21'inci Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’ni kazananlar
belli oldu
21'inci Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri sahiplerini
buldu. Yarışmada, basın özgürlüğü için verilen mücadele de ödüllendirildi…
Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe ve görevi başında
yitirilen gazetecilerin anılarını yaşatmak, genç gazetecileri gerçekleri esas
alan bir habercilik konusunda özendirmek amacıyla bu yıl 21'incisi düzenlenen
Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri Yarışması’nda kazananlar belli oldu.
Yarışmada, basın özgürlüğü için verilen mücadele de ödüllendirildi.
YAZILI HABER: GÖKHAN AÇIKKOLLU’NUN İŞKENCEDE ÖLÜMÜ
Bülent Ceyhan’ın tr724.com'da yayınlanan ve 15 Temmuz darbe
girişimi sonrasında, ihbar sonucu gözaltına alınan öğretmen Gökhan
Açıkkollu’nun işkence sonucu ölümünü konu alan "İşte Gökhan Açıkkollu
Cinayeti’nin belgeleri" başlıklı haberi, bu yılki yarışmada "Yazılı
Haber Ödülü"ne değer görüldü.
Görüntülü Haber Ödülü’nü ise Özgen Bingöl’ün Kanal D’de
yayınlanan ve HDP’li Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine saldırıyı konu
alan, "Şüphelinin ifadesi bakanı
yalanladı" adlı haberi kazandı.
Bu yılki yarışmada fotoğraf ödülü ise, Ankara’daki 8 Mart
Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlamaları sırasında çektiği fotoğraflarla Tamer
Arda Erşin’in oldu.
Gençağa Karafazlı ise Rize Nabız Gazetesi’nde ‘Devlet
çocuğumu gasp etti’ başlığıyla yayınlanan haberi ile Yerel Gazetecilik Ödülü’ne
değer görüldü.
Bülent Ceyhan'ın 'Yazılı Haber Ödülü' kazanan haberi
|
DAYANIŞMA ÖDÜLLENDİRİLDİ
Jüri, bu yılki yarışmada, tutuklu gazetecilerin serbest
bırakılması için örgütlediği dayanışma ile ‘Dışarıdaki Gazeteciler’
inisiyatifine, kayyım atanan son basın organı olan Özgürlükçü Demokrasi’ye ve
‘Eğreti Yaşamlar’ başlıklı dosyasıyla Evrensel gazetesinden Sevda Karaca’ya
Jüri Özel Ödülü verilmesini kararlaştırdı.
JÜRİ ÜYELERİ
Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri Yarışması’nda bu yıl,
başvuruları şu isimlerden oluşan jüri değerlendirdi: Belma Akçura, Berkant
Gültekin, Celal Başlangıç, Çiğdem Toker, Elif Görgü, Erol Önderoğlu, Fikret
İlkiz, İnan Kızılkaya, Kamil Tekin Sürek, Kumru Başer, Melis Alphan, Nazan
Özcan, Nazım Alpman, Turhan Günay.
DİPNOT: Gazeteci Bülent Ceyhan’ın, 28 Kasım 2017 günü
tr724.com’da yayınlanan "İşte Gökhan Açıkkollu Cinayeti’nin
belgeleri" başlıklı haberine verilen Yazılı Haber Ödülü, Metin Göktepe
Gazetecilik Ödülleri Komitesi ve 21. Metin Göktepe Ödülleri Jüri üyeleri
tarafından geri çekildi.
Özgen Bingöl'ün 'Görüntülü Haber Ödülü' kazanan haberi
|
Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’nde Yazılı Haber Ödülü
geri çekildi
Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri Komitesi ve 21. Metin
Göktepe Ödülleri Jüri üyeleri, 'Yazılı Haber Ödülü'nü geri çekme kararı aldı.
Metin Göktepe Ödül Komitesi ve 21. Metin Göktepe Gazetecilik
Ödülleri Jüri üyeleri, gazeteci Bülent Ceyhan’ın, 28 Kasım 2017 günü
tr724.com’da yayınlanan "İşte Gökhan Açıkkollu Cinayeti’nin
belgeleri" başlıklı haberine verilen Yazılı Haber Ödülü'nü geri
çektiklerini duyurdu. Geri çekme nedeni ise haberin '21 Kasım 2017 günü Aktif
Haber sitesinde içerik olarak yayınlanması' gösterildi. Haber, Öğretmen Gökhan
Açıkkollu’nun gözaltında işkence sonucu ölümünü konu alıyordu.
