"O halde ki memleket, öylesine arsızca ve kolaylıkla terörist ilan ediliyor ki önüne gelen ve öylesine ateşli, özgüvenli faşist güruhlar var ki hazırda bekleyen. İşte sonuç"


Demek ki insan, kendi anacığını huzur içinde toprağa verebildiği için de utanırmış bu toprakta.

Biraz önce girdim internete, uyumadan ne olup bittiğine bakayım diye. Allah kahretsin. HDP’li Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk vefat etmiş. Gölbaşı’ndaki mezarlığa götürmüşler. Giderek kalabalıklaşan faşist güruh mezarlığa ‘Buraya terörist cenazesi gömdürmeyeceğiz’ diye saldırmış. Bunların ataları, yıldönümü geçen hafta olan 6-7 Eylül 1955’te de gayrimüslimlerin mezarlıklarına saldırmışlardı. Kemikleri çıkarmışlardı topraktan. Faşist sıfatı dışında başka hiçbir sözcükle tanımlanamayacak olan bu sürünün saldırısının ardından, Tuğluk’un annesi mezardan çıkarılmış. Başka bir ile götürülmek üzere.

Allah’ım bu nasıl bir acıdır. Bu nasıl bir utançtır. Bu nasıl bir vahşettir. Bu nasıl bir haysiyetsizliktir.

Üstelik Hatun Hanım’ın oraya defnedilmesinin nedeni neymiş biliyor musunuz? Evi İncek’teymiş. Benim anacağım gibi o da hep pencereden seyredermiş dışarıyı ve penceresinden gördüğü mezarlıkta, İncek’te defnedilmek istermiş. Vasiyetiymiş.

Ne halde Türkiye. Ne az ne çok, diğer partiler kadar yasal bir parti. Ne az ne çok, diğerleri kadar yasal vekiller. Diğer analar gibi bir ana ve onun son isteği.


O halde ki memleket, öylesine arsızca ve kolaylıkla terörist ilan ediliyor ki önüne gelen ve öylesine ateşli, özgüvenli faşist güruhlar var ki hazırda bekleyen. İşte sonuç.

Penceresinden gördüğü mezarlıkta defnedilmek isteyen bir anayı çıkarmışlar mezardan. Saldıran olmasın diye. Başka bir ile götürmek için.

Muhterem Aysel Tuğluk, başınız sağolsun. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun annenizin. Sizin ananızın cenazesi, benim anamın cenazesi gibi kıymetli. Toprakları da aynı toprak. Üzerlerinde aynı çiçekler açacak. İçtenliğimden kuşku duymayacağınızı umuyorum; şu haberi okuduğumda, geçen ay anamı toprağa verdiğimde hissettiğimden başka türlü bir acı yaşadım. Çok büyük bir acı hem de. Tarif edemiyorum. Vallahi ve billahi çok utanıyorum, çok mahcubum. Elimden mahcup olmak dışında bir şey gelmediği için de çaresiz hissediyorum. Affedin bizi. Yapabileceğim tek şey size iki satır yazmaktı. Kabul edin.

Acınızı paylaşıyorum. Anacığınız nur içinde yatsın. Yatacaktır da, inanıyorum. Benimkiyle aynı pencereden bakıyorlardır belki şimdi. Onun için dua edeceğim. Bu satırları okuyamayacağınızı biliyorum elbet; yine de sıkıca sarılıyorum size… (MURAT SEVİNÇ – DİKEN.ORG)
Daha yeni Daha eski