‘Âdet kanı tabusu’ yıkılıyor!
Size kanlı bir hikâyeden söz edeceğim. Bu hikâyeyi; antropoloji, tıp, mitoloji, din ve kültürel politikalarla harmanlayarak çalışan feminist yazar Êlise Thiêbaut, “Bu Benim Kanım” isimli kitabında farklı parametreler üzerinden incelemiş. Kitap çarpıcı ve bilgilendirici niteliklerin galerisi gibi… İlk âdet, erginlenme törenleri, tehlike, koku ve tiksindiricilik, cinsellik yasakları, kârlı kanlı para gibi tartışma başlıkları kitabı öncelikle başvuru kitabı konumuna yerleştiriyor...
“Gerçekler, doğurganlığın simgesi olan âdeti lanete dönüştürecek derecede nasıl çarpıtılabildi? Adet kanı tabusunun, kan tabusunun bir türü ve bedensel salgılara duyulan bir bakıma doğal tiksintiden ibaret olduğu düşünülebilir. İnsanın bu davranışının pek de doğal olmamasının yanında; sperm,
tükürük, gözyaşı veya idrar gibi diğer bedensel sıvıların aynı rahatsızlığa neden olmadığı açık. Konu, ataerkil tahakkümün norm olduğu bir dünyada kadınların durumuyla yakından ilintili.”(1)
Size kanlı bir hikâyeden söz edeceğim. Bu hikâyeyi; antropoloji, tıp, mitoloji, din ve kültürel politikalarla harmanlayarak çalışan feminist yazar Êlise Thiêbaut, Bu Benim Kanım isimli kitabında farklı parametreler üzerinden incelemiş. Kitap çarpıcı ve bilgilendirici niteliklerin galerisi gibi…
İlk âdet, erginlenme törenleri, tehlike, koku ve tiksindiricilik, cinsellik yasakları, kârlı kanlı para gibi tartışma başlıkları kitabı öncelikle başvuru kitabı konumuna yerleştiriyor. Örneğin on beş yaşımdan beri âdet gören bir kadın olarak, her menstrüasyon dönemimde iki ila beş çorba kaşığı kan akıttığımı bilmiyordum. Dünya ortalaması böyleymiş. Son derece kirli, kötü, tiksindirici diye öğretilen bu kanı çok daha fazla akıttığımı düşünmemden kaynaklı, günlük ve daha uzun süreli gece/gündüz pedleri tükettim. Ayıbımı örtmek, kokusunu kimseye duyurmamak için neler yaptım bilemezsiniz. Çünkü kan kokusu her kadında takıntı haline dönüşür. Aslında kadınlar metaforik olarak her ay bir binayı yıkıp yeniden inşa ediyorlar. Ta ki menapoza girene kadar. Yumurtlayıp, yumurtalarını dışarı atıyorlar ve yeniden yumurta üretiyorlar. Bu süreç epey de meşakkatli geçiyor. Adet öncesi sendromu
(baş ağrıları, gerginlik, şişkinlik, kabızlık vb.) nedeniyle bir efsaneye dönüşen bu durum, kârlı ve büyüyen bir sektörün işine yaradı.
“Sertleşme bozukluğu” olarak tanımlanan, belirli bir yaştan sonraki erkeklerde görülen bu duruma uygun Viagra vb. ilaçlar piyasada tutulunca, âdet kanaması öncesi için de benzeri bir hazırlık yapıldı. Kas gevşetici ve ağrı kesici özellikler taşıyan bu âdet öncesi sendromu ilaçları her eve girdi. İlaç şirketleri bu ataklarından milyarlarla ölçülen kârlar elde ettiler. Oysaki kadınlar bir gün mutlaka menapoza girecek, erkeklerinse testesteronu düşecek ve cinsel yaşamları gençliklerindeki gibi olmayacak. Orta ve ileri yaşın gereği olan her şey başımıza gelecek ve nihayetinde öleceğiz. Bu doğal süreçler; tabular, efsaneler gibi içi boş önermelerle kâra dönüştürülecek, dönüştürülüyor da… Peki, âdet kanı yalnızca ilaç şirketlerinin efsaneye dönüştürdüğü bir şey mi?
Hayır!
