DİJİTAL KİRLİLİK İnternet ülke olsaydı 6. en çok kirleten ülke ya da dünya elektriğinin ABD ve Çin'den sonra 3. en büyük tüketicis...
DİJİTAL KİRLİLİK
İnternet ülke olsaydı 6. en çok kirleten ülke ya da dünya elektriğinin ABD ve Çin'den sonra 3. en büyük tüketicisi olurdu. Dijitalleşmenin kâğıt kullanımını azaltacağı söylenirken kâğıt kullanımının katlanarak arttığını biliyor musunuz? Gelin bu sayısal dünyanın nasıl bir kirlilik yarattığını birlikte görelim, neler yapılabileceğine birlikte kafa yoralım...
Yeni teknolojiler artık vazgeçilmez hale geldi. Özellikle cep telefonu ile avcumuzun içi bilgi, film, video, fotoğraf dolu. Sürekli yanımızda, çocuğumuz gibi. Hiç ihmal etmiyoruz. Yemek yerken masada, uyurken başucunda. Dijital (sayısal) bağımlılık arttıkça kirlilikte artıyor.
Ayrıca bilgisayarımız, bağlantılı nesnelerimiz var.
Sürekli ileti, fotoğraf yolluyoruz. Film ve videolara bakıyoruz.
Netflix, YouTube, YouPorn gibi sitelerde film izlemekle, müzik dinlemekle dünyayı kirletiyoruz. 2018 yılında çevrim içi seyredilen videolar 306 milyon ton karbondioksit (CO2) salımına neden olmuştur. İnternette video, çevrim içi trafiğin yüzde 60’ı oluşturmaktadır. (Skype üzerinden ve kimi yazılımlardaki doğrudan görüşme hariç tutulmuştur.) Gerisi ise Web sitelerinde gezinme, e-posta yollama ve alma, fotoğraf ve değişik verileri saklamaya yönelik. Videolar içinde ise en çok seyredilenler %34 ile bir siteden seçilen video (Netflix, Amazon Prime), %27 ile pornografi, %21 ile “streaming video” (Gerçek zamanlı veri akışı ya da duraksız akış; YouTube, Dailymotion)) ve %18 ise diğerleridir.
Sanal dünyanın içine giriyoruz. Sayısal bir bulutun içinde saklıyor ve saklanıyoruz.
İnternet sayısalın gezegeni. Alışveriş, banka işlemleri, yazışmalar, toplantılar ne isterseniz yapabiliyorsunuz. Siz gezindikçe onlarda size daha fazla eşlik ediyorlar ve cebinizi yokluyorlar.
Bu dünyanın hükmedenleri ise GAFA(M) yani Google, Amazon, Facebook, Apple ve Microsoft.
4,3 milyar kişinin e-posta adresi var. 45 milyon kişinin ise ikinci e-posta adresi var.
Dünya nüfusunun %52’i internet kullanmakta.
Her gün yollanan e-posta sayısı 500 milyar ve çoğu kötü (spam) e-postalar. Ayrıca e-postaların çoğu açılmıyor ve okunmuyor.
Tüm bu sayısal dünyanın arkasında veri merkezleri, hizmet sunucular var. 24 saat çalışıyorlar.
İnternet ülke olsaydı 6. en çok kirleten ülke ya da dünya elektriğinin ABD ve Çin’den sonra 3. en büyük tüketicisi olurdu.
Gelin bu sayısal dünyanın nasıl bir kirlilik yarattığını birlikte görelim.
Veri merkezleri, hizmet sunucular ve cihazların üretimi
Sayısal dünyanın kirliliğini şu açılardan ele alabiliriz:
İnternet ağını kullanmada kirlilik,
Yeni teknoloji ya da sayısal cihaz/aletlerin üretiminde kirlilik,
Yazılımların yazılmasında kullanılan enerji ve kirlilik,
Elektronik aletlerin yaydığı manyetik kirlilik,
Elektrik ve elektronik çöplerin neden olduğu kirlilik.
İnternet kullandığımızda dünya elektriğinin yaklaşık %10’u kullanıyoruz. Sera etkili gazların %4’ü buradan kaynaklanıyor. Bu da 30 milyon ton CO2 salımı demek, yani İspanya kadar. Bir başka deyişle hava ulaşımından 1,5 kat fazla. 2025 yılında dünyadaki arabalar kadar kirlilik yaratacak.
Her e-posta, her film, video izleme, her telefon CO2 salımına neden oluyor.
