Kupanın üzerindeki kirli eller...
Yazının özeti: Ramos'un kaldırdığı kupa olacağıma, Salah'ın
döktüğü gözyaşı olurum...
UEFA Şampiyonlar Ligi’ni “yüzyılın takımı” Real Madrid bir
kez daha müzesine götürdü. İspanyollar için Avrupa Şampiyonluğu ligi
kazanmaktan daha kolay hale geldi son yıllarda. Zinedine Zidane ile 3 kez üst
üste Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu kazanan Real, hem takım hem de teknik
direktörler bazında bunu ilk kez gerçekleştiren kulüp oldu.
Şampiyon Kulüpler Kupası adıyla oynandığı dönemde bu kupayı 5 kez üst üste kazanan kulübün tarihinde kazanmak hep vardı. Son faşist diktatör Francisco Franco ve onun sempatizanları tarafından da desteklenen kulüp için diğerlerine karşı baskı kurmak, cebren ve hile ile de olsa rakibini alt etmek bir meziyet sayılıyordu.
Bu “ekolün” günümüz Real Madrid’indeki temsilcisi ise Sergio Ramos. Aynı zamanda takım kaptanı da olan Ramos, profesyonel kariyerine 2003 yılında Sevilla’da başladı. 2005’te ise 27 milyon Euro karşılığında Real Madrid’e transfer oldu. Futbolculuk yeteneği, oyun hırsı, hücuma olan katkısı, liderliği tartışılmaz bir oyuncu; rakipleri için uyguladığı sertlik de öyle.
Dün gece oynanan Şampiyonlar Ligi finali öncesi büyük bir heyecan vardı. Bu heyecana bir ek de Mohamed Salah’ın göstereceği performanstı. İngiltere’de yılın futbolcusu seçilen Mısırlı oyuncu için final öncesi “oruç tutması yönünde” fetva bile çıkarılmıştı. Ancak Mısır gençliği için o başarıları, mücadelesi ve pozitif enerjisiyle idol olmuştu. Sahada merakla ve sempatiyle izlenen yegane futbolcuydu.
Ta ki 26’ncı dakikada Sergio Ramos’un Salah’ı kasten sakatladığı dakikaya kadar. Ramos son derece acımasız bir müdahaleyle Salah’ın kolunu sıkıştırdı ve ardından onu yere düşürerek omzundan sakatlanmasına neden oldu. Salah, bu darbenin ardından 3 dakika daha kendini denedi ama olmadı; Mısırlı futbolcu gözyaşları içinde sahayı terk ediyordu. Üstelik, sadece bu maç için değil, yıllar sonra Dünya Kupası’na katılma hakkı elde eden Mısır için de çok kötü bir haberdi bu. Elbette bu oyunu seven herkes için de…
Salah’ın oyunda olduğu dakikalarda maçı kontrol eden, Real Madrid kalesinde etkili olan, tempoyu yükselten bir Liverpool vardı sahada. Rakibinin heybetinden ürkmeyen ve onun üzerine çöreklenen bir Liverpool. Ancak Salah’ın sahayı terk edişi takım arkadaşlarını da etkiledi. Onlar da çok iyi biliyordu Salah bu sezon Liverpool’un yarısı demekti. Onun sahada olmayışı “Kırmızı Anka Kuşu”nun tek kanatla uçmaya çalışması demekti.
Geceye çok büyük iki hatayla damgasını vuran Liverpool kalecisi Karius’un bu hataları yapmasında da belki takım arkadaşını kaybetmenin verdiği moral bozukluğu ve konsantrasyon kaybı vardı, kim bilir. Ne olursa olsun, Ramos yaptığı “hareketle” finali 26’ncı dakikada bitirdi. O andan sonra hem sahanın hem de tribünlerin tüm ışıltısı kayboldu. Eşitlikçi rekabet koşulları ortadan kalktı, sonucu belli ve bunun ne zaman tecelli olacağını beklediğimiz bir eziyete dönüştü, bilinmezliğin getirdiği heyecanı yitirdiği için karşılaşma.
Ve kazanan Ramos, kazanan Real Madrid oldu. Sergio Ramos’un kupanın üzerinde bıraktığı kirli izler, Salah’ın gözyaşlarıyla temizlenmemek üzere ebediyete kadar orada kalacak. İstatistiklere maçın sonucu ve kazananın adı geçecek belki ama biz kaybedenin niye kaybettiğini, bu finalden her söz açıldığında usanmadan anlatacağız. Şarkıda da dediği gibi, “Gerçek acıtır, derler; geçmiş geri gelmez ki…” Ama geçmiş yaşatılır, aktarılır ve dün olduğu gibi bugün de doğruların yanında durmaya çalışılır.
Yoksa hayatın bir “anlamı” olmazdı. Ramos gibi yolumuza, ne olursa olsun “kazanmaya” bakardık; kuru, duygusuz, mânâsız ve sevgisiz bir hayat…