Tamer Arda Erşin, '8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde
çektiği fotoğraflarla 'Fotoğraf Ödülü' nü kazandı
|
Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri Komitesi tarafından
yapılan açıklamada şu şekilde:
"Metin Göktepe Ödül Komitesi ve 21. Metin Göktepe
Gazetecilik Ödülleri Jüri üyeleri, sonuçları 31 Mart 2018 günü kamuoyuna
açıklanmış olan 21. Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’ne yazılı haber dalında
değer görülen haber üzerine gündeme gelen tartışmalar nedeniyle yeniden
toplanmıştır.
Toplantıda, yazılı haber dalında ödül kazandığı açıklanmış
olan Bülent Ceyhan’ın, 28 Kasım 2017 günü tr724.com’da yayınlanan öğretmen
Gökhan Açıkkollu’nun gözaltında işkence sonucu ölümünü konu alan haberinin, bir
hafta önce, 21 Kasım 2017 günü Aktif Haber sitesinde içerik olarak yayınlanmış
olması nedeniyle, ödülün iptaline karar verilmiştir. Bu yıl, yazılı haber ödülü
verilmeyecektir. Karar oy çokluğu ile alınmıştır.
Metin Göktepe Ödülleri sonuçları açıklandıktan sonra kimi
mecralarda yapılan değer tartışmasını doğru bulmadığımızı belirtirken, Metin
Göktepe Gazetecilik Ödülleri’nin, gerçeklerin ortaya çıkarılması için her
koşulda gazeteciliği teşvik etmeye bundan sonra da aynı titizlikle devam
edeceğini belirtiyoruz.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
METİN GÖKTEPE GAZETECİLİK ÖDÜLLERİ KOMİTESİ "
(EVRENSEL)
**********
İŞTE ÖNCE ÖDÜLLENDİRİLEN, ARDINDAN ÖDÜLÜ GERİ ÇEKİLEN BÜLENT CEYHAN HABERİ
İşte Gökhan Açıkkollu cinayetinin belgeleri: ‘İşkenceyle
öldüğüne şahidim’
İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nde 13 gün gözaltında
tutulan ve hayatını kaybeden Tarih Öğretmeni Gökhan Açıkkollu’nun sistematik
işkenceye maruz kaldığı belgelendi. Adli tıp uzmanlarının “işkence sonucu ölüm”
tespitini raporlaştıran Stockholm Center for Freedom (SCF), tanık ifadelerini,
sağlık raporlarını ve elde edilen bulguları mercek altına yatırdı. 68 sayfalık
raporda gözaltında yaşananlar gün gün resmi tutanaklarla gözler önüne serildi.
“Tortured to Death” (Ölümüne İşkence) isimli raporda, gözaltı süresi boyunca
görevli polislerin isimleri de yayınlanarak etkin soruşturma ilkelerine
uyulması istendi.
AÇIKKOLLU’YU ÖLÜME GÖTÜREN SÜREÇ 15 TEMMUZ’LA BAŞLADI
15 Temmuz 2016 günü üniversite sınavına hazırlanan oğlunun
doğum günüydü. Eşiyle birlikte gündüz hediyesini almış akşam da mütevazi bir
kutlama planlamışlardı. Ancak TV kanallarında darbe girişimi olduğuna dair
haberler morallerini bozmuştu. Ümraniye’deki evlerinin önünden silah sesleri
gelmeye başladı. Sokaklarda asker veya polis yoktu ancak toplanan halkın
arasından tabancalarını ateşleyenler görülüyordu. Eşi, çocuklarına pencereden
uzak durarak yerde oturmalarını söylerken Gökhan Açıkkollu’nun ilk yorumu,
“Böyle bir şey bu devirde nasıl olabilir. Bir köprü kapatmayla nasıl darbe
olabilir. Bu bambaşka bir şey,” şeklindeydi.
17 Temmuz’da kardeşinin düğününe katılan Gökhan Açıkkollu,
ailesini tatil için eşi Mümüne Açıkkollu’nun memleketi Konya’ya götürdü. 21
Temmuz günü Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin’in CNN Türk’ten
yaptığı canlı açıklamada Hizmet Hareketi’ne yakınlığıyla bilinen yaklaşık 1000
okulun kapatıldığını öğrendi. Açıklamaya göre bu okullarda görev yapan 27 bin
öğretmenden 21 bininin de çalışma ruhsatı, lisansı iptal edilmişti. Bu
okullarda eğitim gören 138 bin öğrencinin de devlet okuluna yerleştirileceği
açıklanmıştı. Gökhan öğretmen bunun üzerine İstanbul’a dönerek kızının okuluna
gitmeye ve kayıt ücretlerini geri almaya karar verdi. Ardından da başka bir
okula kaydını yaptıracaktı.
