Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

Reviews

SHOW_BLOG

Eller tetikte tarrrr... / Ve Cevahirimi kalbime gömüp dönerim hain hücreme

Hüseyin Cevahir, kısa bir hayata o kadar çok şey sığdırmıştır ki, aynı siyasi çizgideki üç isim yan yana getirilerek “Mahir, Hüseyin, Ulaş...

Hüseyin Cevahir, kısa bir hayata o kadar çok şey sığdırmıştır ki, aynı siyasi çizgideki üç isim yan yana getirilerek “Mahir, Hüseyin, Ulaş…” diye atılan meşhur slogan sadece bir slogan değildir.


Kavgamın Cevahiri (1)

Zulmü gerileterek ilerleme mücadelesinde, dünden bugüne önemli değerlere tutunmak, yarına uzanan zincire yeni değerler eklemek var olmak bakımından çok önemlidir. Bugün direnen ve mücadele edenlerin ilham aldığı ve tutunduğu sınıfsal değerler, dün diyebileceğimiz tarihten bugüne ulaşan mirastır. Bu mirası mecazi bir ifade ile yiyip tüketmek yerine, günün sorumlulukları çerçevesinde yeni değerlerle zenginleştirip sonrakilere emanet edilmesine kim itiraz edebilir ki? Dönemine göre süreçte yengiler, yenilgiler yaşanır; değerlendirmeler yapılıp, mahkum edilen noktalar serilir ve dersler çıkartılır. Ama uzun soluklu mücadelenin bir gereği olarak yaratılmış değerler puslanmadan ışıldamaya devam eder.

Devrimci mücadele sürecinde ‘değer’ dediğimiz şey bazen bir insanın haksızlığa karşı başlattığı yolu sonuna kadar yürümesi olabildiği gibi, ölüm gibi varlık-yokluk ikileminin kapıya dayandığı anda tereddüt geçirmeden engelleri daha hızlı atlamaktır da. Bazen de ömrü kısa da olsa bir devrimcinin hayatı içindeki tutarlılıkların toplamıyla kendisi, kendinden sonraki kuşaklar için önemli bir değer oluşturur. Deniz, İbo, Mahir gibi devrimcilerin yarattığı değerler, gözümüzde yaşları gibi gençliği ve parlaklığını sürdürüyor.

Hüseyin Cevahir’inki de böyledir. Kısa bir hayata o kadar çok şey sığdırmıştır ki, aynı siyasi çizgideki üç isim yan yana getirilerek “Mahir, Hüseyin,Ulaş…”  diye atılan meşhur slogan sadece bir slogan değildir. Bu aynı zamanda Mahir’in, Hüseyin’in, Ulaş’ın üstlendikleri önemli misyonu sahiplenme anlayışının mesajıdır. Ve süreğen bir kararlılığın, direnmek gerekliliğinin, savaşı THKP-C’nin çok yönlü bakışı ve örgütlenme bilinciyle sürdürebilme inancıdır.  Aynı zamanda kısacık bir ömürde bir ülkenin kaderine, halkların geleceğine ilişkin önderlik vasfı başta olmak üzere kendini aydınlatma ve geliştirme, kitleleri örgütleyip, harekete geçirme, siyasi tahliller ışığında geleceğe ilişkin öngörüleri ortaya koyma değer sahibi devrimcilerde bulduğumuz vazgeçilmez özelliklerdir.

İlerleyen Adımlarla  Büyüyen Anlamlı Bir Hayat

1 Haziran 1971‘den bu yana yarım asır geçmeye az kaldı. Mahir yaralı yakalandığında yarasından öte yoldaşı Hüseyin Cevahir’i çevresinde görememek acıtıyordu. Onun kahpece vurulduğunu öğrendiğinde yüreğinin yoldaşlık yanı isyandaydı. “Koro susar büyü bozulur, görevlerini hatırlar cüceler/Eller tetikte tarrrr…/Ve Cevahirimi kalbime gömüp dönerim hain hücreme” (2)

