Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

Reviews

SHOW_BLOG

Bunların toplamı harika bir yurttur. Tadını çıkarsana

"Koy cd’sini, - eğer hala varsa pikabına plağını-, o muhteşem sesiyle Ayten Alpman’dan “Havasına suyuna taşına toprağına/ Bin can fed...

"Koy cd’sini, - eğer hala varsa pikabına plağını-, o muhteşem sesiyle Ayten Alpman’dan “Havasına suyuna taşına toprağına/ Bin can feda bir tek dostuma/ Her köşesi cennetim, ezilir yanar içim/Bir başkadır benim memleketim/ sözlerinin yer aldığı “Memleketim” şarkısını. Dinle bir güzelce. Kendine gel. Memleketin için söylenen bu şarkının bestesi de bir Yahudi şarkısından alınmadır. Kimse de bir şey söylemiyor işte. Keyiflen"


YAHU O RUM'DU

“Ölürüm Türkiyem” şarkısının bir Kürt müzik grubundan alındığına ilişkin iddiadan yola çıkarak yazdığım geçen haftaki yazımda Türk milliyetçilerinin kendilerine ait orijinal hiçbir şeyleri olmadığını anlatırken, Ülkücülerin marşı haline gelmiş Çırpınırdı Karadeniz türküsünün bestecisinin bir Ermeni, büyük Türk kahramanı (!) Malkoçoğlu’nun bir Rum genci, taziye törenlerinde helva ikramının da Türkiye Müslümanlarının sonradan benimsediği bir Ermeni adeti olduğunu yazdığım için bir kesim tarafından topa tutuldum. Küfürler, tehditler, gırla.

Bestecisi bir Ermeni midir, değil midir, diyelim ki tartışma konusudur, ama Çırpınırdı Karadeniz’in aslında bir Ermeni halk şarkısı olduğu kesindir. Bunu sadece ben iddia etmiyorum. Bunu bir dönem MHP Genel Başkan Yardımcılığı da yapmış olan Şevket Bülent Yahnici de söylüyor. Yahnici “Biz Türkler Çırpınırdı Karadeniz’i Kemança adlı Ermeni Halk şarkısı üzerine monte ettik” diyor. Mesele bitmiştir.

Ülkücüler Malkoçoğlu’nu gerçekten Cüneyt Arkın’ın beyazperdede canlandırdığı bir tip sanıyorlar galiba. Elde kılıç, “kafir” düşmanları alt eden, onların birbirinden güzel kadınlarını da (hiç çirkin kafir kadın yoktur bu arada o filmlerde) yatağa atan bir Malkoçoğlu var akıllarında belli ki. Oysa Osmanlı’da bir Malkoçoğlu elbette var ama Türk falan değildir o. Büyük tarihçimiz Halil İnalcık’ın da kitaplarında belirttiği gibi (dileyen en azından Emine Çaykara’nın “Tarihçilerin Kutbu Halil İnalcık Kitabı” adlı nehir söyleşisini bulup okuyabilir, İş Bankası Kültür Yayınları’ndan) bir Rum’dur Malkoçoğlu. Ama düşman falan değil tabii. Osmanlı’nın emrinde, onun için çalışan bir Osmanlı Rumu.

Yani bununla övüneceği yerde, “Malkoçoğlu’na nasıl Rum dersin” diye küfür ediyor bana adam. Ben, milliyetçimiz/ırkçımız bile başka kültürlere çok şey borçlu anlamında veriyorum bu örnekleri oysa. Biri “helva Arapça, Ermenilerle ne ilgisi var” diye yazmış örneğin. Sanki ben helvayı icat eden Ermeniler demişim gibi. Helvayı kimin icat ettiğini bilmem ben. Araplar da, Türkler de, Kürtler de, Ermeniler de, uzaylılar da keşfetmiş olabilir. Ben, cenaze için taziyeye gelenlere helva ikram etmenin bir Ermeni adeti olduğunu, özellikle Türkiye Müslümanlarının bunu Ermenilerden görüp öğrendiğini söylüyorum. Ne var bunda? Halklar arasında bu tür kültürel alışverişler olmaz mı? Bunlar olmamış gibi yapıp bu topraklarda her şey “bize ait”miş gibi davranmanın gülünçlüğünü anlatmaktır muradım.

“Bize ait hiç mi bir şey yok, Atatürk’ü hangi millet çıkardı?” diyenlere ise söyleyecek lafım yok elbette. Geçiyorum bunu. İddiam hep şu oldu: Kültürel açıdan çeşitlilik arz eden bizim gibi ülkelerde milliyetçilik yapmak zordur. O kadar zengin bir kültüre sahibiz ki bunun tadını çıkarmak yerine tek bir millet adına üstünlük iddiasıyla ortaya çıkmak ortak yaşama kültürümüze darbe vurur. Milliyetçi neyle milliyetçilik yapacak bu ülkede kaldı ki? Milliyetçiliği Tekinalp’ten mi öğrenecek? Yani Mois Kohen’den. Ya da Türkçülüğün Esasları’nı yazmış olan Polonya asıllı Konstantin Borcezski paşadan mı? Biliyorsunuz Nazım Hikmet’imizin büyükdedesidir. Annesi Kürt Ziya Gökalp’ten mi yoksa?

Bu ülkede milliyetçilik yapmak bu nedenle zor. Bu nedenle de “orijinal” bir görüş yakalayabilmiş değil Türk milliyetçileri. Bunu da ilk söyleyen ben değilim. Kendisini sağcı muhafazakar olarak adlandıran A. Tarık Çelenk bu konulara kafa yoran biri. Oturmuş sağın önde gelenleriyle söyleşiler yapmış, 600 sayfayı aşkın bir kitap çıkarmış ortaya: “Türk Sağının Düşünce Atlası”. Kitapta hiçbir komplekse kapılmadan, son derece samimi olarak milliyetçi kesimin neden ilerleyemediği, çağı neden yakalayamadığı, neden entelektüel ya da münevver yetiştiremediği sorgulanıyor. Çağın neden gerisinde kalındığı, bazı sorulara neden yanıt verilemediği ele alınıyor. Tavsiye ederim.

Kahramanlarından biri Rum çıkıyorsa, şarkın, türkün Ermeni’den alınmışsa, askerde talimini Kürtlerden adapte “Edle Yemman”la yapıyorsan, mutfağında Arap’ın Humus’u, musakkası varsa bundan ala zenginlik mi olur? Bunların toplamı harika bir yurttur. Tadını çıkarsana.

Koy cd’sini, - eğer hala varsa pikabına plağını-, o muhteşem sesiyle Ayten Alpman’dan “Havasına suyuna taşına toprağına/ Bin can feda bir tek dostuma/ Her köşesi cennetim, ezilir yanar içim/Bir başkadır benim memleketim/ sözlerinin yer aldığı “Memleketim” şarkısını. Dinle bir güzelce. Kendine gel.

Memleketin için söylenen bu şarkının bestesi de bir Yahudi şarkısından alınmadır. Kimse de bir şey söylemiyor işte.

Keyiflen.

(MUSTAFA K. ERDEMOL – BİRGÜN)

EKONOMİ/PARA/PİYASA