Maraş Katliamında Neler Olmuştu? 1978'de Kahramanmaraş'ta yaşanan olaylarda resmi rakamlara göre 111 kişi öldü, Yüzlerce kişi y...
Maraş Katliamında Neler Olmuştu?
1978'de Kahramanmaraş'ta yaşanan olaylarda resmi rakamlara
göre 111 kişi öldü, Yüzlerce kişi yaralandı. 210 ev, 70 işyeri tahrip edildi.
804 kişi hakkında dava açıldı; sanıklardan 29 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis,
321 kişi de 1-24 yıl arasında hapisle cezalandırıldı…
19 Aralık gecesi saat 21:00'de bir Ülkücünün, Çiçek
sinemasına yerleştirdiği tahrip gücü düşük bir bomba; katliama giden olaylar
zincirinin ilk adımını oluşturdu. Türkoğlu ilçesinden gelen bir grup faşist
militan "Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın" ve "Müslüman
Türkiye" sloganlarıyla seyirci kitlesini "coşturarak" Cumhuriyet
Halk Partisi (CHP) il binasına saldırttılar.
Bombanın patlamasından hemen sonra, Ülkücü Gençlik Derneği
(ÜGD) Kahramanmaraş şube başkanı Mehmet Leblebici ve 2. Başkan Mustafa
Kanlıdere'nin talimatlarıyla bombayı attığı iddia edilen Ökkeş Kenger Ankara'ya
ÜGD'ye telefon ederek "yardım" talebinde bulundu.
"Bir Alevi öldüren beş kez hacca gider"
Ertesi gün Alevilerin oturduğu bir kıraathane bombalandı; 21
Aralık'ta iki Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (Töb-Der) üyesi bir
öğretmen öldürüldü. 22 Aralık günü, bu iki öğretmenin cenazesini taşıyan
kalabalığa, faşistlerin "komünistlerin, Alevilerin cenaze namazı
kılınmaz" diyerek tahrik ettikleri kalabalık saldırdı. Bağlarbaşı camii imamı
Mustafa Yıldız cuma vaazında şu "öğütleri" vermişti:
"Oruç tutmak
namaz kılmakla hacı olunmaz, bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi
sevap kazanır; bütün din kardeşlerimiz hükümete ve komünistlere, dinsizlere
karşı ayaklanmalıdır; çevremizde bulunan Alevileri ve CHP'li Sünni imansızları
temizleyeceğiz."
Kalabalık dağılıp cenazeler ortada kalırken; güvenlik
güçlerinin müdahalesiyle karşılaşmayan saldırgan kitle kent çarşısına yürüyerek
Alevilere ve CHP'lilere ait işyerlerini tahrip etti. Çatışmalarda 3 insan
öldürüldü.
22 Aralık gecesi faşistler Sünni mahallelerinde "ertesi
gün solcu Alevilerin silahlı saldırı yapacağını" anlatarak, bu kitlesel
biçimde silahlanılmasını sağladılar. 23 Aralık'ta Kahramanmaraş'taki olaylar
karşılıklı çatışma boyutunu tamamen yitirerek, bütün solculara ve Alevilere
dönük bir kıyama dönüştü.
24 Aralık'ta ilan edilen sokağa çıkma yasağına, yalnızca,
kendi can güvenliklerini bile sağlayamayan güvenlik kuvvetleri uydular. Günden
güne tırmanan gerginliğe ve valiliğin 21 Aralık'tan beri yinelediği taleplerine
rağmen kente askeri güç gönderilmemişti. Saldırıların polis kuvvetlerine
yönelmesi üzerine, "polis-halk çatışmasını önleme" gerekçesiyle 23
Aralık sabahı kentteki bütün polisler de görev dışı bırakıldı. Bu koşullarda 24
Aralık günü, faşistlerin çevre köy ve ilçelerden getirdiği silâhlı grupların
takviyesiyle, kıyam insanlık dışı boyutlar kazandı.
