Haziran Hareketi siyasetin dışına düştü
Birleşik Haziran Hareketi (BHH), 1996 ÖDP deneyimi ardından, solda yeniden birlik girişiminin bir ifadesidir. Başarısız olmuş birlik deneyimlerine “bir yenisini eklemeyin” baskısı altında, Gezi İsyanının moral ve duygusuyla samimi olarak solda yeniden biraraya gelişi örgütleme çabasıdır.
BHH bileşenlerinin temel iddiası, Kürt Hareketinin programı Türkiye coğrafyasını kucaklayamaz, AKP ile yürüttüğü pazarlığın ise, tavizler içerdiği oranda, AKP’yi devirme önceliğinin geri plana itmektedir şeklinde özetlenebilir. Dolayısıyla BHH, Kürt siyasi coğrafyasının dışındaki sahada laik, demokratik bir mücadele ve programa ihtiyaç olduğu tespitinden doğmuştur. Önceliğini de AKP ile müzakere değil mücadele olarak belirlemiştir.
Laiklik, demokrasi ve AKP diktatörlüğünün yıkılması gibi talep ve hedeflerle biraraya gelen “komünist, sosyalist, sosyal demokrat” örgüt, parti ve bireyler, AKP hükümetinin korkulu rüyası, AKP karşısındaki muhalefetin ise, umudu olmuş Gezi İsyanının tarihi olan “Haziran”ı kendilerine sembol seçtiler. Sembolün de ötesine geçerek, bir bütün olarak Haziran’ı temsil ettiklerini ileri sürdüler. BHH, laikliği, parlamenter demokrasiyi savunan radikal demokratik bir siyasal hatta sahip.
BHH, esas olarak ÖDP’nin bir önerisi olarak şekillendi: CHP solunun tanınmış siması milletvekilleri (İlhan Cihaner, Hüseyin Ergün, Melda Onur gibi), HDP/HDK içinde yer almayan sosyalist parti ve örgütler; TKP’nin her iki bileşeniyle “hareket” kimliği kazandı.
Laik, bilimsel eğitim; zorunlu din derslerinin kaldırılması talebi etrafında gerçekleşen “13 Şubat okul boykotu”, boykota Eğitim Sen’in katılmasıyla “anadilde eğitim” talebini de boykotun talepleri arasına alarak gerçekleşen ilk BHH eylemi oldu. Etkili de oldu.
Buna rağmen, ilk ciddi politik karşılaşmasında, yani 7 Haziran seçimlerinde hangi tutumu alacağını belirlerken, büyük güçlük çekti, ardından “birliği” bozmamak üzere muğlak ifadelerle tutumunu somutlayamadı. Siyasi ayakları havadakalan “birlikçi” tutum, seçimlerin AKP ile HDP arasında bir mücadeleye dönüşmesiyle birlikte, daha da zayıf kaldı ve BHH kendi içinde çözüldü.
BHH’nin sol kanadı, HDP ile dayanışma ve aktif oy verme çağrısı etrafında biraraya geldi. Sağ kanadı olan Komünist Parti, zıt yönde tutum alarak “seçimlere katılma” kararını açıkladı. Merkez kanatlar (ÖDP ve Halkın TKP’si) “ilerici adayları destekleme” politikasında çakılı kaldı.
Bir BHH’den üç seçim siyaseti çıkmış oldu.
Merkez BHH’nin sözcülerine bakacak olursanız, 7 Haziran seçimleriyle ilgili karar meclislere taşınmış ve oradan çıkan önerileri Yürütme Kurulu üzerinden karara dönüşmüştü. Seçimlerde Haziran İsyanının değerlerini benimseyen aday ve partilere oy vereceğini belirten BHH Yürütmesi, CHP ile HDP’ye eşit mesafede durduğunu açıklamıştı. Ancak “hayatın baskısı” bu politikanın yanlışlığını seçimlere gelmeden açığa çıkarttı.
