MERAL AKŞENER'İ NASIL BİLİRSİNİZ?
Erdoğan'ın alternatifsiz hale gelmesi ve düzen siyasetinde
tıkanma Akşener'i, sermaye düzeninin ihtiyaçları doğrultusunda hem AKP'nin oy
desteğini azaltabilecek hem de özellikle siyasetin sağında yeniden umut
olabilecek bir siyasi figür haline getirdi. Şimdi, siyasetin solunda yer
alanları dahi heyecanlandıran Akşener ile ilgili hafıza tazelemenin tam zamanı!
MHP'den kopan Meral Akşener ve arkadaşlarının partisi yola
çıktı. AKP oylarını bölmenin hesabını yapanların alkışladığı, yandaş medyanın
yerden yere vurduğu Akşener, düzen siyasetinde yine yeni bir aktör olarak
sahaya çıkmış oldu. Akşener ve partisine, AKP'nin zayıflatılmasında ve
Erdoğan'ın başkanlık planlarının engellenmesinde kilit rol atfedenler var. Hem
sağda hem solda. Kendilerine sorulsa, objektif değerlendirme yapıyorlar.
O zaman bir objektif değerlendirme de biz yapalım. Solda
siyasi pozisyonlarında Tayyip Erdoğan'ın gitmesini ya da “Saray rejimini”
yıkmayı mücadelesinde ilk aşama olarak belirleyenler, ister istemez Erdoğan ve
“Saray rejimi”ni tanımlayan gericilik ve piyasacılıkla mücadeleyi ya ertelemiş
oluyorlar ya da bu mücadeleyi düzen siyaseti sınırlarına çekiyorlar.
Düzeni topyekun değiştirme hedefiyle mücadele etmeyince ve
düzen siyasetini tüm unsurlarıyla karşıya almadıkça, Akşener ile pompalanan
“umudun” yelkeni şişirilmiş oluyor. Çünkü bugün Akşener, geçmişte genel
seçimlerde “bas geç”, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve yerel seçimlerde muhafazakâr adaylarla somutlanan AKP'yi
geriletme stratejisinin yeni ve başka bir versiyonu.
İHTİYACA BİNAEN MERAL AKŞENER
CHP'nin liderinden yöneticilerine yeni partisiyle siyasi
hayatında başarılar dilediği Meral Akşener, geçmişten bugüne düzen siyasetinde
kriz ve tıkanma dönemlerinde yıldızı parlayan bir siyasetçi. Sermaye düzeninin
ihtiyaçlarına bağlı olarak farklı tarihlerde farklı siyasi söylemlerle öne
çıkan bir figür olan Akşener’in siyasi kimliğini zemininiyse hep ırkçılık,
gericilik ve piyasacılık belirledi.
1990'larda siyasete başlayan, devletin işini çetelerle
gördüğü, faili meçhuller ve katliamlarla anılan bir dönemde DYP'den
milletvekili oldu. Susurluk günlerinde çete bakiyesini temizlemek ve yaşanan
rezaletin üstünü örtmek üzere İçişleri Bakanlığı'na getirildi. Dönemin
Başbakanı Çiller ile özel kuvvetler üniforması içinde verdiği fotoğraflar hâlâ
hatırlarda.
28 Şubat'ta dönemin ruhuna uygun olarak makamından bir
yandan tarikat tehlikesine işaret ederken, bir yandan da askerlere karşı bazı
çıkışlar yaptı.
Daha sonra yolu AKP’yle de kesişti. AKP kurulmadan hemen
önce Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarına katıldı, AKP'ye katılan ilk DYP'li oldu.
Umduğunu bulamamış olacak ki, partinin kuruluşundan kısa bir süre sonra AKP'den
ayrıldı. Sonraki yıllarda MHP'de siyaset yaptı ve o dönemde ülkücü geçmişini hatırladı.
Aynı yıllar, cemaatle arasının oldukça iyi olduğu ve diğer pek çok düzen
siyasetçisinin yaptığı gibi Fethullah Gülen'den övgüyle söz ettiği yıllardı.