Google’da yaptığınız bir arama 60 watt’lık bir ampulün 3 dakika 30 saniye yanması demek. 1 MB e-posta yollama 25 W elektrik harcar. Uyuyan e-postalarınızın harcadığı enerji 5 nükleer santralin ürettiği enerjiye eşit.
Bir e-postanın saldığı CO2, 7-10 gram, yani bir ağacın bir günde özümsediği miktar. Her arama 20 gram.
1 MB ekli dosya eşliğinde yolladığınız e-posta 25 dakika yanan bir ampule eşdeğer enerji harcıyor ve 20 gram CO2 salıyor.
Küresel düzeyde 1 saat İnternet kullanımı 4000 ton petrole eşdeğer. Bir başka deyişle 4000 kez Paris-New York arası uçakla gidiş geliş.
Videoların sera etkili gazlardaki payı %1.
Bu sayıların her yıl %5-7 oranında artacağı öngörülmüş.
Sayısal dünyanın arkasında, görmediğimiz ama hizmeti sağlayan veri merkezleri, hizmet sunucuları var. Bugün dünyada 24 saat çalışan yaklaşık 45 milyon hizmet verici, 4000 adet veri merkezi var. Bunlar elektrikle çalışıyor. Sayısal dünyanın kullandığı elektriğin %30’u veri merkezleri tarafından kullanılıyor. %30’u terminaller (bilgisayar, telefon, bağlantılı nesneler gibi) ve %40’ı ise bilgi otoyolu (optik kablo, 4G, anten) tarafından kullanılıyor. Bir veri merkezi 100 MW enerji kullanıyor. Ayrıca ısı yaydıklarından soğutulmaları gerekir ki bu da ayrı bir enerji tüketimi.
İşte yayılan bu ısıyı kullanan düzenekler var. Ayrıca GAFA(M) yeşil, yenilenebilir enerji kullanmaya çalışmaktadır. Apple %80 kullanırken Twitter’da bu oran %10’dur.
Bu dev veri merkezlerinin kimin elinde olduğu, nasıl denetlendiği, buradan geçen bilgilerin nasıl ve kimler tarafından hangi amaçlarla kullanıldığı ise ayrı bir yazı konusu.
Her yeni ürün yeni yazılım gerektirmektedir ya da öyle söylenir. Yazılımların (aletler için ve yeni programlar için) geliştirilmesi yine önemli ölçüde enerji kullanır.
Enerjinin nasıl üretildiğine bağlı olarak da kirlilik artmaktadır. Fosil kaynaklardan henüz vazgeçemediğimizden (ya da çok uluslu şirketler vazgeçmek istemediğinden) ve yeşil ya da yenilenebilir enerjileri yeterince üretemediğimizden (üretmek istemediklerinden) kirlilik yaratıyoruz.
Üretimde yaratılan kirlilik ve kullanımda savurganlık
2014 yılında üretilen cep telefonu sayısı yaklaşık 2 milyar! Bu sayı giderek arttığı gibi değiştirme süresi de, programlı kullanımdan düşürme yoluyla azalıyor. Bilgisayar, telefon, bağlantılı nesneler, kabloların üretiminin çevre üzerinde önemli etkiler vardır. Sadece yenilenmeyen önemli miktarda kaynak kullanmakla kalmaz, geri dönüşümü de çok az olduğundan dünyanın kimi ülkeleri elektronik çöplüğüne dönüşür. Çok az miktarlarda kullanılan 45 kadar nadir toprak cevheri vardır ve bunların sadece 17’sinde geri dönüşüm sağlanabilmektedir. Kullandığımız bu aletlerde önemli miktarda (%65) plastik olduğu kadar metal ve nadir toprak cevheri kullanan beş yüzden fazla elektronik bileşen bulunmaktadır. Zehirli maddeler olduğu kadar (civa, kurşun, kadmiyum), alev geciktiriciler (brom, basılı devre kartları) bulunur. Tüm bunların üretimi çevre ve insan sağlığı için çok tehlikelidir. 2 gramlık bir telefon yongası üretmek için 1,7 kg fosil enerji, 1 metreküp azot, 72 gr kimyasal ürün ve 32 litre su gerekir. Bir bilgisayarın üretiminde ise 240 kg fosil yakıt, 22 kg kimyasal ürün ve 1,5 ton su kullanılır. Varın hesaplayın diğer tüm elektronik aletlerde kullanılan maden, metal, enerji ve suyu ve neden olunan kirliliği.