Farklı zamanlarda, farklı yerlerde ölümleriyle efsaneleşen devrimcilerden geriye onların kısa süren hayatlarının bugün açısından çok önemli olan ayrıntıları da kaldı. 45 yıl önce Maltepe’de katledilen Hüseyin Cevahir de kısa hayatına örnek alınacak, değer bilinecek onca şey sığdırmıştı. Gençti ve bu nedenle genç kaldı. Cevahir’in Türkiye devrimci hareketine damga vuran siyasal rolünün altında onun çok yönlü geliştirdiği bir kişiliğinin olduğu aşikardır. Dergi yazarlığı yaptığı, edebiyatla yakından ilgilendiği ve edebi akımların kritiğini yaptığı yazılar yayımladığını öğreniyoruz. Ve en önemlisi Cevahir’in yaptığı her çalışmanın devrimci mücadelesi ve sorumluluk alanlarında mutlaka karşılığı olan şeylerdir.

Şöyle de denilebilir; kitleleri harekete geçiren, onlara önderlik eden bir devrimci bu gücünü ve yetisini çok yönlü düşünmesinden, çok yönlü çalışmasından almıştır. O nedenle Hüseyin Cevahir sadece bir Hüseyin Cevahir değil; Cevahir her bir tanesi dolu dolu olup dik durmayı gösteren bir başaktır. 1945 yılında Mazgirt’te doğmuştur. Kendisinden küçük 6 kız kardeşi vardır. Babası Düzgün Cevahir liseyi bitirmiş biri olarak dönemine göre iyi eğitimli biri olarak tanınır. Ancak Hüseyin’in ilk ve ortaokul eğitimiyle amcası Ali Kamer Cevahir ilgilenmiştir. İlkokulu şimdiki adıyla Darıkent olan beldede, ortaokulu Pülümür’de, liseyi ise Erzincan Lisesi’nin fen kolunda bitirdi.

Hüseyin Cevahir lisedeyken Milli Eğitim Bakanlığı’nın dünya klasiklerinden çevirttiği yapıtları okuma olanağı da buldu. Fen bölümü öğrencisi olmasına karşın edebiyatla, sosyal kültürel faaliyetlerle yakından ilgileniyordu


Cevahir, 1964-65 öğretim yılında Çapa Tıp Fakültesi’nin sınavını kazanarak İstanbul’a geldi. Söz konusu yıllar işçi sınıfının mücadele ivmesinin oldukça yükseldiği dönemdir. Cevahir’in bu süreçte TİP’in Üsküdar ilçesinin üyesi olduğu görülür.

Fabrika direnişleri, üretici mitingleri ve gittikçe büyüyen devrimci öğrenci hareketi Türkiye’nin çehresinde sessiz kaynayan kazanı fokurdatmıştır. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi siyasal mücadele de Mahir’in de orada bulunuşundan dolayı da bir odak merkezidir. Böyle bir süreçte Cevahir, Çapa Tıp’ı bırakmayı ailesinin istememesine karşın terk ederek 1967’de SBF’ye geçer. Çünkü Hüseyin’in kitle hareketleri içinde gelişen siyasal bilinç ve sorumluluk duygusu onu Ankara’ya  taşımıştır.

SBF o süreçte iyi eğitimli, kent kültürlü küçük ve orta burjuva çevrelerden gelen öğrenci ve akademisyenlerin etkin olduğu bir ortama sahiptir. Kırsal çevrede doğup büyümüş Hüseyin özgüveni ve inancıyla SBF’de öne çıkıp, sözü dinlenen biri olmayı başarmıştır. FKF’nin Dev-Genç’e dönüştürülmesi, işgaller, yürüyüşler, boykotlar Türkiye’de esen şiddetli fırtınanın bir parçasıdır. Bu fırtınayı kontrol altına alıp ileriye doğru bir sıçrama yapma çabasına yetişmeye çalışanların başında Hüseyin Cevahir’in de adı hep geçer. Doğu illerinde silah araması bahanesiyle Kürtlere yapılan baskıları yerinde görüp rapor etmeye Diyarbakır’a gider. Çünkü Kürt halkının yaşadıklarının tanımlanması siyasal görevler açısından önemlidir. Şehirde arandığı bir dönemde Karadeniz’de üretici mitinglerinin örgütlenmesi için Giresun’a, Fatsa’ya gider. Köylülerle anket çalışması yapar. İzmir’de Aliağa Rafineri işçileri içinde çalışır ve sendika yöneticiliği yapar. Bir yandan da üniversitedeki açık oturumlara ve etkinliklere katılar. Cevahir THKP-C oluşturulduğunda örgütün Doğu Anadolu Sorumlusu olarak Kürt halkı içinde çalışma yapmakla görevlendirilir. Ancak fiili olarak Doğuya gitme fırsatını henüz bulamadan öldürülür.

