Bu hafta İngiliz holiganizminin İngiliz futbolunu nasıl bir transformasyon sürecine soktuğunu sizlerle paylaşacağım.

Ancak şunu bir kez daha belirtmekte yarar görüyorum ki: İngilizlerin Avrupa'dan men edilmeleriyle, ülkemiz takımlarının Avrupa'ya olası gönderilmeme durumlarının birbirlerinden farklı özellikler taşıyor. Bunu göz ardı etmeden somut koşulların somut analizini yapmaya çalışmalıyız.

Öncelikle, bizdeki sorunun bir şiddet, disiplin sorunundan daha çok futbolun bağışıklık sistemini çökertmeye yönelik bir şike olayı olduğunun altını çizmiştik. Yine aynı makalede Avrupa ve dünya futbolunu iktisadi, mali ve sportif anlamda domine eden, devasa gelir, gider ve borçlara sahip bulunan İngiliz kulüplerine günümüz koşullarında Margaret Thatcher aynı cezayı verebilir miydi? diye de sormuştuk.

Bu hafta ise, biz İngilizlerin içinde bulundukları fasit daireden nasıl kurtulduklarını, tekrar Avrupa futbolunu nasıl domine eder hale geldiklerini anlatacağız ve buradan bize çıkarılacak dersler olup olmadığını sizlerle tartışacağız. Tabi ki, yazımızın bu son bölümünde Türk takımlarının olası Avrupa'ya gidememe durumları söz konusu olursa, bunun sportif, iktisadi ve mali anlamda bizi nasıl etkileyebileceğini de gelecek hafta sizlerle paylaşıyor olacağız.


Taylor Raporu ve İngiliz futbolundaki dönüşüm

Geçen haftaki yazımızda da belirttiğimiz üzere İngiliz holiganların stadyumlarda çıkarttığı kargaşa, kaos, şiddet ve bunların sonucunda meydana gelen ölüm olayları, sonunda İngilizleri harekete geçirdi ve bu olumsuzlukları tamamıyla tasfiye edebilmek ve futbolu yeniden yapılandırmak için arayışa girdiler. Nitekim İngiliz Hükümeti hemen harekete geçerek öncelikle Hillsborough Stadı'nda yaşanan facianın nedenlerini incelemek üzere Yargıç Lord Peter Taylor'u görevlendirdi ve söz konusu rapor 1990'da yayınlandı. Bu raporun ortaya koyduğu araştırma sonuçları ve çözüm önerileri İngiliz futbolunda yeni bir dönemi de başlatmış oldu.

İngilizler statlardaki şiddetin ve bunun neden olduğu olumsuzlukların tekrar bir daha yaşanmaması için İngiliz futbol kulüplerinin öncelikle kendi yetersiz yönetim yapılarını reorganize etmelerini, kötü durumda bulunan statların tamamının koltuklu olacak şekilde renove edilmesini, lig maçlarında bir norm haline gelen holiganizmin önlenmesi için kapsamlı mevzuat yenilenmesine gidilmesini, statlarda güvenlik normlarının yükseltilmesini yapıcı önerilerle ortaya koydu.

İngiliz Futbol Federasyonu ( Football Association- FA), Taylor Raporu'nun özellikle güvenlikle ilgili yapılması gerekli değişiklikler kısmını, kulüpler ise statların tamamının koltuklarla kaplanacak şekilde modernize edilmesi kısmını dikkate değer buldular ve buna göre harekete geçtiler. Bu değişiklikler kısa süre içinde hayata geçirildi. Eski statlar renove edildi, ayakta maç izlemek yasaklandı, statlarda güvenlik kameraları ilk kez uygulamaya alındı, statlar modern eğlence merkezleri haline getirildi ve tüm bunların sonucunda tekrar tribünler dolmaya başladı.

Premier Lig ile seyirci sayısı %80 arttı

Geçen haftaki yazımızda da dile getirdiğimiz gibi yaklaşık 18 bin 500 kişi ortalama seyirci sayısı hızla yukarıya çıkmaya başladı. 1992 yılına kadar geçen "Division 1" sürecinde İngiliz Futbol Ligi'nde seyirci ortalaması 1988'de 18 bin, 1989'da 18 bin 500, 1990'da 19 bin 500, 1991'de 19 bin 500 ve 1992'de 20 bin 400 olarak gerçekleşirken, bu ortalama sayı 1998'de 24 bin 800 kişiye, 1999'da 25 bin 400 kişiye çıktı. Günümüzde Premeier Lig seyirci ortalaması ise 35 bin.155 kişiye ulaştı. Yani, 1992 Premier Lig'in kuruluşundan bu yana geçen 19 yıllık süreçte ortalama seyirci sayısı yüzde seksen arttı. (Bkz. Stephen Dobson and John Goddard, The Economics of Football, Cambridge University Press, 2007, sh. 58-59)


Premier Lig ile ortalama maç günü geliri 11.2 kat arttı

Bu yeni yapılanmayla 1992'de bir taraftan "Division 1" yerini "Premier Lig'e" bırakırken, diğer taraftan statlar yüksek gelir grubunda yer alan taraftarı da tribünlere çekmeye başladı. Tüm bu değişiklikler yapılırken, diğer taraftan eski futbol yapılanması ve eski futbol ligi olan "Division 1" yerini alan Premier Lig İngiliz kulüplerine yeni gelirler yaratmalarının önünü açtı. Bu değişimle birlikte Premier Lig adeta para basmaya başladı.

