Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

SON EKLENENLER

latest

Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht anılıyor

  “Luxemburg ve Liebknecht’in haksız savaşa karşı onurlu duruşları, her zamankinden daha fazla yol gösteriyor.” Bugün, Rosa Luxemburg ve Kar...

 


“Luxemburg ve Liebknecht’in haksız savaşa karşı onurlu duruşları, her zamankinden daha fazla yol gösteriyor.”

Bugün, Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in "Freikorps" isimli paramiliter grup tarafından öldürülmelerinin yıldönümü.

Devrimcilerin öldürülmeleri, 1919 yılında Berlin'deki Ocak (Spartaküs) Ayaklanması’nın bastırılmasının ardından gerçekleşti. Cinayetlerin arkasındaki isim, Alman Ordusu'nun ilk kurmay subaylarından Waldemar Pabst'tı.

Luxemburg ve Liebknecht’in öldürülmeleri, savaş sonrası halk ayaklanmaları dalgasında belirleyici bir dönüm noktası olarak tarihe geçti ve sosyalizmin Avrupa'nın geri kalanına yayılma umutlarını zayıflattı.

“Vardık, varız, var olacağız”

İki devrimcinin öldürülmelerinin 106. yılında, dünyanın dört bir yanından olduğu gibi Türkiye’den de anma mesajları paylaşıldı.

Sosyalist Kadın Meclisleri: “Bugün, Filistin ve Rojava başta olmak üzere pek çok noktada egemenlerin işgal ve imha saldırılarının devam ettiği, savaş ve çatışmaların derinleştiği, emperyalistlerin siyonist işgale yüzlerce milyon dolar döktüğü, silahlanma harcamalarının dünyanın dört bir yanında en yüksek seviyeye ulaştığı koşullarda, Luxemburg ve Liebknecht’in haksız savaşa karşı onurlu duruşları, her zamankinden daha fazla yol gösteriyor. Devrimin kartallarının hatalarından ders çıkararak, devrime duydukları sonsuz inançtan güç alarak, cüretlerini pusulamız yaparak, ayak izlerine basarak yürüyoruz.”

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu: “Onları katledenler ideallerini ve fikirlerini yok edemediler. Bugün onların fikirleri faşizme ve emperyalizme karşı savaşan binlerce devrimcinin yüreğinde birer kıvılcım gibi tutuşuyor.”

Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi: “Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht, başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın dört bir yanını savaş alanına çevirip ezilenleri birbiriyle çatıştırmaya zorlayan emperyalizme karşı mücadele eden dünya halklarının yüreğinde ve bilincinde yaşıyorlar. Vardık, varız, var olacağız!”

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları: “Onlar; tüm dünya halklarına sömürüye karşı eşitliğin, faşizme karşı demokrasinin, savaşa karşı barışın nasıl savunacağını gösterdiler. Yolumuzu aydınlatmaya devam ediyorlar.”

Toplumsal Özgürlük Partisi: “15 Ocak 1919’da katledilen sosyalist önderler Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht'i saygıyla anıyoruz.”

“Rosa”

Tanıl Bora, Birikim Dergisi için 2019 yılında kaleme aldığı “Rosa” başlıklı yazısında, Rosa Luxemburg’dan şöyle bahsediyordu:

Rosa Luxemburg, hiç şüphesiz sosyalizmin dünya çapında en gözde kurban, şehit figürlerinden biri. Reel sosyalist sistemin çöküşünden sonra, 1990’lardan itibaren, bir nostaljizmin ve devrimci-romantik poplaştırmanın kurbanı da olduğu kesin. Şehit ikonu olması, sağdan da soldan da sorgulanıyor.

Sağdan: Kurban olmanın yüklediği masumiyeti ‘hak etmediğini’ söylüyorlar. Basbayağı proletarya diktatörlüğünü savunduğunu hatırlatıyorlar. Ünlü sözü: “Özgürlük, hep, farklı düşünenin özgürlüğüdür” hikmetini, Ekim Devrimi tartışmaları bağlamında, aslında sadece komünistler arası çoğulculuğu gözeterek dile getirdiğine işaret ediyorlar.

Soldan: Kurban olmanın yüklediği masumiyete sığmayacağını söylüyorlar. Kapitalist-emperyalist sistemi yıkmaya azmetmiş bir sosyalist devrimci olduğunun unutulmamasını hatırlatıyorlar.

***

Ne kadar çok ‘aykırılığı’ üzerinde topluyor… Bir mülteci; Polonyalı-Alman ama bütün milliyetçiliklere uzak; dinî itikadı olmayan bir Yahudi; feminizme ilgi duymamış ama erkek-egemen bir ortamda kendini ‘kadın haliyle’ kabul ettirmenin mücadelesini vermiş; unutmayın, ayrıca bir engelli, aksak ayak… Biyografisini yazanlardan Peter Nettl, “ebedî yabancı” demiş ya onun için. (Bilvesile, en iyi biyografisi, Annelies Laschitza’nınkidir: Rosa Luxemburg – Her şeye rağmen, tutkuyla yaşamak. Çev. Levent Bakaç, Yordam 2010.)

Kurban mitine su vermek için değil bu hatırlatma. Rosa Luxemburg’un içselleşmiş eleştirel mesafesinin ‘maddî’ kaynaklarını hatırlatmak için. Siyasetin bürokratikleşmesine karşı, siyasî aygıtların kendi başına amaçlaşmasına karşı, hep müteyakkız… Hannah Arendt, -anti-komünist olmayı ‘bırakmadan’-, onun bu yanına adeta aşkla sarılmıştır: Rosa Luxemburg’un devrimi yukarıdan “yapılmak” yerine, aşağıdan “kopacak” bir eylem olarak, ucu açık bir süreç olarak görmesine; devrimin bu niteliğinden uzaklaştırılarak “deforme edilmesine” karşı hep tetik duran endişesine...

Evet, iktidar etmeden ve resmî-devletlû komünizmin belâlarıyla ‘sınanmadan’ katledilmiş olmasının, onun başına bir masumiyet hâlesi kondurduğu doğru. Ama sadece o kadar değil. Rosa’nın fikrinde ve eyleminde, solmayacak bir cevher ışıldıyor.

Sosyalizmin tarihinde doğrudan Rosa Luxemburg’dan ilham alan belli başlı siyasî-fikrî akım olarak, Fransa’da 1949-1967 arası faaliyet göstermiş “Sosyalizm ya da Barbarlık”ı biliyoruz (meşhurları: Claude Lefort ve Cornelius Castoriadis). Stalinizme dönük Troçkist eleştirinin eleştirisini yaparken, Rosa’ya başvurmuşlar. Rosa, işte bunu temsil eder: Eleştirinin eleştirisinin eleştirisi… Daima.

***

Neydi grubun adı: Sosyalizm ya da Barbarlık. Rosa Luxemburg bu sözü, 1. Dünya Savaşı arifesinde, Engels’ten nakille güncelleştirmişti. Marx’ın yeniden üretim kavramını eleştirerek geliştiren kitabında, kapitalist üretim ilişkilerinin dünyanın ve hayatın her köşesine nüfuz etmesi olarak tahlil ettiği emperyalizmin, insanlığı geri götüren, barbarlaştırıcı potansiyeline dikkat çekmek içindi bu hatırlatma. Bu söz, o barbarlıktan ötürü, güncelliğini koruyor.” (BİANET)

İŞÇİ GÜNLÜĞÜ