Çiçeklenmek, ayında olmak, gelinciklenmek veya külotunda Kızıl Ordu taşımak şeklinde isimlendirilen âdet kanaması, bütün toplumlarda tabu olmayı sürdürüyor. Bu Benim Kanım, âdet kanının arkasındaki gerçekleri, mizahi olarak ele alan bir çalışma. Feminist hareketin bu tabuyu yıkmak için yürüttüğü çalışmalar, ped ve tampon şirketlerine, reklamlarına karşı yürütülen kampanyalar, kültürel olarak desteklenen tabunun yıkılması için önemli girişimler.
KAN TABUSU
Örneğin bizim toplumumuzda âdet gören kadının saçını boyatmamasından tutun, yaptığı yemeğin yenmeyeceğine kadar birçok efsane dolanıp durur. En yaygın olanlarından biri özellikle erkeklerin bu durumla dalga geçtikleri, “aman aybaşılı kadına ilişmeyin, o şimdi asabidir!” gibi, gerginliklerimizin
çarpıtılmasıdır. Erkeklerin düzenli olarak kanadıklarını düşünün hele!
Siz bu yazıyı okurken dünyada 800 milyon kadın âdet görüyor. Fabrikada, tarlada, ağır işlerde ve evlerinde çalışıyorlar. İş yerlerinde regl izni uygulaması dünyanın çok az ülkesinde geçerli. Ayda bir gün izin hakkını kullanabilen kadın sayısı için size rakam veremiyorum ancak hangi ülkelerde uygulandığını biliyoruz.
“Mart 2016 ayında, ülkemizde bazı basın organlarında İngiltere’de Coexist adlı bir şirketin kadın çalışanlarına regl izni uygulaması başlattığı ve bunu İngiltere’de yapan ilk şirket olarak duyurdu. Ama dünyada bu uygulamaya yer vermiş ülkeler mevcut. Örneğin Japonya’da İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne regl izni kullanımı gündemde, yine Güney Kore, Tayvan, Endonezya gibi ülkelerde bu iznin varlığı söz konusudur. Son haftalarda da, Çin’de bu yasanın çıkarılması gündeme geldi.”(2)
YALAN, YANLIŞ BİLGİLERLE YAŞANAN CİNSELLİĞE BİR DE YASAK: ADET KANI
Hâlâ çok yaygın olarak bilinen bir başka yanlış, âdet gören kadınla cinsel ilişki yasağıdır. Kadının ağrı ya da başka bir olumsuz beyanı olmadıkça mantıken bir sınır olmamasına rağmen, dini ve kültürel yasağın yanı sıra, daha önce de değindiğim gibi tiksindirici ve pis olduğumuz duygusuna kapılırız. Bir yandan hayat veren kanamamız diğer yanıyla ölümü işaret eder. Konu âdet kanamasına gelince Yaşlı Plinius’un eline kimse su dökemez! “Adet kanaması kadar uğursuz bir şey bulabilmek zordur. det gören bir kadın, yaklaştığında tatlı şarabı ekşitir, dokunduğu tahılların verimliliğini etkiler, aşılanan ağaçları öldürür, bahçe bitkilerini kavurur; sırtını yasladığı meyve ağaçları devrilir…”(3)
Aşk iksirlerine katılan âdet kanı artık pek de itibar görmüyor. Ancak bilim insanları âdet kanı ile ilgili epeyce çalışma yapıyor. Kitapta hepinizin ilgisini çekeceğine emin olduğum bölümlerden biri de bu konu üzerine işlenmiş. Tabular tehlike algısı etrafında şekilleniyorlar. Ayrıntı Yayınları ergenliğe hazırlanan tüm genç kadınlar için bir erginlenme töreni armağanı hazırlamış ve metni Fransızcası’ndan çevirtmiş. Hem çevirisi ve edisyonu hem de kapak çalışması çok nitelikli. Kitabın
yazan, çeviren, yayına hazırlayan, son okumasını yapan ve kapak tasarımını hazırlayan kadınların eline sağlık! Kuvvetle muhtemel bu yazıyı okuyan bazı kadınlar âdet görüyor olacak, onlara da
geçmiş olsun! (ONUR BÜTÜN-KİTAPDERGİ)