HUZURLARINIZDA NECİP FAZIL...
Necip Fazıl Kısakürek muhafazakar İslam başta olmak üzere Türkiye “sağ”ının yere göğe sığdıramadığı bir isim.
Necip Fazıl Kısakürek muhafazakar İslam başta olmak üzere Türkiye “sağ”ının yere göğe sığdıramadığı bir isim.
Demokrat
Parti'ye yazdığı mektuplardan sonra şimdi de Alevilikle ilgili
yazdıkları Kısakürek'in gerçek kimliği bir kez daha ortaya çıkardı.
CHP'nin Dersim'de katliam yaptığını her fırsatta hatırlatan AKP'li
kurmayların Kısakürek'in yazdıklarına ne diyeceği merak konusu.
Necip Fazıl Kısakürek Türkiye 'sağ'ının
Üstat dediği, yazdıklarını ezberlediği bir isim olan Necip Fazıl
Kısakürek aynı zamanda bir demokrasi kahramanı olarak da sunuluyordu.
Son olarak başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere birçok siyasetçinin
Dersim Katliamı ile ilgili yazdıkları gazete sayfalarını süslemişti.
Oysa aynı Kısakürek, “Doğru Yolun Sapık Kollar Arınma Çağında İslam”
adlı kitabında Alevileri alenen asimile etmeye hatta yok etmeye
çağırıyor.
Kitabının birçok bölümünde Alevilere
alenen hakaret -eden necip Fazıl Kısakürek, hızını alamayıp Alevilerin
“ısırgan otu gibi yolunup atılması” gerektiğini savunuyor.
Üstadınız Buysa
Kitapla ilgili konuştuğumuz CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, AKP'nin ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Kısakürek hayranlığına dikkat çekerek, “Yeni Kültür Bakanı Devlet Tiyatroları'nda 'Necip Fazıl neden yok' diye sordu. Sipariş üzerine Ankara DT 'Necip Fazıl'ın Oyunları ve Oyunlarından Replikler' adlı gösteriyi hazırlamış. Devlet ve tiyatro eliyle 'dinci-gerici' yetiştirmeye çalışan AKP'nin ve tüm gericilerin öve öve bitiremediği Necip Fazıl Kısakürek kimdir? 'Son Devrin Din Mazlumları' adlı eserinde Dersim Katliamı'na dair bazı gözlemlerini aktardı diye 'demokrat' ve 'özgürlükçü' biri midir? İşte bu kitap Kısakürek'in gerçekte kim olduğunu bize net bir şekilde gösteriyor” dedi.
Kitapla ilgili konuştuğumuz CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, AKP'nin ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Kısakürek hayranlığına dikkat çekerek, “Yeni Kültür Bakanı Devlet Tiyatroları'nda 'Necip Fazıl neden yok' diye sordu. Sipariş üzerine Ankara DT 'Necip Fazıl'ın Oyunları ve Oyunlarından Replikler' adlı gösteriyi hazırlamış. Devlet ve tiyatro eliyle 'dinci-gerici' yetiştirmeye çalışan AKP'nin ve tüm gericilerin öve öve bitiremediği Necip Fazıl Kısakürek kimdir? 'Son Devrin Din Mazlumları' adlı eserinde Dersim Katliamı'na dair bazı gözlemlerini aktardı diye 'demokrat' ve 'özgürlükçü' biri midir? İşte bu kitap Kısakürek'in gerçekte kim olduğunu bize net bir şekilde gösteriyor” dedi.
Kitabı okuyunca dehşete kapıldığını
söyleyen Hüseyin Aygün, “Necip Fazıl'ın, 'Doğru Yolun Sapık Kolları,
Arınma Çağında İslam kitabında (İstanbul b.d yayınları)
Dinci-gericililerin 'En Büyük Üstadı' Necip Fazıl'ın düşünceleri
korkutucu. Herkes dikkatle okusun. Sağın 'Büyük Üstadı Alevilik ile
ilgili 'içi boş', 'İslam karşıtlarının istismarına açık', 'asimile
edilmesi gereken', 'dinden ve milletten yolunması gereken (katliam
yapılması gereken)' sözlerini kullanmıştır. Demek ki 'Üstad' dediğiniz
Necip Fazıl tam bir Alevi ve Hıristiyan düşmanı imiş. Bu kitap ve bu
kitabın izinde gidenler bize bir kez daha Türkiye'de dinci-gericilikle
bir hesaplaşma olmadan insan hakları, özgürlük ve demokrasi olmayacağını
göstermiştir” diye konuştu
Kitaptan Birkaç Not
(Kısakürek, Necip Fazıl (1997): Doğru Yolun Sapık Kolları “Arınma Çağında İslam”, 11. b., İstanbul: b.d. Yayınları)
