Hırsızlığı, tecavüzü, adaletsizliği, haksızlığı dinsizlik ile açıklayanların, bu tür işlere adı karışan insanların neredeyse hepsinin bir ...
Hırsızlığı, tecavüzü, adaletsizliği, haksızlığı dinsizlik
ile açıklayanların, bu tür işlere adı karışan insanların neredeyse hepsinin bir
hayli dindar insanlar olduklarını görmüyor olmaları mümkün değildir
Ülkemizdeki dindarlara sorarsanız, toplumsal yaşamın
devamlılığı ve düzenin sağlanması inançlı olmaya bağlıdır. Yani insanlar
inançsız olunca hırsızlık, taciz, tecavüz artacak, güçlü olan güçsüzü ezecek ve
ona zulmedecektir.
Oysa ne ilginçtir ki; yine bu dindar insanlar, sözde %99’u
Müslüman olduğu söylenen bu ülkede hırsızlığın, tacizin, tecavüzün, güçlü
olanın güçsüz olanı eziyor ve ona zulmediyor olmasını açıklayamazlar. Tam
tersine var olan sorunların nedenini yeterince dindar olunmadığı şeklinde
açıklamaya çalışırlar.
Oysa içlerinden birileri güçlü olanın güçsüz olanı her
yerde, her zaman eziyor ve ona zulmediyor olmasıyla din ve inanç arasında bir
anlamlılık ilişkisi kurmaya başlasa, gerçekler gün ışığı gibi aydınlanacak.
Ama olmaz. Sistem buna izin vermez. Sistem denilen şey
hayatı düzenleyen demektir.
Bu bağlamda sistemin temel oluşturanı olan araçlardan en
güçlüsü olan din formasyonunu yani inancı, yaşamdaki bütün çelişkileri
inançsızlık temelinden dinsizlikle yorumlamaya programlamıştır. Dolaysıyla
yaşamdaki bütün sorunların nedeni inanmamak yani dinsizliktir.
Buradan hareketle mevcut yaşamda çözümü din ve inançla
mücadele bunu çözmez.
Hırsızlığı, tecavüzü, adaletsizliği, haksızlığı dinsizlik
ile açıklayanların, bu tür işlere adı karışan insanların neredeyse hepsinin bir
hayli dindar insanlar olduklarını görmüyor olmaları mümkün değildir.
O halde güya toplumsal eleştiri ve değerlendirmelerde “ulan
kör müsünüz” manasındaki eleştiriler ve değerlendirmeler hırsızlığı, tecavüzü,
haksızlığı ve adaletsizliği önleyemediği gibi, söz konusu görmezden gelmeyi
daha da tetiklemektedir.
Çünkü buradaki temel sorun sanıldığı gibi din ve dindaşlık
üzerinden bir görmezden gelme ve hatta bağlılık değildir.
Dolayısıyla din üzerinden eleştiriler ve/veya sorunun din
olduğunu söylemek toplumsal çözüm üretememektedir.
Türkiye’de din ve onun algılanış ve yaşamsal anlamda
kullanılış formatı olan “inanç” formasyonu tamamen taraftarlık üzerinden
yürütülmektedir.
Siz hiç fanatik bir takım taraftarının karşı takım iyi
oynadı diye kendi takımının yenilmesini arzu ediyor olmasına ve karşı takımı
takdir edecek tutum ve davranışlar sergiliyor olmasına tanık oldunuz mu?
Hırsızlık yapan, kötü işlere bulaşan, hak yiyen ve adil
davranmayan ama dindar olduğunu söyleyen insanlara eleştirel bakmıyor
olmalarını “dindaşlık” ya da “din kardeşliği” ile açıklamak yeterli değildir.
Bu anlamda söz konusu bu olguya din eleştirisi üzerinden
gitmek çözümleyici olmaktan uzaktır.
Burada söz konusu olan “taraftarlık” olgusu, “feodal
bağlılık” gibi argümanlar daha açıklayıcı olmaktadır.
Çözüm de din eleştirisi üzerinden değil ahlaki ve değerler
sistemi ile ilgili olarak geleneği ve göreneği içine alan bir durum tespiti ile
başlamalıdır.
Uygar bir toplumda dindar bir insanın başka bir dindarın
ahlaksızlığına salt dindaşlık üzerinden arka çıktığını ya da görmezden
geldiğini görebilir misiniz?
Son tahlilde mevcut durumda inançlı kitlenin yine inançlı
birilerinin ahlaksızlıkların görmezden gelmelerini tamamen din meselesine
bağlarsanız, bırakınız görmezden gelmeyi, işi onaylamaya varan düzeye getirmeye
katkıda bulunmuş olursunuz.
Eleştirel bakış dinin neden olduğu üzerinden eleştiriyi
değil, dini yanlış anlama ve yorumlama üzerinden bir eleştiri argümanı ile
derdini ve mevcut durumu izah etmeye çalışmak durumundadır. Ama bu örneğin
CHP’nin çarşaflılara parti rozet takma tutumu ile ya da HDP’nin kutlu doğum
haftası kutlama etkinliklerine katılımı meselesi de değildir.
Bu başka bir şeydir. Bu dindar olmayan insanların, en az
dindar olan insanlar kadar düzgün olduklarını göstermek ve dahası “din bu
değil”, “dindar bu değil” olgusunun tüm inançlı insanlara kabul ettirme
meselesidir. Somutlarsak İhsan Eliaçıklar ve anti-kapitalist Müslümanlar bu anlamda
doğru ve yerinde kişi, düşünce ve pratiklerdir. Gezi’nin bizler için bir
öğretisi de bu olmalıdır.
İSMAİL TOPKAYA-02.06.2016-SENDİKA.ORG