22 Temmuz Cuma günü hızlı tren ile İstanbul’a dönen Gökhan
Açıkkollu’nu öğle saatlerinde görev yaptığı Ümraniye Atatürk Endüstri Meslek
Lisesi Müdürü aradı. Açığa alındığını haber verdi. Eşini teselli etmeye çalışan
23 yıllık memur Mümüne Açıkkollu da bir saat sonra aldığı telefonla eşi gibi
açığa alındığını öğrendi. Mümüne Açıkkollu, Hizmet Hareketi ile bağlantısı olan
hiçbir kurumda çalışmadığı halde neden açığa alındığını sorduğunda ‘eşinizden
dolayı olabilir’ denilmişti. Gökhan Açıkkollu gibi binlerce öğretmenin
meslekten ihraç edildiğine dair 667 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ise 23
Temmuz 2016’da Resmi Gazetede yayınlandı.
23 Temmuz Cumartesi günü Gökhan öğretmen, kızının okuluna
gitti. Ancak okulu polisler sarmıştı. Envanter çalışması ve demirbaşı sayımı
yapıldığı gerekçesiyle içeriye alınmadı. Kayıt işlemini iptal edemedi. Kayıt
ücreti de geri ödenmedi. Akşam saatlerinde Ümraniye’deki evine döndü. Ailesi
hala Konya’daydı. Saat 23:00 sularında yaklaşık 15 kişilik bir polis ekibi
evini bastı. Açıkkollu neye uğradığını anlayamadan maskeli terörle mücadele
polisleri tarafından yüzüstü yere yatırıldı. Ellerine arkadan kelepçe takıldı.
Arama yapılırken çağrılan yönetici ve eşi de evde hazirun (tanık) olarak
tutuldu.
Açıkkollu, “Avukat istiyorum, suçum nedir? Ne diye evimi
arıyorsunuz.” diye sorduğunda darp edildi. Polis, avukatlık bir durum olmadığı
ve çağrılamayacağını söyledi. Panik atak ve ağır şeker hastası olan Gökhan
Açıkkollu’nun şekeri 400- 450’lere çıktığı için kriz geçirdi. Polisler ağzına şeker
vermeye çalışınca yönetici annesinin de şeker hastası olduğunu insülin iğnesi
yapılması gerektiğini söyledi. Bu sırada çantasından insülin ilacını bulundu.
Kelepçelerini çözmeden insülün iğnesi vuruldu. Açıkkollu darp edilmeye devam
edince yönetici kötü muamele karşısında “ben tahammül edemiyorum çıkmak
istiyorum. Burada böyle şeyler yapmayın” dese de çıkmasına izin verilmedi.
Hatta bir polis yönetici kadına, “Bir de Aleviymişsin. Bunlara fırsat verilse
ilk senin kafana sıkarlar. Bunların yetiştirdiği öğrenciler şimdi bize ve
devletimize kurşun sıkıyor” dedi.
Arama sırasında Açıkkollu’nun telefonuna, bilgisayarına,
fotoğraf makinasına, sd kartlarına, nişan fotoğraflarına ve çocuklarının okul
taksit makbuzlarına delil olduğu gerekçesiyle el konuldu. Arama sonrası TEM’e
gözaltına alınan Gökhan öğretmene polis aracı içinde de şiddet uygulandı.
Öğretmen sağlık kontrolüne götürüldüğünde doktora yaşadıklarını detaylarıyla
anlattı. Açıkkollu sağlık kontrolünde sırtına, gözünün kenarına ve omuzlarına
vurulduğu anlattı. Arabada götürülürken de darp edilmeye devam edildiğini
söyledi.
Ailesi Açıkkollu’nun gözaltına alındığını, 24 Temmuz Pazar
sabahı Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nden bir polisin araması üzerine
öğrendi. Suçlama ile ilgili ve nerede gözaltında olduğu konusunda bilgi
verilmedi. Eşinin İstanbul Vatan Emniyet Müdürlüğü’nde olduğunu ancak 4. gün
konuştuğu bir polisten öğrenebildi. Terörle Mücadele Şubesi’ne giderek
giysilerini ve ilaçlarını teslim etti. Avukat tutmak istediğini söylediğinde
ise kendisine bunun mümkün olmadığı özel avukat tutamayacakları ancak savcı
izin verdiğinde İstanbul Barosundan avukat atanabileceği belirtildi. Savcılık
izniyle avukat atandığında Gökhan Açıkkollu gözaltında 7. Günü geride
bırakmıştı. Mümüne Açıkkollu ile konuşan İstanbul Barosu avukatı, “savcılıktan
izin alıp yedek gözlük getirebilir misiniz” diye sordu. Mümüne Açıkkollu
sebebini sorduğunda “Eşinizin gözlüğü kırılmış görmekte zorlanıyormuş” dedi.
