Meclis Başkanı’nın laiklikle ve din devleti kurma
niyetleriyle ilgili açıklaması her şeyi apaçık ortaya koydu. İslamcı
diktatörler, yeni anayasa derken, aslında bir din devleti rejimi kurmayı
planlıyorlar. Böylece, “yeni anayasalarıyla” bu ülke insanlarının hayat tarzına
devlet gücüyle doğrudan doğruya saldıracaklar akılları sıra. Eğer bunu
başarırlarsa olacakları tahayyül etmek
bile acı verici. Burada tekrarlamayayım.
Şimdi cumhurbaşkanı ve başbakan, Meclis Başkanı’nın
“boşboğazlığını” toparlama peşindeler ama boşuna çabalıyorlar. Takke düştü, kel
göründü. Bütün açıklamalar aslında birer tevilli ikrardır.
İslami devleti, oy aldıkları %50’nin yarısı bile kabul
etmeyecektir. Kaldı ki, geriye kalan %50, doğrudan günlük hayatını ilgilendiren
bu meselede kuşkusuz sonuna kadar mücadele edecektir. Dolayısıyla
geçemeyecekler.
Geçememeleri bir yana, bu adım onların sonunun
başlangıcıdır. Bütün diktatörler, kendilerini fazlasıyla güçlü hissettikleri
an, en hayati adımı atarlar. Örneğin dünya savaşını başlatırlar ya da büyük
“temizliklere” girişirler. Veya komşularına saldırırlar. Veya muhaliflere karşı
toplu bir saldırı düzenlerler. Fakat bu “ileri” hamle, eninde sonunda onların
sonunu getirir. Bunların da sonu, atacaklarını ileri sürdükleri anti-laik
adımla olacaktır. Bu, hamleyi yapmak, bu adımı atmak, bundan öncekilere
benzemez. İnsanlar doğrudan kendi hayatlarına, yaşam tarzlarına dokunulduğunda
ayağa kalkarlar. Bu sefer de böyle olacağını hep birlikte göreceğiz.
Kendilerini güçlü hissedip attıkları bu adım aslında onların yumuşak karnıdır.
Diktatörlüğe bu noktadan yüklenmek için bütün koşullar mevcuttur. Bu mücadele,
devrilecekleri güne kadar soluksuz sürdürülmelidir.
Bu sitede, facebooktaki notlarını aktardığım Kürşat
Kızıltuğ’un belirttiği gibi yan yana gelmenin zamanıdır. “Kılı tüyü” bir yana
bırakalım. Küçük ihtiraz kayıtlarıyla kaybedecek zaman yok. Laikliğin ne olup
ne olmadığıyla da. Bugün laiklik mücadelesi, İslamcı zorbalığa karşı seküler
hayat tarzımızı savunma mücadelesidir, o kadar.
CHP, geleneklerine sahip çıkmalı ve bu mücadelede ön
almalıdır. CHP’li olsun olmasın, herkesin beklediği budur. BHH’liler bir öncü
güç olarak ilk anda sokaklara çıkarak yapılması gerekeni yapmış ve
göstermişlerdir. Devamını getirmek gerekir. Durmak yok, mücadeleye devam.
Sosyalistler, komünistler, anarşistler, Kemalistler,
demokratlar, liberaller, Aleviler, işçiler, köylüler, gençler, kadınlar, herkes
bu mücadele için seferber olmalı, el ele vermelidir.
Geçmişteki hatalarımızı da görelim. Kemalistler, geçmişte
laiklik adına baskı yaparak hata yapmışlardır. Her baskı zıddını güçlendirir.
İslamcılığın güçlenmesinde payları olduğunu görmelidirler. Diğer yandan,
Kemalistlerin, İslamcı tehlike konusunda geçmişte önemli uyarıları da olmuştur.
Biz devrimciler onların baskıcılığına ve seçkinciliğine karşı çıkalım derken bu
uyarıları gereğince dikkate almadık. Bu da bizim hatamızdır. Açık yüreklilikle
ortaya koyalım. Ben kendi adıma bu konuda aymazlık içinde olduğumu kabul
ediyorum. Geçmişin hatalarını görmek bugünkü mücadeleye güç verir. Bir hata da,
Kürşat Kızıltuğ’un belirttiği gibi, kendi küçük köylerimizi savunmak adına daha
büyük davalara omuz vermekten imtina etmemizdir. Bunu tekrarlamayalım.
Aramızdaki ayrılıklar yine var olsun ama omuz omuza verip İslamcı faşizme karşı
direnmezsek yenilmemiz kaçınılmaz olur.
Bazı arkadaşlarla tartışıyorum ara sıra sosyal medyada.
İslamcı taarruzun karşısında toplumun sessiz kalması, özellikle Kürtlere karşı
girişilen saldırılarda gereken tepkinin verilmemesi bazı arkadaşlarda
karamsarlığa yol açıyor, doğal olarak. Ama bu hep böyle gidecek diye bir şey
yok. Toplum susar susar, fakat sonunda öyle bir noktaya gelinir ki, suskunluk
bir patlamaya dönüşür. Bugün o noktadayız.
Kürt hareketi için de büyük bir fırsattır İslamcı faşizme
karşı mücadele. Kürt mücadelesi, toplumun farklı kesimleriyle bağlantı
kurabildiği zaman kendini daha fazla anlatma şansını da elde edecektir. Kaldı
ki, İslami faşizmin en fazla saldırısı altında olan bugün Kürt hareketidir.
İktidarın terör saldırılarına terörle karşılık vermenin sadece iktidara
yaradığı görülmelidir artık. Kemalizm korkusuyla laiklik konusunda yan çizmek
sadece İslami faşizmin işine yarar. HDP başta olmak üzere Kürt hareketi, İslami
faşizme karşı mücadelede ön almalı, müttefik beğenmeme tutumunu bir yana
bırakmalıdır. Elbette CHP ve Kemalistler de HDP’ye karşı daha kucaklayıcı bir
tutum içinde olmalı ve “bölücülük” vb. söylemlerini bir yana bırakmalıdır. Bu
büyük mücadelede herkesin bazı ağırlıklarını bir yana bırakması gerekiyor.
İslamcı iktidarın yumuşak karnına yüklenmenin zamanıdır.
Sonun başlangıcındayız.
Gün Zileli - 27 Nisan 2016 - www.gunzileli.com - gunzileli@hotmail.com