Hırvatistan milli takımı, 2018 Dünya Kupası’nda ilk kez finale çıkarak kendi futbol tarihinde önemli bir olaya imza attı. Fakat Hırvatistan...
Hırvatistan milli takımı, 2018 Dünya Kupası’nda ilk kez
finale çıkarak kendi futbol tarihinde önemli bir olaya imza attı. Fakat
Hırvatistan’ın tarihinde bundan çok daha önemli bir futbol maçı var. Yugoslavya
liginde Hırvat takımı Dinamo Zagreb’in Sırp Kızıl Yıldız ile oynadığı lig maçı,
Yugoslavya’nın yıkılışına ve Hırvatistan’ın kuruluşuna giden yolda kritik bir
olay ve hatta pek çok kişiye göre “savaş başlatan maç” olarak tarihe geçecekti…
Zagreb’deki ve Maksimir Stadı’ndaki isyanlar, pek çok kişi
açısından, 1990 ila 1995 yılları arasında tırmanan ve Avrupa’da İkinci Dünya
Savaşı’ndan bu yana en kanlı çatışma olan Yugoslav Savaşları’nı oluşturan pek
çok çatışmadan biri olan Hırvatistan Bağımsızlık Savaşı’nın gayri resmi
başlangıcı olarak görülmektedir. Bu savaşlarda 140.000 insanın hayatını
kaybettiğine ve 2 milyondan fazla insanın yerinden edildiğine inanılmaktadır.
Boban, takımının taraftarlarından birini savunmak adına polise bir anlığına karar
vererek attığı tekmenin bu türden olayların habercisi olacağını asla bilemezdi
fakat bir futbol maçının, yaşanacak olayları besleyen bir tür yeraltı kaynak
suyu olabileceği ortaya çıkmış oldu. 13 Mayıs 1990’daki maç, öyle ya da böyle,
futbolun bir oyundan daha fazlası olduğunu ispatladı.
Futbol statlarının pek çoğunun dışında heykeller bulunur.
Farklı yerlerde tuhaf heykeller olanlar da vardır (Craven Cottage’ın dışındaki
fast-food restoranlarındaki çocuk menülerinin ucuz oyuncakları gibi görünen
Michael Jackson heykeli mesela) fakat bu heykellerin büyük kısmı tahmin
edebileceğiniz kişilere aittirler: efsanevi antrenörler, takım kaptanları,
rekortmen golcüler. Hırvatistan’ın Zagreb şehrindeki Dinamo Zagreb takımının
yuvası olan Maksimir Stadı’nın dışında yer alan bir heykel ise sizi oldukça
şaşırtabilir. Bu heykelde bir oyuncu ya da antrenör değil, üç asker temsil
edilmektedir. Heykelin altındaki açıklamada ise şunlar yazmaktadır: “13 Mayıs
1990 tarihinde bu sahada Sırbistan ile savaşı başlatan kulüp taraftarlarına…”
Bu açıklama, oyunun geri planda kaldığı ve –bir savaşı başlatan tekmesiyle–
Zvonimir Boban’ın sahneye hakim olduğu bir futbol maçında yaşanan olaya atıfta
bulunmaktadır.
Öncelikle biraz meselenin arka planından bahsedelim.
Boban’ın Dinamo Zagreb’i ile Kızıl Yıldız Belgrad arasındaki bugün pek de iyi
anılmayan maça kadar, Yugoslavya zaten onu gelecek beş yıl içinde yok olmaya
sürükleyecek uçurumun eşiğine gelmiş durumdaydı. Hırvatistan Cumhuriyeti, bu
maçtan bir ay önce seçimlerini gerçekleştirmiş ve bağımsızlık yanlısı aday Franjo
Tudjman seçimlerden galip çıkmıştı. Zagreb gibi büyük Hırvat şehirlerinde
yaşayan ılımlı, kentli Sırpları yakından tanıyan Tudjman ve müttefikleri,
ülkenin diğer yerlerinde yaşayan Sırpların tepkisini azımsamak gibi ölümcül bir
hata yapmışlardı.
İşin aslı, Hırvatistan’daki Sırpların soykırım tehdidi
altında olduğunu iddia eden ve Belgrad tarafından maddi olarak desteklenen bir
medya kampanyası süregidiyordu. Bu propaganda, zaten yeterince güçlenmiş olan
yangını körüklemekten başka bir şeye hizmet etmedi: Hırvatistan’daki pek çok
Sırp, Tudjman’ın yapılanlardan pişmanlık duymayan Hırvat milliyetçiliğini
halihazırda tırmanan bir faşizm olarak görüyordu. Tito’nun Yugoslavya’daki
iktidarı süresince, ulusal siyasal haklar bastırılmıştı – Hırvatlar, Sırplar, Karadağlılar,
Arnavutlar, Bosnalılar, Müslümanlar, Kosovalılar, Makedonlar, Slovenler,
bunların hepsi de her şeyi kapsayan Yugoslav devleti altında toplanmıştı ve
Tudjman’ın seçim zaferinden sonra, pek çok Hırvat kendi devletleri için yeni
bir dönem arayışına girmişti. Hırvat milliyetçiliği saklandığı yerden ortaya
çıkacaktı; šahovnica (kırmızı beyaz hanedanlık kalkanı simgesi) artık Hırvat
futbol malzemelerinin üzerine işleniyor, binalardan sarkıtılıyor, devletin dili
olarak Sırpçanın yerini Hırvatça alıyor ve milliyetin bir istihdam kriteri
haline gelmesiyle çok sayıda Sırp işinden oluyordu (öncesinde Hırvatistan’daki
Sırplar nüfusun yüzde 12’sini oluştururken, resmi görevlerin yaklaşık yüzde
18’ini ellerinde tutuyorlardı).
