Kayseri Kitap Fuarı’na sokulmayan ve saldırı girişimine
maruz kalan yazar İhsan Eliaçık, "AKP bu tarz saldırılarla kaybettiği
hegemonyasını tekrardan toplum içerisinde sağlamlaştırmaya çalışıyor ancak
gördüğüm o ki bu mümkün değil. Saldırının arkasında AKP’nin olduğu ise şüphe
götürmüyor” dedi.
Kayseri Kitap Fuarı’nda önceki gün saldırıya uğrayan
ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, AKP’nin oluşturduğu paramiliter güçlerin
Türkiye’yi ciddi bir çatışmaya sürüklediğine dikkat çekti. Eliaçık,
"Kitap Fuarı’nda bana saldıran güruha baktığımda, hiçbirinin beni
tanımadığını, fikirlerimi yakından uzaktan bilmediğini anladım. Belediye
başkanı onlara fotoğrafımı vermiş, onlar da beni bulmaya gelmiş. Şu an
karşımızda devletleşmiş AKP ve onun paramiliter grupları var. Bunlara talimat
veriliyor ve provokasyon yaptırılıyor. O saldırı gerçekleştiğinde beni
desteklemeye gelenler arasında CHP’liler, Aleviler, Kürtler, solcular vardı.
Hepsi aradı, fuarın önüne gelmek istediler ama iş büyümesin diye istemedim.
Eğer orada bir çatışma çıkmış olsaydı, bu çatışma önce mahallelere, sora
Kayseri’ye sonra da Türkiye’ye sıçrardı. Büyük bir facianın eşiğinden dönüldü.”
Birgün'den Meltem Yılmaz'ın sorularını yanıtlayan Eliaçık'ın
açıklamaları şöyle:
Kayseri Kitap Fuarı’nda uğradığınız saldırı beklenmedik bir
olay olmamakla birlikte, Türkiye’deki gerginliği bir kez daha gözler önüne
serdi. Siz nasıl yorumluyorsunuz?
Bu olay, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından
organize edilmiş bir olay. Bu kişi, geçen sene benim için “onu fuara
almayacağız” demişti, ben de katılmamıştım. Bu sene de aynı şeyi yaptılar.
Fakat benim kitaplarımın çıktığı yayınevini fuara kabule ettikleri için,
yayınevim de benim için “o bizim yazarımız, onu da getireceğiz” demiş. Sonra da
belediye, bana söyleşi için salon vermeyeceğini, imza günümü duyurmayacağını
söylemiş. Ben yine de sorun değil diye düşünerek fuara gideceğimi bildirdim.
Bunun üzerine belediye başkanı, eğer yayınevinin standına oturursam beni polis
zoruyla çıkaracağı tehdidini savurdu. Yine de gitmeye karar verdim çünkü
okurlarımla bir araya gelmek istiyordum. Tam içeri girerken 50- 6o kişilik bir
grubun bağıra çağıra üstüme yürüdüğünü gördüm. Beni desteğe gelen okurlara da
saldırdılar.
O güruha baktığınızda ne gördünüz?
Hiçbiri, belli ki, kendini saf bir şekilde AKP’ye adamış da
gaza gelmiş tipler değil, elbette kitapsever falan da değil. Biri bana bakıp
“bu Kuran’ı inkar ediyor” diyor, biri “dinden çıktı” diyor. Son derece cahil,
ne beni tanıyan ne de fikirlerimi yakından uzaktan bilen tipler. Belediye
başkanı onlara fotoğrafımı vermiş, onlar da beni bulmaya gelmiş. Aslında benim
bir bakıma sevindiğim o oldu, eğer bana saldıran Kayseri halkı veya
kitapseverler olsaydı üzülürdüm.
Bu olaya basit bir saldırı girişimi deyip geçemeyiz. Eğer
iddia edildiği gibi onları Belediye Başkanı harekete geçirdiyse bu,
belediyelerde, zabıtalarda beslenen ve sayıları da, eylemleri de giderek artan
paramiliterlerin bir örneği, değil mi?