Resmi rakamlara göre olaylarda 111 kişi öldü
"Komünistleri bırakmayın, Allah yoluna kesin, Sütçü
İmam aşkına vurun", "Bugün cihad günüdür, bir Alevi öldüren cennete
gider", "Alevileri öldürelim, memleketten temizleyelim",
"Alevileri öldürün, şahit kalmasın" diye bağıran faşist ajitatörlerin
sürüklediği kalabalıklar Alevilerin yaşadığı Yörükselim, Yenimahalle,
Serintepe, Mağaralı, Karamaraş mahallelerine saldırdılar. Bu mahalleler
taranıp, bombalanıp, kundaklandıktan sonra muhasara altına alındı. Ölülerin
taşınması, yaralıların hastanelere götürülmesi engellendi, hastaneler
kuşatıldı; insanlar kadın, çocuk, hamile, yaşlı, hasta, yaralı ayrımı
yapılmadan öldürüldü. Faşistlerin "Aleviler dinsiz ve sünnetsizdir"
provokasyonuyla gözleri kararan saldırganlar, insanların pantolonlarını indirip
sünnetli olup olmadıklarına baktılar. Alevi mahallelerinin yanı sıra, Sünni
mahallelerinde de önceden işaretlenmiş Alevi evlerine baskınlar yapıldı.
Kıyımda saldırılanlara haykırılan sözler, faşist hareketin
seferber ettiği kitleleri "gerçek" iktidarın bu hareketi
desteklediğine inandırdığım gösteriyordu: "Hükümetiniz gelsin sizi
kurtarsın", "Bizim liderimiz içimizde, sizinki nerede, Ecevit gelsin
sizi kurtarsın", "Türkeş burada, Ecevit nerede", "Git
Karaoğlanınızı çağır gelsin, size yardım etsin, bizim Türkeş'imiz
yanımızda", "Vali, İçişleri bakanı Maraş'ı terketsin".
Ancak 25 Aralık akşamı tamamen yatışan saldırılarda, resmen
saptanabilen ölü sayısı 111'di. Yüzlerce kişi yaralanmış, aralarında CHP,
Türkiye İşçi Partisi (TİP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Töb-Der, Polis
Memurları Dayanışma Derneği (Pol-Der) binalarının ve Sağlık Müdürlüğü'nün
bulunduğu 210 ev ve 70 işyeri yakılıp yıkılmıştı. Katliamın ardından, binlerce
Alevi Kahramanmaraş'ı kaçarcasına terk etti. CHP milletvekili Oğuz Söğütlü
Kahramanmaraş'ta yaşananların açık soykırımdan başka bir şey olmadığını, Alevi
nüfusun yüzde 80'inin kenti terk ettiğini söyledi.
Milliyetçi Cephe (MC) partileri, olayların
"büyümesini" ülkede ve Kahramanmaraş'ta sıkıyönetim ilanında
gecikilmesine bağlayarak CHP iktidarını suçladılar. Faşist hareket,
Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün Ocak 1979'da Kahramanmaraş milletvekili ve
senatörleriyle yaptığı özel toplantıda Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)
milletvekili Mehmet Yusuf Özbaş'ın sözlerinde yansıdığı gibi, olayların
"1971 öncesinde Elbistan'da Nurhak dağlarında başlayan olayların devamı
olduğunu" savunmakta; Ecevit hükümetinin "tahrikçi" olduğunu,
hükümet değişmedikçe tahriklerin devam edeceğini söyleyerek böylesi olayların
da süreceğini ima etmekteydi.