Edebiyat Eleştirmeni Yönüyle De Cevahir

Bugün geriye bakıldığında Cevahir’in Türkiye devrimci hareketindeki siyasal rolü dışında buna etki eden kişilik özellikleri de çokça konuşulan, konuşulmaya da devam eden yanlardan biridir. Her devrimcinin mutlaka birbirine çok yakın özelliklerinin olmasının yanında, onları birinden ayıran yetenekleri de vardır. Aynı durum Cevahir’de de böyledir. Bir kere çevresinde çok yumuşak huylu ve güleryüzlü olarak tanınır. Bilgili ve kültürlü oluşu da onun sorunlar ve gelişmeler karşısında çabuk olduğu kadar net bir tutum takınmasını sağlar. Lise yıllarından itibaren iyi bir kitap okuru olduğu kadar, daha sonra daktilo etmek üzerine düzyazı ve şiir de yazan da biridir. Ancak o dönem yazdıklarını köyde bırakmış olduğu için korunamamış, kaybolmuştur.

Edebiyat üzerine değerlendirme ve eleştiri yazılarının bazılarını imzalı bazılarını da imzasız olarak üniversite yıllarında dönemin kültür sanat dergilerinde yayınlamıştır. Yeni Eylem dergisinin 1968 Nisan ayındaki 1. Sayısında “Kalın Çizgileriyle Edebiyatımızın Dünü” başlıklı yazısı yer almıştır. Cevahir bu yazısını “ileride yapacağı incelemelere ışık tutacağı umuduyla hazırladığını” yazının girişinde vurgulamıştır.  Yordam dergisinin 1969 Mayıs-Haziran sayısında ise Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ikinci şiir kitabı olan “Çocuk ve Allah” kitabı üzerine “Çocuk ve Allah’ta Simgeler, Görüntüler, Çelişmeler” başlığında edebi bir  eleştirisi vardır. Cevahir bu yazısında, yazarın şiirinde kullandığı “çocuk” ve “Allah” ı birer simge olarak kabul edip, Fazıl Hüsnü’nün şair olarak duygu ve düşünceleri, şiir tutumu üzerine eleştiri ve değerlendirme yapar.

Cevahir’in bir de Haluk Aker’in Yordam’da yayımlanan “Cevizdere’de” öyküsü üzerine eleştiri yazısı vardır. Bu yazı da Yordam dergisinin 1969 Temmuz Ağustos sayısında yayımlamıştır.

Doğu Anadolu ile ilgili olarak Bismil ve Silvan’daki gözlem ve anket çalışmasına dayalı olarak hazırladığı rapor ise Aydınlık Sosyalist Dergi (ASD)’nin 1970 tarihli 19. sayısında tam olarak yayımlanmıştır. Söz konusu rapor THKP-C’nin Kürt sorunun çözümüne yönelik başlattığı çalışmanın önemli bir adımıdır. Yine ASD’nin 1970 tarihli 23. sayısında “Kitleler, Küba Devrimi ve Yeni Oportünizm” başlıklı siyasal içerikli bir başka uzun yazısı da bulunmaktadır.

Bir kez daha anlıyoruz ki dünden bugüne; hazır ya da dayatılan bir takım kalıplarla devrimi uzaktan kumandayla idare etmek yerine, mücadelenin damarında akarak yol almış bir Cevahir vardır. Mahir ile Ulaş’ın arasında eksilmeyen yeri, puslanmayan değerleriyle ışıldayan kavganın cevahiri.

(1) Bu başlık Adalı Yayınları’nın Cevahir’i konu alan kitabının adıdır.
(2) Mahir Çayan’ın şiirinden

HATİCE EROĞLU AKDOĞAN - GEZİTE.ORG

EKONOMİ/PARA/PİYASA