Türk halk kültürünün önemli köşe taşlarından biri olan ve Türkçenin bugüne ulaşmasında büyük katkısı bulunan aşıklık geleneğinin önemli temsilcilerinden biri olan Aşık Veysel, ölümünün 44. yıl dönümünde başta doğum yeri olan Sivas'ın Şarkışla ilçesi olmak üzere ülke genelinde düzenlenen çeşitli etkinliklerle anılıyor.


GÖZLERİNİ KAPAYIP, YÜREĞİNİ AÇTI

25 Ekim 1894 tarihinde Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde doğan Veysel Şatıroğlu, 21 Mart 1973 tarihinde hakka yürüdü. Yedi yaşındayken yakalandığı çiçek hastalığı yüzünden gözlerini kaybeden Şatıroğlu, babasının kendisine oyalansın diye aldığı bağlamayı bir daha hiç elinden bırakmadı. İçine doğduğu yörenin kültüründe önemli bir yeri olan ozanlık geleneğinin önemli bir parçası olan Şatıroğlu, 1930 yılında Ahmet Kutsi Tecer tarafından Sivas'ta düzenlenen bir şiir yarışmasında sahneye çıkınca, Tecer'in de desteğiyle bütün ülkede tanınan ve sevilen bir ozan oldu.

UNUTULMAZ TÜRKÜLERİN OZANI

Aşık Veysel adıyla tanınan ve 'kara toprak', 'güzelliğin on para etmez', 'dostlar beni hatırlasın', 'Sivas ellerinde', 'ben gidersem sazım sen kal dünyada' ve 'uzun ince bir yoldayım' gibi onlarca türküsüyle Türk halkının gönlünde taht kuran Aşık Veysel, duru Türkçesi ve derin anlamlar içeren sözleriyle yaşadığı çağın sorunlarına da ayna tutan bir ozan oldu.

KÖY ENSTİTÜLERİNDE DERS VERDİ, YAŞAMI FİLM OLDU...

Cumhuriyet döneminin en önemli eğitim devrimlerinden biri olan Köy Enstitüleri'nde halk müziği dersleri de veren usta ozanın yaşamı, 1952 yılında 'Karanlık Dünya' adı bir filme de konu oldu. Senaryosunu Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun yazdığı film, Türk sinemasının yüz akı yönetmenlerinden Metin Erksan'ın ilk yönetmenlik denemesi olarak tarihe geçerken, filmde gerçekçi bir dille anlatılan Anadolu kırsalının durumu Demokrat Parti iktidarının sansürüne takıldı.


DEMOKRAT PARTİ SANSÜRÜ FİLMİ KUŞA ÇEVİRDİ

Dönemin Sansür kurulu tarafından kırpılarak kuşa çevrilen ve bir çok ilgisiz bölüm eklendikten sonra gösterilmesine izin verilen filmle ilgili 1998 yılında verdiği bir röportajda, "Son halini aldığında film çok kesilmişti" diyen Yönetmen Metin Erksan, şunları anlatmıştı:

'SANSÜR KURULU BUĞDAY BAŞAKLARININ BOYUNU BEĞENMEDİ'

"Öyle olur olmaz şeyler kesildi ki… Filmde bir şey yok, doğrudan doğruya oyuncuların ve Ruhi Su’yun komünist tutuklanması içinde oldukları için baskı gördü. Böyle tutuklamalar olunca, başladılar hallaç pamuğu gibi atmaya filmi, her şeyde bir şey buldular. Tarlaları, ekip biçmeleri çektim, buğday tarlalarını… Eylül ayındaydık, Sivrialan’da başaklar otuz santim filandı. Sansür dedi ki, 'otuz santim buğdayın sapları, bu doğrudan doğruya Türk ziraatini kötülemek.' Düşünüyorum da, doğruluk payı var… Gidip de bilhassa küçük başağı çekmiyorum. 'İyi ki çektim' dedim, 'bunu görün, Türkiye’de bir tarım reformu yapın.' Ben memleketimde isterim ki başaklar bir buçuk metre olsun, benim milletim, devletim var burada.

