Kapının önüne geldiğinde nefes nefeseydi. Onca yokuşu hiç durmadan koşarak nasıl çıktığını düşündü bir an. "Yakalansaydım hapı yutmuştu...
Kapının önüne geldiğinde nefes nefeseydi.
Onca yokuşu hiç durmadan koşarak nasıl çıktığını düşündü bir an.
"Yakalansaydım hapı yutmuştum" dedi kendi kendine.
Biraz soluklanınca eve girdi, çantasını tahta divanın altına koydu, sonra tekrar kapının önüne çıktı.
"İyi ki yüzümü göstermeden atlattım hepsini" diye geçirdi içinden. "Şimdi arayıp dursunlar bakalım"
Yüzünü sardığı atkısı çantasının içindeydi.
Mevsim neredeyse bitecekti ama hala doğru dürüst bir kış yaşamamıştı şehir.
Güneş bazı günler ortalıktan kaybolsa da varlığını asla unutturmuyordu.
Bir sigara yakıp elini ceketinin iç cebine attı, bir kağıt çıkardı, annesine seslendi.
Kadın gelip oğlunun yanına oturdu, "Niye çağırdın, hayırdır" dedi sonra.
Gözü oğlunun elindeki saman kağıttaydı. "Nedir o" diye sordu.
"Okuyacağım sabret" dedi oğlan. Cebine koyarken dörde katladığı kağıdı özenle açtı ve okumaya başladı.
"İşçiler, köylüler, emekçiler, kadınlar, gençler, öğrenciler, askerler..."
Oğlanın ağzından çıkan her kelimeyi dikkatle dinliyordu kadın arada bir "yavaş oku" diyerek.
Oğlan okumaya devam etti.
"Gerçek kurtuluşumuz demokratik halk iktidarının kurulmasıyla sağlanacaktır..."
Kadın sabırla dinledi, dinledi, dinledi.
"Şan olsun proletaryanın öncü müfrezesine" dedi en son oğlan.
"Bitti mi" diye sordu annesi.
"Bir cümle daha var, onu da okuyayım ki tam olsun"
"Oku" dedi kadın.
Oğlu annesinin isteğine hemen karşılık verdi: "Faşizme Ölüm, Halka Hürriyet!"
"Çantanda bundan daha bir sürü var değil mi?" diye sordu kadın ve hemen ekledi. "yakalanmamak için mi kaçıyordun?"
"Hayır" dedi oğlan, "yakalanmamak için değil, bildirileri kaptırmamak için kaçıyordum.
"Peki ya yakalansaydın..."
"İşte o zaman işim bitmişti"
"Ne yapacaksın bunları peki?"
"Yarın arkadaşlarla okulda dağıtacağız"
"Korkmuyor musun?"
Oğlan gülerek cevap verdi annesine: "Sen benim yerime de korkuyorsun ya, bu kadar korku yetmez mi"
Kadın eve girdi ve sonra bir bardak çayla geri geldi.
Oğlan çayını içti, bildiriyi annesine bıraktı ve "Şaban amcanın kahveye gideyim biraz" deyip kalktı.
Giderken annesi arkasından seslendi: "Peki bu 'TDKP' ne anlama geliyor?"
Oğlan gülerek cevabı yapıştırdı: "Dertler benim, çile benim, ömür senin olsun" anlamına geliyor.
Annesi oğluna bakıp gülümsedi.
1980 Şubat'ının beşinci günüydü ama hala güneş vardı.
Güneş hep vardı zaten. Güneşi taşıyanlar da...
(HAYRİ GÜNEL)
Hiç yorum yok