Sinan Ateş cinayeti davasının ilk duruşması 1 Temmuz’da görülecek. Tarih yaklaştıkça daha fazla gündeme gelen dava çevresinde hem MHP’nin iç...
Devlet Bahçeli, 1 Temmuz’da görülecek davanın ilk duruşmasında parti olarak hazır bulunacaklarını ilan etmişti. Tayyip Erdoğan’ın Ayşe Ateş’le görüşmesinin ardından yaşanan bu gelişme, Bahçeli’nin MHP’yi Sinan Ateş cinayeti davası üzerinden aklama girişimi olarak yorumlandı.
Hatta geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın Devlet Bahçeli’yle görüşmesi sonrasında, davanın iddianamesinde adı geçmese de kamuoyunda cinayetle en çok iltisaklandırılan MHP’li Olcay Kılavuz, MHP Meclis Danışmanlığı görevinden alındı.
Eski Ülkü Ocakları Başkanı ve 27. dönem MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz uzun süre sonra ilk defa konuştu.
TGRT Haber Ankara Koordinatörü Ahmet Sözcan’ın iddialarına göre, yakın çevresine ulaşılan Olcay Kılavuz “Bildiklerimi anlatmaya hazırım” dedi ve savcılığa ifade vermek istediğini söyledi.
Bugüne kadar kendisine “konuşmama” talimatı verildiğini söyleyen ve aslında cinayet sonrası Ayşe Ateş’i aramak istediğini söyleyen Kılavuz “Kendilerine baş sağlığı bile dilemeyin” diye söylendiğini aktardı.
Olcay Kılavuz neden şimdi konuşmak istiyor?
Bugüne kadar Devlet Bahçeli dışında MHP içinden kimse Sinan Ateş cinayetiyle ilgili bir açıklama yapmadı. MHP Genel Başkan Yardımcıları Semih Yalçın ve İzzet Ulvi Yönter ise hep ima yoluyla ve üstü kapalı bir şekilde Sinan Ateş cinayeti davası üzerinden MHP’nin yıpratılmaya çalışıldığını söyleyerek, bu konuyu gündeme getiren gazetecileri tehdit etti.
MHP dışarıya dönük gözdağı vermeye çalışırken bir yandan da kendi iç ilişkilerini bu doğrultuda düzenliyor. Şimdiye kadar bu noktada en önemli gelişme Olcay Kılavuz’un görevden alınması oldu. Ancak Olcay Kılavuz’la ilgili iddialar yalnızca cinayetle olan bağı değil. Sinan Ateş’in yakın arkadaşı Ömer Zengin daha önce Olcay Kılavuz’un İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın tarafından öldürülmekten korktuğunu söylemişti. Olcay Kılavuz’un Sinan Ateş’in öldürülmesi yönünde talimatı Semih Yalçın’dan aldığı da konuşulanlar arasında. Bu ihtimal göz önünde tutularak değerlendirildiğinde Olcay Kılavuz yapabileceği açıklamaları yargı aracılığıyla yapıp kendisini de koruma altına almak istiyor olabilir.
Bu gelişmeler aynı zamanda MHP’nin AKP’yle olan ilişkilerinde pürüzler çıkmaya başladığı bir dönemde yaşanıyor. Erdoğan’ın “yumuşama” adı altında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’le diyalog geliştirmesi, bu diyaloglar içinde Özgür Özel’in de önerdiği iddia edilen şekilde Ayşe Ateş’le görüşmesi, Sinan Ateş cinayeti davası yanında Ayhan Bora Kaplan davası içinde yaşanan gelişmelerle birlikte güvenlik bürokrasisi içinde MHP’li bir takım kadroların çeşitli biçimlerde görevden alınması gibi gelişmeleri de göz önünde bulundurarak MHP’nin iktidar ilişkileri içinde yerinden edilmemek için çeşitli taktik hamleler geliştirdiğini düşünebiliriz.
Bir yandan Bahçeli sosyal medya hesabı aracılığıyla paylaştığı “Allah bana yeter” yazılı yüzük fotoğrafıyla Tayyip Erdoğan’a mesaj vermeye çalışırken bir yandan da Olcay Kılavuz’u görevden alarak aynı zamanda MHP içinden bir takım kurbanlar vererek davadan kendisi aklayarak sıyrılma hesabı yapıyor.
MHP yargı içine de mesaj veriyor
MHP bugüne kadar iktidar ortağı olma olanaklarından yararlanarak en çok yargı ve güvenlik bürokrasisi içinde güçlendi. Ancak bunlardan yargı bürokrasisi içindeki ilişkileri, bugün iktidar krizine kendi lehine müdahalelerde bulunduğu en önemli nokta. Daha önce Can Atalay hakkında AYM’nin verdiği karar Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından tanınmamış ve daha sonra da yine aynı Yargıtay 3. Ceza Dairesi Can Atalay’ın milletvekilliğini düşürmüştü. Bu karar sonrası Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ni ilk tebrik edenlerden birisi Devlet Bahçeli olmuştu ve Anayasa Mahkemesi sık sık “AYM hukuka savaş açmıştır. AYM Türkiye’nin geleceğine ölümcül darbe vuruyor. AYM milli güvenlik sorunudur.” gibi cümlelerle Bahçeli tarafından hedef alınmıştır.
