"Madem halkların acı çekmesine karşısınız, o zaman neden dünyanın gördüğü gelmiş geçmiş en büyük göç dalgasının karşısına, Türk hükümeti gibi diktatörlük heveslileriyle el ele vererek, rüşvet verip göçmenlik anlaşmaları yaparak çıkıyor, kapılarınıza dayanan göçmenlerin önüne barajlar, dikenli teller, sınırlar, sınır muhafızları ve toplama kampları koyarak küçücük çocuklar da dahil olmak üzere binlerce insanın boğulup gitmesine neden oluyorsunuz?"
ALMAN PARLAMENTOSUNUN KARARI
Alman Parlamentosu’nun Ermeni soykırımıyla ilgili kararı
doğru ve yerinde bir karardır. Soykırım, belli bir toprak parçasında yaşayan
bir halkın, tehcir ve katliamlar yoluyla o topraklardan sürülmesi ve artık
oranın yaşayan bir halkı olmaktan çıkarılması demektir ki, 1915 yılındaki,
Müslüman olmayan Ermeni (Süryani vb halkları da unutmamak gerekir) halklarının
Anadolu’dan yok edilmesi bu tanıma tamamen uymaktadır.
Bu bakımdan, sol adına ortaya çıkan kimi partilerin ve
ulusalcıların, ayrıca Türkiye’nin AKP hükümetinin bu konuda koparttıkları
gürültü yersizdir. Hele hele bunun “anti-emperyalizm” adına yapılması iyice
komiktir. Kapitalist-emperyalist ülkelerin parlamentolarının aldığı bu tür
kararlar, sırf bu ülkeler kapitalist-emperyalist diye geçersiz olmaz. Önemli
olan, söylenenin doğru olup olmamasıdır. Ayrıca, kapitalist ülkelerin
parlamentolarının böyle kararlar almasını, bir “emperyalist planın” parçası
olarak göstermek de çocukçadır. Bilakis, Türkiye gibi stratejik önemi büyük bir
ülkeyle aralarında bir gerginlik yaşanacağını bile bile böyle bir karar
almaları, onların emperyalist çıkarlarının ötesinde, hatta bu çıkarlara zarar
verecek bir gelişmedir.
Bana kalırsa, son alınan karar, yanlışta lüzumsuz yere ısrar
eden Türkiye devletine ciddi bir ihtar olmanın ötesinde, Türkiye’nin başında
bulunan AKP hükümetinin de yol açtığı bir durumdur. Türkiye’nin başında daha
makul, daha aklı başında bir hükümet olsaydı, belki de batılılar bu kararı
almakta biraz daha sakınımlı davranacaklardı. Batılı çevrelerle Türk hükümeti
arasında ne zamandır gittikçe artan bir gerilim var. Kararı, bu gerilimin de
teşvik ettiğini düşünüyorum.
Öte yandan, Türkiye devlet çevrelerinin ve kalabalık bir
ulusalcı kesimin bu konudaki bağnaz tutumu, meseleyi iyice kaşımaktadır.
Devletlerin birçoğunun tarihinde daha ufak çaplı ya da geniş çaplı, benzer
katliamlar ve soykırımlar vardır. Almanların kendileri de, bilindiği gibi,
Yahudi soykırımıyla böyle karanlık bir tarihin en başında yer alırlar. Fakat
savaştan sonra Almanlar, bu soykırımı inkâra yönelmemiş ve Yahudi soykırımını
mahkûm etmişlerdir. O kadar zor mudur bunu yapmak? Üstelik, Ermeni soykırımı,
Cumhuriyet öncesi dönemde yaşanmıştır. Türk establişmenti (yani egemen yapısı),
eğer biraz akıl sahibi olsaydı, çıkar ve bu soykırımı kendisi ortaya koyardı.
Böylece de bu tarihi yükün ağırlığından kurtulurdu. Fakat nerede onlarda o
akıl!
Sözcü gazetesi başta gelmek üzere, Türk basınının tutumu bir
felakettir (ayrıntılı inceleyemedim, istisnalar varsa özür dilerim). Bazı
arkadaşlar, bana yazıp, Sözcü gazetesinin nefret söyleminin söz özgürlüğü
kapsamında ele alınıp alınamayacağını sormuşlar. Tabii ki bu kapsamdadır. Ben
mutlak özgürlükçüyüm. Hitler Nazileri de dahil olmak üzere hiç kimsenin söz
özgürlüğünün kısıtlanmaması gerektiğini savunurum. Bu bağlamda, geçmişte,
İsveç’teki “soykırım aleyhinde konuşulamaz” yasasının da yersiz olduğunu
söylemiştim. Bu tür saçma yasalar, konunun konuşulmasını engeller ve son
tahlilde ırkçıların kendilerini özgürlükçü gibi göstermelerine sebep olur.
Kısacası, tarihte gerçekleşmiş soykırım kararlarını desteklerim, fakat soykırım
aleyhinde konuşulamaz türü yasalara da karşı çıkarım. Dolayısıyla AİHM’in bu
konudaki kararının doğru olduğunu
düşünüyorum.
Son olarak, her ne kadar Alman Parlamentosu’nun kararının
doğru ve yerinde olduğu kanısındaysam da, aynı parlamentonun ikiyüzlü olduğunu
düşünmekten de kendimi alamıyorum. Madem halkların acı çekmesine karşısınız, o
zaman neden dünyanın gördüğü gelmiş geçmiş en büyük göç dalgasının karşısına,
Türk hükümeti gibi diktatörlük heveslileriyle el ele vererek, rüşvet verip
göçmenlik anlaşmaları yaparak çıkıyor, kapılarınıza dayanan göçmenlerin önüne
barajlar, dikenli teller, sınırlar, sınır muhafızları ve toplama kampları
koyarak küçücük çocuklar da dahil olmak üzere binlerce insanın boğulup
gitmesine neden oluyorsunuz?
Gün Zileli - 3 Haziran 2016 - www.gunzileli.com - gunzileli@hotmail.com