Uzun yıllar MHP'li TBMM Başkanvekili olarak görev yaptı, 7
Haziran 2015 seçimlerinden sonra isminin çok öne çıkması Bahçeli'yi rahatsız
etmiş olacak ki, Kasım seçimlerinde çizik yedi. Bu arada iki seçim arasında
Davutoğlu'nun Anayasal zorunluluk nedeniyle kurduğu kabinede bakanlık teklifi
aldı, kabul etmedi.
Seçimde milletvekili adayı yapılmamasının ardından MHP Genel
Başkanı Bahçeli'ye bayrak açtı. Aynı dönemde Bahçeli'nin MHP'yi tamamen Erdoğan
ve AKP'ye yedeklemiş olması, Akşener'e uzun süredir kolladığı fırsatı vermiş
oldu. Emperyalist merkezlerin de arzusu olan Erdoğansız AKP ve/veya kontrol edilebilir
yeni sağ özne için yükselen yeni siyasi figür haline geldi.
SUSURLUK'TA ÇETE BAKİYESİNİ TEMİZLEDİ
3 Kasım 1996’da Susurluk’ta gerçekleşen kaza, kapitalist
düzenin tüm kirini ortaya dökmüş ve Türkiye’yi çetelerin yönettiğini gözler
önüne sermişti. O dönem de düzenin suçlarından temizleneceğini düşünenler ve
“sonuna kadar gidilsinciler” düzen güçleri arasındaki hesaplaşmadan nemalanmaya
yatırım yapmıştı. Ama yaşananlar, misyonunu tamamlayan Gladyo artıklarının
kenara çekilmesinden ve “derin devletin” ihtiyaçlara göre yeniden
yapılandırılmasından başka bir anlama gelmiyordu.
Susurluk kazasından 5 gün sonra İçişleri Bakanı Mehmet
Ağar’ın görevinden istifa etmesinden sonra aynı koltuğa oturan DYP İstanbul
Milletvekili Meral Akşener, kendisinden bekleneni yaptı ve iş kontrolden
çıkmadan Susurluk bakiyesini temizledi. Göreve gelmesinin hemen ertesinde İstanbul
Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu ve Özel Harekat Daire Başkan vekili İbrahim
Şahin gibi isimleri görevden aldı. Yazıcıoğlu’nun görevden alınmadan önce Bakan
Akşener’e, “Kumarhaneler Kralı” olarak bilinen Ömer Lütfü Topal cinayetini
10-15 gün içinde aydınlatabileceğini söylediği iddia edildi.
Akşener’in yol arkadaşı ve üyesi olduğu hükümetin Başbakanı
Tansu Çiller, Susurluk kazasında adı geçenler ile ilgili “Bir ülke, millet ve
devlet uğruna kurşun atan da, kurşun yiyen de bizim için saygıyla anılır, onlar
şereflidirler” diyordu.
Susurluk kazası sonrası yürütülen 29 soruşturmanın 27’sinde
Meral Akşener’in imzası vardı. Ancak bu soruşturmalara rağmen Susurluk’un
yeterince aydınlatılamamış olması, Akşener’in o süreçte oynadığı role işaret
ediyor. O günlerde kapitalist sistemin çete düzeninin ta kendisi olduğu
gerçeğinin üzerinden atlayanlar ve düzen siyasetçilerinin gerçek bir temizlik
yapabileceğini düşünenler, bugün de çareyi Meral Akşener gibi aktörlerde
görüyorlar.
BİR IRKÇININ FAİLİ MEÇHUL İTİRAFI
Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı ile aynı masada yemek
yiyecek kadar samimi olan Akşener, siyasi hayatı boyunca faşist ve ırkçı
kimliğini hiç saklamadı.
Susurluk bakiyesini temizlediği dönemde, İçişleri Bakanı
olarak 27 Mart 1997’de Meclis’te yaptığı konuşmada PKK lideri Abdullah Öcalan
için “Ermeni dölü” ifadesini kullandı. Akşener’in Ermeni vatandaşlardan bu
sözler nedeniyle özür dilemesi ve “Ben Türkiye'de yaşayan Ermenileri değil,
genel olarak Ermeni ırkını kastettim” demesi ise “özrü kabahatinden beter”
deyimine cuk oturuyordu. Yıllar sonra siyasette yeni misyonlara yelken açmaya
başladığında ise aynı sözlerini “yapılmaması gereken bir gaftı” diye
niteleyecek ve utandığını söyleyecekti.