Ayrıca her yeni elektronik alet yeni yazılım, yeni kodlama kullanır. Her sayısal iyileştirme tüketiciye cazip şekilde sunulursa da yarattığı “Jevons etkisini” unutmamak gerekir. Nedir bu etki? Bir kaynağın etkinliğini artırmak bu kaynağın tüketimini azaltmaz, artırır. Arabada benzin tüketimini azaltmak benzinden tasarruf sağlamaz. Çünkü sürücüler bu kez daha fazla yol kat eder. Bilişim sistemi de optimize oldukça (bellek, stoklama) biz daha çok kullanırız. Videoyu kolayca indirir ve daha çok bakarız. Daha çok kullandıkça daha çok enerji kullanırız.
Yine bilgisayar kullanmakla kâğıt kullanımının azalacağı söylenir. Mektup yerine e-posta yollarsınız, banka size hesap özeti yollayacağına e-posta yollar. Oysa kâğıt tüketimi son 20 yılda iki kat artmıştır.
Ayrıca bastığımız belgelerin %25’i baskıdan sonra atılmaktadır. %16’sı ise okunmaz bile.
Tüm bu elektronik alet ve ağların yarattığı manyetik kirliliği ve sağlığa etkilerini de unutmayalım.
Telefonlarınızı, bilgisayarlarınızı doldurmak için şarjın tamamen bitmesini bekleyin. Fransa’da insanların %83’ü telefonlarını hala çalışırken doldurmaktadır.
Veri merkezleri sürekli çalışmak zorunda değildir. Sayısal dünyaya adım atmak illaki de sürekli elinin altında bu dünyayı bulundurmak olmamalıdır.
Siz ne kadar çaba gösterseniz de;
Kazanan bankadır, sayısalın tekelleridir.
Savurganlık giderek artmaktadır.
Ne yapmalı?
Öncelik bu tüketimi kamçılayan sistemi değiştirmek olmalı. Sizlerin alışkanlıklarınızı, arzularınızı, kullanımınızı değiştiren ve kamçılayan sistemi sorgulayın.
Sonra kişisel temelde kimi önlemler alabilirsiniz. Bilgisayarınızı, telefonunuzu fazla kullanmaz, makinenin kölesi olmamaya çalışırsınız. Kullandığınız aletlerin bakımını yapmalısınız. Yeni model almak yerine eskisini tamir ettirebilirsiniz. İnternet’te odaklı araştırma yapın. Seçtiğiniz siteleri bir yerde toplayın ve kullanın. Doğrudan ulaşmak istediğiniz siteye gidin. E-postalarınızı fazla biriktirmeyin. Gezinizde, yaş gününde yüzlerce fotoğraf çekmeyin. Çektikleriniz içinden ayrım yapın ve kalanı silin. Ekranda az sayfa açın.
Dünyanızı değiştirin. Sayısal alanda ölçülü olun.
Ekrana esir olmayın. Kitabı sayfalardaki kâğıdın kokusuyla okuyun.
Tableti çocuklarınızın eline tutuşturup biraz nefes alayım demeyin. Konuşun onlarla. Öyküler anlatın.
Kırlara çıkın, çocuklarınızla oynayın. Kuşların sesini, akan suyun sesini dinleyin.
Sayısal dünyanın kölesi olmadan yaşamaya çalışın. (İSMAİL KILINÇ - SENDİKA.ORG)
Bir iki kitap:
Fabrice Flipo, Michelle Dobré, Marion Michot: La face cachée du numérique, Montreil, l’Echappée, 2014.
Belo Loto Hiffler: Les éco-gestes informatiques au quotidien, Ademe, 2017.
ADEME: la face cachée du numérique, 2017 ve Ecoresponsanble au bureau, 2019.
Kaynaklar:
Marie-Monique Robin: Sacrée croissance, Decouverte, Arte edition, 2014.
Solere Limousin: La pollution numérique, 2017(supinfo.org).
Laure Cailloce: Numérique, le grand gachis, 16/05/2018, energétique(lejournal.cnrs.fr)
Marjorie Lafon: Pourqoui Netflix, Youtube et YouPorn réchauffent la planète. Libération, 5 Eylül 2019.
Agnès Michel: Le Cout écologique du numerique, Alternatives Economiques, 9/7/2019.
Céline Mouzon; Pollution numérique: Comment ralentir? Alternatives Economiques, 20-02-2020.
novethic.fr; information.TV5Monde.com; actualité-Réponse-conso.fr; greenpeace.fr; fr.wikipedia; capital; rfi.fr
Ayrıca bknz. İsmail Kılınç: GAFA(M) kuşağı ve çocukları, Nadir toprak cevherleri ve yeni teknolojiler adlı yazılarımız. sendika.org.