Bir tarafta polis ve jandarma oturuyor, bir tarafta ise
işçiler ve aileleri. Direnişte kadınların çokluğu dikkat çekiyor. Eşleri ve
oğulları için torun, çocuk dinlemeden tüm aile desteğe gelmiş.
Paşabahçe Kırklareli Cam Fabrikası’ndan fırın kapatma
gerekçesiyle işten çıkarılan 90 işçinin direnişi sürüyor. Tekirdağ Valiliği
tarafından yürüyüşleri engellenen işçiler bugün akşam 18.00’e kadar Muratlı
kavşağında bekleme kararı aldı. İşten çıkarılan işçilerin sözcüsü Aydın Şahin,
işçilere ilişkin bugün bir toplantı yapılacağını, bu toplantıdan işe dönüş
kararı çıkmasını umduklarını belirterek “İşe dönene kadar mücadele edeceğiz”
dedi. Direnişte ön saflarda yer alan kadınlar ise “Eşlerimizin ve evlatlarımızın
arkasındayız. Haksız yere atılan 90 kişi de işe geri dönmeli” diyor.
Lüleburgaz’dan Tuzla’daki Şişecam Genel Merkezi’ne başlatılan yürüyüşün valilik
tarafından yasaklanmasının ardından işçilerin konakladığı Muratlı
kavşağındayız. Bir tarafta polis ve jandarma oturuyor bir tarafta ise işçiler
ve aileleri. Direniş te en dikkat çekici nokta kadınlar. Eşleri ve oğulları
için torun, çocuk dinlemeden tüm aile desteğe gelmiş. Bir kadın çemberinin
ortasına oturuyoruz ve sırayla kadınların hikâyesini dinliyoruz.
‘Vicdana gelsinler’
52 yaşındaki Selma İşçan’ın oğlu atılan 90 işçiden biri.
İşçan “İş, ekmek, adalet istiyoruz. Destek olmak için buradayız. Ekmeğini alana
kadar yürüyeceğiz” diyor. Ardından herkesin Gülten Teyze diye seslendiği 60
yaşındaki Gülten Teker konuşmaya başlıyor: “Sadece kendi oğlumun arkasında
değilim. 90 tane evladımın da arkasındayım. İnsallah yarın (bugün) olumlu bir
sonuç çıkar. Çıkmazsa Tuzla’ya kadar arkasındayım çocukların.” Gülten Teyze’ye
çocuklarının neden işten çıkarıldığını soruyoruz: “Bir oyun. Asıl suçlular
içerde. Çok çalışanlar, haksızlığın karşısında duranlar dışarda. Evlatlarımızın
hakkını yemesinler. İşlerine geri dönsünler. Biz başka bir şey istemiyoruz ki.
2 tane torunum var. Okula gidiyor. Okula para istediklerinde ne diyeceğiz?
Zaten eşim bin tl emekli maaşı alıyor. Kendime mi, oğluma mı, çocukların okul
parasına verecek. Bunları düşünen yok. Ellerini vicdanlarına koysunlar.
Evlatlarımıza ekmeklerini geri versinler.”
‘Gelinim hamile’
Eşi işten çıkarılan Nefise Doğan’ın eşi ise 23 yıllık cam
işçisiymiş. Üniversiteye giden bir oğulları var. Ve eşinin emekliliğine az
kalmış. 17 gün şube önünde eylem yaptıklarını anımsatan Doğan, “OHAL
bahanesiyle yürüyüşümüz engellendi. Bizim devletimiz, Cumhurbaşkanımız,
Başbakanımız adaletten, haksızlıklara karşı direnmekten bahsederken açıkça
yapılan bu haksızlığa anlam veremiyorum. Biz de iş, aş, adalet adı altında
yürüyüşe başladık. Bize yapılan haksızlık konusunda adil olunmasını istiyoruz.
Adaleti, ekmeğimizi geri isterken bu yapılan davranışa anlam veremedik.
Hükümetimizin de bizi desteklemesini söyledikleri gibi işçilerin arkasında olmasını
istiyoruz. 90’ımızı da aynı yerde işe alacaklar” diye konuşuyor. Oğlu işten
çıkarılan Fatma Çalışkan da gelinin 9 aylık hamile olduğunu anlatıyor: “Gelinim
de eşinin arkasında. Evde tek çalışan oğlum. Daha yeni evliler, onların da
kendilerine göre ödemeleri, giderleri var. Bebek olacak, sonra ne olacak?”
Kadınlar tek bir ağızdan “Elleri nasırlı, 90 Trakyalı, yürüyor inançlı”
sloganını atıyor.
Serumu çıkardı geldi
Kamile Nurtekin de oğlunun iş kazası geçirdiğini ve
hastanedeyken işten atıldığını belirterek “İşyerinde kaza geçirdi, hastanede
yatarken işten çıkarıldı. Orada hiç bakılmadı, özel hastaneye de salmadılar.