Gökhan Açıkkollu kırılmaz geçişli progresif camdan yaptırdığı bir gözlük
kullanıyordu. Pahalı bir gözlüktü ve kolay kolay kırılmıyordu.
Mümüne Açokkullu, eşine şiddet uygulandığını düşünerek
savcılığa suç duyurusunda bulunmak istediğini söyledi. Avukat bunun üzerine
görünür yerlerinde şiddet izi görmediğini ileri sürdü. Ancak işkence iddiasını
takip etmedi ve suç duyurusunda bulunmadı. Mümüne Açıkkollu yedek gözlüğü
emniyet müdürlüğüne götürerek teslim etti.
SAĞLIK KONTROLLERİNDE İŞKENCENİN İZLERİ TESPİT EDİLDİ
13 günlük gözaltı sürecinde 3 kez kriz geçiren zaman zaman
hastaneye yatırılan ve tekrar nezarethaneye götürülen Açıkkollu, sevk edildiği
her sağlık kontrolünde kendisine yönelik işkence ve kötü muameleleri anlattı.
Bunların bir kısmı doktor raporlarına girdi. Doktorlar Açıkkollu’nun
anlatımlarını doğrular mahiyette morluklar, kızarıklar ve kanamalar da tespit
etti.
Açıkkollu, 4. gün ve 6. gün gözaltında yapılan sağlık
kontrolünde kendisine yüzlerce kez tokat atıldığını göğsüne tekme atıldığını,
sırtına basıldığını, kafasının duvara vurulduğunu anlattı. Yapılan muayenesinde
yüzünün sağ tarafında, alın ve göz dışı yan bölgesinde sıyrıklar, kafa arka
saçlı deri içinde şişkinlik ve yara, sağ göğüs altında ağrı, tespit edildi.
Gözaltında 5. Gün komaya girdi. Hastaneye yatırıldı. Ancak şeker ve panik atak
gibi kronik hastalıklarına rağmen yeninden nezarethaneye götürüldü.
Açıkkollu devam eden günlerde benzer şikayetlerde bulunmaya
devam etti. Bu anlatımları ve işkence delili olan bulgular sağlık raporlarına
da girdi
GÖZALTINDA 13. GÜN: HAYATINI KAYBEDİYOR
Gökhan Açıkkollu’nun 13 gün boyunca ne tür muamelelere maruz
kaldığına dair en önemli delillerden biri de nezarethanede kaldığı C koğuşu 3
Nolu bölümü gören güvenlik kamera kayıtlarıydı. İşkence iddialarını soruşturan
savcılık, 13 günlük kamera kayıtlarının tamamını incelemeye gerek duymadı.
Sadece hayatını kaybettiği gün olan 5 Ağustos’ta sabah 4 ile 5:30 saatleri
arasında tutulan güvenlik kamera kayıtları inceledi.
Bu kayda göre Gökhan Açıkkollu C-3 nezarethanesinde 4
kişiyle birlikte kalıyordu. Kamera açısına göre Gökhan Açıkkollu en sağda
parmaklıklara dikey şekilde yatıyordu. Üzerinde beyaz atlet altında siyah
eşofman vardı. Gözaltındaki diğer 4 kişi de uyuyordu. Kayıtlara göre 22. dakika
35. saniyede Açıkkollu, kalkarak bir süre oturdu. 26. dakika 26. saniyede ayağa
kalkarak parmaklıların önüne geldi. 5 dakika boyunca burada bekledi. 31. dakika
26. saniyede parmaklıkların önünden ayrılarak tekrar uzandı. 35. dakika 33.
saniyede vücudunda kasılmalar gözlendi. 35. dakika 52. saniyede nezarethanede
bulunan diğer 4 şahıs, muhtemelen Açıkkollu bu kasılmalar nedeniyle inlediği
için uyanmaya başladı. Beyaz atletli gri eşofmanlı olan kişi Açıkkollu’nun
elinden tutarken bir diğeri parmaklıkların önüne gelerek polislere seslendi.
Polislerin durumdan haberdar olması ve kalbinin durduğunun
anlaşılması üzerine Açıkkollu’ya ilk müdahaleyi yine o sırada gözaltında
bulunan adli tıp kurumu uzmanları yaptı. Ancak şubede 40 dakika boyunca yapılan
kalp masajına rağmen Açıkkollu geri döndürülemedi. Saat 05:30’da hastaneye
kaldırıldı.
