Diyarbakır’daki Dört Ayaklı Minare’nin altında vurularak öldürülen avukat ve Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, eşi hayattayken başladığı hukuk fakültesinden mezun oldu. Fakülteyi onsuz bitirmenin hüznünü yaşayan Türkan Elçi, “Acımla kol kola yaşamayı öğrendim. Gün oldu denizi seyrederken vapurda ansızın bir keder bastı. Gün oldu metronun kalabalığında Tahir’e uzaktan benzettiklerim oldu. Benzettiklerimin haberleri olmadan onlara bakarak ağladığım oldu... Okulda dersini hararetle anlatan hocaları dinlerken başka başka yerlere uçup gittiğim çok oldu, hocaların ne anlattığını bilmediğim anlar azımsanacak gibi değildi” dedi. Eşinin dava dosyasına hukuki yardım sağlamaya hazırlanan Elçi, “Orada bulunmam benim açımdan bir zorunluluk, bir görevdir” dedi. Türkan Elçi, avukat olma isteğini ve bu süreçte yaşadığı zorlukları anlattı...
- Hukuk okumaya nasıl karar verdiniz?
Hukuk fakültesine karar vermem bir anda olmadı aslında. Aklımın bir köşesinde sürekli uyuyan bir fikirdi. Kızım İstanbul’da Robert Koleji’ne girmeye hak kazandığında okula yerleştikten sonra İstanbul’daki bir hukuk fakültesine girmek istediğimi Tahir’e açıkladığımda gayet olumlu karşıladı. Benim kendimi sürekli yenilemek istediğimi, hayata, olaylara farklı perspektiflerden bakma çabamın bilincindeydi. Edebiyat dışında ayrı bir alandan beslenmenin heyecanını içimde sürekli hissettim. Bu alan da hukuktan başka bir alan olamazdı çünkü Tahir’le ortaklaşa bir mecra daha yaratacaktık... Tahir, ben avukat olmamama rağmen mesleği ile ilgili çoğu şeyi benimle paylaşırdı. Karşılıklı fikir alışverişi bizi çoğu zaman daha da güçlü kılıyordu... Karar verdikten sonra öğretmenlik mesaisi dışındaki zamanlarımda eve kapanıp bir yıl üniversite sınavına hazırlandım. Öğretmen olmama rağmen kendi alanım dışındaki bilgileri yenilemek haliyle çok da kolay değildi. Fakat her şeye rağmen sınava girip kendimce bir idealimi gerçekleştirmiştim.
‘1 YIL ARA VERDİM’
- Siz okumaya devam ederken eşiniz yaşamını yitirdi. Nasıl geçti sizin için bu süreç?
Ne yazık ki Tahir sadece birinci sınıfa gittiğimi görebildi. Tahir gittiğinde ben ikinci sınıfın başındaydım. Meşum olay sonrası okula bir yıl ara vermek zorunda kaldım çünkü neredeyse sekiz dokuz ay taziye evimiz açıktı. Öğretmenlikten istifa edip bir müddet İngiltere’de kaldıktan sonra Türkiye’ye geri dönüp İstanbul’a yerleştim ve okulu bitirmeye karar verdim. Ortaklaşa verilen bir kararın yarım bırakılması beni sürekli rahatsız etti diyebilirim.
Okula dönme düşüncemden sonra derslere dört elle sarıldım. Ders dinlemekten, yeni şeyler öğrenmekten, İstanbul hengâmesinde evle okul arasında mekik dokumaktan müteşekkil bir hayatta gün geçtikçe acımla kol kola yaşamayı öğrendim, diyebilirim.
Gün oldu denizi seyrederken vapurda ansızın bir keder bastı. Gün oldu metronun kalabalığında Tahir’e uzaktan benzettiklerim oldu. Benzettiklerimin haberleri olmadan onlara bakarak ağladığım oldu. Denizin dalgalanışını gördükçe, yediğim bir yemeğin tadına baktıkça o hiçbirini görmüyor, yemiyor diye boğulduğum anlar oldu. Okulda dersini hararetle anlatan hocaları dinlerken başka başka yerlere uçup gittiğim çok oldu; hocaların ne anlattığını bilmediğim anlar azımsanacak gibi değildi. Hiçbiri beni şaşırtmıyordu, hazırlıklıydım çünkü taşıdığım yük, ağır bir acının yüküydü. Altında zorlanmamak mümkün değildi.
MANEVİ BOYUTU VAR
- 4 yılın ardından Tahir Elçi davası ekim ayınca görülecek. Bu davada bir hukukçu olarak yer almayı planlıyor musunuz?
