CHP Sözcüsü Faik Öztrak, basın açıklamasında bulundu. AKP'nin sandığa gitmeyen seçmeni birebir ikna etmeye çalışacağı yönündeki haberleri gündeme getiren Öztrak, "Sandığa gitmeyen seçmeni nereden biliyorlar?" diye sordu. "Eğer birebir AKP temsilcisi birebir oy vermeye sandığa gitmeyenler üzerinde çalışacağız diyorsa bu aynı zamanda şu demektir; AKP'nin elinde bu listeler vardır"
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, konuşmasından satır başları şöyle:
AKP yaptığı itirazda hem kısıtlı hem de cezaevi seçmen listesine nasıl ulaşmıştır? Bu verilerin bir kısmı Adalet Bakanlığı'na bir kısmı da Sağlık Bakanlığı'na teslime dilmiştir. Bu verileri vatandaşların rızası olmadan elde etmek mümkün değildir. Bu verileri AKP'ye kim vermiştir? Bu soruyu Adalet Bakanı da, Sağlık Bakanı da bu soruyu yanıtlamak zorundadır. Kişisel Verilerin Korunması Üyesi olan partimizin temsilcisi, bir hafta önce kısıtlı seçmenler ve cezaevindeki seçmenlerin listesine nasıl ulaştığına Ak Parti'nin doru önergesi vermişti. Üzerinden bir hafta geçmesine rağmen bu konu bir türlü kurulun gündemine alınmadı.Oysa İstanbul'un seçilmiş başkanı İmamoğlu belediye verilerini korumak adına kopyalamak istediğinde bu kurul apar topar bu konuyu gündemine almıştı. Kişisel verileri koruma kurul başkanlığı temsilcimizin verdiği dilekçeyi yürürlüğe almayınca bugün bir şikâyet başvurusunda bulunduk. Vatandaşlara ait kişisel verilerin AK Parti'nin eline nasıl geçtiğiyle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne dilekçe verdiler.
Bir başka önemli konu, bu da gazetelere yansıyan bir bilgi. AKP'nin bir yetkilisi demiş ki, 'Sandığa gitmeyen seçmeni birebir iknaya çalışacağız.' Sandığa gitmeyen seçmeni nereden biliyorlar? YSK bu verileri paylaşmıyor. Bu veriler YSK ve ilçe seçim kurullarının koruması altındadır. Bu veriler ancak buradan elde edilebilir. Eğer birebir AKP temsilcisi birebir oy vermeye sandığa gitmeyenler üzerinde çalışacağız diyorsa bu aynı zamanda şu demektir; AKP'nin elinde bu listeler vardır. O zaman bu verileri Yüksek Seçim Kurulu'ndan biz de istiyoruz.
Milletin sesi yükseldikçe, şikayet sesleri yükseldikçe bu yangının sorumlusu olan Saray bundan çok rahatsız oluyor. Saray'ın kibirli kişisi millet şikâyet ettikçe öfkeleniyor. Dün gazetelere yansıyan ve şu ana kadar da yalanlanmayan bir haber var. Bu sözler Saray'ın milletten nasıl koptuğunu bir kez daha gözler önüne seriyor; Erdoğan, kendisine oy vermeyen yurttaşlar için, 'Karnını doyuruyorsunuz, yine de oy vermiyorlar.' demiş. Milletin ona şunu söyleme hakkı var; karnını doyuruyoruz, her türlü ihtiyacını karşılıyoruz yine de taleplerimize karşılık vermiyor diyebilir. Adalet ve Kalkınma Partisi Başkanı'nın maaşını bu milletin vergileriyle ödeniyor. Saray'ın masrafları milletin vergilerinden çıkıyor. Siz orada oturuyorsanız, milletin vergileriyle oturuyorsunuz. Sizin böyle bir şey deme hakkınız yok. Milletin ne sıkıntısı varsa kulak verecek, çözmeye çalışacaksınız.
"Artık korku duvarları yıkılmıştır"
1 Nisan'dan sonra bir kumpasın düğmesine basıldı. 6 Mayıs'ta da kumpas İstanbul seçimlerinin tekrarlanması kararıyla sona erdi. Yine seçim harcamaları olacak. Yine iktidar ekonomiyle ilgili tedbir alma noktasında ayak sürüyecek. Bu böyle olunca, 1 Nisan'dan bu güne kadar reel sektörün bu karar nedeniyle üstlendiği kur farkı 113 milyar Türk Lirası. 1 Nisan'dan bu yana borsada şirketlerin kaybettiği değerin toplamı 55 milyar Türk Lirası. Neredeyse 170 milyar Türk Lirası. Bu zararı ödeyen iş adamını TÜSİAD temsil ediyor. Onun da başkanı, 'tedbir alın yandık' diyor. Siz demediniz mi 'Ekonominin tek sorumlusu benim. Verin kardeşinize oyları faizi ne duruma getireceğim görün' diye. Nereden nereye diyorsunuz ya. Evet görüyoruz, nereden nereye gidiyoruz. Şİkâyette bulunan vatandaşları tehdit etme hakkınız yoktur. Bu iş adamları dertlerini kime anlatacak. Herhalde Marko Paşa'ya anlatmayacak. Bir şekilde bağırıyorlarsa ne dertleri var diye dinleyeceksiniz. Bu sıkıntıları çözmeye çalışacaksınız. Artık korku duvarları yıkılmıştır. Ülkede herkes konuşacak, derdini söyleyecektir."