Evet. Bu grup bana saldırıya geçince, beni destekleyenler,
ki aralarında CHP’liler, Aleviler ve solcular vardı, onlar da toplanmaya
başladı. daha fazla bir sayı da arayıp fuarın önüne gelmek istedi, ama iş
büyümesin diye ben istemedim gelmelerini. İçerde atışmalar itişip kakışmaya
dönüştü. Ben oturma eylemi yapmayı planlıyordum ama vazgeçtim zira ramak
kalmıştı çatışma çıkmasına. Eğer orda bir çatışma çıksaydı, bu çatışma önce
mahallelere, sonra Kayseri’ye sonra Türkiye geneline sıçrardı. Şu an karşımızda
devletleşmiş AKP var. Dediğimiz gibi, bunlar AKP eliyle belediyelerde,
zabıtalarda oluşturulmuş paramiliter gruplar. Bunlara talimat veriliyor,
provokasyon yaptırılıyor. Ama bunların başarılı olması mümkün değil.
Neden?
Öncelikle bu tür saldırılar muhalifleri güçlendiriyor. Bu
durumla belediye başkanı sempati mi kazandı sanıyorsunuz? Ben ayrılınca 10
yayınevi de fuarı protesto ederek ayrıldı. Bugün de çeşitli ideolojiden
insanlar arıyor, geliyor bizi desteklemek üzere. AKP tabanından birçok isim
aradı beni, benimle aynı fikirleri paylaşmadıklarını ancak belediye başkanının
bu yaptığının kabul edilemez olduğunu dile getirdiler.
Peki neden ses çıkmıyor, tepki verilmiyor?
Ben de bunu sorduğumda, “senin yanında CHP’liler var, biz
sana yapılan eylemi kesinlikle kabul etmiyoruz ama onlarla nasıl yan yana
dururuz” diyorlar. Bana yapılan saldırı olayı bir kez daha gösterdi ki,
AKP’liler en rahatsız oldukları konularda bile mahalle duvarını yıkamıyorlar.
Ben de diyorum ki, artık mahalle yok, cemaat yok, Türkiye var. AKP tabanında
derin bir rahatsızlık var, onlara artık buluşun diyorum. Ama nereye
gideceklerini hala bilmiyorlar. Alternatif göremiyorlar. Saadet ve Has Parti bir
ihtimal ama bu partiler de muhalefet yapmıyor. Bu nedenle kafaları karışık bir
şekilde, sessizce bekliyorlar.
Siz de saldırı sonrası dikkat çektiniz aslında, şöyle bir
gerçek var ki geçmişte FETÖ ile en çok ilişkiye girmiş olanlar, operasyonlar
başladığından bu yana muhaliflere en fazla saldıran isimler aynı zamanda. Açık
bir biçimde suçluluk psikolojisi. Tam da buradan istifa meselesine gelelim.
AKP’li kimi belediye başkanlarının istifaya zorlanması, AKP’den uzaklaşan
mütedeyyin kesimin gözünde partinin imajını düzeltmede yeterli olacak mıdır?
Hayır, bu boşuna bir çabadır. Tıpkı, İstanbul’a ihanet ettik
itiraflarının boşuna çabalar olması gibi… Eğer bir FETÖ hesabı verilecekse, en
başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhuriyet Savcısı’na gidip
kendisine soruşturma açtırması lazım. Aşağıdakileri istifa ettirip
sorumluluktan kaçmak boşuna çaba, buna kimse inanmıyor. Hem muktedir hem de
şimdi kalkmış muhalif gibi bir tablo çiziyor. Bu durum, kendisinin de partinin
de yolun sonuna geldiğinin göstergesi. Örneğin, bu Kayseri Belediye Başkanı benim
şahsıma yönelik tehlikeli gördüğü bir durumdan ötürü değil, Tayyip Erdoğan’ın
gözüne girmek için bana saldırı organize ediyor. Siyasi hesapları için beni
kullanmaya çalışıyor. Ama bunu yapmakla kurtulamayacak zira o da üzeri çizilmiş
birisi.
***
Muta nikâhı çok yapılıyor
Türkiye halkı son yıllarda sayıları gittikçe artan resmi
olmayan “Nikâhların”, yozlaşmayı nasıl tetiklediğini de gördü. Bunun bir
örneği, sizin de dikkat çektiğiniz, fuhşu örtbas etmek için yapılan günlük muta
nikâhları…
Evet, o muta Nikâhlarının ne için kullanıldığı ortada.
Türkiye’de bugün İslamiyet referans gösterilerek hayata geçirilen
düzenlemelerin hiçbirinin İslamiyet’le ilgisi yok. Ayrıca, İslam’ın öngördüğü
şeyler zaten Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda var.