Dava dosyasına hukuki yardım sağlamamın daha ötesinde manevi boyutu düşünüldüğünde orada bulunmam benim açımdan zorunluluk, bir görevdir. Dosyayla yakından ilgilenen kendi alanlarında yetkin hukukçu arkadaşlarımızın katkılarıyla da güçlü bir savunmanın yapılacağına da eminim.
- Bir avukat adayı olarak yol haritanızda neler var?
İleriye dönük plan yapıp o planın kesintisiz uygulanabileceğine inanmak için sistemleri oturmuş toplumların vatandaşı olmak lazım. Maalesef o güven duygusuna yabancıyız... Çoğu zaman yol haritamızı belirlesek bile dışsal etkenler o yollarımızı kapatabiliyor. Ben biraz da kendi özel durumumdan yola çıkarak ifade etmeye çalışayım: Bizim de her aile gibi gerçekleştireceğimiz planlarımız vardı. Hiç beklemediğimiz bir anda her şey altüst oldu.
Maalesef insan yaşayarak, tecrübe ederek öğreniyor çoğu şeyi. Kendi hayatımız olmasına rağmen her yönüyle hükmedemeyeceğimizin sonucuna varıyoruz bir zaman sonra. Fakat her şeye rağmen bir aksilik çıkmazsa ben stajımı tamamlar tamamlamaz büro açmayı planlıyorum diyebilirim.
‘BİRBİRİMİZE GÜÇ VERDİK’
- Tahir Elçi göremedi ama mezun oldunuz. Neler hissediyorsunuz?
Şu an zor bir zamanda iyi şeyler başarmanın huzurunu yaşıyorum. Çocuklarımın üzerinde çok olumlu etkisi oldu çabalarımın... Birbirimize güç verdik diyebilirim. İki çocuğumun da okulu nasıl bir istekle bitirmeye çalıştığımı gördükleri için mezun olmama benden daha çok sevindiklerini şu an görebiliyorum. Onların mutluluğu beni daha da güçlendiriyor. Benim verdiğim en iyi sınav, çocuklarımın nazarında verdiğim sınavdır. Onlara örnek olmuşsam ne mutlu bana.
KUŞKUYLA SINIRLI KALSA!
- Çoklu Baro Yasası kabul edildi... Yeni mezun bir hukukçu olarak yasayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sistemin her şeyi bölüp parçalayarak yönettiği gibi baroları da o şekilde bölüp parçalama amacıyla yasayı düzenlemeye çalıştığı yönünde haklı kuşkular var. Avukatların etnik köken, siyasi düşünce, cemaat gibi saiklerle bir araya gelip baro kurduğunu bir anlığına düşünelim.
Adaletin uygulanmasının gerekliliğine inanan, hukukun üstünlüğünü savunan, savunma mekanizmasının gölgelenmesi söz konusu olacağı yönündeki kuşkuların ne kadarı yersiz sizce? Örneğin, bir şehirde A barosu, B barosu şeklinde çoklu baro oluşturulduğunu varsayalım. A barosunun siyasi iktidardan yana desteklendiği yönünde bir intiba yaratılmışsa hakkını arayan vatandaşın B barosuna kayıtlı bir avukata vekâlet vermesi ne kadar olasıdır? Yargıya işi düşmüş vatandaş, işini ivedilikle halletme derdindedir, vatandaşın talebi ne yazık ki adaletin uygulanıp uygulanmaması değil, kendi menfaatının düze çıkması yönündedir. Doğal olarak tercihini güçlüden yana koyacaktır.
Her alanda ötekilerin olduğu gibi “öteki baroların” da hasıl olacağını düşünmek çok mu uzak bir ihtimal? Temennimiz odur ki, kuşkuların sadece kuşkuyla sınırlı kalması.
ÖLÜMÜNDEN SONRA DA FİŞLENMİŞ!
Sur’da 28 Kasım 2015’te Dört Ayaklı Minare’nin önünde basın açıklaması sonrasında vurularak öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin dava dosyasında yer alan “Bilgi Notu” başlıklı yazıda, “Arşiv Kaydı” adı altında fişleme yapıldığı ortaya çıktı. Gazete Duvar’ın haberine göre, bilgi notunda, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Projesi’nde (UYAP), Elçi’nin CNN Türk kanalında katıldığı bir programda söylediği sözler nedeniyle hakkında “örgüt propagandası yapmak”tan açılan ancak Elçi öldükten sonra düşürülen davanın bilgisine yer verildi.