İLAÇLARI EKSİLMEMİŞ HALDE AİLEYE TESLİM EDİLDİ
Polis, Açıkkollu’nun eşini 5 Ağustos sabahı saat 9:10
sularında aradı. Acilen Haseki Hastanesi’ne gelmeleri istendi. Yaklaşık 1 saat
sonra ise bir başka polis bu kez Adli Tıp Kurumu’na gelmelerini istedi. Gökhan
Açıkkollu’nun rahatsızlandığını zanneden ailesi hayatını kaybettiğini Adli Tıp
Kurumu’na geldiklerinde öğrendi. Açıkkollu’nun cenazesi aile yakınlarına teşhis
ettirildi.
Kendisinden geriye kalan eşyaları ise İstanbul Emniyet
Müdürlüğü’ne gelen eşine teslim edildi. Mümüne Açıkkollu, şeker hastası eşi
için getirdiği ilaçları neredeyse hiç eksilmemiş halde geri aldı. Gökhan
Açıkkollu’nun her yemekten sonra kullanması gereken 2 çeşit insülin ilacı
vardı. Tablet şeklinde kullandığı ilacı hiç eksilmemişti. 100’lü iğne
kutusundan ise sadece 4 tanesi eksilmişti. Polisin iade edilecekler listesinde
Açıkkollu’nun gözlüğü bulunmuyordu. Mümüne Açıkkollu’nun hatırlatması üzerine
polis önce kırık gözlüğün çöpe atıldığını savundu. Mümüne Açıkkollu ısrar
edince ‘teslim edilenler’ listesine sonradan kırık gözlüğü de eklendi.
AVUKAT BİÇER: ‘DÖVE DÖVE ÖLDÜRDÜLER’
Gökhan Açıkkollu’nun gözaltında neler yaşadığına tanıklık
eden birçok kişi Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Bu isimlerden biri de
avukat Engin Emrah Biçer. Biçer cezaevi yönetimine verdiği 20 Eylül 2016
tarihli el yazısı dilekçesinde, “Gözaltında iken yaklaşık 14 gün başka bir
dosyadan gözaltına alınan öğretmen Gökhan Açıkkollu ile beraber kaldık. Kendisi
gözaltında iken döve döve öldürülmüştür. Bu duruma en az 15 kişi şahittir.
Deliller sabittir. Bu kişi için açılan bir soruşturma olup olmadığının, var ise
soruşturma numarasının tarafıma bildirilmesini saygılarımla talep ederim” diye
yazdı. Tutuklu bir Adli Tıp Uzmanının avukatı da Gökhan beyin eşine ulaşarak,
“Müvekkilim şahitlik yapmak istiyor. Gökhan Açıkkollu’nun şiddete maruz kalarak
öldüğüne dair bilgi vermek istiyor.” Dedi. Tanıklardan biri de halen tutuklu
bir gazeteciydi. Açıkkollu ailesine haber göndererek, işkence davası açılırsa
gördüklerini anlatacağını iletti. Özellikle soruşturma dosyasına dilekçesi de
girdiği halde avukat Engin Emrah Biçer başta olmak üzere hiçbir tanığın
soruşturmayı kapatan savcı Burhan Görgülü tarafından ifadesi alınmadı.
‘İŞKENCEDEN ÖLDÜĞÜNE ŞAHİDİM’
SCF’nin avukatı aracılığıyla ulaştığı bir tutuklu, Gökhan
Açıkkollu ile aynı zamanlarda aynı nezarethanede gözaltında kaldı. Tutuklu
A.G., Gökhan Açıkkollu’yu ölüme götüren gözaltı süreci ile ilgili SCF’ye önemli
açıklamalar yaptı:
“İlk getirildiğinde her tarafında darp izi vardı. Morluklar
ve çizikler vardı. Gözaltı süresince nezarethanedeyken 3–4 defa yanımızdan alıp
götürdüler ve dövülmüş halde geri getirdiler. İlk 4–5 gün sağlık kontrollerini
adli tıpta görevli doktorlar yapmıştı. Daha sonra hastanede görevli pratisyen veya
asistan doktorlar geldi. İlk muayeneler iyiydi. Gökhan Açıkkollu özellikle ilk
günlerde yaşadığı her şeyi anlattığını doktorların kayda aldığını söyledi.
Doktorlara delil olsun diye fotoğraf çektirdiğini anlatmıştı.
Başka doktorlara sevk edildiğinde görevli polislerin dalga
geçtiğini gezmeye de götürelim mi diye dalga geçtiklerini söylemişti. Panik
atak olduğu için her geçen gün biraz daha içine kapanmaya başladı. Titriyordu.
