“Kafadan boykotçulardan değilim. Her seçimde, meselenin
önünü arkasını araştırmadan kenara çekilip meydanı iktidar sahiplerine
bırakmanın yanlış olduğunu ısrarla savundum. Fakat bugün durum artık farklıdır.
Bugün sorun gerçekten bir meşruiyet sorunu haline gelmiştir ve böylesine hileli
diktatoryal seçimlere katılmayı kabul etmek, iktidarın değirmenine su
taşımaktan başka bir anlama gelmeyecektir”
Boykot ya da Seçimlere Katılmama!
Aniden seçimlerin boykotu tartışması ortaya çıkıverdi.
Üstelik bu tartışmayı gündeme getirenler ağırlıklı olarak böyle bir boykota
karşı olanlar. Demek ki, toplumda böyle bir eğilim gördüler veya sezinlediler,
“yılanın başını” daha küçükken ezmek üzere telaşla öne atıldılar. Bence böyle!
Fakat “yılan” eğer güçlü bir toplumsal eğilimse, toplumun
kanayan yarasından besleniyorsa onu ezmek o kadar kolay olmayabilir. Bence
insanlar artık bir kere daha, bir kere daha aldatılmak istemiyor ve yeter
diyor. Toplumun derinliklerinden gelen bir sarsıntı şimdilik kendini bu
kadarıyla ortaya koyuyor. İnsanlar artık seçimlerin diktatörlüğün elinde tam
bir manipülasyon aracı haline geldiğini görüyor ve buna tepki olarak oyuna
katılmayı, oyunun piyonları olarak kullanılmayı reddediyor.
Önümüzde yapılacak bundan sonraki bütün seçimlerin iktidara
çöreklenmiş partinin kazanmasına göre ayarlandığı son derece açık; hatta bunu
kendileri bile gizleme gereği duymuyor. Geçen referandumda illegal olarak araya
sokuşturulan damgasız oylar artık yasayla legal hale getirilmiş bulunuyor.
Bunun anlamı çok açık. Adamlar bununla, açık açık hileli damgasız oyları her
yerde sandıklara dolduracağız demiş oluyorlar. Böyle bir durumda masaya
oturmak, “hileli de olsa, ben oynayacağım, kaybetsem de sanki kazanacakmışım
gibi oyuna katılacağım” demekten farksızdır ve sonuçta teslimiyeti ifade eder.
Seçimlere katılmayı savunanlar, diyelim ki, yüzde elli
seçimlere katılmasa bir şey değişmez, demektedir. Batıda zaten seçime katılma
oranı yüzde elliymiş. Fakat göremedikleri bir şey var. Batıda seçime katılma
oranının yüzde elli olması normaldir, fakat Türkiye’de böyle bir olay, yüzde
ellinin şu veya bu nedenle sandık başına gitmediğini değil, hileli seçimleri
reddederek oy kullanmayı reddettiğini, dolayısıyla iktidarı da, bu seçim
sistemini de, rejimi de gayrimeşru ilan ettiğini gösterir. Türkiye gibi bir
toplumda böyle bir yüzde elli, çok çok büyük bir ağırlıktır ve bırakın
iktidarı, rejimin meşruluğunun sorgulanmasını getirir. Rejimin büyük bir
toplumsal hareketle sorgulanması ise toplumsal emansipasyon konusunda dev bir
adımdır. TBMM’nin tamamen AKP-MHP-BBP milletvekillerinden oluşan kompozisyonu
bile bu meclisin meşruluğunun sorgulanması için başlı başına bir neden olurdu.
Kafadan boykotçulardan değilim. Her seçimde, meselenin önünü
arkasını araştırmadan kenara çekilip meydanı iktidar sahiplerine bırakmanın
yanlış olduğunu ısrarla savundum. Fakat bugün durum artık farklıdır. Bugün
sorun gerçekten bir meşruiyet sorunu haline gelmiştir ve böylesine hileli
diktatoryal seçimlere katılmayı kabul etmek, iktidarın değirmenine su
taşımaktan başka bir anlama gelmeyecektir.
Muhalefet partileri, başta CHP olmak üzere neden böyle bir
radikal tutuma yaklaşmıyorlar. Çünkü hepsi de birer milletvekili şirketidir.
Menfaatler milletvekilliği düzenine göre ayarlanmıştır. “Ana muhalefet” adı
verilen bir parti, diyelim ki boykotun haklılığını düşünse dahi bunu kolay
kolay ilan edemez, çünkü etrafında toplanan milletvekili adayı kalabalığının
dağılacağından korkar. Ayrıca böyle bir rejim buhranı, sonuçta düzen partisi
olan bu tür partilerin hiç de istediği bir şey değildir. Onlar kitlesel
uyanıştan, emansipasyondan değil, iktidar-muhalefet oyunundan beslenirler.
Bununla birlikte, eğer toplumda güçlü bir rüzgâr eserse,
muhalefet partilerinin bu güçlü rüzgârın önünde direnememe ihtimali de sıfır
değildir. Sonuç olarak siyasi partiler toplumun nabzını tamamen ellerinden
kaçırmak istemezler. Dolayısıyla bugün seçimlerin boykot edilmesinin yolu,
muhalif siyasi partilerin yöneticilerinin ikna edilmesinden değil, kitlelerin
güçlü bir fırtına yaratmasından geçiyor.
Büyük ve kararlı bir çoğunluk fırtınası ortaya çıkarsa, bu
fırtına her türlü düzen barikatını yıkıp geçebilir.
Öyleyse bugünden başlayayım.
(Gün Zileli - 17 Mart 2018 - www.gunzileli.com - gunzileli@hotmail.com)