemeleri için KDP ve YNK’den gelen istemlere uygun davrandık. Bunlar ayrı konular. Ama AKP  ve Türkiye ile ilişkilerinin bir sınırı olmalı. Bölgedeki bu gelişmeleri görmeliler. AKP’nin bölgedeki mücadele içerisindeki konumunu görmeliler. Onun bir parçası haline kesinlikle düşmemeliler” ifadesini kullandı.

Kalkan Türkiye’nin Kürtlerin birlik kuramamasını sağlamaya çalıştığını  “Birlik olmasın, PKK ile KDP ittifakı olmasın, KDP’yi PKK’ye karşı nasıl çıkartırım, KDP, YNK ve GORAN ilişkilerini nasıl bozar çatıştırırım! Türkiye’nin bütün çabası bunların gerçeklemesine dönüktür. Buna herkes dikkat etmelidir” sözleri ile anlattı.

Kanlı eli tutmak KDP açısından iyi bir puan olmadı

Kalkan “Güney Kürdistan partileri ve yönetimi Türkiye’yle ilişkilerini ekonomik boyutta tutabiliyorsa tutabilmelidir. Ondan ötesine geçmesine fırsat vermemelidir. Kuzey Kürdistan’daki örgütlerde, kadın ve gençlikte bir tepki oluşmuştur. Bugün Sur’da, Gever’de, Colemerg’te, Silvan’da, Kerboran’da Türk tank ve toplaları, kara yüzlü faşist çeteleri, AKP’nin JİTEM’i, Osmanlı Ocakları, Esadullah Timleri Kürt kadın ve gençlerini katletmektedir, evlerini ve tarihsel değerlerini yakmakta, Kürdistan’ı yaşanmaz hale getirmektedir. Bu kadar Kürt katliamının yapıldığı bir ortamda bir Kürt liderin, partinin, örgütün buna karşı çıkmaması, tersine böyle katliam yapan kanlı eli tutması tepki yaratmaktadır. Bu boyutuyla da bu ziyaret Güney Kürdistan yönetimi ve KDP açısından iyi bir puan olmamıştır” ifadelerini kullandı.

Bin yıllık kardeşlik safsataya dönüşüyor

“90’lı yıllarda Çiller-Ağar-Güreş çetesinin kırsal alanda yaptığını şimdi AKP çetesi şehirlerde, mahallerde yapıyordiyen Kalkan ‘Bin yıllık kardeşlik’ söylemi de artık safsata haline gelmektedir. Ne kardeşliği? Ben Türkiye’de yaşayan herkese soruyorum: Nerede kaldı Türk-Kürt kardeşliği! Adam açık “bin kere başınızı ezeceğim!” diyor. Buna kimsenin çıta çıkmadı.” derken “Kim AKP katillerini savunuyorsa onların kürtlükle bir alakası yoktur ve Kürt düşmanıdırlar. Onlara karşı her türlü mücadele yürütülebilir. İş bu noktaya gelmiştir. Buna seyirci kalanlar da suç ortağıdır.” ifadelerini kullandı.

“Kimse teslimiyeti bize çare olarak gösteremez”

“Hiç kimse bize teslimiyeti, ihaneti, yenilgiyi, boyun eğmeyi bir çare olarak gösteremez. Özgür olmaktan başka bir yaşama yolu yoktur, bunun da yolu faşizmi yıkana kadar direnmektir. Bu bir slogan değil, günlük olarak yaşanan özgür insan duruşudur. Bugün artık hep direnip direnmemeyi tartışmak doğru değildir. Bu geçmiştir. Direniş kararı verilmiştir ve zafere kadar direnilecektir. Bunun muğlaklaştırılması gündemden çıkmıştır.”

Kalkan “hendek” tartışmasına da değinerek “Bu saldırıları ve katliamların açılan hendeklerden olduğunu söyleyenler yalancının yalancısıdır. Gerçekle bir alakası yoktur. AKP’nin elinden Kürt kanı dökülmektedir, devrimci-demokrat kanı dökülmektedir” dedi.


Kalkan direnişin yayılması çağrısını yaparken bir “Demokratik Özerklik Devrimi süreci”ne girildiğini belirtti.

Hiç yorum yok