Bir seferinde gözaltında bulunan bir avukatın (Engin Emrah Biçer) omzuna dayanıp
dakikalarca ağladı. Sağlık kontrolüne götürülürken kelepçe takılıyordu. Bundan
dolayı birkaç kez kontrole çıkmak bile istemedi. Bir başka arkadaş da ite kaka
sürükleye sürükleye götürüldüğünü gördüğünü söyledi. Bir seferinde de polisler
dayak attıktan sonra özellikle sağlık kontrolüne götürmediler.
‘NE İSTİYORSANIZ KABUL, YETER Kİ ARTIK İŞKENCE YAPMAYIN’
Bir eczacı vardı gözaltındaydı. Bu eczacı onunla birlikte 2
kişinin daha aleyhine ifade vermiş. Açıkkollu ondan ilaç alışverişi yapıyormuş
eczacı oradan tanıyormuş. Gökhan Açıkkollu, ‘eczacı herhalde kurtulmak için
benim adımı verdi’ demişti. Polisler, bu yüzden ‘sen emniyetin imamıymışsın
anlat bize isim ver’ diyorlarmış. Bir seferinde polis, hangi jandarmaların
imamıydın anlat diye döverken diğeri onu uyarıp jandarma değil polisin deyince
bu kez hangi polislerin imamıydın anlat diye dövmeye devam etmiş. Bunu Gökhan
Açıkkollu kendisi anlatmıştı. ‘Ne istiyorsanız yazın ben altına imzamı atayım
yeter ki bana bu işkenceyi yapmayın’ demiş. Polis ‘hayır bize isimler
vereceksin’ demiş. Örgüt şeması çıkarmasını istemişler.
‘HER AN GÖTÜRÜP DÖVECEKLER DİYE BEKLEDİ’
Yanımızdan alıp götürmüşlerdi 3–4 defa. Her seferinde dövüp
geri getiriyorlardı. Bize ‘Bir daha götürecekler mi beni acaba?’ diye
soruyordu. ‘Hayır seni bir daha neden götürsünler’ diyerek ona moral vermeye
çalıştık ama yine götürdüler. Her an beni yine alacaklar dövecekler diye
bekliyordu. Biz onun adına çok üzülüyorduk ama elimizden bir şey gelmiyordu.
Çok sıkıntılıydı çok telaşlıydı.
Bir seferinde gözlüğü kırılmıştı. O günü şöyle anlattı;
Polisler onu aralarına almışlar. Bir polis neden yüzüme bakıyorsun diyerek
tokat atmış. Yere baktığında da neden yere bakıyorsun yüzüme bak diyerek yine
tokat atmış. Bu sırada arkasındaki polisler dizleriyle sırtına vurmuşlar. Ağır
şiddet uygulamışlar.
Psikolojik işkence de uyguladılar. Dövüyorlar ancak
ifadesini almadan bekletiyorlardı. Hepimizin ifadesi alındı ancak 13–14 gün
olmuştu onun ifadesi alınmamıştı. Yaşadığı her şeyi herkese hepimize anlattı.
Doktorlara da anlattı.
İlk günlerde kendisinden bahsederken öğretmenliğini çok
neşeli, eğlenceli bir şekilde anlatıyordu. Eğitim faaliyetlerini anlatırken
mutluluğunu gösteriyordu. İlk zamanlarda aslında gördüğü şiddeti de
gülümseyerek komik şekilde anlatıyordu. Belli ki hayat dolu bir insandı.
Hastalıklarının üzerine yaşadığı onca sıkıntıya sağlıklı bir insan da
dayanamayabilirdi. O günlerde orada gözaltında olan herkes bu olaylara şahit
oldu. Kamera kayıtlarında da bu görüntülerin olduğunu düşünüyorum.
‘ÖLMEDEN ÖNCE GÖĞSÜNE SERT BİR ŞEKİLDE VURMUŞLARDI’
Ölmeden önceki gece göğsüne çok sert vurmuşlardı. Göğsünü
tutarak geldi. Dokununca bile ağrıdığını söylüyordu. O gece uyuyamadı. Bir süre
sonra uyudu ben de uykuya daldım. Onun bağırmasıyla böğürmesiyle hepimiz
uyandık. Polisleri çağırdık. Sonra alıp götürdüler. Ambulans çağırdılar.
Götürülürken başının düştüğünü gördüğümde işin ciddi olduğunu anladım. Sonra
ölüm haberi geldi. İşkence altında öldü. Kalp kriziyle öldüğünü söyleseler de
onu bu sürece götüren şey işkenceydi. Gördüğü baskılar ve darp edilmesiydi. Ben
doktorların da bu süreçte baskı altında olduğundan işkence izlerini tam olarak
kayda geçmemiş olabileceklerini düşünüyorum. Panik atağı, şeker hastalığı,
psikolojik rahatsızlıkları vardı. Birkaç kez atak geçirmişti.”