Yazının devamında fişleme niteliğinde olan, hukuki denetimden geçmeyen ve güvenlik soruşturmalarına dayanak gösterilen “Arşiv sorgusu”nda ise Elçi’nin üyesi olduğu dernek, avukatlık faaliyetleri kapsamında ifadesine girdiği Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı, avukat olan Fırat Anlı’nın ismi fişleme nedeni yapıldı. (SEYHAN AVŞAR - CUMHURİYET)
- Hukuk okumaya nasıl karar verdiniz?
Hukuk fakültesine karar vermem bir anda olmadı aslında. Aklımın bir köşesinde sürekli uyuyan bir fikirdi. Kızım İstanbul’da Robert Koleji’ne girmeye hak kazandığında okula yerleştikten sonra İstanbul’daki bir hukuk fakültesine girmek istediğimi Tahir’e açıkladığımda gayet olumlu karşıladı. Benim kendimi sürekli yenilemek istediğimi, hayata, olaylara farklı perspektiflerden bakma çabamın bilincindeydi. Edebiyat dışında ayrı bir alandan beslenmenin heyecanını içimde sürekli hissettim. Bu alan da hukuktan başka bir alan olamazdı çünkü Tahir’le ortaklaşa bir mecra daha yaratacaktık... Tahir, ben avukat olmamama rağmen mesleği ile ilgili çoğu şeyi benimle paylaşırdı. Karşılıklı fikir alışverişi bizi çoğu zaman daha da güçlü kılıyordu... Karar verdikten sonra öğretmenlik mesaisi dışındaki zamanlarımda eve kapanıp bir yıl üniversite sınavına hazırlandım. Öğretmen olmama rağmen kendi alanım dışındaki bilgileri yenilemek haliyle çok da kolay değildi. Fakat her şeye rağmen sınava girip kendimce bir idealimi gerçekleştirmiştim.
‘1 YIL ARA VERDİM’
- Siz okumaya devam ederken eşiniz yaşamını yitirdi. Nasıl geçti sizin için bu süreç?
Ne yazık ki Tahir sadece birinci sınıfa gittiğimi görebildi. Tahir gittiğinde ben ikinci sınıfın başındaydım. Meşum olay sonrası okula bir yıl ara vermek zorunda kaldım çünkü neredeyse sekiz dokuz ay taziye evimiz açıktı. Öğretmenlikten istifa edip bir müddet İngiltere’de kaldıktan sonra Türkiye’ye geri dönüp İstanbul’a yerleştim ve okulu bitirmeye karar verdim. Ortaklaşa verilen bir kararın yarım bırakılması beni sürekli rahatsız etti diyebilirim.
Okula dönme düşüncemden sonra derslere dört elle sarıldım. Ders dinlemekten, yeni şeyler öğrenmekten, İstanbul hengâmesinde evle okul arasında mekik dokumaktan müteşekkil bir hayatta gün geçtikçe acımla kol kola yaşamayı öğrendim, diyebilirim.
Gün oldu denizi seyrederken vapurda ansızın bir keder bastı. Gün oldu metronun kalabalığında Tahir’e uzaktan benzettiklerim oldu. Benzettiklerimin haberleri olmadan onlara bakarak ağladığım oldu. Denizin dalgalanışını gördükçe, yediğim bir yemeğin tadına baktıkça o hiçbirini görmüyor, yemiyor diye boğulduğum anlar oldu. Okulda dersini hararetle anlatan hocaları dinlerken başka başka yerlere uçup gittiğim çok oldu; hocaların ne anlattığını bilmediğim anlar azımsanacak gibi değildi. Hiçbiri beni şaşırtmıyordu, hazırlıklıydım çünkü taşıdığım yük, ağır bir acının yüküydü. Altında zorlanmamak mümkün değildi.
MANEVİ BOYUTU VAR
- 4 yılın ardından Tahir Elçi davası ekim ayınca görülecek. Bu davada bir hukukçu olarak yer almayı planlıyor musunuz?
Dava dosyasına hukuki yardım sağlamamın daha ötesinde manevi boyutu düşünüldüğünde orada bulunmam benim açımdan zorunluluk, bir görevdir. Dosyayla yakından ilgilenen kendi alanlarında yetkin hukukçu arkadaşlarımızın katkılarıyla da güçlü bir savunmanın yapılacağına da eminim.
- Bir avukat adayı olarak yol haritanızda neler var?