MHP yargı içindeki gücünü kullanarak iktidar içi krizlere müdahale ederken, iktidar kanadından gelen salvoları da yine bu güç ilişkilerini kullanarak savuşturmaya çalışıyor.
Sinan Ateş cinayeti soruşturması ilk başladığında soruşturmanın savcısı Ayhan Ay bir süre sonra izne çıkartıldı, izni uzatıldı ve sonrasında soruşturmaya ikinci Durmuş Ali Kaya ve Durdu Özer isimli savcılar da dahil edildi. Özellikle MHP’yle yakın ilişkiler içinde olan Durdu Özer’in de dahil edilmesiyle birlikte soruşturmanın savcısının etrafı kuşatılmış oldu.
Ancak savcı Durdu Özer, kamuoyu baskısının da etkisiyle soruşturma kapsamında Ülkü Ocakları bağlantılı şüphelileri tespit etti, bazılarını gözaltına aldırttı. Durdu Özer MHP’nin beklentileri doğrultusunda hareket etmemiş, Ülkü Ocakları Genel Merkez yöneticilerinden Tolgahan Demirbaş, Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı olan ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın Özel Kalem Müdürü olduğu iddia edilen Emre Yüksel gibi isimlerin gözaltına alınması talimatı vermişti. Daha sonra Temmuz 2023’te Adli Tatil’e girilmesi gerekçesiyle dosya, izne çıkan Durdu Özer ve diğer savcılardan alınarak Başsavcı Vekili Ahmet Altun’a devredildi. Adli tatilin sona ermesinin ardından Eylül 2023’te soruşturma tamamen Durdu Özer’den alındı.
Durdu Özer bugün Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Başkanlığı’nın yaz kararnamesiyle yeri değiştirilenler arasında yer aldı. Bir tür tenzili rütbe anlamına gelecek şekilde Durdu Özer Ankara Başsavcı vekilliğinden, Ankara İstinaf Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığına atandı. Yine bir dönem aynı soruşturmanın içinde yer almış Durmuş Ali Kaya da Ankara’dan Diyarbakır Çınar Savcılığı’na gönderildi.
MHP yargı yoluyla diş gösteriyor
Uzun yıllar AKP’ye muhalif bir siyasal pozisyonda hareket eden ancak 15 Temmuz sonrası ortaya çıkan devlet krizinden yararlanarak AKP’yle ittifak kuran MHP’nin kendi tabanında dahi bir çözülme yaşanıyordu. Bu çözülmenin ilk büyük karşılığı İyi Parti bölünmesinin yaşanması ve bir çok eski yöneticisinin İyi Parti tarafında pozisyon alması sonucunu doğurmuştu.
Sinan Ateş cinayeti de MHP tabanı içinde de ciddi bir kırılma yaratmış ve bir kısmında istifalarla sonuçlanan bir başka çözülmeyi ortaya çıkarmıştır. Bunun yanında MHP’nin milletvekili sayısı ve oy oranındaki düşüklüğe rağmen orantısız bir şekilde iktidar olanaklarından yararlanması Cumhur İttifakı içinde AKP’nin bir kanadında “ayak bağı” olarak görülmesini beraberinde getiriyor. Yerel seçim sonuçlarıyla da birleşince AKP ve Tayyip Erdoğan’ın MHP’yle olan ilişkilerinde yeniden gözden geçirme sürecine girmiş olduğu belli olunca MHP iktidar içi pozisyonunu korumayı, siyaset düzlemi yeniden şekillenirken en az zararla burada konumlanmayı amaçlıyor.
Bugüne kadar bu doğrultuda attığı en önemli adımlar hep yargı yoluyla oldu. Yargıdaki gücüne dayanarak diş gösteren MHP, AKP’li bazı köşe yazarlarının örneğin Gezi Davası konusundaki fikirlerini eleştirerek ve kendisine bağlı olduğu bilinen yargı içindeki güç odaklarının Can Atalay kararında olduğu gibi hamlelerle güç göstermeye çalışıyor.
1 Temmuz kritik
Türkiye’de rejim krizinin güç ilişkileri revize edilerek çözülmesi için siyasi davalar hep önemli olmuştur. 1 Temmuz günü görülecek Sinan Ateş cinayeti davasının ilk duruşması da yalnızca bir siyasi cinayet davası olarak değil, aynı zamanda rejim içi güç dengelerinin şekillendiği bir davanın ilk duruşması olarak yaşanacak. MHP’nin davada hazır bulunacağını söylemesi aynı zamanda bir “baskı unsuru” gibi davayı etkileme amaçlıdır. Tayyip Erdoğan’ın Ayşe Ateş’le verdiği fotoğraf da başka bir açıdan böyle değerlendirilebilir. Ancak belli ki aktörler çok daha fazla. Olcay Kılavuz’un kendisinden ifade alınmasını istemesi talebi de bu anlama geliyor. Bir yandan kendisini korumayı amaçlayan Olcay Kılavuz aynı zamanda MHP içi güç dengelerine kendisini hatırlatıyor. (Sendika.Org)
Hiç yorum yok