İstanbul 9’uncu İdare Mahkemesi çocuklarının din kültürü ve
ahlak bilgisi dersinden muaf tutulması için velilerin açtığı davada “din
derslerine katılmamayı tercih etmenin en tabii hak” olduğu hükmüne vardı.
İSTANBUL’da bir aile, özel bir ortaokulun 5’inci sınıfında
okuyan çocuğunun din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulması için
Eylül 2015’te okula verdikleri dilekçeden sonuç alamayınca Ocak 2016’da
İstanbul 9’uncu İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Ailenin, çocuklarının zorunlu din
kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulmasını istemesinin ardından mahkemeden
Mart 2016’da yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Bu süreçte Milli Eğitim Bakanlığı
da yaptığı savunmada, “ilk ve ortaöğretim din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde
dinsel eğitim verilmediğini”, “programda yer alan konu ve kazanımların
kişilerin vicdan ve inanç özgürlüğüne müdahale etmediğini”, “öğretim
programlarında diğer dinlere de yer verildiğini” belirterek davanın reddini
istedi.
‘TAMAMEN İSTEĞE BAĞLI’
Mahkemeden nihai karar çıkana kadar öğrenci zorunlu din
kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulurken dava sonucu 17 Ocak’ta
velinin avukatı Özge Demir’e tebliğ edildi. İstanbul 9’uncu İdare Mahkemesi
işlemin hukuka uygun olmadığını belirterek aldığı karara yönelik şu ifadeleri
kullandı:
“Ebeveynlerin, çocuklarını her zaman aydınlatabileceği,
öğütler verebileceği ve eğitici olarak çocukları üzerinde doğal ebeveynlik
fonksiyonları uygulayarak ve onları kendi dini ve felsefi kanaatleri
doğrultusunda yönlendirebileceğinden, din derslerine katılmalarının tamamen
isteğe bağlı hale getirilerek, din derslerine katılmamayı tercih edebilecekleri
en tabii haklarıdır. Bu durumda, Anayasa’nın 24’üncü maddesinde, din kültürü ve
ahlak bilgisi öğretiminin zorunlu olduğunun belirtilmesi, ilk ve ortaöğretim
kurumlarında verilen öğretimin adının din kültürü ve ahlak bilgisi olmasına
rağmen, din eğitiminin ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni
temsilcisinin talebine bağlı olarak verilmesi, küçüklerin kanuni
temsilcilerinin çocuklarına okulda din kültürü dersinin verilmesini
istemedikleri takdirde, din kültürü ve ahlak bilgisi dersini almaya
zorlanamayacakları en temel hakları olduğundan dava konusu işlemde hukuka
uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”
'MÜSLÜMAN OLARAK BÖYLE BİR ÖĞRETİMİ DOĞRU BULMUYORUM'
Davayı açan veli Cem K. ise şunları söyledi: “Çocukların
dini kavramlarla 15 yaşından önce karşılaşmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Bu davayı herhangi bir azınlığa
dahil olup olmama kapsamında açmadım. Müslüman olarak devletin böyle bir
öğretimi yapmasını doğru bulmuyorum. Din öğretme işi ailelerden olur. Bu Kuran
kursu veya verilen inanca göre kurumlar aracılığıyla yapılabilir. Bir farkındalık yaratmak için davayı açtım.
İnsanların özgür iradeleriyle din dersi alması gerektiğini düşünüyorum.
Çocukların uygun yaşta, yani 15- 16 yaşlarında din dersleriyle karşılaşması
gerektiğine inanıyorum”.