“Ermenimizden çaldığımız türküyle milliyetçilik yapıyor, Ermenimizden aldığımız cenazede helva dağıtma âdetiyle taziyeci ağırlıyor (Müslüm...
“Ermenimizden çaldığımız türküyle milliyetçilik yapıyor,
Ermenimizden aldığımız cenazede helva dağıtma âdetiyle taziyeci ağırlıyor
(Müslümanlarda yoktur bu), Osmanlı’da yaşamış Rum delikanlısı Malkoçoğlu ile de
Türkçülük yapıyoruz.
Sonra neymiş: Çalıntı türküyle “Ölürüm Türkiyem”
Hadi len”
Başka ülkelerde nasıldır bilmem ama Türkiye’de milliyetçilik
yapmak gerçekten zor olmalı. Çünkü kendilerine ait orijinal sayılabilecek ne
kültürleri ne de “fikirleri” var “bizimkilerin”. Bir ara, hani şu Sovyetler
Birliği zamanında kurmayı hayal ettikleri Türk Birliği yani “Turan” bile
Macarların fikridir.
Birkaç gündür Ülkücü cenahın, gerçekten çok kötü sesli
“yıldızı” Mustafa Yıldızdoğan’ın ilk kez 1993’de seslendirdiği ‘Ölürüm
Türkiyem’ isimli türkünün de aslında bir Kürt ezgisi olduğu konuşulup duruyor.
Meğer türkünün bestesi Kürt müzik grubu Koma Qamışlo’ya aitmiş. Söz konusu grup
türküyü 1986’da seslendirmiş de üstelik. Yıldızdoğan oradan aşırmış çok belli
ki.
Var böyle örnekler. Sadece milliyetçiler yapmıyor bunu,
İslamcılarda da zaman zaman rastlıyoruz. Tabii bir hayli de gülünç duruma
düşüyorlar bunu yaparken. Bir ara dolanıyordu sosyal medyada; ünlü devrimci
şarkımız Çav Bella, “İslamileştirilmiş”, şarkıdaki “Çav bella çav çav çav”
nakaratı “haydi camiye ca ca ca”ya dönüşmüştü. AKP’nin ömür boyu genel başkanı
Erdoğan için seçimlerde kullanılmak üzere Uğur Işılak adlı türkücüye ısmarlanan
(!) Dombra adlı türkü de bir Kazak sanatçının çıkmıştı.
Milliyetçilerinki daha vahim ama. Onlardan her anlamda üstün
olduğunu iddia ettiği halklara karşı o halkların ürettiklerini çalarak mücadele
vermek gerçekten çok çelişkili bir tutum. İddiasına bu kadar ters düşer mi
fikir erbabı? Ülkücülerin yıllardır dillerinden düşürmedikleri “Çırpınırdı
Karadeniz” marşı kim ne derse desin gerçekten çok hoş, duyanın beğeneceği bir
şarkıdır. Sözleri umurumda olmamıştır hiçbir zaman, ama müziğini her duyduğumda
zevkle dinlemişimdir. Türk milliyetçisinin bu marşı bir Ermeni’ye, büyük
kompozitör Aram Haçaturyan’a aittir. Kimi kaynaklar 18. yüzyılda yaşamış bir
başka Ermeni ozanı Sayat Nova’ya ait olduğunu da kaydeder ama sonuçta
“milliyetçiler”in kalbinden, aklından çıkmış bir güzellik değildir.
Kullananlar nereden aldıklarını söyleseler, belki etik bir
soruna dönüşmez bu. Bestecisi ırkçı, öteleyen amaçlar için kullanılmasını ister
miydi, bu elbette düşünülmelidir ama en azından emeğe, geldiği kültüre saygı
gereği kime, hangi topluluğa ait olduğu belirtilmelidir. Bu çalmadır, el
koymadır, ötesi yok. Etkilenmedir diyerek işin içinden çıkılamaz da bu tür
durumlarda. Tersi de mümkün, Türklere ait birçok ezgi de başka topluluklarca
söyleniyordur kendilerininmiş gibi, kim bilir? Sorun şu; düşman bellediğin
halklara onların kültürüyle saldırıyorsun.
Askerde erleri eğitirken söylenen “Ay Akşamdan Işıktır”
türküsünün “Edle Yemman” olduğunu bilmeyen yok bu toplumda. Kürt olmayan biri
olarak ben bile biliyorum. Bilerek yapılıp yapılmadığının önemi yok, ama bu
coğrafyada yaşayan başka toplulukların kültürsüzleştirilmesine yönelik sinsi
bir çaba var bu ülkede yıllardır. Türkülerine el koyuluyor. Saygısızca hem de.
Sadece marşlarına değil türkülerine de. Doğru mu yanlış mı
bilemem. İlgilisi elbette araştırmalı. İddialar doğru çıkarsa hak da teslim
edilmeli. Yıllardır duyarım bu iddiayı. Şu meşhur “Ankara’nın Taşına Bak,
Gözlerimin Yaşına Bak” marşının Kürtlere ait yarı ağıt bir marş olduğunu
söylerler. 1946’da İran topraklarında kurulan Mehabad Kürt Cumhuriyeti için
yazılmış bir marştır. Notalarını yazan da Hasan Zîrek’tir denir. Müziği alıp
üzerine malum sözleri yazıp “kendimizin” yapıvermişiz.
Ermenimizden çaldığımız türküyle milliyetçilik yapıyor,
Ermenimizden aldığımız cenazede helva dağıtma âdetiyle taziyeci ağırlıyor
(Müslümanlarda yoktur bu), Osmanlı’da yaşamış Rum delikanlısı Malkoçoğlu ile de
Türkçülük yapıyoruz.
Sonra neymiş: Çalıntı türküyle “Ölürüm Türkiyem”
Hadi len.
(MUSTAFA K. ANADOL)
(MUSTAFA K. ANADOL)