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, konuşmasından satır başları şöyle:
AKP yaptığı itirazda hem kısıtlı hem de cezaevi seçmen listesine nasıl ulaşmıştır? Bu verilerin bir kısmı Adalet Bakanlığı'na bir kısmı da Sağlık Bakanlığı'na teslime dilmiştir. Bu verileri vatandaşların rızası olmadan elde etmek mümkün değildir. Bu verileri AKP'ye kim vermiştir? Bu soruyu Adalet Bakanı da, Sağlık Bakanı da bu soruyu yanıtlamak zorundadır. Kişisel Verilerin Korunması Üyesi olan partimizin temsilcisi, bir hafta önce kısıtlı seçmenler ve cezaevindeki seçmenlerin listesine nasıl ulaştığına Ak Parti'nin doru önergesi vermişti. Üzerinden bir hafta geçmesine rağmen bu konu bir türlü kurulun gündemine alınmadı.Oysa İstanbul'un seçilmiş başkanı İmamoğlu belediye verilerini korumak adına kopyalamak istediğinde bu kurul apar topar bu konuyu gündemine almıştı. Kişisel verileri koruma kurul başkanlığı temsilcimizin verdiği dilekçeyi yürürlüğe almayınca bugün bir şikâyet başvurusunda bulunduk. Vatandaşlara ait kişisel verilerin AK Parti'nin eline nasıl geçtiğiyle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne dilekçe verdiler.
Bir başka önemli konu, bu da gazetelere yansıyan bir bilgi. AKP'nin bir yetkilisi demiş ki, 'Sandığa gitmeyen seçmeni birebir iknaya çalışacağız.' Sandığa gitmeyen seçmeni nereden biliyorlar? YSK bu verileri paylaşmıyor. Bu veriler YSK ve ilçe seçim kurullarının koruması altındadır. Bu veriler ancak buradan elde edilebilir. Eğer birebir AKP temsilcisi birebir oy vermeye sandığa gitmeyenler üzerinde çalışacağız diyorsa bu aynı zamanda şu demektir; AKP'nin elinde bu listeler vardır. O zaman bu verileri Yüksek Seçim Kurulu'ndan biz de istiyoruz.
Milletin sesi yükseldikçe, şikayet sesleri yükseldikçe bu yangının sorumlusu olan Saray bundan çok rahatsız oluyor. Saray'ın kibirli kişisi millet şikâyet ettikçe öfkeleniyor. Dün gazetelere yansıyan ve şu ana kadar da yalanlanmayan bir haber var. Bu sözler Saray'ın milletten nasıl koptuğunu bir kez daha gözler önüne seriyor; Erdoğan, kendisine oy vermeyen yurttaşlar için, 'Karnını doyuruyorsunuz, yine de oy vermiyorlar.' demiş. Milletin ona şunu söyleme hakkı var; karnını doyuruyoruz, her türlü ihtiyacını karşılıyoruz yine de taleplerimize karşılık vermiyor diyebilir. Adalet ve Kalkınma Partisi Başkanı'nın maaşını bu milletin vergileriyle ödeniyor. Saray'ın masrafları milletin vergilerinden çıkıyor. Siz orada oturuyorsanız, milletin vergileriyle oturuyorsunuz. Sizin böyle bir şey deme hakkınız yok. Milletin ne sıkıntısı varsa kulak verecek, çözmeye çalışacaksınız.
"Artık korku duvarları yıkılmıştır"
1 Nisan'dan sonra bir kumpasın düğmesine basıldı. 6 Mayıs'ta da kumpas İstanbul seçimlerinin tekrarlanması kararıyla sona erdi. Yine seçim harcamaları olacak. Yine iktidar ekonomiyle ilgili tedbir alma noktasında ayak sürüyecek. Bu böyle olunca, 1 Nisan'dan bu güne kadar reel sektörün bu karar nedeniyle üstlendiği kur farkı 113 milyar Türk Lirası. 1 Nisan'dan bu yana borsada şirketlerin kaybettiği değerin toplamı 55 milyar Türk Lirası. Neredeyse 170 milyar Türk Lirası. Bu zararı ödeyen iş adamını TÜSİAD temsil ediyor. Onun da başkanı, 'tedbir alın yandık' diyor. Siz demediniz mi 'Ekonominin tek sorumlusu benim. Verin kardeşinize oyları faizi ne duruma getireceğim görün' diye. Nereden nereye diyorsunuz ya. Evet görüyoruz, nereden nereye gidiyoruz. Şİkâyette bulunan vatandaşları tehdit etme hakkınız yoktur. Bu iş adamları dertlerini kime anlatacak. Herhalde Marko Paşa'ya anlatmayacak. Bir şekilde bağırıyorlarsa ne dertleri var diye dinleyeceksiniz. Bu sıkıntıları çözmeye çalışacaksınız. Artık korku duvarları yıkılmıştır. Ülkede herkes konuşacak, derdini söyleyecektir."