OTOPSİDE KABURGA KEMİKLERİNDE KIRIKLAR TESPİT EDİLDİ
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi’nin 29
Ağustos tarihli ve 16/70527/3425 sayılı otopsi raporunda özellikle göğüs
bölgesinde yapılan incelemelerde kırıkların belirlenmesi dikkat çekiyor. Raporda
kaburga kemiklerinde 3, 4, 5, 6, 7. Kotlarda oblik bir hat izleyen kırıkların
tespit edildiği belirtiliyor. Özellikle de 5. İnterkostal aralık hizasında
kanama görüldüğüne dikkat çekiliyor. Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas
Kurulu’nun görüşlerini içeren 23 Kasım 2016 tarihli raporda ise kırıkların
yeniden canlandırma işleminden kaynaklanmış olabileceği, ölümün kalp krizi
sonucu gerçekleştiği görüşünde oybirliği sağlandığı belirtiliyor. Ancak raporda
tespiti yapılan boyun ve sırtta cilt altında, kas içinde çıplak gözle kanama
alanları tanımlanması, mikroskop ile yapılan incelemede bu kanamaların
doğrulanması Açıkkollu’nun gözaltı muayenelerinde bahsettiği kaba dayak ile
uyumlu yaralanmaları destekler mahiyette olduğu ortaya çıkıyor.
Gökhan Açıkkollu, 26 Temmuz’da polislerin göğsüne tekme
vurduğunu ve o tarihten itibaren her çıkarıldığı sağlık kontrolünde ağrılarının
dinmediğinden bahsetmişti. Kaburgasındaki kırıkların bu tekme nedeniyle olup
olmadığı rutin kontrolleri yapan doktorlar tarafından röntgeni çekilmediği için
tespit edilemiyor. İstanbul Protokolü ve Minnesota Protokolü, adli tıp
doktorlarının işkence ve kötü muamelenin ortaya çıkarılması için gerekli
kontrollerin nasıl yapılması gerektiğini düzenliyor. Ancak rutin sağlık
kontrolleriyle ilgili hazırlanan tutanaklar protokollere uyulmadığını
gösteriyor.
PROF. DR. FİNCANCI: AÇIKKOLLU İŞKENCE SONUCU ÖLDÜ
Gökhan Açıkkollu’nun hayatını kaybetmesi üzerine doktor
raporlarını, verilen ifadeleri ve otopsi raporunu inceleyen Türkiye İnsan
Hakları Vakfı Başkanı ve Türk Tabipleri Birliği yöneticisi, Adli Tıp Uzmanı
Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, değerlendirme raporu hazırladı. Fincancı,
soruşturma dosyasına da giren 18 Ocak 2017 tarihli 14 sayfalık raporda ölüm
nedeninin işkence olarak kayda girmesi gerektiğini vurguladı.
Raporda;
– Gözaltında bulunduğu süre içinde yapılan muayeneler ve
düzenlenen adli raporlarda da belirtildiği üzere gözaltında alındığı ilk günden
itibaren hakaret, tehdit, fiziksel şiddete maruz kaldığını aktardığı, vücudunun
değişik bölgelerinde yüz, başın arka kısmı, boyun, omuz, göğüs sağ yanı ve
sırtı kapsayan değişik renk ve boyutlarda berelenmeler tanımlandığı, otopside
de boyun ve sırt bölgesinde gerek çıplak gözle görülebilen gerekse mikroskopta
doğrulanan kanama alanları saptandığı dikkate alındığında, yaralanma
bulgularının boyut renk ve yerleşim özellikleri itibariyle kişinin aktardığı
yumruk, tekme, başın duvara çarpılması şeklindeki kaba dayak uygulaması ile
uyumlu olduğu,
– Maruz kaldığı ruhsal ve fiziksel travmalar ile uyumlu akut
stres bozukluğu geliştiği,
– Gerek vücudundaki kaba dayak ile uyumlu yaralanmalar
gerekse ruhsal değerlendirmede saptanan akut stres bozukluğunu birlikte
değerlendirildiğinde Dünya Sağlık Örgütü hastalık sınıflandırma kılavuzunun ICD
10’da yer alan ‘diğer kötü muamele sendromları’ başlığı altında Y.07.3 kodu ile
tanımlanan işkence tanısı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği,
– Kalp krizi sonucu ölmüş olduğu belirtilmiş ise de stres ve
travmanın kalp damar hastalıklarının gelişiminde önemli bir risk faktörü olarak
değerlendirilmesi gerektiğinin bilindiği de dikkate alındığında gözaltında
maruz kaldığı ve muayenelerde de tanımlanan ruhsal ve fiziksel travmaların
(Y.07.3 işkence) bir başka risk faktörü olarak şeker hastalığı da bulunan
kişide kalp krizi gelişmesinin tetikleyici etkenlerden biri olarak kabulü
gerektiği, şeklinde tespitler yapıldı.
