“Günlerdir “dev maç”, “dünya derbisi” gibi şeyler yazılıp çiziliyor ancak en son ne zaman Fenerbahçe - Galatasaray eşleşmesinde futbol izl...
“Günlerdir “dev maç”,
“dünya derbisi” gibi şeyler yazılıp çiziliyor ancak en son ne zaman Fenerbahçe
- Galatasaray eşleşmesinde futbol izleyebildik? Aynı güne denk gelen El
Classico’yu zaten geçtim de bir kaç saat önce bir alt ligde oynayan
Eskişehirspor - Sivasspor karşılaşmasının izleyenlere çok daha fazla keyif
vermesinin nedenlerini futbolumuzun tüm aktörlerinin şapkalarını önüne koyarak
düşünmesi gerekir”
FUTBOLDAN SOĞUTAN
DERBİ
Maçın başlama düdüğüyle beraber hem Fenerbahçeli hem de
Galatasaraylı futbolcuların mücadelesi taraftarlarına teselli ikramiyesi
verebilmek için sahaya çıktıklarını gösteriyordu. Ancak mücadele dozu ne kadar
fazlaysa oynanan oyunun kalitesi de o kadar düşüktü.
Fenerbahçe taraftarlarını bu sezon futbol takımdan soğutan
etkenlerden biri de sahada oynanan futbol. Fenerbahçe yüzyılı aşkın tarihinde
ne ilk ne de son kez şampiyonluk yarışının uzağında kalıyor. Fenerbahçeli
taraftarlar da her sezona şampiyonluk umuduyla başlasalar da her sene şampiyon
olamayacaklarını gayet iyi biliyorlar. Sarı lacivert renklere gönlünü kaptırmış
futbolseverlerin kabul edemediği şey oyunu kendi sahasında kabul edip topun
gerisinde kalarak rakibin hata yapmasını bekleyen futbol anlayışı. Üstelik
Fenerbahçe bu oyunu sadece Galatasaray karşısında değil, sezon boyunca içerde
dışarda tüm rakiplerine karşı oynuyor. Dün gece de Fenerbahçe sahaya önce gol
yememek adına çıkmıştı. Üstelik bu sefer rakibine pozisyonlar da veriyordu. İlk
isabetli şutunu 86’da atan bir takımın maçı kazanması neyi değiştirir ki? De
Souza’nın son dakika golünün sadece 2228 gün sonra Galatasaray deplasmanına
gelen Fenerbahçeli taraftarlar için anlamı var...
Günlerdir “dev maç”, “dünya derbisi” gibi şeyler yazılıp
çiziliyor ancak en son ne zaman Fenerbahçe - Galatasaray eşleşmesinde futbol
izleyebildik? Aynı güne denk gelen El Classico’yu zaten geçtim de bir kaç saat
önce bir alt ligde oynayan Eskişehirspor - Sivasspor karşılaşmasının
izleyenlere çok daha fazla keyif vermesinin nedenlerini futbolumuzun tüm
aktörlerinin şapkalarını önüne koyarak düşünmesi gerekir. (SERKAN FİDAN-BİRGÜN)
KABUS KALDIĞI YERDEN
DEVAM
Yönetiminden futbolcusuna, teknik adamından taraftarına
kabus gibi bir sezon geçiren Galatasaray, bu sezona yakışır bir derbi
mağlubiyeti alarak havlu attığını resmen ilan etti.
Derbinin ilk yarısı beklendiği gibiydi aslında. İki teknik
adam da takımlarının sezon boyunca devam eden problemlerine bu maç için yeni
bir şey üreterek çözüm bulmayı denemek yerine adeta kaderlerine razı olmuş
halde oyuncularını sahaya sürdüler. Hem oyuncu seçimi, hem diziliş hem de oyun
felsefesi açısından takımların berbat durumunun birbirinden farkı yok aslında,
dolayısıyla Podolski’nin yarım pozisyonu dışında bomboş geçen bir devrenin
ardından soyunma odasına gidilmesine çok şaşırmamalıyız. Oyuna Galatasaray
açısından bakarsak şunu net biçimde söyleyebiliriz. Sarı-kırmızılıların sezon
başından bu yana formsuzluklarını devam ettiren Selçuk, Semih, Sneijder, Sabri
gibi oyuncularının yanına, sezona iyi başlayan ancak haftalar geçtikçe
performansları gerileyen Tolga, Bruma, Yasin, Muslera, Carole gibi oyuncular da
katıldı ve Tudor ligin sonunu bu formsuz oyuncu yığını ile bitirmek zorunda
artık. Maçın uzatmalarında gelen gol ise bu sene takımın sol bekinde meydana
gelen gediklerin bir başkasıydı. Toplu ya da topsuz Fransız sol bek Carole bu
sezon arkasına defalarca oyuncu kaçırdı ve bunların bir çoğu da Galatasaray
kalesinde gole ya da tehlikeye yol açtı. Aslında bu doğal sonuca şaşırmak
yerine, Dick Advocat’ın maçın başından beri bunu denememesini sormak lazım,
ancak onun da sebebini biliyoruz. Fenerbahçe’nin hocasının durumu da çok iç
açıcı değil, tek farkı onun bir de üstüne üstlük en hafif tabiriyle boşvermiş
olması.
Galatasaray camiası için sezonun geri kalan kısmı işkence
içinde geçecek. Muhtemelen yeni bir yönetim, teknik adam ve bütçe elverdiği
ölçüde futbolcu topluluğu gelecek sezon bizi bekliyor. Bu yapılanmayı
gerçekleştirecek bir camia olduğunu daha önce birkaç kez bize gösterdiler,
ancak bu sefer 2011 yılında Fatih Terim göreve geldiğinde transfer edilen
Eboue, Elmander, Ujfalusi, Riera, Melo, Sneijder, Drogba gibi oyunculardna
kurulu bir kadro kurmak da çok olası değil. Bu şartlar altında geleceğin de çok
parlak göründüğünü söyleyemeyeceğiz. (FIRAT
TOPAL-BİRGÜN)