Hepsi pırıl pırıl insanlar. Ben sadece oğlumun değil, 90 kişinin arkasındayım.
Burada bir sürü çocuk var. Ben de şeker hastayım, buraya geldim. Oğlum serumunu
çıkarıp direnişe geldi. Haksızlık bu. Ama mücadelemiz sonsuza kadar” diyor.
Oğlu 33 yaşındaki Cem Nurtekin ise makinedeki bir elektrik kaçağından dolayı
kendisine elektrik çarptığını anlatarak “Hastanedeyeken beni işten çıkardılar.
Dinlenemeden ailece buraya geldik. Haksız yere işten atıldık. İşimizi geri
istiyoruz” diyor. İşçiler Kristal-İş’in direnişe destek vermediğini söylüyor. 4
yaşında çocuğu olan Muhammed Yalçınkaya da, “7 yıldır Şişecam’da çalışıyorum.
Babam da buradan emekli oldu. Bizim en büyük sıkıntımız sendikacılar. 17, 18
gündür direniyoruz. Bir tane sendikacı yok aramızda. Türkiye işçi sınıfına
adına yazdırmış bir sendikamız var ama yönetenler 14 yıldır aynı kişi. Sendikal
faaliyette işçi için yapmış olduğu somut iyi bir şeyi yok” diyor. Çocuğuyla
direnişe katılan Recep Topçuoğlu da, “İş, adalet adına çıktık. Kimse bizi
engelleyemeyecek. 90 arkadaşımızla 90 Trakyalı olarak işimize geri döneceğiz”
ifadelerini kullanıyor.
'Sonucu bekleyeceğiz'
Sohbetlerin ardından işçiler adına Aydın Şahin basın
açıklaması yapıyor: “Direnişimizin 17’inci günü ve ikinci etabındayız.
Kırklareli Şişe Cam Fabrikası’ndan fırın kapatma bahanesiyle işten çıkarıldık.
İkinci etabımızda 25 kilometre yürüdük ve buraya kadar geldik. ‘İş, aş, adalet’
sloganıyla yürüyorduk. Dün akşam (önceki gün) itibarıyla Emniyet yetkililerince
bu yürüyüşün devam ettirilemeyeceği ve hatta burada konaklayamayacağımız
bildirildi. Bu sırada pazartesi günü (bugün) Şişecam Yönetim Kurulu’nun bizim
durumumuza ilişkin bir toplantısı olacağını öğrendik. Emniyet mensuplarının
aldığı bu kararı arkadaşlarımızla değerlendireceğimizi söyledik.
Değerlendirmemiz de bu toplantı sonuçlanacağına kadar burada kalma isteğimizi
yineledik. Milletvekillerimiz de bizim yanımızdaydı. Hep birlikte yaptığımız
görüşmeler sonucunda pazartesi akşamı (bugün) bu toplantının sonucunu görünceye
kadar yürüyüşümüze ara verdik. Bizim durumumuzla ilgili olarak bugüne kadar
hiçbir somut girişim olmamıştı. Bunu en azından bir kazanım olarak görüyoruz.
Bu noktada bu toplantı bizim için önemli. Bunun sonuçlarını merakla bekliyoruz.
Bu kamp alanında işe dönüşümüzün sağlanacağına dair inancımızla pazartesi
(bugün) saat 18.00’e kadar bekleyişimizi sürdüreceğiz. Aksi halde başlattığımız
bu mücadelenin başarıya ulaşıncaya kadar devam edeceğinden hiç kimsesinin
kuşkusu olmasın.” Açıklamanın ardından direniş şarkılar ve halaylar eşliğinde
sürüyor.
'İstanbul'dan geldim'
2011 yılında İstanbul’da işini bırakıp Şişecam’a giren Kadir
Çalış ise hikâyesini şöyle anlatıyor: “2010 yılının haziran ayında çocuğumuz
doğdu. İstanbul’da gıda sektöründe müdürdüm. Çocuk olduktan sonra özel sektörde
işçi çıkarmaları kolay olduğu için eşimin dayısı Paşabahçe’de iş imkânı
olduğunu söyledi. Biz de buraya geldik. Kadromuzu aldık. Yeni bir düzen kurduk.
Çocuğum 6 aylıktı. Bazı haksızlıklara her zaman karşı durduk. Her zaman itiraz
ettik. Bunu yaparken biz herhangi bir menfaat gütmedik. Rahat ve güzel çalışma
ortamı için çalıştım. Aynı iş yapılacak ama daha sevilerek yapılması
gerektiğini düşündük. Bunun da adımlarını attık. İşverenle yeri geldi
takışmalarımız oldu.”