RFI: Olaylarda CIA'in rolü var
MHP yöneticilerinden Nevzat Kösoğlu parlamentodaki
konuşmasında olaylardan "Maraş'ın bazı mahalle ve köylerinde mezhep
ayrılıklarına dayandırdıktan hakimiyetlerini pekiştirmek üzere çekişme halinde
olan -özellikle Maocu gruptan- komünist fraksiyonları" sorumlu
gösteriyordu. Kösoğlu, olayları hassas bölge olduğu bilinen Maraş'ta solcu
öğretmenlerin cenazesine izin verilmesi ve cenazede "bilinen komünist
sloganların yanı sıra, dini tahkir ve
tezyif edici sloganların bağırılması"yla açıklarken adeta katliamı
meşrulaştırıcı bir dil kullanıyordu.
Faşist harekete açık destek veren Tercüman yazarlarından
Ahmet Kabaklı Kahramanmaraş olaylarını "milletin CHP'ye tepkisi"
olarak yorumlarken; neredeyse selamlayan, kutlayan bir üslupla insanların
gaddarca öldürüldüğü katliamı "binicisini beğenmeyen asil bir kısrağın
şahlanışı"na benzetmişti.
Radio France Internationale (RFI) 27 Aralık'taki yayınında
Kahramanmaraş olaylarında "yabancı gizli servislerin, özellikle ABD
Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA'in rolü"ne değindi. BBC ise şu yorumu
yapmaktaydı:
"Kahramanmaraş
olayları, Pakistan, Afganistan ve İran'dan sonra belki de kaos ve belirsizlik
içine düşme sırasının Türkiye'ye geldiğini gösteriyor. Başbakan Bülent Ecevit
de dahil olmak üzere, giderek artan sayıda kişi, bir iç savaş tehlikesine
dikkati çekiyorlar."
Kahramanmaraş olaylarının "kovuşturulması", faşist
hareketin iç savaş stratejisi ile ilintisi üzerinde durulmadan, "sağ-sol
çatışması" çerçevesinde ele alındı ve tek tek "eylemciler"
araştırıldı. Dönemin bölge sıkıyönetim komutanı Tuğgeneral Tayyar Aygur'un,
"Kahramanmaraş Toplumsal olayları" davasının bir numaralı sanığı
Kenger’le görüşmesinde söyledikleri, bu durumun özeti niteliğindedir:
"Oğlum, bu
hadiseler sizin boyunuzu aşar, bunu biz de biliyoruz. Soldan her şey elimizde.
Silahlar, mermiler, dokümanlar... Hepsini yakaladık. Hatta Ermeni Garbis adında
birinin olduğunu tespit ettik. Eğer bu şahıs ölenler arasında değilse, yakında
bir vilayetin daha başını yakabilir. İnşallah ölen yedi sünnetsizden birisi
budur. Bunları biliyoruz...Peki, bu sağdaki çarıklı Mehmet ağayı kim sokağa
döktü, biz bunu arıyoruz."
Faşizm tırmanışını sıkıyönetim altında sürdürüyor
1979'a CHP iktidarının Kahramanmaraş katliamının ardından 13
ilde ilan ettiği sıkıyönetimle girildi. Böylece, faşist hareket, 1978 boyunca giderek
sesini yükselterek talep ettiği sıkıyönetime erişmişti. Fakat sıkıyönetim, hem
MHP üst kademelerinde umulan nitelikte bir ittifakı, işbirliğini üretecek gibi
görünmüyordu; hem de siyasal atmosfer MHP açısından oldukça elverişsizdi.
Kahramanmaraş katliamı, Malatya, Elazığ, Sivas,
Niğde-Aksaray olaylarıyla karşılaştırılmayacak sonuçlara yol açmıştı. Hem yüzü
aşkın insanın ölümü, hem de anti-Alevi saldırılarda sergilenen vahşet ve
kıyıcılık, genel kamuoyunda büyük bir dehşet yaratmıştı. Doğan büyük toplumsal
tepki, somut yasal bağlantılar saptansa da saptanmasa da, geniş kitleler
nezdinde bu olayın sorumlusu olduğu açık olan faşist harekete yöneliyordu.
* Bu metin Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler
Ansiklopedisi'nin 7. cildinden derlendi.
Hiç yorum yok