“...Ruhları İslam aşkiyle dolu, en büyük üç Türk hakanından –Fatih, Birinci Selim ve İkinci Abdülhamid-in en köklü ve derin bir anlayışla mücadele ettiği, büyük çapta engellediği, fakat herşeye rağmen, tefessuh devrimizde önüne geçilemeyen ve bugün Türk nüfusunun, bilmem yüzde kaçını temsil eden Alevilik, aynen İmam-ı rabbani ölçüsüyle din ve dünya cahili ellerde, kutusunun içi boş bir etiketten ibarettir; ve ne Sünnet Ehlinin üzerine yürüyen, ne üzerine yürünülen ve ancak “hiç” kelimesiyle belirtilebilecek pasif, fakat her an ve her türlü din aleyhtarı cereyanlarca istismarı mümkün bir manzara arzetmektedir.” (Kısakürek, 1997: 77)
(Kısakürek, Necip Fazıl (1997): Doğru Yolun Sapık Kolları “Arınma Çağında İslam”, 11. b., İstanbul: b.d. Yayınları)
“...Ruhları İslam aşkiyle dolu, en büyük üç Türk hakanından –Fatih, Birinci Selim ve İkinci Abdülhamid-in en köklü ve derin bir anlayışla mücadele ettiği, büyük çapta engellediği, fakat herşeye rağmen, tefessuh devrimizde önüne geçilemeyen ve bugün Türk nüfusunun, bilmem yüzde kaçını temsil eden Alevilik, aynen İmam-ı rabbani ölçüsüyle din ve dünya cahili ellerde, kutusunun içi boş bir etiketten ibarettir; ve ne Sünnet Ehlinin üzerine yürüyen, ne üzerine yürünülen ve ancak “hiç” kelimesiyle belirtilebilecek pasif, fakat her an ve her türlü din aleyhtarı cereyanlarca istismarı mümkün bir manzara arzetmektedir.” (Kısakürek, 1997: 77)
“...Bugüne dek din aleyhinde girişilen ve
adına “Devrim” denilen davranışlarda (direkt) veya (endirekt), Türk
Alevileri, kendilerinden hiçbir tepki gelmeyecek ve İslam esaslarının
kıyımına seyirci kalacak bir sınıf olarak istismar ve bahane mevzuu
olmuştur...” (Kısakürek, 1997: 77)
“...Kör ve habersiz bir gelenek yolundan gelen Türk Alevilerinin kültür, telkin ve temsil yoluyla fethedilmeleri lazımdır...” (Kısakürek, 1997: 77)
“…Aşksız, çilesiz, bilgisiz, hikmetsiz yobaz, saffet devrimizde ortada görünmez. O devrin Emir Buhari, Molla Fenari, Zenbilli, İbn-i Kemal, ebussuud Efendi gibi, şeriat bağı ve din hakikati, İslam ahlakı ve iman celadeti, tasavvuf zevki ve meçhule hürmet şiarı içindeki büyükler tarafından yoğurulan İslam iklimi, hemen bir devre sonra, Kanuni’nin şeyhülislamları nasb ve tayin ile getirmeye başlamasını takip ederek bozuldu ve artık hatır, gönül, korku ve menfaat fetvaları yağmaya başladı. Böylece, din hükümlerini sertlikte veya yumuşaklıkta keyfine göre mübalağa eden, yani kıvam ve ayarını bozan ham yobaz ve kaba softaya yol açıldı…” (Kısakürek, 1997: 113)
“...Ne iştir ki, Aleviler, Dürziler ve Yezidiler, Sünnilik imparatorluğu demek olan Osmanlı devletince din ve millet bahçemizden ısırgan otları gibi yolunup atılamamıştır...” (Kısakürek, 1997: 109)
“...Kör ve habersiz bir gelenek yolundan gelen Türk Alevilerinin kültür, telkin ve temsil yoluyla fethedilmeleri lazımdır...” (Kısakürek, 1997: 77)
“…Aşksız, çilesiz, bilgisiz, hikmetsiz yobaz, saffet devrimizde ortada görünmez. O devrin Emir Buhari, Molla Fenari, Zenbilli, İbn-i Kemal, ebussuud Efendi gibi, şeriat bağı ve din hakikati, İslam ahlakı ve iman celadeti, tasavvuf zevki ve meçhule hürmet şiarı içindeki büyükler tarafından yoğurulan İslam iklimi, hemen bir devre sonra, Kanuni’nin şeyhülislamları nasb ve tayin ile getirmeye başlamasını takip ederek bozuldu ve artık hatır, gönül, korku ve menfaat fetvaları yağmaya başladı. Böylece, din hükümlerini sertlikte veya yumuşaklıkta keyfine göre mübalağa eden, yani kıvam ve ayarını bozan ham yobaz ve kaba softaya yol açıldı…” (Kısakürek, 1997: 113)
“...Ne iştir ki, Aleviler, Dürziler ve Yezidiler, Sünnilik imparatorluğu demek olan Osmanlı devletince din ve millet bahçemizden ısırgan otları gibi yolunup atılamamıştır...” (Kısakürek, 1997: 109)
YAŞAR AYDIN-MUHALEFET.ORG