İleriye dönük plan yapıp o planın kesintisiz uygulanabileceğine inanmak için sistemleri oturmuş toplumların vatandaşı olmak lazım. Maalesef o güven duygusuna yabancıyız... Çoğu zaman yol haritamızı belirlesek bile dışsal etkenler o yollarımızı kapatabiliyor. Ben biraz da kendi özel durumumdan yola çıkarak ifade etmeye çalışayım: Bizim de her aile gibi gerçekleştireceğimiz planlarımız vardı. Hiç beklemediğimiz bir anda her şey altüst oldu.
Maalesef insan yaşayarak, tecrübe ederek öğreniyor çoğu şeyi. Kendi hayatımız olmasına rağmen her yönüyle hükmedemeyeceğimizin sonucuna varıyoruz bir zaman sonra. Fakat her şeye rağmen bir aksilik çıkmazsa ben stajımı tamamlar tamamlamaz büro açmayı planlıyorum diyebilirim.
‘BİRBİRİMİZE GÜÇ VERDİK’
- Tahir Elçi göremedi ama mezun oldunuz. Neler hissediyorsunuz?
Şu an zor bir zamanda iyi şeyler başarmanın huzurunu yaşıyorum. Çocuklarımın üzerinde çok olumlu etkisi oldu çabalarımın... Birbirimize güç verdik diyebilirim. İki çocuğumun da okulu nasıl bir istekle bitirmeye çalıştığımı gördükleri için mezun olmama benden daha çok sevindiklerini şu an görebiliyorum. Onların mutluluğu beni daha da güçlendiriyor. Benim verdiğim en iyi sınav, çocuklarımın nazarında verdiğim sınavdır. Onlara örnek olmuşsam ne mutlu bana.
KUŞKUYLA SINIRLI KALSA!
- Çoklu Baro Yasası kabul edildi... Yeni mezun bir hukukçu olarak yasayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sistemin her şeyi bölüp parçalayarak yönettiği gibi baroları da o şekilde bölüp parçalama amacıyla yasayı düzenlemeye çalıştığı yönünde haklı kuşkular var. Avukatların etnik köken, siyasi düşünce, cemaat gibi saiklerle bir araya gelip baro kurduğunu bir anlığına düşünelim.
Adaletin uygulanmasının gerekliliğine inanan, hukukun üstünlüğünü savunan, savunma mekanizmasının gölgelenmesi söz konusu olacağı yönündeki kuşkuların ne kadarı yersiz sizce? Örneğin, bir şehirde A barosu, B barosu şeklinde çoklu baro oluşturulduğunu varsayalım. A barosunun siyasi iktidardan yana desteklendiği yönünde bir intiba yaratılmışsa hakkını arayan vatandaşın B barosuna kayıtlı bir avukata vekâlet vermesi ne kadar olasıdır? Yargıya işi düşmüş vatandaş, işini ivedilikle halletme derdindedir, vatandaşın talebi ne yazık ki adaletin uygulanıp uygulanmaması değil, kendi menfaatının düze çıkması yönündedir. Doğal olarak tercihini güçlüden yana koyacaktır.
Her alanda ötekilerin olduğu gibi “öteki baroların” da hasıl olacağını düşünmek çok mu uzak bir ihtimal? Temennimiz odur ki, kuşkuların sadece kuşkuyla sınırlı kalması.
ÖLÜMÜNDEN SONRA DA FİŞLENMİŞ!
Sur’da 28 Kasım 2015’te Dört Ayaklı Minare’nin önünde basın açıklaması sonrasında vurularak öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin dava dosyasında yer alan “Bilgi Notu” başlıklı yazıda, “Arşiv Kaydı” adı altında fişleme yapıldığı ortaya çıktı. Gazete Duvar’ın haberine göre, bilgi notunda, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Projesi’nde (UYAP), Elçi’nin CNN Türk kanalında katıldığı bir programda söylediği sözler nedeniyle hakkında “örgüt propagandası yapmak”tan açılan ancak Elçi öldükten sonra düşürülen davanın bilgisine yer verildi.
Yazının devamında fişleme niteliğinde olan, hukuki denetimden geçmeyen ve güvenlik soruşturmalarına dayanak gösterilen “Arşiv sorgusu”nda ise Elçi’nin üyesi olduğu dernek, avukatlık faaliyetleri kapsamında ifadesine girdiği Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı, avukat olan Fırat Anlı’nın ismi fişleme nedeni yapıldı. (SEYHAN AVŞAR - CUMHURİYET)