SCF’nin görüştüğü Prof. Dr. Fincancı, kronik rahatsızlıkları
bulunan öğretmen Gökhan Açıkkollu’nun kalp krizi geçirmesine sebep olan
ağırlaştırıcı durumlara dikkat çekti. Fincancı ölüme götüren bu durumun
gözaltında gördüğü işkenceden kaynaklandığını söyledi.
SAVCI ‘AÇIKKOLLU’YA İŞKENCE’ SORUŞTURMASINI KAPATTI
Gökhan Açıkkollu’nun işkence altında hayatını kaybettiğine
dair şikayetler üzerine ‘Taksirle Ölüme Neden Olma’ suçlamasıyla açılan
soruşturmayı Savcı Burhan Görgülü yürüttü. Savcı Görgülü, ailenin sunduğu
tanıkların hiçbirini dinlenmeden, Terörle Mücadele Şubesi’nde 13 günlük kamera
kayıtlarını incelemeden, Prof. Fincancı’nın Açıkkollu’nun işkence altında
öldüğünü açıklayan raporunu dikkate almadan delil yetersizliği gerekçesiyle
dosyayı kapattı. 20 Aralık 2016 tarihinde verdiği takipsizlik kararının gerekçesinde
“olayda herhangi bir kimsenin kastı veya ihmali olmadığı, herhangi bir kimsenin
azmettirmesi sonucunda eylemin gerçekleşmediği anlaşılmış olup, Gökhan
Açıkkollu’nun ölümünde etkisi veya katkısı olduğunu düşündürecek harici bir
etkenin varlığını gerektirir bilgi ve bulgu olmadığı ” tespitine yer verdi.
Otopsi raporunda Açıkkollu’nun kalp krizi sonucu hayatını kaybettiği bilgisi,
takipsizlik kararına dayanak kabul edildi.
SULH CEZA HAKİMLİĞİ AİLENİN İTİRAZINI 7 AY SONRA HAKLI BULDU
Açıkkollu ailesinin avukatı Erol Bayram verilen takipsizlik
kararına itiraz ederek, “etkin soruşturma’ yapılmadığını belirtti. Delilleri,
ifadeleri, dinlenmeyen tanıkları ve doktor raporlarını sıralayan avukat Bayram
soruşturmanın yeniden açılması gerektiğini savunarak Sulh Ceza Hakimliği’ne
başvurdu. Adli prosedürlere göre 15 gün içinde verilmesi gereken karar tam 7 ay
sonra geldi. Sulh Ceza Hakimliği soruşturmanın yeniden açılmasına karar verdi.
Gökhan Açıkkollu kimdir:
Tarih öğretmeni Gökhan Açıkkollu, 42 yaşında evli ve iki
çocuk babasıydı. 1997 Konya Selçuk Üniversitesi Tarih Bölümü mezunuydu.
Askerlik görevini 2004 yılında Hakkari Şemdinli’de 8 ay kısa dönem er olarak
yapmıştı. Ailesine düşkünlüğü nedeniyle askerlik süreci sıkıntılı geçmişti. 4
yaşındaki oğluna ailesine bir an evvel kavuşmak için izin kullanmamış askerlik
görevini 7 ayda bitirmişti. Ancak bu sıkıntılı süreçte ilk kez depresyon
ilaçları kullanmaya başlamıştı. Sağlık kontrollerinde sosyal fobi teşhisi
konulmuştu.
Nevşehir, Aksaray ve Konya’da Hizmet Hareketi’ne
yakınlığıyla bilinen dershanelerde öğretmen olarak çalıştı. 2012 yılında KPSS
sınavına girdi ve İstanbul’da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Ümraniye Atatürk
Endüstri Meslek Lisesi’nde Tarih öğretmenliği yapmaya başladı. Genel olarak
hayat dolu, esprili, diğer öğretmen arkadaşları tarafından da sevilen alan bir
kişiydi. SCF’nin görüştüğü aile yakınlarına göre Açıkkollu, trafik cezası
dışında hiçbir suça karışmamış, haşerelerin dahi öldürülmesine izin vermeyen,
meslektaşları tarafından sevilen ve sıkça hediye gönderilen bir öğretmendi.
2013 yılında şeker hastası olduğunu öğrenmiş ve ilaç kullanmaya başlamıştı.
Ayrıca panik atak rahatsızlığı vardı.
(HABER-İNCELEME | BÜLENT CEYHAN)