Kültürpark’taki çay bahçesinin kapalı kısmından çıkarken, bir
gazoz kapağı, yanımdaki kızla benim başımızın hemen üstünden geçerek pat diye
önümüze düşünce kız, kapının dibindeki şark köşesine dönüp gülmüştü.
Gazoz kapağını atanı tanıyordu. Ben biraz da şaşkınlıkla “kim o” diye sorunca “dışarıda
söylerim, çıkalım, yoksa devamı gelecek” diyerek elimden tutmuş ve çay
bahçesinin açık kısmına kaçmıştık sonra da. 1983 Kasım’ının ortalarına
doğruydu. Ben “Dede” adını ilk o zaman, o kızdan duydum. Kısa bir süre sonra da
kız beni “Dede”yle tanıştırmıştı.
“Dede”yi Ferhan, Osman, Sevim, Aysel, Muzaffer, Tülin, Sebo,
Çiğdem, Refik ve diğerleri izledi.
Tayfur’du adı ama herkes “Dede” diyordu kendisine. Ben
fakültenin 82 girişlilerindendim. “Dede” ve diğerleri benden bir sınıf
yukarıdaydılar. Benden kıdemliydiler yani. Önce Sebo, sonra Çiğdem ve Refik, daha sonra
da Tülin vedalaşmıştı bu dünyayla. “Dede”yi okuldan sonra, bundan birkaç yıl
önce Marmara Ereğlisi’nde yine fakülteden Mehmet Hoca’nın yazlığında görmüştüm.
Sonraki haberleşmelerimiz hep internet üzerinden oldu. Çok değil, daha dün yine
“Ayrim, kavrukum” demişti bana. Oğluma da Hasan’ım değil de, “Asanım” derdi
hep. Yaklaşık 14 yıldır Silivri’de yaşıyor olmamdan dolayı benim ve oğlumun adını
sürekli Trakya şivesiyle dillendirirdi. Şimdi kendisi için yazdığım bu yazıda bir
“geçmiş zaman öznesi” olarak yer alması bana çok tuhaf, çok erken, çok
birdenbire, çok hazırlıksız, çok kederli, çok hüzünlü ve kabul edilemez geliyor.
Akşam telefonla haber verdi ölümünü Ferhan. Hiç inanmadım
önce. “Hadi ulen, yanında ve yarın bize geleceksiniz, yemezler” dedim Ferhan’a.
Ne zamandır gelecekti Ferhan Silivri’ye, yanına Şaban’ı da alıp. Aklıma sadece
bu geldi. “Böyle şeyin şakası mı olur” dedi sonra Ferhan. Ne diyeceğimi, ne
düşüneceğimi şaşırdım. “Dede” ölmüştü işte. 1983 Kasım’ının ortalarına doğru, o
çay bahçesinde, kafamın üzerinden geçip hemen önüme düşen gazoz kapağını atan
adam ölmüştü. Ferhan’ın geçen sene; “beyaz kasketli ve güneş gözlüklü fotoğraflarını
gördün mü, aynı Korkut Eken” diye espri yaptığı “Dede” ölmüştü. Bursa’da, Kültürpark
Açıkhava tiyatrosundaki bir konserde, Ferhan’la ve yanındakilerle beraber,
kollarını iki yana aça aça iştahla oynayan adam ölmüştü. Fakültenin 81 ve 82
girişlileri sanki birer birer azalıyordu.
Ferhan’a neredeyse; “bırak şimdi kafa bulmayı da, ver telefonu
şu adama bir sesini duyayım” diyecekken akşam…
Ya da Ferhan’ın; “şaka ulen şaka, al bak “Dede”ni veriyorum,
yarın Şaban’ı da alıp hep birlikte geliyoruz” demesini ısrarla beklerken…
Bana daha iki gün önce internetten; “Ayrim, bu işler için
sinirlenmeye değmez, boşver” diyen Tayfur…
“Sal gitsin hepsini” diyen “Dede”…
Ölümler bazen niye erken olur ki anasını satayım? (HAYRİ GÜNEL - 26.04.2018 PERŞEMBE, SİLİVRİ)
KENDİ OBJEKTİFİNDEN SON İKİ FOTOĞRAFI:
25 NİSAN 2018 - 07.28 |
24 NİSAN 2018 - 17.47 |