Herhangi bir devlete özel düşmanlığım yok ama tüm devletlere
ayrımsız karşıyım. Hiçbir devlet adamına ya da kurucusuna karşı da özel bir
düşmanlığım yok ama devlet adamlarının ve kurucularının hiçbirini sevmem. Çünkü
devlet kuruculuğu demek, öldürme, işkence, baskı ve sömürü aygıtlarının
kuruculuğu demektir bence.
Mustafa Kemal Atatürk’le hiçbir alıp veremediğim yok.
Kendisini tanımam. Şahsıma karşı herhangi bir olumsuz tutumuyla da
karşılaşmadım. Kendisi hakkında anlatılanlardan edindiğim izlenime göre,
kararlı bir devlet adamıymış. Yani ölüm, işkence baskı ve sömürü aygıtını
kurmakta ve geliştirmekte duraksamayan bir lider. Buna rağmen, kendisiyle
aramdaki uzaklık, diğer devlet kurucularıyla ve devlet adamlarıyla olan
uzaklıktan daha fazla değil.
Kafamı meşgul eden, Mustafa Kemal’den çok, onun adına
kurulan devlet ideolojisi: Kemalizm.
Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinin temellerindeki bu
Kemalizm ideolojisi nedir, fiiliyatta nasıl uygulanmıştır?
1. Kemalizm,
başından itibaren kapitalist-emperyalizmle iç içe olmuştur. “Kurtuluş savaşı”
denen şeyin, “düveli muazzama” adı verilen o zamanki emperyalist devletlerle
savaşmakla bir ilgisi yoktur. Ankara hükümeti, düveli muazzamanın desteğini
çektiği Yunan ordusuyla savaşmıştır sadece. Yine Mustafa Kemal ve maiyeti,
ülkeden emperyalist sermayeyi atmak için herhangi bir girişimde bulunmadıkları
gibi, emperyalistlere kapıları sonuna kadar açmış ve ülkeyi onlarla birlikte
yağmalamışlardır. Ülkenin, 1950′deki Demokrat Parti iktidarıyla emperyalizme
teslim edildiği büyük bir yalandır.
2. Kemalist
iktidar başından sonuna kadar baskıcı, anti-demokratik bir iktidar olmuştur.
Adı üstünde, bir tek parti diktatörlüğüdür bu. Dolayısıyla, hakim sınıflar
içindeki farklı fraksiyonlara bile hayat hakkı tanımayan, hatta, Şeyh Sait
isyanından ve İzmir Suikastından sonra yapıldığı gibi onları da baskı altına
alan tekelci bir iktidardır. Ancak 1946′dan sonra, Fikret Başkaya’nın
deyişiyle, taşaron partilere izin verilecektir. Taşaron partinin anlamı, gerçek
iktidarın yine Kemalist devlet diktatörlüğünün elinde bulundurulmasıdır. Bu Kemalist
rejim, sadece düzen içi muhalifleri ezmekle kalmamış, komünistlere baskı ve
işkencenin en korkunçlarını uygulamıştır. Üstelik komünistler, Komintern’den
aldıkları talimatların gereği olarak bu Kemalist iktidarı kölece
destekledikleri halde.
3. Kemalist rejim, üniter ulus-devletçi
misyonunun gereği olarak, içerde ırkçı-asimilasyoncu bir politika uygulamış,
Kürtlerin direnişine devlet baskısı, idam ve katliamlarla cevap vermiştir.
Zaten bu ideolojinin temelinde, Anadolu’daki Ermeni ve Rum halklarını yok eden
İttihat Terakki ulusal katliamcılığı yatmaktadır. Kemalistler bu politikayı
aynen devralmış ve sürdürmüşlerdir. 1940′lı yıllarda varlık vergisi
aracılığıyla azınlıklara uygulanan cezalandırma ve zorla çalıştırma politikası
bunun en açık kanıtıdır. Bugün Türkiye Cumhuriyetinin Ermeni katliamını
inkârının en büyük nedeni de devraldığı bu katliamcı mirastır.
4. Kemalizm,
ulusal baskıcı olduğu gibi, dinsel baskıcıdır da. Üstelik onun dinsel
baskıcılığı iki taraflı çalışan bir bıçak gibidir. Şimdi var mı bilmiyorum ama
eskiden nüfus cüzdanlarında din ve mezhep zorunlu olarak yazılırdı. O kadar
“laik” olan Kemalist Cumhuriyet bu zorunluluğu neden koymuştu acaba? Çünkü
Türkiye Cumhuriyeti, Türk olduğu kadar İslamdı da. Hem de nüfus cüzdanının mezhep
kısmına zorla “Hanefi” diye yazdırtacak ölçüde. Kemalist Cumhuriyetin dincilere
baskısı, tamamen dini devletin tekeline alma çabasının ürünüdür, yoksa
aydınlanmacı bir ideolojinin değil. Kaldı ki, Kemalist iktidar yalnızca sunni
inançlı kesimleri değil, alevi inançlı kesimleri de baskı altında tutmuş,
onların kendi ibadetlerine izin vermemiştir. Kemalist Cumhuriyet, ordu ve din
de dahil olmak üzere kadim Osmanlı’nın tüm mirasını devralmış, aslında genç
değil, kadim bir devlettir.
5. Kemalist Cumhuriyeti
kuranlar ve bugünlere kadar getirenler, halkla hiçbir zaman kaynaşmayan,
işçileri ve köylüleri küçümseyen elitler tabakasıdır. Bu tabaka, işçilerin ve
köylülerin aşırı sömürülmesi, kanının emilmesi sonucu palazlanmıştır. Kemalist
iktidar, 1960′lara kadar işçi sınıfının yasal ekonomik örgütlenmesine bile izin
vermemiş, “milletin efendisi” köylüyü bir yük hayvanı derekesinde insafsızca
sömürmüştür. Bu mirasın temsilcisi CHP’nin köylük bölgelerden hiçbir zaman
yeterli oyu alamamasının en önemli nedeni budur.
6. Kemalist
ideoloji, “inkılapçı” değil, tipik muhafazakâr bir ideolojidir. Kendi devletini
ve ideolojik hegemonyasını kurduktan sonraki tüm çabaları, hayatı dondurmak ve
değişim yolundaki her gelişmeyi engellemek yolunda olmuştur. Kemalistlerin “inkılap”
dedikleri, kendi karşıdevrimci hegemonyalarını, tüm iktidarlar gibi, bir yandan
baskı, diğer yandan rıza yoluyla sağlama
almaktan ibarettir.
İşte Kemalizmin gerçek altı okunun özeti bence bundan
ibarettir.
Gün Zileli - 21 Ağustos 2007
http://www.gunzileli.com/2007/08/21/kemalizmin-alti-oku/#ixzz49CykLcUt