Tujdman’ın bağımsızlık yanlısı ve milliyetçilikten yana
duruşu, Hırvatistan’ı Sırbistan’ın ve Sırp Komünist Partisi lideri Slobodan
Miloseviç’in mengenesinde olarak görüyordu. Miloseviç, merkeziliği teşvik
ediyordu ve Sırplar tarafından kontrol edilen birleşik bir Yugoslavya’nın
sürdürülebileceğine inanıyordu. Miloseviç, eskiden özerk bölgeler olan Kosova
ve Voyvoda üzerinde yeniden denetim sağlamıştı fakat hepsi de tam bağımsızlık
değilse de daha fazla özerklik talep eden Hırvatistan, Slovenya ve Bosna öyle
kolayca diz çökmeyecekti. Sonuç olarak 1990 yılı boyunca gerilim had safhaya
ulaştı ve artık savaş kaçınılmaz hale geliyor gibi görünüyordu.
Süregiden siyasi gerilimler, Yugoslavya’daki bütün
cumhuriyetlerden takımların yer aldığı Yugoslav futbol liginin devam etmesine
engel olmadı. Böylece, 13 Mayıs 1990’da Belgrad’ın Kızıl Yıldız takımı Maksimir
Stadı’nda Dinamo Zagreb ile karşılaşmak üzere Zagreb’e geldi. Her iki takımın
taraftarları arasında da şiddet yanlısı, aşırılıkçı gruplar vardı. Kızıl
Yıldız’ın holiganları, sicili bozuk Sırp savaş ağası Zeljko Raznatovic’in
başını çektiği “Delije” olarak bilinen –“Arkan” da denen– gruptu. Dinamo
Zagreb’in şiddet yanlısı grubu ise İngilizce bir isme sahip olan “Bad Blue
Boys” [Kötü Mavi Çocuklar – BBB] idi. İki grup arasında çatışma yaşanması yeni
bir şey değildi ve Maksimir Stadı’ndaki çatışma da kendiliğinden çıkmış gibi
değil, birileri tarafından destekleniyormuş gibi görünüyordu. Çatışmalar saha
dışında başladı ve Zagreb sokaklarında sürdü fakat Delije grubunun koltukları
söküp karşı takımın taraftarlarına atmadan önce “Zagreb Sırptır” slogan atmaya
başladıkları görülecekti. Bir ara, aradaki taraftarlar (başka bir takımın,
Rijeka’nın “tarafsız” taraftarları) Kızıl Yıldız bayraklarını yırtmaya
başladılar ve iki taraftar grubu birbirlerine sahanın içinde yüklenmeye
başladı. Bu sırada güvenlik görevlileri ise çatışmaları engellemek için
neredeyse hiçbir şey yapmıyorlardı.
Kızıl Yıldız oyuncuları sahayı ve stadı terk ettiler fakat
pek çok Dinamo Zagreb oyuncusu, sahneyi Boban’ın ikonik anına hazırlayacak
biçimde sahada kaldılar. O zaman 21 yaşında olan orta saha oyuncusu ve takım
kaptanı Boban, bir Dinamo taraftarına bir polisin saldırdığını gördü ve polise
bir uçan tekme atarak onu yere serdi ve taraftarın kaçmasını sağladı. Bu an
kameralar tarafından da kaydedildi ve kısa süre içinde Boban bir Hırvat halk
kahramanı, Hırvatların mücadelesini verdikleri her şeyin bir sembolü haline
geldi. Boban Yugoslav Futbol Federasyonu tarafından 9 maç ceza alarak 1990
Dünya Kupası’na katılamadı, Sırbistan’ın her yerinden tepkiler aldı ve kısa
süre sonra da, 1991’de AC Milan’a transfer olarak ülkeden ayrıldı. Boban, son
derece başarılı bir kariyere sahip olmasına karşın, pek çok kişi açısından onun
kariyerindeki en önemli şey, bir topa değil, bir polise vurduğu anda
gerçekleşmiştir.
Zagreb’deki ve Maksimir Stadı’ndaki isyanlar, pek çok kişi
açısından, 1990 ila 1995 yılları arasında tırmanan ve Avrupa’da İkinci Dünya
Savaşı’ndan bu yana en kanlı çatışma olan Yugoslav Savaşları’nı oluşturan pek
çok çatışmadan biri olan Hırvatistan Bağımsızlık Savaşı’nın gayri resmi
başlangıcı olarak görülmektedir. Bu savaşlarda 140.000 insanın hayatını
kaybettiğine ve 2 milyondan fazla insanın yerinden edildiğine inanılmaktadır.
Boban, takımının taraftarlarından birini savunmak adına polise bir anlığına
karar vererek attığı tekmenin bu türden olayların habercisi olacağını asla
bilemezdi fakat bir futbol maçının, yaşanacak olayları besleyen bir tür yeraltı
kaynak suyu olabileceği ortaya çıkmış oldu. 13 Mayıs 1990’daki maç, öyle ya da
böyle, futbolun bir oyundan daha fazlası olduğunu ispatladı.
[TheFalse9’daki İngilizce orijinalinden Soner Torlak
tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]