Kendi tercihiyle değil, delirdikleri, hastalandıkları, işsiz kaldıkları, çevreleri tarafından dışlandıkları, madde bağımlısı oldukları, yoksullaştıkları, topluma ayak uyduramadıkları, farklı oldukları, tutunamadıkları, tutunacak bir dal bulamadıkları için...
SOKAKTA DONARAK ÖLENLERİN OLDUĞU BİR DÜNYA
Sokakta yaşıyorsanız...
Çıplak ayaklarınız, betona yata yata erimiş ciğerleriniz, işlemez hale gelmiş böbrekleriniz, tıkanmış damarlarınız, iyileşmeyen, hep irinli yaralarınızla...
Bir başınıza...
Her an, herhangi bir hastalıktan ölebilirsiniz.
Uykuda, yürürken, size verilmiş bir yemeği yerken, eski hayatınızı düşünürken...
Bir gün yeniden bir eviniz olacağını düşlerken...
Ya da kim olduğunuzu, neden böyle bir hayat yaşadığınızı artık bilmezken...
Bir deli tarafından, bir kötü tarafından, başka bir evsiz tarafından...
Dövülerek öldürülebilirsiniz.
Sadece bir battaniyeniz bile olsa, sadece bir yastığınız ya da kalın bir kartonunuz, bir şişe suyunuz, bir lokma yemeğiniz... yani hiçbir şeyiniz.
Yine de sizden daha yoksul biri tarafından hedef seçilebilir ve soyulabilirsiniz.
Uyurken, baygınken, şuursuzken, sesinizi kimselere duyuramadan...
Başınıza gelenlerin hesabını kimselerden soramadan...
Bir köşede tecavüze uğrayabilirsiniz.
Eğer çöpleri karıştıracak gücünüz kalmadıysa...
Size yiyecek verecek herhangi biri karşınıza çıkmadıysa...
Birilerinden yemek isteyecek ya da dilenecek gücünüz kalmadıysa...
Diğer insanlara yaklaşacak cesaretiniz tümüyle kırıldıysa...
Açlıktan ya da susuzluktan da ölebilirsiniz.
Uyumuşsanız, çok derin uyumuşsanız...
Bayılmışsanız... uzun süre ayılmamışsanız...
Unutulmuşsanız... fark edilmemişseniz...
Sığındığınız bir köşede soğuktan donarak ölebilirsiniz.
DAYANABİLDİĞİNİZ KADAR YAŞARSINIZ
Sokakta yaşıyorsanız başınıza her şey ama her şey gelebilir.
İnsanların gözünde bir hayaletsinizdir.
Yanınızdan sizi görmeden geçip giderler.
Yokmuşsunuz gibi hiç var olmamışsınız gibi gerçek değilmişsiniz gibi.
Polis, bir suç işlemediğiniz sürece sizi görmez.
Devlet, bir suç işlemediğiniz sürece sizinle ilgilenmez.
Suçsuz olmanız sizi iyice yok yapar.
Sayılmazsınız, kale alınmazsınız, umursanmazsınız.
Çöpte yemek aramanız ya da ıslak kaldırımlarda kartonlar üzerinde uyumanız...
Çocuk, kadın, yaşlı ya da sakat olmanız...
Bağıra çağıra ya da suskunluğunuzla yardım istemeniz...
Bir köşede ağlamanız...
Ya da yanınızdan geçen herkesin gözünün içine dik dik bakmanız...
Öldürücü soğuklarda otobüs egzozlarının ya da dükkânların havalandırma borularının sıcağına sığınmanız...
Hatta kimi zaman kendinizi de ateşe verdiğiniz küçük yangınlar çıkarmanız bile...
Hiçbir şeyi değiştirmez.
SOKAKTA YAŞIYORSANIZ ARTIK YOKSUNUZDUR
Kendi tercihiyle değil, delirdikleri, hastalandıkları, işsiz kaldıkları, çevreleri tarafından dışlandıkları, madde bağımlısı oldukları, yoksullaştıkları, topluma ayak uyduramadıkları, farklı oldukları, tutunamadıkları, tutunacak bir dal bulamadıkları için...
Bir gün bir çatı altında uyurken ertesi gün kendisini sokakta bulan...
Ve geri dönüşü olmayan bir yolda önce kendisini sonra canını kaybeden onca insan...
Sistem onları ne kadar yok sayarsa saysın... varlar.
Sokaktalar, evsiz kalmışlar...
Birkaç hayırseverin insafına bağlı varlıklarıyla, sokaktaki hayata dayanabildikleri kadar yaşamaktalar.
Sonra bir gün açlıktan ya da donarak ölmekte ya da öldürülmekteler.
Siz onların isimlerini bazen öğreniyorsunuz bazen de onları “kimliği belirsiz” zannediyorsunuz.
Varsa eğer bir fotoğraf ne âlâ.
Oysa bu korkunç dünyada;
Herkes için... Sizin için bile...
İncecik bir çizgi var bir evde “insan gibi” yaşamakla, kimliği belirsiz bir şekilde sokağa düşmek arasında. (MİNE SÖĞÜT - CUMHURİYET)