Ortalama seyirci sayısındaki artışın sonucu statlardaki doluluk oranının yükselmesi, Premier Lig'in daha fazla izlenilmesine ve buna bağlı olarak yayın gelirlerinin 11 milyon sterlinden 1 milyar 134 milyon sterline ulaşmasına neden oldu.

Öncelikle ortalama seyirci sayındaki yüzde seksenlik artış maç günü gelirlerinde de önemli artışlara yol açtı. 1991'de 53.7 milyon sterlin maç günü geliri elde eden "Division 1", 1992'de Premier Lig'e dönüşerek bu gelirini 59.7 milyon sterline, 2000 yılında 247 milyon sterline ve günümüzde de (2011'de) 665 sterline yükseltti. İngiliz futbol liginin geliri 1992-2011 arasında tam 113 kat artmış oldu. (bkz. A.g.e., sh. 77; Deloitte Annual Review of Football Finance 2010, sh. 13).

Naklen yayın gelir dağıtım kriterleri değiştirildi rekabet arttı

Taylor raporu ile İngiliz futbolunda başlayan bu transformasyon sürecinde İngilizler öncelikle kaybolan izlenilirlik oranını tekrar artırmaya çalıştılar ve başarılı oldular. Bir yandan statlardaki olumlu değişiklikler ile konfor ve güvenliğin artması statların doluluk oranını artırırken, diğer taraftan ligde rekabetçi dengeyi de artırmaya yönelik kulüplere dağıtılan parasal ödül kriterleri değiştirilerek, 50:25:25 kuralı getirildi. Yani toplam hasılatın yüzde ellisi tüm kulüplere eşit dağıtılırken, kalan %25 kulüplerin televizyonlarda yayınlanan maç sayılarına göre ve kalan yüzde 25'te sportif performansa göre dağıtılmaya başlandı. (bkz. Simon Banks, Going Down Football in Crisis, Mainstream Publishing, Edinburgh2002, sh.53)

Nitekim ulusal rekabetin artması sonrası İngiliz Kulüplerinden Manchester United 1991'de, Arsenal 1994'te ve Chelsea 1998'te UEFA Kupa Galipleri Kupası'nı; 1991'de Liverpool UEFA Kupası'nı; Manchester United 1999 ve 2008'de, Liverpool da 2004 yılında Şampiyonlar Ligi Kupası'nı kazandılar.

İngilizler UEFA sıralamasında eski yerlerine ancak 4 yılda gelebildiler

İngiliz kulüplerinin 1985-86 yılından itibaren beş yıl süreyle Avrupa kupalarından men edildikleri dönemde İngiltere 12.666 puanla dokuzuncu sırada bulunuyordu. (bkz. http://kassiesa.home.xs4all.nl/bert/uefa/data/method1/crank1987.html)  İngilizlerin cezaları bitip de, tekrar Avrupa kupalarına döndüklerinde 21'inci sırada 12.500 puanları vardı ve Avrupa'ya döndükleri yıl sadece 3 kulüp gönderebilmekteydiler. 1991-92'de 6.750 puanla 13'üncü sıraya yükselerek, Avrupa'ya gönderecekleri kulüp sayısını dörde çıkarttılar. 1993/94 sezonunda ise 8500 puanla dokuzuncu sıraya yükseldiler. Bu sıralamada bu kadar yukarıya hızlı tırmanmalarının temelinde ise kulüplerin Avrupa kupalarına döndükten sonra ortaya koydukları yüksek sportif performansları yatıyor.

Bugün gelinen noktada Premier Lig haftalık 130 farklı ülkede 470 milyon insan tarafından izlenen bir lig konumunda.

Kısacası, İngiliz holiganizminin sebep olduğu olaylar İngiliz futbolunun yönetsel, kurumsal, iktisadi, mali ve sportif anlamda yeniden yapılanmasına olanak sağladı. İngilizler eski yapıyı değiştirip yeni bir yapı inşa ettiler ve Premier Lig bugün dünyanın bir numaralı ligi haline geldi.

Peki, biz ne yapmalıyız? Bu sezon sonrası kulüplerimizin Avrupa'dan men edilmeleri halinde uğrayabileceğimiz olası zarar ne olabilir? Bizi bu konuda ne tür sorunlar bekliyor? Tüm bu konuları da gelecek hafta sizlerle paylaşacağım. (TUĞRUL AKŞAR, 16.04.2012 - DÜNYA)

Daha yeni Daha eski