1998 yılında MİT'in Alaattin Çakıcı'nın yerini belirlediğini
öğrenmesinin ardından Akşener'in bir akrabası aracılığıyla yerini değiştirmesi
mesajını ilettiği iddia edildi. Bu bir iddia olarak kalmadı, konuyla ilgili bir
telefon görüşmesinin bant kaydı ortaya çıktı. Kayıtta Çakıcı şunları
söylüyordu: “Şimdi Meral Akşener ile halamın kocası işadamı, anlıyor musun?
İzmit'te çok yakınen tanışıyorlar. Hatta Doğruyol'a para, mara da yardım
ediyor. Anladın mı dediğimi? Onlar çok eski ailece tanışırlar. Hemen açıyor.
Bizim enişteye söylüyor. 'Alaattin yerini değiştirsin' diyor.” Sonraki yıllarda
kendisine zaman zaman sorulduğunda Akşener bu olayı hiç yalanlamadı.
Meral Akşener'in Nisan 2016 tarihinde İçişleri Bakanlığı
döneminde işlenen faili meçhulleri sahiplenen bir açıklaması, o dönem misyonunu
ortaya koymaya yetiyor:
“Ben, İçişleri Bakanlığı yaptığım dönemde tarihin en uzun,
en geniş, en kapsamlı sınır ötesi harekâtına imza atmış bir bakanım. Utanarak
söylüyorum bazıları diyor ki sosyal medyada 'Meral Akşener MHP’ye genel başkan
olmasın, faili meçhullerin sorumlusu O’dur' diyorlar. Ne derseniz deyin hepsi
kabulümdür. Bu ülke için, bu milletin birliği beraberliği için bir şey
yapılması gerekiyorsa yapmışımdır, sorumluluğunu da sonuna kadar alıyorum.”
GEREKTİĞİNDE CEMAATÇİ VE GERİCİ
Meral Akşener'in siyasi kimliğinde yok yok. “Derin devlet”in
yeniden yapılandırılması sırasında İçişleri Bakanı olarak görev yaparken 28
Şubat'ta askeri vesayete “karşı” duruşunu uzun yıllar pazarladı. O duruş
Akşener tarafından, bir dönem demokratik tavrın gereği olarak, artık düzen
siyasetinin epey dinselleştiği 2015 yılında ise dindarlık ile açıklandı. 28
Şubat ile ilgili bir anısını anlatırken gerici kimliğini ortaya koyuyordu: “[28
Şubat döneminde] Bir kadın mitingi yapılacaktı ve 'Kahrolsun şeriat'
diyorlardı. İnancıma göre şeriat, İslam demektir. İnançlı biri olarak
dedirtmemem lazımdı. 'Hükümete bağırın, ama bunu demeyin' dedim. Yine de birkaç
yerde söylendi. O geceyi hayatımdan silmek isterim. Anlatılamayacak bir acı
hissettim.”
Akşener son olarak cemaatin desteğini arkasına almakla suçlanıyor.
Şaşırtıcı değil, Türkiye'de ABD ve diğer emperyalistlerin yıllardır yatırım
yaptığı gerici bir örgütlenmenin düzen siyasetçileriyle ama uzak ama yakın
bağlantısı olmaması düşünülebilir mi? Cemaatçiliğin geçer akçe olduğu dönemde,
Türkçe Olimpiyatları'nda konuşma yaptı. Zaman Gazetesi'ni defalarca ziyaret
etti. Zaman Gazetesi'nin 25. Yılı Etkinliği'nde Tayyip Erdoğan ile aynı
fotoğraf karesine girdi. “1980 öncesi Fethullah Gülen'in dinlerarası diyalog
modeli uygulansaydı, sağdan ve soldan ölümler olmazdı” sözleri de yine
Akşener'e ait. (SOL.ORG)
MERAL AKŞENER FOTO GALERİ:
MERAL AKŞENER FOTO GALERİ:
Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı ile aynı masada yemek
yiyecek kadar samimi olan Akşener, siyasi hayatı boyunca faşist ve ırkçı
kimliğini hiç saklamadı.
|