ÖDP Eş Genel Başkanı Alper Taş’ın sıkça ifade ettiği CHP, HDP ve BHH’nin seçim platformunda yanyana gelmesi ihtimali ise, karşılık bulmayacağı baştan belli olan kısır bir öneri oldu. Taş’ın pozisyonunun güçlendirmek üzere Devrimci Yol’un eski liderlerinden Melih Pekderir BirGün gazetesinde “bizde başkan, serok yok meclisler var” kabilinden yazılar yazarken, Oğuzhan Müftüoğlu Ege Meclisi internet sitesinde yayınlanan röportajında CHP’nin yapması gerekenleri ifade etmeyi seçti. Seçimlere katılan partiler içinde HDP seçeneği yokmuş gibi yaptı.
BHH merkez yürütmesi, BHH’nin fiilen ve siyasal olarak seçimlerin dışına düşmesini sağladı. Soyut bir Haziran güzellemesiyle sınırlı kaldılar.
BHH, bir yandan AKP’nin yarattığı rejimi yıkmaktan sözediyor ve diğer yandan iç birliğini korumaya çalışıyor ancak siyasal iklimin yarattığı kutuplaşmanın basıncı altında her iki hedefini de yerine getiremiyor.
BHH, 7 Haziran seçimlerinde AKP’nin belki de hükümet kurmasını engelleyecek bir seçeneğin varlığını yoksayıyor ve “ortacı” tutumuyla birliğini de sıkıntıya sokuyor.
HDP’ye oy verme çağrısının BHH’yi parçalayacağını varsayanlar, aldıkları tutumla parçalanırken siyaset dışına düşmenin faturasını ödüyorlar.
BHH’nin bu parçalı siyasal duruşu, 13 Şubat boykotu ile elde ettiği siyasi itibarı zayıflatan bir sonuç doğuracağı gibi, birlik girişiminden yeniden umutlanan sosyalistler ve gençler üzerinde moral bozucu etki yapacaktır.
Sosyalist hareketin daha fazla rol üstlenmesi gereken bir siyasal altüst oluş dönemine girerken, BHH’nin seçimlerdeki “ortayolcu” tutumu, seçimlerin ardından kendisini siyasi olarak ayağa kaldırmaya yetmeyecektir. Çünkü BHH, boşlukta (kadroların iradesiyle) meydana gelmiştir ve aşağıdan mücadelelere (esasen de işçi sınıfı zeminine) dayanmamaktadır. Yukarıdan birlik girişimlerinin sahici ve politik bir karşılığı yoktur. İkincisi, siyasal önderliği ulusalcı dar görüşlülükle kusurludur. Bu seçimlerin tek ilerici seçeneği HDP’yi “oy verme” düzeyinde bile işaret edecek politik cesarete sahip değildir.
Sonuç olarak HDP’nin BHH dışında sosyalist solun desteğiyle barajı geçmesi halinde BHH’nin varlık nedeni ortadan kalkacaktır. HDP’nin barajın altında kalması halinde ise, fatura BHH merkezbileşenlerine çıkacağından, siyasal baskı altında kalacak ve BHH’ninn ilk haliyle ortaya çıkma imkanı bulamayacaktır.
Komünist Parti’nin seçimlere girme kararını açıklamasının ardından ÖDP ve Halkın TKP’si için HDP’ye oy verme çağrısı yapma fırsatı yeniden doğmuştu. Ancak, bu iki parti son açıklamalarıyla yanlışta ısrar edeceklerini tekrarlamış oldular. Bu yanlış politik çizgide ısarar etmeleri belki onları daha da yakınlaştırabilir ancak sınıf mücadelesine ve HDP’nin barajı aşmasına hiçbir katkı yapmayacak; siyasi sorumluluklarını olumsuz yönde artıracaktır.
SEYFİ ADALI - İşçilerin Sesi Gazetesi, Nisan 2015 sayı 37′den alınmış; gözden geçirilmiş ve güncellenmiş metindir - SOL DEFTER