'SAHNELERİ ÇIKARIP YERİNE AMERİKAN FİLMİ KOYDULAR'

Sonra bu sahneler çıkarıldı, Amerikan belgesel filmlerinden parçalar konuldu. Kırk-elli tane biçerdöver tarlaya girmiş, Veysel yürüyor, yanındakine 'bir takım sesler geliyor kulağıma' diyor. 'Ooo, bir görsen Veysel usta, tarlalarda biçerdöverler elli-altmış tane' diyor yanındaki, Veysel de 'çok iyi, çok iyi' diyor. Hasta köylülerin şehir hastanesine nasıl götürüldüğüne dair sahneler vardı, çıkarıldılar. Dedik ki, bu olay 1890’larda geçiyor. Filmde Veysel köye giriyor, bir tabela: Sivrialan Devlet Hastanesi… Birdenbire kapıdan doktorlar, hemşireler fırlıyorlar, elini öpmeye başlıyorlar, Veysel 'bunlar kim' diye soruyor, 'köyümüzde tam teşekküllü bir devlet hastanesi oldu, onun doktorları, hemşireleri' diyorlar, 'aa, iyi iyi' diyor. Şu anda bile hastane yoktur belki orada." (Söyleşi: Merve Erol – Ulaş Özdemir. Roll, sayı 17, Mart 1998)

SANSÜRLENEN FİLME EKLENEN YALANLAR HİÇ DEĞİŞMEDİ

Metin Erksan'ın bu sözlerle anlattığı kendi filminde sansür heyeti eliyle eklenen sahneler eşliğinde anlatılan Aşık Veysel ve Sivrialan ise şöyle:

"1953: Yurdun dört bir bucağını dolaştıktan sonra köyüne döndü. Artık köy bıraktığı köy değildi. Yurdun her tarafında olduğu gibi Sivrialan'da da büyük bir gelişme vardı. Memleketin çehresi tamamen değişmişti. Köyde ziraat bakımından da büyük ilerlemeler vardı. Muntazam ve modern bir teknikle sürülmüş tarlalar, insan boyu ekin denizleri, dolgun ve iyi yetiştirilmiş buğday başakları, insana tatlı bir sevinç veriyordu. Bir aylık el işini bir günde yapan biçerdöverler sayesinde ekin, tarlalardan bir hamlede kaldırılıyor ve harman yerine nakledilerek diğer modern makinelerle yüklü bir hasat haline getiriliyordu. Artık her şey makineleşmişti. Veysel, traktörlerin homurtulu çalışmalarını işittikçe yurdun bu yolda ilerlemesinden büyük bir haz duyuyordu.


'MUNTAZAM YOLLAR, MÜTEADDİD TRAKTÖRLER'

Veysel'in döndüğünü işiten köylüler, onu büyük bir sevinçle karşılamaya çıktılar. Veysel, görememenin ıstırabını en çok bugün hissetmişti. Küçük çocuk olarak bıraktığı kimseler baba olmuş, onların çocukları bisiklet üzerinde, sözü ve sazıyla bütün memlekette büyük bir şöhret yapmış olan değerli şair aşık Veysel'i karşılamaya gelmişlerdi. Köy tamamen değişmiş, elektriği, suyu, muntazam yolları, tarlalarında müteaddid traktörleriyle yeni bir anlayışa kavuşmuştu. Halbuki 50 sene önce Veysel, o zaman sağlık teşkilatının bulunmaması yüzünden en kıymetli uzvunu, gözlerini gene bu köyde kaybetmişti.

'BÜTÜN YURTTA OLDUĞU GİBİ, SİVRİALANDA DA...'

Köyün bataklıkları kurutulmuş, böylece sıtmanın da önüne geçilmişti. Yemyeşil ağaçların gölgelediği serin subaşları, köye ayrı bir güzellik veriyordu. Köy, gür bir yeşilliğin içinde adeta kaybolmuştu. Bütün yurtta olduğu gibi Sivrialan'da da modern bir ilkokul yapılmıştı. İstikbalin ümitleri olan köyün küçükleri okuyor, öğreniyor ve yarına hazırlanıyorlardı. Geleceğin öğretmenleri, doktorları, mühendisleri, ilköğretim seferberliği içerisinde çığ gibi büyümekteydiler. Veysel, olanları göremiyordu fakat anlatılanlar ve derin bir seziş kabiliyetiyle duydukları ona en güzel türkülerini yazdırdı.

'HAMDOLSUN DİSPANSERLE HASTALIKLARIN ÖNÜ ALINIYOR'

(Filmde, Veysel'i gezdiren köylülerden biri): 'Aşık şimdi önünden geçtiğimiz bina da köyün dispanseri. Hamdolsun bu dispanser sayesinde bir çok hastalıkların önü alınıyor. Hele salgın hastalıklardan hiç biri köye uğrayamaz oldu. Maşallah yavrularımız sıhhat ve neşe içinde. Veysel: kısmette bugünleri de görmek varmış, çok şükür." (Karanlık Dünya-Aşık Veysel'in Hayatı filmi, 1952)

(Yusuf Yavuz - Odatv.com)
Daha yeni Daha eski